Sessiz Arka Bahçeler...
Sessizliğin sebebini biliyorum. Birçoğu kepenklerini de kapayıp gitti şehirdeki evlerine. Sessiz bahçelere kayıyor bakışlarım, ağaçların üzeri silme nar, iğde, zeytin… Muntazam çimlerin üzerine tek tük sararan yapraklar dökülmüş, belli ki yeni gitmiş bazı haneler. Sırnaşıkça dolanmış bahçe çitlerine sarmaşık bitkiler, akşam sefaları cömertçe saçmış tohumlarını etrafa, eğilip toplayasım geçiyor içimden üşeniyorum. Bahçe kapıları zincirli, hüzünleniyorum.
Sessiz bahçelere bakıyorum; Henüz sonbahar rüzgârları başlamadı, Eylül ardılı tatlı bir Ekim güzü hüküm sürüyor buralarda. Kepenkler sımsıkı kapalı, verandalar bomboş mırıldanıyorum; şiirimsi sözcükler dökülüyor kaldırımlara, kendi sesimle irkilip susuyorum! Masumiyetine takıldığım bir şiir kitabının adını tekrarlıyorum yüksek sesle; “Sessiz Arka Bahçeler”.
Gülten Akın’ın, adıyla içine alan ve sarınca da bambaşka bir dünyanın ilahisini yazdıran kitabı “Sessiz Arka Bahçeler”. Hiç ilintisi var mı benim bu mevsimsel hüznüm ile o bahçelerdeki acının! Diyorum ya, salt ismidir bahçeyi bahçe, sessizliği sessizlik yapan. O başka, bu başka… Hüznün, politik ve devrimsel sancısını kadınların yürek bahçelerine gömdüğü bir kitaptır o. Nerden geldi aklıma sanki! Ah sonbahar, sessizliğimdeki çığlığı mı duyuyorsun?
“Kaçtık kentin bizi sarmayan sesinden
Denizin kış artığı sessizliğine
İzlendiğimizi biliyorduk hem de kendimiz kendimizi
Bir umut, bu kez öyle olmayabilir ve öteki
Susar, bağışlarız biz bizi.”
Gecekuşu - Sayfa 18 / Sessiz Arka Bahçeler’den
www.ascifok.com
|