Zuhal ÖZÜGÜL
TAMBİEN LA LLUVİA
YAĞMURU BİLE
ÇocukluÄŸumuzda, büyüklerimiz onlara bir bardak su getirdiÄŸimiz zaman “su gibi aziz ol” derlerdi. Bir hayırsever çeÅŸme yaptırırdı. (Åžimdi Okul). Uyarırlardı büyüklerimiz “boÅŸa su harcama”.
Bunları neden bilirdik, çünkü “susuzluk” çekerdi ülkemiz. Kadınların en ‘önemli’ günlük iÅŸi hâlâ çeÅŸmelerden su taşımaktır. Her gün kovalarla su getirirler evlerine. Susuz hiçbir ÅŸey yapılmaz ki!
Bu filmi izlerken aklıma onlar geldi. Susuz kalma korkusu tüylerimi ürpertti. Bolivya yerlilerinin su savaşını izlerken hak verdim onlara. “Ben de olsam savaşırdım”, diye düşündüm.
Ülkelerinde susuzluk sorunu olmayan İspanyol film ekibinin kaygısı ise, bu kavga içinde filmi nasıl bitireceğiz düşüncesiydi.
Bolivya’yı mekân olarak seçmelerinin nedeni doÄŸası, yerliler ve ucuz iÅŸgücüydü. Günde 1 dolara çalışıyordu figüranlar.
Aslında çekmek istedikleri filmin amacı gerçekleri ortaya koymaktı. MeÅŸhur kâşif Kristof Kolomb’un, Amerika kıtasını istila ettikten sonra, (ondan önce İskandinavlar uÄŸramış zaten) bu toprakların asıl sahiplerine yaptığı zulmü, iÅŸkenceyi anlatmaktı. Onun bu topraklardan, İspanya’ya götürmek istediÄŸi baharat, kuÅŸlar, bitkiler deÄŸil, altın, altın ve yine altındı. Filmdeki sahnelerden birinde gözleri dönmüş bir ÅŸekilde “altın nerede” diye bağırması ve altın getiremeyen yerlileri hemen orada öldürtmesi bu vahÅŸeti gösteriyordu.
Figüranların seçimi sırasında rejisörün (Sebastian) gözünü gözlerinden ayıramadığı bir Corachambalı (Daniel) filmde yerlilerin önderi olarak seçildi. “İsyankâr bir görünüşü ve keskin bakışları vardı” dedi rejisör. Ancak bu keskin bakışlı isyankâr sık sık ortadan kayboluyor, yara bere içinde dönüyordu sete. Bir gün kadınların, polise karşı koyarak çatışmaları, filmcilere bir baÅŸka gerçeÄŸi gösterdi. Bolivya’da su savaşı vardı. Kadınlar ellerindeki son su damlasını vermemek için direniyorlardı. İşin aslı çok daha vahimdi. Ülkedeki tüm su kaynakları çok uluslu yabancı ÅŸirketlere satılmıştı. Corachamba bölgesi yerlileri, yaÄŸmurdan topladıkları suyu da almak isteyen polise karşı direniyordu. Sabırları taÅŸmıştı artık. “YaÄŸmuru bile” alıyorlar. “VermeyeceÄŸiz” diye polisin önüne atlamıştı kadınlar. Bizim Avrupalı “hanım evlatlarının” kafasına dank etmiÅŸti nihayet. Bu kanlı savaÅŸ bir damla su için yapılıyordu.
Ekip elemanlarının birçoÄŸu yelkenleri suya indirmiÅŸti. Hemen terk etmek istiyorlardı ülkeyi, bu savaşın ortasında ne iÅŸleri vardı? ÇoluÄŸu çocuÄŸu, bekleyeni vardı İspanya’da. Yufka yürekli yapımcı (Costa) filmin kaderini düşünürken, kendisini tam da kanlı savaşın ortasında buldu. Daniel’i daha önce “para ile kandırma” denemelerinde onun söylediÄŸi “su hayattır, anlamıyorsun” sözünü ÅŸimdi daha iyi anlıyordu.
Düşünüyorum da, yönetmen Sebastian, filme acaba, Kristof Kolomb’un kurduÄŸu koloniler sırasında, 1492 yılında 250 bin olan yerli nüfusun sayısını 1508’de 60 bine 1560’da 500’ün altına düşürdüğünü, köle ticaretini de ekleyecek miydi? Senaryo yazarı Paul Laverty, (Ken Loach’ın daimi yazarı) unutmazdı herhalde.

Film, bir süre önce okuduÄŸum Isabel Allende’nin “Canım Sevgilim Ines” isimli romanını çaÄŸrıştırdı. İspanyolların Åžili’ye ayak basmalarını(!) ben “istila” diyorum, anlatıyordu.
İstilacılar hep vardı, daima olacak!
İspanyol oyuncu, yönetmen ve senarist Iciar Bollain’ın 2005 yılında çektiÄŸi “Gözlerimi de al” filmi de ses getirmiÅŸti.
Meksikalı yönetmen ve oyuncu Gael Garcia Bernal’i “Körlük”, “Babil”, “Motosiklet Günlüğü” filmlerinde izledik.
Luis Tosar, “Gözlerimi de al”, “GüneÅŸli Pazartesiler” gibi filmlerde oynadı.
“YaÄŸmuru bile” Oskar’a aday gösterildi ve Berlin Film Festivali Panorama bölümünde izleyici ödüllerini kazandı.
Ne yazık ki filmin sinemalarımızda izleyici bulamadığını duydum. İyi ama son zamanlarda duyduÄŸumuz “Su hayattır satılamaz”, “Anadolu’yu vermeyeceÄŸiz”, “Hes’lere geçit yok”, “Dereler özgür akacak” gibi sloganlarla hareketlenen ülkemizin filmle benzerliÄŸini yadsıyamayız. İşte her ÅŸey bir anda gerçek oluveriyor!!!
ÇOK ÖNEMLİ : Foça Kitap Kulübü geçen sene baÅŸlattığı “her hafta bir film” etkinliÄŸini DVD aleti bozulduÄŸu için bir süredir gerçekleÅŸtiremiyor. Kulübün çok kısıtlı bir bütçesi (hatta sıfır bütçe) olduÄŸu için DVD satın alamıyoruz. Sinemaseverler film izleyememenin, bir filmi “kaçırmanın” ne kadar üzücü olduÄŸunu bilirler. Bizi (Foça Kitap kulübü) bir DVD hediye ederek sevindirmek ve her film izleyiÅŸte hatırlanmak isteyen bir sinemasever BaÅŸkanımız Ayla Karatekin’e müjdeyi verirse her matinede ona en iyi koltuÄŸu ayıracağız.
Foça Kitap Kulübü
BaÅŸkan Ayla Karatekin
Tel.: 05336197760
Zuhal Özügül
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
YAĞMURU BİLE
ÇocukluÄŸumuzda, büyüklerimiz onlara bir bardak su getirdiÄŸimiz zaman “su gibi aziz ol” derlerdi. Bir hayırsever çeÅŸme yaptırırdı. (Åžimdi Okul). Uyarırlardı büyüklerimiz “boÅŸa su harcama”.
Bunları neden bilirdik, çünkü “susuzluk” çekerdi ülkemiz. Kadınların en ‘önemli’ günlük iÅŸi hâlâ çeÅŸmelerden su taşımaktır. Her gün kovalarla su getirirler evlerine. Susuz hiçbir ÅŸey yapılmaz ki!
Bu filmi izlerken aklıma onlar geldi. Susuz kalma korkusu tüylerimi ürpertti. Bolivya yerlilerinin su savaşını izlerken hak verdim onlara. “Ben de olsam savaşırdım”, diye düşündüm.
Ülkelerinde susuzluk sorunu olmayan İspanyol film ekibinin kaygısı ise, bu kavga içinde filmi nasıl bitireceğiz düşüncesiydi.
Bolivya’yı mekân olarak seçmelerinin nedeni doÄŸası, yerliler ve ucuz iÅŸgücüydü. Günde 1 dolara çalışıyordu figüranlar.
Aslında çekmek istedikleri filmin amacı gerçekleri ortaya koymaktı. MeÅŸhur kâşif Kristof Kolomb’un, Amerika kıtasını istila ettikten sonra, (ondan önce İskandinavlar uÄŸramış zaten) bu toprakların asıl sahiplerine yaptığı zulmü, iÅŸkenceyi anlatmaktı. Onun bu topraklardan, İspanya’ya götürmek istediÄŸi baharat, kuÅŸlar, bitkiler deÄŸil, altın, altın ve yine altındı. Filmdeki sahnelerden birinde gözleri dönmüş bir ÅŸekilde “altın nerede” diye bağırması ve altın getiremeyen yerlileri hemen orada öldürtmesi bu vahÅŸeti gösteriyordu.
Figüranların seçimi sırasında rejisörün (Sebastian) gözünü gözlerinden ayıramadığı bir Corachambalı (Daniel) filmde yerlilerin önderi olarak seçildi. “İsyankâr bir görünüşü ve keskin bakışları vardı” dedi rejisör. Ancak bu keskin bakışlı isyankâr sık sık ortadan kayboluyor, yara bere içinde dönüyordu sete. Bir gün kadınların, polise karşı koyarak çatışmaları, filmcilere bir baÅŸka gerçeÄŸi gösterdi. Bolivya’da su savaşı vardı. Kadınlar ellerindeki son su damlasını vermemek için direniyorlardı. İşin aslı çok daha vahimdi. Ülkedeki tüm su kaynakları çok uluslu yabancı ÅŸirketlere satılmıştı. Corachamba bölgesi yerlileri, yaÄŸmurdan topladıkları suyu da almak isteyen polise karşı direniyordu. Sabırları taÅŸmıştı artık. “YaÄŸmuru bile” alıyorlar. “VermeyeceÄŸiz” diye polisin önüne atlamıştı kadınlar. Bizim Avrupalı “hanım evlatlarının” kafasına dank etmiÅŸti nihayet. Bu kanlı savaÅŸ bir damla su için yapılıyordu.
Ekip elemanlarının birçoÄŸu yelkenleri suya indirmiÅŸti. Hemen terk etmek istiyorlardı ülkeyi, bu savaşın ortasında ne iÅŸleri vardı? ÇoluÄŸu çocuÄŸu, bekleyeni vardı İspanya’da. Yufka yürekli yapımcı (Costa) filmin kaderini düşünürken, kendisini tam da kanlı savaşın ortasında buldu. Daniel’i daha önce “para ile kandırma” denemelerinde onun söylediÄŸi “su hayattır, anlamıyorsun” sözünü ÅŸimdi daha iyi anlıyordu.
Düşünüyorum da, yönetmen Sebastian, filme acaba, Kristof Kolomb’un kurduÄŸu koloniler sırasında, 1492 yılında 250 bin olan yerli nüfusun sayısını 1508’de 60 bine 1560’da 500’ün altına düşürdüğünü, köle ticaretini de ekleyecek miydi? Senaryo yazarı Paul Laverty, (Ken Loach’ın daimi yazarı) unutmazdı herhalde.

Film, bir süre önce okuduÄŸum Isabel Allende’nin “Canım Sevgilim Ines” isimli romanını çaÄŸrıştırdı. İspanyolların Åžili’ye ayak basmalarını(!) ben “istila” diyorum, anlatıyordu.
İstilacılar hep vardı, daima olacak!
İspanyol oyuncu, yönetmen ve senarist Iciar Bollain’ın 2005 yılında çektiÄŸi “Gözlerimi de al” filmi de ses getirmiÅŸti.
Meksikalı yönetmen ve oyuncu Gael Garcia Bernal’i “Körlük”, “Babil”, “Motosiklet Günlüğü” filmlerinde izledik.
Luis Tosar, “Gözlerimi de al”, “GüneÅŸli Pazartesiler” gibi filmlerde oynadı.
“YaÄŸmuru bile” Oskar’a aday gösterildi ve Berlin Film Festivali Panorama bölümünde izleyici ödüllerini kazandı.
Ne yazık ki filmin sinemalarımızda izleyici bulamadığını duydum. İyi ama son zamanlarda duyduÄŸumuz “Su hayattır satılamaz”, “Anadolu’yu vermeyeceÄŸiz”, “Hes’lere geçit yok”, “Dereler özgür akacak” gibi sloganlarla hareketlenen ülkemizin filmle benzerliÄŸini yadsıyamayız. İşte her ÅŸey bir anda gerçek oluveriyor!!!
ÇOK ÖNEMLİ : Foça Kitap Kulübü geçen sene baÅŸlattığı “her hafta bir film” etkinliÄŸini DVD aleti bozulduÄŸu için bir süredir gerçekleÅŸtiremiyor. Kulübün çok kısıtlı bir bütçesi (hatta sıfır bütçe) olduÄŸu için DVD satın alamıyoruz. Sinemaseverler film izleyememenin, bir filmi “kaçırmanın” ne kadar üzücü olduÄŸunu bilirler. Bizi (Foça Kitap kulübü) bir DVD hediye ederek sevindirmek ve her film izleyiÅŸte hatırlanmak isteyen bir sinemasever BaÅŸkanımız Ayla Karatekin’e müjdeyi verirse her matinede ona en iyi koltuÄŸu ayıracağız.
Foça Kitap Kulübü
BaÅŸkan Ayla Karatekin
Tel.: 05336197760
Zuhal Özügül
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
