ISSN 1308-8483
KADINLAR / Cevat YILDIRIM
Cevat YILDIRIM    
  Yayın Tarihi: 6.12.2011    


KADINLAR

“Medeniyet kadının eseridir.” Tümcesini ilk kez kırk yıl önce Anıtkabirde Ata’nın giysilerinin sergilendiği odanın önündeki salonun tavanında okudum. Büyük temel harflerle ve altın yaldızla işlenmişti. Bir öğretmen grubuyla beraberdik. O hızlı yürüyüş anında pek fazla düşünememiştim. Dün akşam eski not defterimde bu sözle tekrar karşılaştım.

Mustafa Kemal, birçok Avrupa ülkesinde kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip değilken, Türk kadınına, insanca değer verip gerekli haklarını sundu. 5 Aralık 1934 tarihi bu önemli aşamanın yıldönümüydü. Kadınlar bu tarihten bir yıl sonra yapılan seçimlerde milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi.

Ozanlar, kadınların güzelliğini, analığını, becerisini, zekâsını, evleri yuva haline dönüştürmelerini anlatmış, onları övmüşler, bazı düşünürler de yermiş. Her erkeğin fikri değişik olabilir. Nazım Hikmet ise onları en gerçekçi biçimde dile getirmiş. Kadınlarının sıcaklığını, analığını yüceltmiş, ancak soframızdaki yerinin öküzden bile geride olduğunu belirtip, onları erkek milleti olarak, ikinci sınıf insan olarak kabullendiğimizi şiirinde tanımlamış. Kurtuluş Savaşındaki gayretlerini İlah katındaki varlıklar gibi emek verdiklerini sözcüklerle saymış. Ya Karacaoğlan? Onları yayla çiçeğine eş tutmuş. Divan şairleri boyunu selviye, kaşını yay’a, yüzünü aya benzetmişler. Kimi ozan, kadın;“nehirdir,” kimi, “denizdir,” kimi “şaraptır,” kimi de “melektir,” sözcükleri ile övse de acaba günümüzde kadının değeri nedir?

Hemen her gün, medyada bir kadının kocası veya kardeşi tarafından katledildiğini izliyoruz.

İlimiz İzmir’in adının bir Amazonun isminden geldiği yıllarca söylenilmektedir. Aliağa yakınlarındaki Myrina ve Greynion isimli yerleşim birimleri olan eski kentler Amazon adı verilen kadın savaşçılar tarafından kurulmuştur. Günümüzden onbin yıl önce yeryüzünde kadın tanrıçalar ve kraliçeler egemendi. Zamanla eski hakimiyetleri yok olsa da; eğer analar, erkekleri dünyaya getirmese, yerden mantar gibi mi bitecekler? Kadın yeryüzünde var olduğundan günümüze dek, yuvasında yavrusunu büyütmüş, ateşi taşımış geleceğe, tekerleğin bulunmasında, evlerin kurulmasında, köy ve kasabalara su getirilmesinde hep erkeğinin yanında yer alarak oturulan yeri şenlendirmede baş rol oynamış. Halı, kilim, çadır, çul- çuval dokuma kadınlarda, yazı yazılacak papirüsü yassıltmak onlarda, tarladan elde edilen ürünü temizleyip nimet haline getirmek de onların güçlü ve narin elleriyle oluşurdu. Altını kullanmak, değerlendirmek, süslenip çiçek gibi gözümüzde, gönlümüzde yer etmek, evi erkeği neşelendirmek de kadınların o büyülü marifetine bağlı değil mi?

Eski Mısırda kral yanında kraliçeler de tahta otururdu. Hititlerde kadın ve erkeğin eşdeğerde olduğunu yazıtlardan öğrenilebilir. Orta Asya Türk devletlerinde kadın ve erkeğin denk olduğunu Uygur fresklerinde görülebilir. Türkler Anadolu’ya geldiklerinde kadının yaşamı erkeğe eşitti. Osmanlı Devleti’nde sistem gereği kadına evde kapalı bir yaşam verildi. Ancak, Tanzimat Devri’nden sonra kadın toplum hayatında yer almaya başladı. Kadının Osmanlı toplumunda öne çıkması çok kolay olmadı. a. 1843’de Tıbbiye Okulu’nun bünyesinde kadınlara ebelik eğitimi verilmeye başlandı. b. 1847’de kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan hükümdar iradesi yayınlandı. c. 1856’da kadın köle ve cariye satışı yasaklandı. ç. 1858’de ilk kız rüştiyesi (ortaokul) açıldı. d. 1870’de ilk kız öğretmen okulu eğitime başladı. e. 1897’de kadınlar ücretli işçi olarak çalışma hayatına atıldı. f. 1913‘de ilk kez kadınlara devlet memuru olma hakkı tanındı. g. 1922 yılında yedi kız öğrenci Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırarak eğitime başladı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın kimyageri Remziye Hisar, ilk kadın heykeltıraş Sabiha Bengütaş, ilk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu, ilk kadın milletvekili Benal Arıman, ilk kadın Bakan Prof. Dr. Türkân Akyol’dur. Bu ismi geçen kadınlarımızdan başka erkeklerin çalıştığı her alanda nice kadın değerlerimiz yetişti. Yabancı ülkelerde memleketimizi temsil eden her türlü kadın elçimizle övünmek bizim çağdaş yüzümüzü gösterir. 4 Aralık 2011 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin –Ege- ekinin 18.nci sayfasındaki bir yazıya göre; de ülkemizde ilk kadın protestosu 1828 yılında İzmir’de görüldü. İzmir’in Kadifekale, Tilkilik, Namazgah ve Damlacık semtlerinin kadınları ayaklanıp, çocuklarıyla birlikte sokaklarda “ekmek zammını kabul etmiyoruz,” diyerek gösteri yaptı. İzmirli kadınların bu direnişi yerini bulup, üç günün sonunda ekmeğe yapılan zam valilikçe geri alındı.

İzmir’in kadını da, erkeği de aydınlık yüzlüdür. Zorbalığa kötü düşüncelere, cehalete karşı dayanışma içinde olacaklarını düşünmek istiyorum. Karanlığı yok etmek kolay değil. Haklar kolaylıkla kazanılmaz. Kadın cinayetlerine karşı, evde, okulda, sokakta, basında, derneklerde bilinçli bireyler yetiştirelim. Kadın ve erkeğin eşit olduğunu unutmayalım.

Mustafa Kemal’in “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” Sözüyle demokratça düşünen tüm kadınlarımızı ve yanlarında bulunan erkekleri de selâmlıyorum. Dünya Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun.


Cevat YILDIRIM



1846










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)