Tülin DURSUN
SAVAŞ ve ÇOCUK
Anne üzgün baktı babaya;
“ Günlerdir doÄŸru dürüst bir ÅŸey yemiyor oÄŸlan. Acaba bir doktora götürsek mi diyorum?.”
“ OÄŸlan aslan gibi. Artık ikinci sınıfta. Sen rahat bırak da yesin. Varma bu kadar üstüne.”
Anne sustu. Baba iÅŸine gitti.
Murat kahvaltıya oturdu. Çok az yedi. Annesi üzüldü;
“ Neden az yedin yine?. Diye sitem etti. “ Bak kemiklerin sayılıyor neredeyse. Åžimdi çok ye ki büyüyesin!.”
“ Canım istemiyor anne.” Annesine diyemedi;
“ Nasıl olsa dünyadaki bütün çocukları öldürüyorlar; yemesem de olur.” Diyemedi.
Masadan kalktı. Okul servisine yetiÅŸmek için aceleyle çıktı dışarıya. Servise binerken düşünceliydi. Åžu büyükleri bir türlü anlamıyordu. Hem,” Her ÅŸeyimiz çocuklarımız” diyorlar; hem de çocukları öldürüyorlardı. Demek savaÅŸlar çocuklar için yapılıyordu. Çünkü savaÅŸta hep çocuklar ölüyordu.
“ Ya bizim buralarda da savaÅŸ olursa?.” Diye korktu Murat. Babası güçlüydü, onu korurdu.
İçinde başka bir ses duydu;
“ Onların da babaları vardı ama, öldüler.”
“ Benim babam da, asker amcalarım yan yana gelir; bizi korur.” Dedi yine çocuk.
İçindeki ses dürttü düşüncelerini;
“ Büyüklerin de büyüğü var.”
“ O zaman en büyüğe bizi korumasını söyleriz.” Dedi Murat.
Okulda öğretmen, barışın güzelliğini anlattı o gün öğrencilerine. Murat sordu öğretmenine;
“ Büyükler bu güzelden anlamıyorlar ki; barış istemiyor. Neden?”
Yutkundu öğretmen. Bu yaştaki çocuğa verecek yanıt bulamadı. Haklıydı Murat.
“ BoÅŸ verin öğretmenim. Ben neden olduÄŸunu biliyorum.”
“ Neden?.” Dedi öğretmen.
“ Çocuklar baÅŸlarına bela olmasın da ölsünler diye. Dünya hep onlara kalsın diye!.”
……
Gece rüyasında; beyaz giysili, ak sakallı bilgeyle karşılaştı Murat. Bilge sordu;
“ Murat sen savaÅŸların çocuklar için yapıldığına mı inanıyorsun?”
“ Evet. İnanıyorum.” Dedi Murat. Sonra devam etti içini çekerek;” SavaÅŸlar, çocuklar yok olsun diye yapılıyor. Onlara yaÅŸam hakkı tanımıyor aç gözlü, büyük ülkeler. Kendi çocuklarının karnını doyurabilmek için bizim yaÅŸamlarımızı çalıyorlar.”
“ Sen tahminimden de çabuk büyümüşsün Murat!.” Dedi bilge adam.
“ SavaÅŸ bizi yok ettiÄŸi gibi; erkende büyütüyor!.” Dedi Murat.
Bilge adam gitmiÅŸti.
Tank seslerini duydu. Ateş ediyorlardı bahçelerine. Anneler, babalar çocuklarını kucaklamış, kaçıyorlardı. Sığınacak bir yer arıyordu çoğu. Annesinin sesini duydu;
“ Murat, oÄŸlum sığınaÄŸa koÅŸ!.” Ne sığınağı?.
“ Evin bodrumuna koÅŸ oÄŸlum!.” Çocuk koÅŸtu. Sığınağın kapısı açılmıyordu.Kapıcıya o kadar da tembihlenmiÅŸti. Hani bu adam sivil savunma derslerine gidip, sertifika almıştı?.
“ Babana seslen. O açabilir. “ Dedi anne.
“ Unuttun mu, babam savaÅŸta anne?.”
“ Bizi kurtarmak içindir oÄŸlum!.”
“ BaÅŸka babalarla bir olup; bizi korurlar mı anne?.”
“ İnÅŸallah oÄŸlum.” Dedi annesi ümitsiz bir sesle.
“ Anne burası sığınak deÄŸil; kazan dairesi.”
“ Biliyorum oÄŸlum!.”
Uzaktan gelen ateş seslerinin yaklaştığını duyuyordu çocuk. Annesine sokuldu. Sarmaladı annesi oğlunu.
Aç kalan arkadaşlarını gördü. Daha önce yüzlerini hiç görmediği, milyonlarca arkadaşı vardı. Ağlaşıyordu hepsi. Ve hepsi de açtı. Çoğu yaralanmış; elleri, ayakları kopmuştu. Kan bulaşmıştı toprağa. Topraktaki kan kokusu dünyaya yayılmaya başlamıştı. Kan kokusuna, çocukların ölüm korkusunun kokusu da karışınca çok pis koktu evren.
Ufak bebeklerin sütleri de kalmamıştı annelerinin memelerinde. Murat çok ağladı onlar için. Annesinden onlara yiyecek vermesini istedi.
“ Bizim de hiç kalmadı!.” Dedi annesi. Çocuk annesine kızdı;
“ BuzluÄŸa sakladığın yiyecekleri çıkar o zaman!.” Dedi annesine.
“ Elektrikler kesilince, hepsini çöpe attım!.” Dedi kadın. Çocuk aÄŸladı arkadaÅŸlarına, milyonlarca arkadaşına mahcup bir ÅŸekilde eÄŸdi başını önüne.
Bilge adam göründü yine;
“ Åžimdi ne düşünüyorsun Murat?.” Diye sordu.
“Milyonlarca arkadaşım, ben, biz. Herkes aç ve korumasız!”
“ Sen de bir ÅŸeyler yap o zaman!.”
“ Ben çok küçüğüm, ne yapabilirim ki?.” Diye itiraz etti çocuk.
“ Ama düşüncelerin çok büyük!.” Dedi bilge adam.
“ Ne yapmalıyım sence?.”
“ Sen bulacaksın onu!.”
Ateş sesleri iyice yaklaştı. Alevler sardı etrafını. Babasını gördü, elinde kocaman tüfekle. Babasına ateş ediyorlardı. Gözlerinin önünde çaresiz, oğlunu koruyamayan babası öldürülüyordu.
Annesi bir köşeden babasına el uzatıyordu. Büyük ülkelerin askerlerine yakalanmamak için gizlice yapıyordu bunu. Sığınağın en korumalı yerine saklamıştı annesi oğlunu. Babasına bir kez daha el uzattığını gördü annesinin.
Büyük ülkelerin kuvvetli askerleri; çocuklarını koruyan büyük ülkelerin babalarıyla beraber, küçük ülkelerin çocuklarını koruyamayan anne ve babalarını öldürdüğünü gördü. Annesi, babası da ölmüştü. Alevler giderek büyüdü. Murat’ ın her tarafını sardı.
“ OÄŸlum, canım oÄŸlum!. Uyan artık, bak yanındayız.”
Murat uyandı. Savaş yoktu. Annesinin kızarttığı ekmeklerin kokusunu duyumsadı. Yataktan fırladı. Camdan dışarı baktı. Her şey dün gece bıraktığı gibiydi. Elini yüzünü yıkamak için banyoya girdi.
Kahvaltısını yaptı. Kimseyi üzmedi. Anne, baba çok sevindiler. Murat masadan kalkarken,biraz kahvaltılık daha aldı.Annesine;
“ Anne, her gün bu kadar alıp ta, arkadaÅŸlarıma yani; Irak’ taki, Filistin’ deki, Afrika’ daki, dünyanın her tarafındaki korumasız çocuklara biriktirebilir miyim?.” Sonra devam etti;
“ Siz artık bizi koruyamıyorsunuz!. Biz arkadaÅŸlarla birlik olup, sizi koruyacağız. Dünyanın yaÅŸlanmasına, büyük ülkelerin eline kalmasına seyirci kalmayacağız!.” Çocuk okul servisine yetiÅŸmek için çıktı dışarı. Aklında bilge adamın dedikleri vardı.
“ Sen de bir ÅŸeyler yapabilirsin.”
tülin dursun “ISIRGAN OTLARIM” 2005 Nisan
Tülin DURSUN
"Tülin DURSUN" bütün yazıları için tıklayın...
Anne üzgün baktı babaya;
“ Günlerdir doÄŸru dürüst bir ÅŸey yemiyor oÄŸlan. Acaba bir doktora götürsek mi diyorum?.”
“ OÄŸlan aslan gibi. Artık ikinci sınıfta. Sen rahat bırak da yesin. Varma bu kadar üstüne.”
Anne sustu. Baba iÅŸine gitti.
Murat kahvaltıya oturdu. Çok az yedi. Annesi üzüldü;
“ Neden az yedin yine?. Diye sitem etti. “ Bak kemiklerin sayılıyor neredeyse. Åžimdi çok ye ki büyüyesin!.”
“ Canım istemiyor anne.” Annesine diyemedi;
“ Nasıl olsa dünyadaki bütün çocukları öldürüyorlar; yemesem de olur.” Diyemedi.
Masadan kalktı. Okul servisine yetiÅŸmek için aceleyle çıktı dışarıya. Servise binerken düşünceliydi. Åžu büyükleri bir türlü anlamıyordu. Hem,” Her ÅŸeyimiz çocuklarımız” diyorlar; hem de çocukları öldürüyorlardı. Demek savaÅŸlar çocuklar için yapılıyordu. Çünkü savaÅŸta hep çocuklar ölüyordu.
“ Ya bizim buralarda da savaÅŸ olursa?.” Diye korktu Murat. Babası güçlüydü, onu korurdu.
İçinde başka bir ses duydu;
“ Onların da babaları vardı ama, öldüler.”
“ Benim babam da, asker amcalarım yan yana gelir; bizi korur.” Dedi yine çocuk.
İçindeki ses dürttü düşüncelerini;
“ Büyüklerin de büyüğü var.”
“ O zaman en büyüğe bizi korumasını söyleriz.” Dedi Murat.
Okulda öğretmen, barışın güzelliğini anlattı o gün öğrencilerine. Murat sordu öğretmenine;
“ Büyükler bu güzelden anlamıyorlar ki; barış istemiyor. Neden?”
Yutkundu öğretmen. Bu yaştaki çocuğa verecek yanıt bulamadı. Haklıydı Murat.
“ BoÅŸ verin öğretmenim. Ben neden olduÄŸunu biliyorum.”
“ Neden?.” Dedi öğretmen.
“ Çocuklar baÅŸlarına bela olmasın da ölsünler diye. Dünya hep onlara kalsın diye!.”
……
Gece rüyasında; beyaz giysili, ak sakallı bilgeyle karşılaştı Murat. Bilge sordu;
“ Murat sen savaÅŸların çocuklar için yapıldığına mı inanıyorsun?”
“ Evet. İnanıyorum.” Dedi Murat. Sonra devam etti içini çekerek;” SavaÅŸlar, çocuklar yok olsun diye yapılıyor. Onlara yaÅŸam hakkı tanımıyor aç gözlü, büyük ülkeler. Kendi çocuklarının karnını doyurabilmek için bizim yaÅŸamlarımızı çalıyorlar.”
“ Sen tahminimden de çabuk büyümüşsün Murat!.” Dedi bilge adam.
“ SavaÅŸ bizi yok ettiÄŸi gibi; erkende büyütüyor!.” Dedi Murat.
Bilge adam gitmiÅŸti.
Tank seslerini duydu. Ateş ediyorlardı bahçelerine. Anneler, babalar çocuklarını kucaklamış, kaçıyorlardı. Sığınacak bir yer arıyordu çoğu. Annesinin sesini duydu;
“ Murat, oÄŸlum sığınaÄŸa koÅŸ!.” Ne sığınağı?.
“ Evin bodrumuna koÅŸ oÄŸlum!.” Çocuk koÅŸtu. Sığınağın kapısı açılmıyordu.Kapıcıya o kadar da tembihlenmiÅŸti. Hani bu adam sivil savunma derslerine gidip, sertifika almıştı?.
“ Babana seslen. O açabilir. “ Dedi anne.
“ Unuttun mu, babam savaÅŸta anne?.”
“ Bizi kurtarmak içindir oÄŸlum!.”
“ BaÅŸka babalarla bir olup; bizi korurlar mı anne?.”
“ İnÅŸallah oÄŸlum.” Dedi annesi ümitsiz bir sesle.
“ Anne burası sığınak deÄŸil; kazan dairesi.”
“ Biliyorum oÄŸlum!.”
Uzaktan gelen ateş seslerinin yaklaştığını duyuyordu çocuk. Annesine sokuldu. Sarmaladı annesi oğlunu.
Aç kalan arkadaşlarını gördü. Daha önce yüzlerini hiç görmediği, milyonlarca arkadaşı vardı. Ağlaşıyordu hepsi. Ve hepsi de açtı. Çoğu yaralanmış; elleri, ayakları kopmuştu. Kan bulaşmıştı toprağa. Topraktaki kan kokusu dünyaya yayılmaya başlamıştı. Kan kokusuna, çocukların ölüm korkusunun kokusu da karışınca çok pis koktu evren.
Ufak bebeklerin sütleri de kalmamıştı annelerinin memelerinde. Murat çok ağladı onlar için. Annesinden onlara yiyecek vermesini istedi.
“ Bizim de hiç kalmadı!.” Dedi annesi. Çocuk annesine kızdı;
“ BuzluÄŸa sakladığın yiyecekleri çıkar o zaman!.” Dedi annesine.
“ Elektrikler kesilince, hepsini çöpe attım!.” Dedi kadın. Çocuk aÄŸladı arkadaÅŸlarına, milyonlarca arkadaşına mahcup bir ÅŸekilde eÄŸdi başını önüne.
Bilge adam göründü yine;
“ Åžimdi ne düşünüyorsun Murat?.” Diye sordu.
“Milyonlarca arkadaşım, ben, biz. Herkes aç ve korumasız!”
“ Sen de bir ÅŸeyler yap o zaman!.”
“ Ben çok küçüğüm, ne yapabilirim ki?.” Diye itiraz etti çocuk.
“ Ama düşüncelerin çok büyük!.” Dedi bilge adam.
“ Ne yapmalıyım sence?.”
“ Sen bulacaksın onu!.”
Ateş sesleri iyice yaklaştı. Alevler sardı etrafını. Babasını gördü, elinde kocaman tüfekle. Babasına ateş ediyorlardı. Gözlerinin önünde çaresiz, oğlunu koruyamayan babası öldürülüyordu.
Annesi bir köşeden babasına el uzatıyordu. Büyük ülkelerin askerlerine yakalanmamak için gizlice yapıyordu bunu. Sığınağın en korumalı yerine saklamıştı annesi oğlunu. Babasına bir kez daha el uzattığını gördü annesinin.
Büyük ülkelerin kuvvetli askerleri; çocuklarını koruyan büyük ülkelerin babalarıyla beraber, küçük ülkelerin çocuklarını koruyamayan anne ve babalarını öldürdüğünü gördü. Annesi, babası da ölmüştü. Alevler giderek büyüdü. Murat’ ın her tarafını sardı.
“ OÄŸlum, canım oÄŸlum!. Uyan artık, bak yanındayız.”
Murat uyandı. Savaş yoktu. Annesinin kızarttığı ekmeklerin kokusunu duyumsadı. Yataktan fırladı. Camdan dışarı baktı. Her şey dün gece bıraktığı gibiydi. Elini yüzünü yıkamak için banyoya girdi.
Kahvaltısını yaptı. Kimseyi üzmedi. Anne, baba çok sevindiler. Murat masadan kalkarken,biraz kahvaltılık daha aldı.Annesine;
“ Anne, her gün bu kadar alıp ta, arkadaÅŸlarıma yani; Irak’ taki, Filistin’ deki, Afrika’ daki, dünyanın her tarafındaki korumasız çocuklara biriktirebilir miyim?.” Sonra devam etti;
“ Siz artık bizi koruyamıyorsunuz!. Biz arkadaÅŸlarla birlik olup, sizi koruyacağız. Dünyanın yaÅŸlanmasına, büyük ülkelerin eline kalmasına seyirci kalmayacağız!.” Çocuk okul servisine yetiÅŸmek için çıktı dışarı. Aklında bilge adamın dedikleri vardı.
“ Sen de bir ÅŸeyler yapabilirsin.”
tülin dursun “ISIRGAN OTLARIM” 2005 Nisan
Tülin DURSUN
"Tülin DURSUN" bütün yazıları için tıklayın...
