ISSN 1308-8483
MİDNİGHT İN PARİS / PARİS’TE GECE YARISI / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 25.10.2011    


MİDNİGHT İN PARİS / PARİS’TE GECE YARISI


Yönetmen / Senaryo : Woody Allen
Oyuncular : Owen Wilson (Gil) Rachel Adams (Inez) Marion Cotillard (Adriana)
Kathy Bates ( Gertrude Stein) Adrien Brody (Dali)

Bu yıl Cannes Film Festivali W.Allen’in, “Paris’te Gece Yarısı” filmiyle açıldı.

İnsanların, yaşadıkları dönemden sıkılıp geçmişe sığınmalarını komik bir dille anlatmış. Paris’e bir ilânı aşk aynı zamanda. 1920lerin Paris’ine masal gibi bir yolculuk.

W.Allen’in yeni kahramanı, yazar Gil, Paris’e nişanlısı Inez ve onun ailesi ile birlikte gelir. L.A.’lı nişanlısı hiç de Paris’i onunla birlikte gezmeğe niyetli değildir. Bir iki arkadaşıyla takılır, bol bol alışveriş yapar. Gil bu durumdan kaçmak için kendini Paris’in sokaklarına atar. Bir arka sokakta merdivenlerde oturmuş kara kara düşünürken gece yarısı 12’de çanlar çalar. Eski model bir otomobildeki neşeli grubun onu davet etmesiyle, arzu ettiği zamana gider. 1920li yılların Bohem yaşamının tam da ortasında bulur kendini.



Cole Porter piyanonun başındadır. Karşısına çıkan F.Scott Fitzgerald ile birkaç bar dolaştıktan sonra Ernest Hemingway’e takdim edilir. Picasso, Modigliani, Braque’ı da bu gece gezmelerinde tanır. Onların başını döndüren Adriana, Amerikalıya sırılsıklam âşık olur. Bu gezintiler ve bir sevgili Gil’in karamsarlığını da yok eder. Gertrude Stein ona edebi nasihatlerde bulunurken romanının nasıl olması gerektiğinin de ipuçlarını verir.

İzleyici de sanatçıları tanıdıkça kendiyle “gurur”(!) duymaktadır.

Her gece karşılaştığı idolleriyle hoş bir yaşam sürerken Adriana ile flörtü de sona gelmiştir. Çünkü o daha da gerilere, Toulous Lautrec’i, Dega’yı bulduğu 1890’lı yıllara Bell’ Epoque’a kaçar. Gil, Inez’den ayrılır, antika satıcısı Gabrielle ile yağmurda birlikte eve gittiklerini görürüz.

“Benim geçmişe dönmeğe hiç niyetim yok. O zamanki dişçileri düşünsenize. Uyuşturmadan diş çekimini meselâ. Orada da her şey yolunda gitmiyor” W.Allen.



Amerikalıların Avrupa’ya özellikle Paris’e hayranlığı bilinir. “New York doğduğum, yaşadığım şehir olduğu için Paris’ten önce gelir benim için” diyor.

Filmde onların Paris’teki davranışları da eleştirilir. Özellikle sahte entelektüellerden nefret eder.

O.Wilson için W.Allen’in “eline düşmesi” büyük bir şans olmuş. İçindeki tüm yeteneklerini tek tek çekmiş çıkarmış usta. Mimikler, hareketleri ne kadar da W.Allen’e benziyor. “Senaryoyu yazarken Gil’i hep kendim gibi düşündüm” diyor. O zaman benzetmekte haklıyız.

“Paris, sabah harikulade, Paris, öğleden sonra çekici, Paris, akşam büyüleyici, ancak Paris, gece yarısı sihirlidir”

“Bir gün geç vakit bu isim gözümün önünden geçti. Paris’te Gece Yarısı”

Nostalji duygusu çoğunlukla hüzünlüdür. Usta, neşeli yanı olduğunu da göstermiş. Eğlenceli bir film.

Neden görülmesin? Kaybedecek bir şey yok.

İyi İzlemeler




Zuhal ÖZÜGÜL



2098










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)