ISSN 1308-8483
İma Etmek! / Sedat YALÇIN
Sedat YALÇIN    
  Yayın Tarihi: 10.11.2011    


İma Etmek!

“Dolaylı anlatmak, ihsas etmek, anıştırmak“ sözlük anlamına sahip olan bu ifade tarzının, yaşamımız içerisindeki durumunu inceleyelim. Neden açık açık söylemektense, ima etme yolunu seçeriz? Düşüncelerimizi, ima etme yolu ile başkalarına ifade etmenin, faydası veya zararları nelerdir? Günlük iletişimimiz içerisinde ima etme yolunu hangi sıklıkla kullanırız? Olumlu düşüncelerimizi mi, olumsuz düşüncelerimizi mi ima yolu ile anlatmak isteriz?

“İnsan ne düşünüyorsa, nasıl düşünüyorsa odur”, der bir düşünür. Başka bir deyişle, kişilik yapımızın temelini düşünceler oluşturur. Düşünce, daha sonra davranış haline dönüşerek somut hale gelir. Yaşam dediğimiz olgu, işte bu düşünce ve onun somut hali olan davranışlarımızdan ibarettir. Düşüncelerimizi başkalarına ifade etmeye gelince, nedense, çoğu kez, açık açık düşüncelerimizi söylemek istemeyiz. Düşüncelerimizi, karşımızdaki kişiye dolaylı yollardan anlatmaya çalışırız. Yani, bir bakıma, aslında karşımızdaki kişiye bilmece çözdürmeye çalışırız. Burada, bilmeceyi sorma becerimiz çok önemlidir. Bilmecemizi öyle bir şekilde sormalıyız ki, karşımızdaki kişi ne demek istediğimizi anlayabilmelidir. Eğer, karşımızdaki kişi ne demek istediğimizi anlayamıyor ise, o zaman ima etmenin hiçbir değeri kalmaz. Bu durumda, bilmeceyi daha kolay çözülür hale getirmeye çalışırız. Tabi ki, ima etmeye çalışan kişi bu sırada gerilim içerisindedir. Çünkü, ima etmek istediği düşünce, aslında karşısındaki kişiyi sevindirecek, onu mutlu edecek bir şey değildir. Bu nedenle, içindeki olumsuz düşünceyi aktarmak için ima etme yolları bulma sırasında, kendisi de farkında olmadan gerilim içerisine girmektedir. Aslında, karşısındaki kişiye vermek istediği olumsuzluk mesajının, çok daha fazlasını kendisi yaşamaktadır. Ama, kişi yaşadığı bu gerilimin farkında değildir. Tüm amacı karşısındakine olumsuzluk mesajını iletebilmektir.

İma etmek istediğimiz düşünceleri incelediğimiz zaman, bunların olumsuz özellikler taşıdıklarını kolayca görebiliriz. Zaten olumlu düşüncelerimizi asla ima etme yolu ile karşımızdaki kişiye aktarmayı tercih etmeyiz. İma etme, olumsuzluğu bünyesinde taşır. Karşımızdaki kişiye söylemek istediğimiz olumsuz düşüncemizi, sanki olumsuz bir şey söylemiyormuşçasına dolaylı yoldan söyleme yolunu seçeriz. Bu şekilde davranarak konuştuğumuz kişiyi doğrudan karşımıza almayız. Bunu da nezaket kılıfı, yalanı içerisine sarmalarız. Aslında, söylemek istediğimizi, söylemekten çekiniyoruzdur. Biz ima ederiz; doğrudan söylemeyiz, ama, karşımızdaki kişinin olumsuzluğu algılamasını sağlamaya çalışırız. Eğer karşımızdaki kişi, ima edilen şeyi anlar, bize açık açık rahatsızlığını beyan etmeye kalkarsa, kaçış yolumuz açıktır. Hemen savunmaya geçeriz. Yanlış anladınız “ben öyle söylemek istemedim”, der hemen kıvırtırız. Eğer karşımızdaki kişi ima ettiğimiz düşünceyi anlar, sesini çıkarmaz ise, amaca ulaşılmış, o kişi huzursuz edilmiş ve savaş meydanından zaferle çıkılmıştır.

Neden fikrimizi açık açık söylemek cesaretini gösteremiyoruz? Lütfen hemen nezaket yalanına sarılmayalım. İma ettiğimiz konu, karşımızdaki kişi tarafından her türlü yönden algılanabilir. Bizim söylemek istediğimizin dozu, karşı taraf için ucu açıktır. İma edilen konu her seviyede değerlendirebilir. Dolayısı ile, aslında, ima etme yolu ile karşımızdaki kişiye daha çok zarar veriyoruzdur. Halbuki düşüncemizi açık açık, tane tane belirtirsek, karşımızdaki kişi de, biz de, daha saydam, daha net bir iletişim içerisine girmiş olmaz mıyız? Acaba onu mu demek istedi, bunu mu demek istedi geriliminden kurtulacağı için, açık açık söylemenin çok daha yararlı olacağını söyleyebiliriz. Düşüncelerimizi açık açık ifade etme bir cesaret işidir; belki de bu cesaretten yoksunuz. Büyüklerimizden böyle gördük, bu bir nezaket kuralıdır anlayışı zihnimize kazınmıştır ne yazık ki.

Şöyle günlük konuşmalarımıza bir bakalım. Ne kadar açık sözlüyüz? Gerek evde, gerekse işyerinde düşüncelerimizi bazen bakışlarla, davranışlarımızla, karşımızdakilere aktarmaya, yani ima etmeye çalışırız. Ve de ima ettiğimiz konunun, karşımızdaki kişi tarafından algılandığını varsayarız. Eğer karşımızdaki kişi ima edilen konuyu algılamamışsa, aynı davranışı veya konuşmasını devam ettiriyorsa daha çok sinirleniriz. Kendimizin, kaale alınmadığımız, adam yerine konmadığımız sanısına kapılırız. Karşımızdaki kişiye karşı iyice hınçlanırız. Halbuki, belki, karşımızdaki kişi ima’nın farkında bile değildir. Böylece, ima ile düşüncelerimizi yansıtmamızın, aslında ilişkileri daha da kötüleştirdiğini söyleyebiliriz.

İlişkilerde yakınlık derecesi de ima’da bulunma durumunu etkiler. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” deyimi sanırım bu hususa güzel bir örnektir. Çok yakınlarımıza olabildiğince kırıcı olacak kadar açık sözlü olduğumuz halde, yakınlık derecesi azaldıkça artık maskemizi takmaya başlarız. Olduğundan farklı görünme çabası içindeki benliğimiz, artık, yapmacık, sahte, hatta yalan da dahil olmak üzere kendini ifade etme yolundadır. İma etme bu çabanın belki en nazik biçimini teşkil eder. Madem ima en nazik biçimidir yabancılara kendimizi ifade etmenin, ne zararı var diyebilirsiniz. İma etme, insanları içten yaralamanın en acımasız bir yolu değil midir? Karşımızdaki ima yolu ile bizimle iletişim kuruyorsa, onun her sözünde “acaba gene ne kastediyor” diye düşünceye sahip olmaz mıyız? Dolayısı ile, adeta hep diken üstündeyizdir. Bu tür bir iletişimin her iki taraf içinde bir faydası olduğunu söylemek sanırım oldukça zordur. İlişkilerimizde içten, samimi, hiçbir art düşünce olmadan, sahtelikten, yalandan yanlıştan uzak bir iletişim kurmak daha güzel değil midir?

İşin ilginç tarafı, ima etme tarzının bayanlar tarafından çok daha sık kullanılmasıdır. Bu husus üzerinde ayrıca düşünülmesi gerektiğinden, başka bir yazımızda ele almak daha uygun olacaktır.

Sonuç olarak, İlişkilerimizde düşüncelerimizi, meramımızı anlatırken, cümlelerimizi samimi, içten, yalandan, riyadan, ima’dan uzak kalmanın güzelliği ile süslemeliyiz. Kendimizi açık seçik, net, kibar bir tarzda ifade ettiğimiz zaman, karşımızdaki kişi bizim tüm sözlerimize inanacak, aklında acaba ne demek istiyor gibi bir soru işareti bulunmayacaktır. Aynı zamanda karşımızdaki kişinin gözünde her zaman güvenilir bir kişi olarak kalacağımızdan şüpheniz olmasın. Kendimize, düşüncelerimize bu kadar güvenmiyor muyuz ki, ima yolu ile iletişim kurmaya kalkıyoruz.


Sedat YALÇIN

syalcin50@yahoo.com


1647










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)