ISSN 1308-8483
Foça’nın keyfi en bey şarabı / Tarık Dursun K.
  Yayın Tarihi: 12.9.2011    


Foça’nın keyfi en bey şarabı

“Bu “evvel eski”, ne kadar eski?” diye sordum.

Esmer mi, yoksa yanık buğday mı olduğunu bir türlü çıkaramadığım (çünkü saçı sakalı birbirine karışmış, saç tıraşının da vakti çoktan geçmişti) “Zeytin Home”cu Hakan Barçın, ‘avuç içi’ kadarlık dükkanda ayakaltı olmamak için olağandışı bir çaba harcayan küçük oğlunu sıkı göz hapsinde tutmayı sürdürerek:

“Foça’yı Foça yapanlar kadar eski yani” dedi. “Varsayabildiğiniz kadar eski çağlarda. Bu Foça ve çevresinde Anadolu insanına ait geçmiş sayısız uygarlıkların kökleri yatmaktadır. Foçalılar gemici demirini ve sonradan gelip kurdukları Fransa’nın Marsilya kentinde ilk kanalizasyonu hayata geçirmişlerdir.”

Genç Barçın’a göre, sıra dışı bir uygarlık için üç “şey”in sizde olması gerekiyordu: zeytin, incir ve üzüm. Üçü de bütün dünyada zenginlik getiren ürünlerdi. Ve Anadolu (özellikle de Batı Anadolu) bir bereket kaynağıydı. Yanı sıra deniz de (adeta kendiliğinden) ulaşım ve taşıma kolaylığını sağlamaktaydı.

Genç Barçın ne atadan çiftçi, ne köylük yerin “evladı”. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim elemanlığı görevlerinden bir güzel ayrılmış ve bu Foça’ya gelip demir atmışlar… Barçın’ın içtenlikle anlattıklarına bakılırsa, 1924 Türk – Yunan mübadelesinin ardından (ne olmuşsa olmuş artık) üzüm bağlarının sökülüp kütüklerinin götürülmesinden sonra geride ne kalmışsa onlara dört elle sarılıp “olay”a sil baştan başlamışlar. Kim kim? Barçın, eşi, arkadaşları; bir iki inanmış, hepsi o kadar.

Sonra peki? (İşin bu noktasında Volkan Albay, Avukat Rıfat ve Mimar Ercüment’in aynı konuda nasıl dehşetengiz bir savaş verdikleri (ayrı bir yazıda vurgulanacaktır) unutulmamalıdır.)

Bağarası’ndan “mübadele artığı”, yaşlı ve üretkenliği tartışılır geçmiş zaman bağı almışlar. Gençlikleri, gözüpeklikleri ve sınırsız umutlarıyla kol kola (“Bu bölgenin ilk şaraplık bağını kurduk” dedi, anlattı Barçın. “Deneme şaraplarını yaptık. Başlangıç yıllarında Latin Amerika atasözündeki gibi şarabımız acıydı, ama bizimdi…

Yetiştirdikleri Cabernet Sauvignon, antik çağdan beri varolan şarabı meşe fıçılarda dinlendiriliyormuş, keyfi en bey şarapta yokmuş. Öbür şaraplar; Sauvignon Blanc ve Misket de öyle, dediler. Yan gelmiş yatıyorlarmış, dünya umurlarında mıymış acaba? (Ben sanmıyorum, dedi Barçın ve çok güldü)

Barçın mutlu ve çok memnundu… Şarap ekonomisi değil, güçsüzlüğü nedeniyle ekonomisinin varlığı bile sisler puslar içindeki Foça’ya umulan ve beklenen refahı Foça Karası ve Sauvignon ürünü şaraplar getirecek mi? Dünya pazarına girip çoktan yer tutmuş onca ülke marka karşısında mümkün mü bu!

Bu mutlu son salt dışarıdan gelen (ve büyük düşünmeye alışkın) öncüler tarafından dış dünyaya taşınacak?

İyi, güzel hoş da Foçalı hep tribünde mi oturacak, her şeye seyirci mi kalacak?


Tarık Dursun K.



1867










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)