Eski Foça’da Eylül-Ekim 1913 Arasında Yapılan Tetkikat Hakkında Notlar
[6 Ocak 1914 de (NOT : yırtıldığından okunamadı..) ..... ve Edebiyat Akademisine okunan Notlar. ]
1913 senesi Eylül ve kısmen de Ekim aylarında (Eski Foça) mevkii üzerinde yaptığım tetkikatın neticesini Akademiye sunmak şerefine nail oluyorum. Bu vazife bana Maarif Vekâleti tarafından tevdi edilmişti, gayesi o mıntakayı tetkik ederek daha ciddî ve derin araştırmalara yol açmaktı.
Bu mıntaka risalelerde tarif edilen bir Bizans madalyonu ve bir iki vazo müstesna, seyyahlar tarafından pek muhtasar tarzda tarif edilmiş ve hiç bir zaman metodlu bir araştırmaya zemin teşkil etmemişti. Burada tesadüf edilen eski eserlerden bahsedilmemişti. Müzelerde ise menşe'i Foçalı olduğu kat'iyetle tesbit edilmiş hiç bir esere rast gelinmiyor. Binaenaleyh bu araştırma meşhur Marsilya şehiri ile münasebeti dolayısile alâka çekiciliğinden maada yeniliği itibarile de bir cazibe arz ediyordu.
Topoğrafik Harita : Her şeyden önce arkeolojik araştırmalara esas olmak üzere arazinin doğru bir haritasını hazırlamak lâzımdı. Bundan dolayı mutat -tachéométrie- ik usullere baş vurarak hazırladığım 1/5000 mikyasındaki (fotoğraf No, 1) fotoğrafı akademiye takdim etmekle şeref duyarım. Bu -plânın ihtiva ettiği mıntaka ( 4 km X 4 km, 5, ) bir sahadır. Tesviye münhanileri mıntakanın en yüksek noktası olan ve deniz sathından 253 m. irtifada bulunan (Stephania ) tepesine kadar, her beş metrede bir çizilmiştir. Çıkıntı teşkil eden kayalar siyah noktalarla gösterilmiştir.
Umumî Tarif ; Bugünkü Foça şehiri.— ( Takriben 5500 Rum ve 1500 Türk olmak üzere 7000 nüfuslu Eski Foça; Palaia Phokia. Eskidje Fodscha ) İzmir körfezinin şimal-i garbî yanını kıyılayan volkanik teşekküllü_bir dağ zincirinin garbinde, İzmir Körfezinin ağzında_ve_körfez ağzı kıyısının tamamen şimale döndüğü noktanın üzerindedir. Şehir kara tarafından münbit bir vadinin müntehasında ve mukavves bir limanın kenarında ve azamî 12 m. irtifaı bularak şimal-i garbi ve cenub-u şarkî istikametlerinde uzanan bir dil üzerinde kâindir. Bu dil, limanı biri şimalde (Micros İalos – Küçük Deniz) ve diğeri cenupta (Megalos İalos – Büyük Deniz) diye adlandırılan iki müsavi olmayan kısma taksim eder. Bu kısımlardaki sular derin ve emindir.
Karaya 10 metre eninde dar bir toprak dili ile merbut olan uzun (Dabies) yarım-adası_limanı garp tarafından kapar. Cenupta ise, ( Mousi ) Musa limanı ile yekdiğerinden ayrılmış olan (Kale Dağ) ile (Mylo Cavo - Değirmenli Dağ) ın kayalık burunları (Büyük Deniz) i cenub-u garbî rüzgârlarından muhafaza eder. Bu iki burunun birincisinin üzerinde bir kalenin (Kastro) harabeleri mevcuttur. Haritada ancak bir ucu görünen (St. Georges) adası, limanın ağzına hakimdir. Karadan ancak (Anaphani) sırtlarından geçilerek varılabilen şehir ve vadinin etrafı mukavves ve geniş tepeler dizisile çevrilidir. Şimalde ( L'Erketch Aghilia - Erkeç Ağılı ) dağ zincirinin birbirinin üzerine abanan sırtlarından vahşi manzaralı kırmızı lav ve kurşunî kalkerlerden müteşekkil kayalar kalkınır. Bu kaya zirveleri şehir yakınında da (ChrysospiHotlssa . Caverne d'or -Altın Mağarası), Bakathanasi Myll. Mouline de Bakathanase -Bakatanasi'nin Değirmeni ) ve (Katirdji Kaiades) . Katırcı Kayaları ) adlarile üç küçük akropol teşkil ederler.; Cenupta (Stephanla) silsilesi şark ve garbe doğru semtür-reislerinde uzun bazaltik kayalar dizisini taşıyan, derin sel yataklarile kıyılmış kıraç yamaçlarını yükseltir. Sonra tatlı bir meyil ile şimal-i garbiye dönerek (Prophete Elie - Peygamber Eli) ve (Kalé Dagh - Kale Dağ) daha alçak yuvarlak tepecikler teşkil ederek denize kavuşur. .
50 sene önce deniz Micros İalos’un şimal ve şarktaki kıyıları üzerine inşa edilmiş binalar mıntakasını örtüyor ve Büyük Denizin şarkındaki araziyi kaplıyordu. İki limanı ayıran yarım-ada 25 sene evvel rıhtımlarla genişletilmiş ve rıhtımların üzerine de tuz anbarları inşa edilmiştir.
Şehirin mevkiini tayin : Eskilerin yazıları arasında Eski Foça hakkında eni-konu ehemmiyetlice malûmata ancak Tite-Live'in şu yazısında rast geliyoruz : ( XXXVII , 31 ) :
" Classis romana ab Chio Phocaeam trajecit: in sinu maris
" intimo posita haec urbs, est oblonga forma : duum millium
" et quingentorum passuum spatium murus amplectitur :
" coit deinde ex utraque parte in arctiorem velut cuneum,
" Lamptera ipsi appellant : mille et ducentos passus ibi
" latitudo patet : inde in altum lingua mille passuum excur-
" rens medium fere sinum velut nota distinguit: , ubi co-
" haeret fauci bus angustis, duos in utramque regionem
" versos portus tutissimos habet : qui in meridiem vergit,
" ab re appellant Naustathmon, Quia ingentem vim navium
" capit : alt er pr öp e ipsum Lamptera est „
( Pline ) nin eserlerindeki şu pasaj ( hist. nat. V, 38 ) kıyı karşısında serpilen adaları teşbit ediyor :
" Juxta Smyrnam sunt Peristerides, Carteria, Alopece, Ela-
" sussa, Bacchina, Pystira, Crommyonesos, Megale.,,
Eski Foça ( Paleia Phokia ) şehiri, Foça yarım - adasında Tite Live'ın tarif ettiği şehirin vasıflarına uyan yegâne şehirdir. Şimalde 13 üncü asırda şap madeni kazıları münasebetile kurulmuş olan ve seyyahlar tarafından Eski Foça ile karıştırılan ve Yeni Foça diye anılan küçük kaza yukardaki tarife uymaz. Tarif edilen vasıflara uygunluk arz ediyor diye bana gösterilen cenuptaki (Panhaghia Boumou - Panhaghia Burnu ) mevkii küçüklüğü dolayısile bence kabule şayan görülmemiştir. Orada hiç bir zaman az çok ehemmiyetli bir şehir kurulamazdı. Nihayet şehirin mevkiini «Mylo Cavo» burnunda ve (Pro-phete Elie) sırtlarında olarak tayin eden ( B. Graef ) in bu yoldaki faraziyesi de kabule şayan olmayan delillere istinat etmektedir ki, bunların burada münakaşa ve reddine bu raporun hacmi müsait değildir. Tite-Live’ın saydığı hususiyetlere, şehirin kurulmuş olduğu mevkiin arz ettiği benzerlik ayrıca eskiden beri süregelmiş an'anelerle olduğu kadar o mevkide rast geldiğim mebzul kalıntılarla da takviye edilmektedir ki başka yerlerde bulduğum ender kalıntılar hiç bir zaman asıl şehirin mevkiindeki bulduklarımla kıyas kabul etmez.
Toprak üzerinde tesadüf edilen eski kalıntılar : Foça'da toprak yüzünde rast gelinen kalıntılar üç çeşittir : a) Hangi devre ait oldukları belli olmıyan taş âbideler, b) Grek, Romen devirlerine ait âbide ve eşyanın kırık parçaları, c) Orta çağ'a ait inşaat ve kalıntılar.
Taş abideler : _ Papadopoulos Kérameus 1879 tarihinde (II) İzmirden Foçaya giden yol üzerinde taştan mamul büyük âbideler gördüğünü anlatıyor, ve bunları Phrygiens'lere atfediyor. Ben Foça, şehiriniıı mevkii üzerinde, taştan yapılma bir çok âbide gruplarına rast geldim. "Prophéte Elie,, nin eteklerinde kayalara oyulmuş ………. (hamam. Türkçe, Şeytan Hamamı ) adile anılan büyük bir mezar vardır. Buraya kemer kubbeli bir kapıdan. girilir; Bu kapıdan yuvarlak hesap 4m X 3m en ve boylarında olan iki dört köşeli odaya girilir. Bu iki oda arasında içeriye doğru oyulmuş ve kemerli (III) bir kapı daha vardır. Chrysospiliotissa ve Bakathanasi Myli*de kayalar üzerinde bir takım oyuklar daha vardır ki bir kısmı merdiven bir kısmı da hücre şeklindedir. Bunların benzerine Atina'dan Eleusis'e giden yol üzerinde kâin Afrodit ibadetine tahsis edilen noktadaki kayaların yüzlerinde rast gelinir. Haghlos Constantinos kilisesinin şimalinde ve aynı isimli bir derenin kenarında bütün bir mezarlık mevcuttur. Her boyda olan bu mezarlar kayaya oyulmuş ve üzerlerine konulan kapakların sığması için hepsinin üst tarafına ufkî bir çizgi halinde kertikler yontulmuştur. Bu bakiyeler Hellenistik devire ait olabilir veyahut Hellenistik devirde tekrar istimal edilmiş olabilirler. Ben bunların Hellenistik devirden çok daha eski ve bugün Küçük Asya'da bir çok âbidelerine rast geldiğimiz Frigyalılarla akraba bir kavim tarafından yapılmış olduklarını kabule meyyalim.
Eski eserler : Foçada her ne kadar eski bîr âbidenin temelinin izi bulunmuyorsa da, toprak yüzünde bulunan mimarî, heykeltıraşı ve çiniciliğe ait elan kalıntılar çok ehemmiyetlidir. Ben bunları yegân yegân kayıt ettim ve imkân oldukça bulunmuş oldukları yerleri plânda gösterdim. Bunlar şehire hâkim tepelerden çıkmış büyük kalker bloklar, kaideler, mezar taşlan, beyaz, kırmızı ve başka yerlerden ithal edilmiş yeşil mermerler ve yerli halk tarafından bağçelerinde, tarlalarında veyahut bugünkü evlerini inşa ederken toprak içinde bulunupta bugünkü veya orta çağdaki binalarda tekrar kullanılmış bulunan kabartma friz ve saçak bakiyeleri velhasıl pişmiş topraktan mamul küçük heykeller ve çinî parçalarıdır.
Bunların en ehemmiyetlileri aşağıdakilerdir :
Osmanlı mektebinin önündeki sahaya dikilmiş ve o civarda bulunmuş iki mermer kaide. Bunlar 1.35 metre yüksekliğindedir. Bunlar 0.50 X 0.52 M. ebadında bir müstatil, bir ayak ve profillenmiş bir üst kısım arz ederler. Bunların arasında ve cephelerinin birinde 0.73 X 0.45 M. ebadında çerçevelenmiş bir kitabe mevcuttur. Kitabedeki yazılar tamamen okunamayacak kadar silinmiştir. Bunların birinde feylesof olarak vasıflandırılan ve İsa'dan sonra ikinci asrın sonuna ait bir sofist olan, Flavios Hermokrates'in adı yazılıdır. Kendisi Foça hemşerisi idi. "Sofistlerin Hayatı,, adındaki eserinde Philostrates ona bir çok sayfalar ayırmıştır. ( Katrali Kuyu ) denilen kuyunun mermer bileziğinde - ki bana yukardaki bloklara benzer veya ona ait gibi görünüyor- bir imparatora yapılan bir ithafın izleri seçilebilmektedir.
İçindeki kemikler ve müteaddit toprak vazolar ihtiva eden ve mülk sahipleri tarafından bulunan bir takım tezyinatsız ve profilsiz lâhitler.
Ve nihayet mermerden arkaik bir arslan. Bu arslan art ayaklarının üzerine oturmuş ve ön ayaklarının üzerine dikilmiştir. Çok harap olmuş ağzının etrafında yelesinin perçemleri seçilebilmektedir. Yelesi az derin oyulmuş uzun çizikler şeklinde sırtının yarı yerine kadar uzanır. Bunun üslubu adalardaki arslanların ve bilhassa Leroux tarafından Delos adasında bulunan arslanın aynıdır.
Kalıntıların çoğu şehirin yarım - ada üzerinde işgal etmiş olduğu saha üzerinde, şark tarafında, ve bu nokta ile Bakathanesi Myli ve Chrysogpiliotissa akropolleri arasındaki saha üzerinde bulunmuştur. Bu mıntaka bağlar ve bağçelerle örtülüdür, Burada arazi kırık toprak avani ile doludur. Arslan, daha sonra bahis mevzuu edeceğim kal'e bedeninin cenub-u garbisinde, ve şehirin beş kapısının birinin ağzında dikilmiş olacaktır. Le Bruyn bize şehirin hatırasını muhafaza etmiştir. Ben Foçanın şimal kıyılarında da çokça - Mandrés kayalarının eteklerine kadar- mimarî bakaya, lâhitler ve toprak evani parçaları buldum. Megalos İalos kıyısında da -fakat kıyıdan daha uzakça bir sahada- az çok kalıntılara rast geldim.
Orta Çağ Bakiyeleri : Foça şehiri Michel Paleologue tarafından Ceneve'li Manuel Zaccharia'ya bir derebeyliği olarak verildiği 1275 den, şehirin Türkler tarafından zapt edilişinin tarihi olan 1455 senesine kadar mütemadi bir halde Ceneviz'lilerin elinde kaldı. Bu devirdedir ki orta çağa ait olupta ehemmiyetli bakiyelerine rast gelinen âbideler dikildi. Şehirin kâin olduğu burun, mazgallı ve kuleli bir duvarla çevrili idi. 17 ci asırda Türklerle Venedikliler arasındaki savaşta bir su kesimi bataryasına zemin teşkil etmiş olan garp kısmı müstesna, bu kaleden eser kalmamıştır. 1860 a doğru yıktırılan bu duvarın kalker blokları, bütün bir mahalleyi inşada kullanılmıştır. Yaptığım bir sonaajla mahiyetim tayin edebildiğim bu duvar, pembe bir kiremit harcına parça parça ufalanmış maddeler katılarak yapılmıştı ve hemen 5 metre eninde idi. Duvarın dış tarafı bazen büyük kalker blokları ve bazen de daha eski binalara ait mermer parçaları ile yapılmıştı. Kale Dagh noktasındaki Kastro (kale) çok daha sonraki bir devire aittir. Foçanın Riva tarafından bombardımanından sonra 1678 de inşa edilmiştir. Takriben 500 metre uzunluğundaki bir su kemeri bana göre orta çağda yapılmıştır. Bu su kemeri el'an şehirin içilecek suyunun büyük bir kısmını temin etmektedir. Bu suyu Panhaghia Oalaterla sarp vadisinin üst tarafında dağda bulunan bir gölcükten almaktadır. Le Bruyn 1678 de 180 kemer, saymıştır. Fakat o zamandan beri kemerlerin çoğu gene kemerlerin takviyesi için duvarlarla tıkanmıştır.
Nihayet orta çağ bakayasının ilgi çekici bir parçası olarak 0.80X0.80 ebadında büyük bir mermer parçasını zikredeceğim. Bu taş üç pano'ya taksim edilmiştir. Bunlar şöyledir: Paleologue arması. İki başlı Ceneviz Kartalı ve Ceneve'li Gattelusi' nin (1346-1455) arması. Bunun altında 0.05 metre ebadında harflerle hâk edilmiş bir kitabe mevcuttur. Bu yazı Dorino Gattelusio (1346-1455) -ki Foça Naibi ve sonra da (1427-1449) Midilli hükümdarı-idi- tarafından babasına ithaf edilmiştir. Bu taş blok fırıncı Alexopoulus'un evinin duvarına konmuş iken 1913 senesinde Ağustos ayında İrmir Arşevekinin gayretile yapılmakta olan yeni mektebe nakledildi. Bu taş arkaik arslanın yanında bulundu. Vaktile bu taşın şehirin bir kapısının süsünü teşkil etmiş olduğu muhakkak gibidir.
Sondaj : fon kolonizasyonu sırasında, Atinalı Philogenés ve Damon'un başkanlığı altında Foça havalisine Kyme'lilerin müsaadesile yerleşen göçmenler muhtemeldir ki ilk önce Megalos ile Micros İalos arasında kâin küçük akropole yerleşmişlerdi. Şehirin bundan sonraki büyüyüş ve yayılışı hakkında sahih bir malûmat elde edilememiştir. Kesin olarak ileri sürülebilecek bir şey varsa o da Hellenistik ve Romen devirlerinde şehir şimdi işgal etmekte olduğu sahayı aşıyordu.
Bugünkü şehirin işgal ettiği geniş saha ve eski âbidelerin mevkilerini tayin eden alâmetlerin mefkudiyeti sondaj suretile yapacağım araştırmaları güçleştiriyordu. Burada teferruatını izah uzun sürecek bir çok mülâhazalarla Foça şehirinde 14 ve Panaiya burnunda l olmak üzere 15 kazı yaptım. Şehirin seviyesinin ne derinlikte olduğunu anlamak için ilk önce "Loutros, methalini açtım. Birinci odadan 1.50 X 2.30 ebadında tekne şeklinde bir mezar çıkardım. İçinde ne kemik ne de eşya çıkmadığına göre daha evvel yoklanmış olduğu anlaşıldı. Bir ikinci grup sondaj şarkta burun üzerinde şehir kenarında tatbik edildi. Bu sondajlar bir çeyrek asırdan beri harap olan, orta çağa ait duvarın mevkiini ve inşa tarzım tayine yaradı. Bu kazılarda bir çok mermer bloklar meydana çıktı. Bunlar eski ve tavam mukavves büyük bir kapıya ait idi. Bu kapının dışında ve sağında ve solunda oluklu Korent üslubunda başlıklı sütunlar mevcut idi. Şehirin bu kısmını yeryer -kapıda bulunan sütunlara benzer sütunlarla- süslü bir mermer duvarın örtmekte olduğu anlaşıldı. Bu cümleye ait olmak üzere bulduğum parçalar 18 den aşağı değildir. Başlıcaları şunlardır :
Kapının sütunlarına istinat teşkil etmiş olan profilli bir sütun altı, kapı kemerine ait bir blok, büyük bir pervaz, büyük bir Korent başlığı, bir çok sütun parçaları, bir pervaz kenarı, üçü kapı altındaki kaldırıma ait olan yedi büyük döşeme taşı.
Bu mermerlerin hendeklerde bulundukları şekildeki fotoğrafilerini akademiye takdim etmekle kesbi şeref ederim. Bu parçaların tam şekillerinin tetkik edilebilmesi ve benim Foça'dan geçişime daimî bir şahit olabilmeleri maksadile bunların ilk bulunanlarının üçünü rast gele vesaitle yakındaki meydana taşıttım ve onları konağın muhafazasına tevdi ettim. Akademiye takdim ettiğim ( IX ) numaralı fotoğraf! onların yeni durumunu göstermektedir.
Üçüncü parti araştırmalarım -bana iki bakımdan çok ehemmiyetli görünen- Bakathanasi Myli tepelerinde oldu. Bu tepenin cenup, şark ve garp etekleri Hellenistik toprak evani parçalarile o kadar dolu idi ki gerek suların kazdığı oyuklarda ve gerekse köylülerin kazdıkları hendeklerde -hiç kazmağa lüzum kalmadan, elimle bir çok toprak kandil ve eski çanak, çömlek parçaları ve bir de tepenin cenubu şarkîsinde lorghis Paschali adlı birine ait bir bağda toprak üzerinde, üstünde Hellenistik devire ait bir mezar kitabesi taşıyan bir mermer altlık buldum. Bundan daha sonra bahsedeceğim. Bütün bu bulduklarım burada bir eski nekropolün bulunduğunu gösteriyordu. Şimali şarkîde tekneyi andıran ve her tarafı bir nevi imlâ ile tahdit edilen ve alt tarafı taraçaya benziyen büyük bir çukura rast geldim. Bu arazinin sahibi buradan bir çok kalker taş bloklar çıkarmıştı. Bunların eski bir inşaata ait oldukları muhakkaktı. Bu vasıflar bu yerin -başka taraflarda inşasına imkân olmıyan-eski bir tiyatro olduğu kanaatini verdi. Orada yaptığım sondajlar bu kanaati teyit etmedi. Fakat sondajları o kanaati tekzip edercesine ilerletemedim. Mamafi bu sondajlar bir takviye duvarının kalker temellerini meydana çıkardı, ve çini serisinin tamamlanmasına yaradı. Bulunan bu çini çanak, çömlek numunelerinin en ehemmiyetlilerinin fotoğrafilerini akademiye sunmakla şeref alırım.
Öteki sondajlar münferit noktalarda yapıldı. Şehre takriben bir kilometre mesafede, yol kenarında Maltepe yamaçlarında bir bağın içinde tekne şeklinde sim, kabartma ve yazılardan âri bir kaç kemik ve küçük heykelcik parçalarını havi bir kalker lahit buldum. Bağın sahibi Hakkı bey tarafından evvelce aynı bağda, aynı şekilde iki lahit daha çıkarılmış bulunuyordu.
Büyük Deniz (Megalos İalos) sahilinin 500 metre cenubunda Spiro Antonis Tzatzaronis adındaki birinin tarlasında beş metre derine kadar nüfuz eden bir kazı yaptırdım. Bu kazılar sayesinde bu mıntakayı örten mil tabakalarını tetkik mümkün oldu. Dört-buçuk metre derinlikte birbirinin üstüne konmuş iki lahit buldum. Bunlar öncekilerin çeşidinden idi. Üstleri kapaklarla örtülü idi. içlerinde biri kadına, öteki bir erkeğe ait iki tam iskelet buldum. Bunların içinde çini parçaları yoktu, fakat kazı topraklarında bir çok çini parçalarına rast gelinmişti. Bu kazıya yakın M. M. Papayanni'nin tarlasında iki metre derinlikteki bir kazıda bir çok çini çıktı. Demek ki ilk derin kazıda rast gelinen çini bolluğu sırf o mıntakaya ait münferit bir hususiyet değildi.
Şehirin daha yakınında Türk mezarlığının kıyısında Khazouglos efendinin tarlasında 1,5 metre derinliğinde, 1,5 metre uzunluğunda ve 2,5 M. eninde kazılan bir çukurun dibinde de taş bir kaldırım döşemesine rast geldim. Onun fotoğrafisini takdim ediyorum. Bu buluşun tarih ve manasını tayin edemedim. Bu döşeme bir şehir meydanı ve belki de bir Agora'ya aitti. Bu döşemenin üst tarafındaki toprak Romen devrine ait çanak parçalarile dolu olup, buranın bir çanak deposu ve yahut atölyesi olması muhtemeldir. Yeni Rum mektebinin yapılmakta olduğu yerde, yani "Küçük Deniz,, in yüz metre kadar şarkında ve şehirin tamamen şimalinde, gene böyle bir çini deposuna rast gelindi. Kazugulos efendinin tarlasında toprak seviyesinden dört metre derinde Ceneviz'lilere aidiyeti anlaşılan kemer kubbeli 2,70 en ve 15 metre uzunluğunda bir tüneli gezdim. Bu tüneli bir çok hayalî ve romantik hikâyelere menşe etmiş olan halkın dediklerine bakılırsa, bu tünelin bir ucu şehirin en büyük meydanında, öteki ağzı da bugün mevkii tayin edilemiyecek uzak bir noktada, dağların arasındadır. Ben Foçadan ayrıldıktan sonra, bu mevkiin yanında (beyaz, siyah, kırmızı, mavi ve sarı) olmak üzere beş renkli bir mozaik döşeme parçasının bulunduğu bana bildirildi.
Son olarak, Foça'dan 10 kilometre uzakta, cenub-u şarkî istikametinde Hermos'un büyük mil vadisi kenarında Stamatis Antonios Plakanın bağında yaptırdığım bir sondajı kayıt edeceğim. Burada bir Bizans kilisesinin tezyinatının mühim bir kısmını ve daha eski bazı bakaya buldum. Bir kaç sene önce Foçaya taşınmış olan bir kitabeye göre bu kilisenin bir Asklepios ibadetgâhı üzerine inşa edilmiş olduğu anlaşılıyor. Bu sondajda 1,30 metre yüksekliğinde güzel bir mermer kaidesinin parçası bulundu. Bu kaide üzerinde 19 satır uzunluğunda bir yazı vardı ki bundan daha sonra bahsedeceğim.
Küçük eşyalar. Paralar. Kitabeler . X, XI, XII numaralı fotoğrafilerde gösterilen toprak evani numunelerini, araştırmalarım sırasında bulduğum başka eşyanın fotoğrafileri ile itmam ediyorum. Bunlar alelade mamulâttan toprak vazolar, Hellenistik ve Romen kandiller, bronz iğneler ve toprak madalyalar ve ilâ... ve bir de bir komedyacıyı temsil eden bronz bir Romen statüsü, rüşeym halinde "Phtah,, ı temsil eden toprak bir heykelcik ve Roma devrine ait küçük bir mermer baş'tan ibarettir.
Bana verilen Foçalı paralar dört serîden ibarettir. Elektrondan yapılma bir santimetre kutrunda bir sikke:, bunun bir yüzünde ürüyen kanatlı bir arslan, öteki yüzünde bir horoz kafası vardır. (Bu para şüphesiz Midilli ile Foça arasında müştereken - hectes d'electron - un basılması hususundaki bir anlaşma üzerine İsa'dan 400 sene önce zarp edilmiştir). Bundan başka Hellenistik devire ait bir seri paralar:, Güzel bir bronz sikke ki bir tarafında Maximin I in büstü, öteki yüzünde kabarmış bir gemi yelkenini tutan bir Isis Pharia timsali. Constantin ve ahlâfına ait bir seri sikke.
Nihayet Foçalı kitabelerde yazılı yazıların bir listesini veriyorum :
1- İmparator Hadrien'in üç satırlık bir mersiyesi.
2- Kurtarıcı ve kurucu olarak vasıflandırılan aynı İmparatorun şan ve şerefini ilâ eden beş satırlık bir ithaf,
3- İki Foçalının annelerine ithaf ettikleri dört satırlık bir mersiyeleri,
4- Asklepios'a nezir edilmiş dört satırlık bir takdis,
5- Foça halkı namına İmparator Marc-Aurél’e ithaf edilmiş onbeş satırlık bir takdis,
6- Okunamayacak kadar silik olan bir yazı ile bîr İmparatora arz edilen takdis,
7- İsa'dan sonra ikinci asırda Foça'nın bir sofisti olan Flavios-Hermokratés'e ithaf edilmiş uzun bir yazı. Bu yazı çok silik olduğu için okunamamıştır. Philostrate' sofistlerin hayatı adlı eserinde bu zata çok alâka çekici iki sayfa tahsis etmiştir.
8- Panhaghia Bournou'nda inşa edilen Bizans kilisesine ithaf edilen bir hırıstiyan yazı,
9- Panaia Burnu'nda Foçalı iki kardeşin neziri,
10- Daha yukarda bahis konusu ettiğim ondokuz satırlık büyük yazı. Bu yazı Panaia burnundaki sondajım neticesinde meydana çıkmıştır. Bu yazıda Gaios Phlaouios Ioulios Doumisianos adında, birisine Senato ve halk tarafından yapılan bir ithafta, bu adamın iki kere "agonothéte,, vazifesile vazifelendirildiği ve Marsilya şehiri tarafından kendisine bazı haklar, şerefler ve imtiyazlar bahşedilmiş olduğu bildirilir.
Foça Civarı :— İkametimden istifade ederek Foça civarında bir kaç araştırma yaptım.
Panaia Burnunda bulduklarımdan evvelce bahsetmiştim. Oralarda bulduğum bazı Bizans bakayasının fotoğrafilerini Akademiye sunuyorum.
Foça’nın 20 kilometre şarkında, trachyte taşından ve çalılıklardan ibaret bir tepenin eteğinde Işık köy Ichik Kieui - en grec 'Sikieui adlı zavallı bir Türk köyü vardır. Buradaki mezaristanda çok eski bakiyeler elde ettim. Bu mevkilerin birinde, bir veya bir kaç kişiye ba-imtiyaz tahsis edilen lâhitte mermerden yapılma büyük Bizans kirişlerine (linteaux) rast geldim. Bunlar gül çelenkleri ve taçlarla süslü idi. Bunların üzerindeki kitabeler ancak mezardan bütün bloklar çıkarıldığı zaman okunabilecektir. Bunun yanında üç büyük kemer ve bir dizi sütun dinelmektedir. Bunlar evvelce eski bir binaya ait idiler. Bunlar Bizans devrinde kullanılmış, ve bugün ise Cami olarak kullanılmaktadır. Işık köydeki köylülerin ellerinde bazı el yazılan bulunduğu iddia ediliyorsa da bunların hiç birini elde etmeğe muvaffak olamadım ve binaenaleyh bu iddianın doğruluk derecesini tayin edemedim.
Asıl Foça’nın 12 kilometre şimalinde ve zeytinliklerle örtülü bir vadinin nihayetinde ve derince bir koy'un kenarında kâin olan Yeni Foça’da eski zamandan kalma hemen hemen hiç bir iz yoktur: Orada kurucu ve kurtarıcı Hadrien'e ithaf edilmiş bir küçük kaide altı buldum. Bu parça muhakkak ki ya Kyme'den veya Eski Foça'dan getirilmiştir. Bu mevkidedir ki meşhur -horoz- kabartması bulunmuştur. Bu kabartmanın bir kopyesi el'an Marsilya müzesindedir. Bu kabartma halen İzmir'in Evangelique mektebinde bulunmaktadır. Bu kabartma 0.77 ve 0.55 M. ebadında bir mermer levhadır. Kabartmanın kabarıklığı azamî 0.02 M. dir. Horoz muzafferane bir tavırla ayakta durmaktadır. Horozun yanında bir kordelâ, rüzgârda uçar gibi uzanmakta, ve bir de defne dalı görünmektedir. Bu horozun Papadopoulos Kerameus'ün 1879 da basılan kitabında çirkin bir resmi vardır. Birinci defa olarak bu kabartmanın Evangeliki mektebinin müzesinde alınmış bir fotoğrafisini basıyorum. Yeni Foça’yı ziyaretim sırasında bu kabartmanın nereden geldiğini iyice tetkik edebildim. 1870 de İzmir'in Evangelik mektebi bir müze tesisine karar verdiği zaman, alâka çekici bakiyeler bulabilmek için vilâyetin muhtelif şehir ve kısımlarına müraacaat etmiş. Bu kabartma Yeni Foça’da Argyri Bouyoglos adlı birisinin evinin duvarına işlenmiş bulunuyormuş. 1872 Birinci Kânununun 12 ci günü, Yeni Foça’nın bir sakini olan Chroni Vassalos bu kabartmayı oradan aldırıp İzmir'e göndermiş. Ben bu zat ile konuştum. Bu kabartmanın mektebe, Yeni Foça’dan geldiği tahakkuk ediyor. Fakat onun ilk menşe'i meçhul kalıyor. 13 üncü asırda kurulan Yeni Foça’nın bu tarihten önce hiç bir ehemmiyeti haiz olmadığı anlaşılıyor. Eski Kyme'nin Yeni Foça’ya yakınlığı ve bir de Yeni ile Eski Foça arasında deniz yolu ile gidiş-gelişin kolaylığı itibar nazarına alınacak olursa çok ehemmiyetli olan bu parçanın bu iki şehirin birinden geldiği kabul edilebilir. Fakat hangisinden geldiği tayin edilemez.
Son olarak Foça kıyısının karşısındaki adaları ziyaretimden bahsedeceğim. Karteria (constance), Hairsiz - Hayırsız (belki de eskilerin Alopéké dedikleri ada), Drépani (belki de eskilerin Megale dedikleri ada), Oğlak (belki de eskilerin Elaeussa adası). Bu adalar üzerlerinde yapılacak arkeolojik araştırmaların hiç bir netice veremeyeceği kaya parçalarından ibarettir. Ne var ki bunlar jeolojik bakımdan önemli yerlerdir. Foça limanının ağzına hâkim olan küçük St. Georges adası eski Baccheion adasıdır. [-Pline'in Bacchina dediği ada- Bütün bu adalar Pline'in Peristerides takım adaları dediği bir grup teşkil ediyordu. Bugün Pita ve Kolorositi denilen kayalık adalar belki de eskilerin Pystira ve Crommyonesos adaları idi.] Buranın mabetlerinden ve bekçilerinden Tite - Live bahseder. Ben bu adanın üzerinde, bir çeyrek asır önce tahrip edilmiş bir kilise temellerinden başka geçmişin bir eserine rast gelmedim. Burada bir bakiyenin bulunması muhtemel değildir. Çünkü toprak tabakası kayaların üzerini örtemeyecek kadar incedir.
Netice; -
Beş haftalık araştırmalarla elde ettiğim bu neticeler -ki bu zamanın mühim bir kısmını topoğrafik incelemelere hasretmiştim- pek cesaret vericidir ve Eski Foça mevkii üzerinde yapılacak uzun ve metodik çalışmaları icap ettirecek mahiyettedir.
Bana kalırsa burada yapılacak çalışmalar daha geniş ve derin bir tetkik ve lâyıkile bir kazı mahiyetim almalıdır.
Ben dört mevki tesbit ettim: (Loutros, şehirin çevresindeki eski kapı, Bakathanasi Myli yamaçları, bir tarlaya ve Türk mezarlığına mücavir kaldırım döşemeleri ) Bunlar yapılacak kazıların başlangıç noktalarını teşkil ederler. Bu noktalarda yapılacak kazılarda muvaffakiyet şimdiden sağlanmış demektir. Bundan başka toprak üzerinde mebzulen bakaya taşıyan yerlerin de tetkikine devam etmek elzemdir. Kazı başlangıcı olacak yeni noktalar bulmak üzere bu yerler hakkında hakikî malûmat toplamış bulunuyorum. Metodik araştırmalar mutlaka yeni kazı başlangıcı noktalarının keşfine yarayacaktır. Panhaghia Burnunda derin hafriyat yapmak gerektir.
Yaptığım topoğrafik haritanın da ikmali gerektir. Bu yoldaki çalışmalar bütün Foça yarım-adasına teşmil edilmelidir. Fevkalâde alâka çekici bir mahiyet taşıyan bu havalide, misyon, Delos'ta yapıldığı gibi jeolojik araştırmalar da aslî işlerine bir lahika olarak icra etmelidir.
Çalışmalarımda aldığım neticelerin tamamen ve tafsilen izahı hemen "Fennî Misyon Arşivi,, nde basılacaktır. 1/5000 mikyaslı harita halen tab' olunmaktadır.
Ocak - 1914
Türkçesi : Cevat Şakir Kabaağaçlı
Kaynak : EGE TURİZM CEMİYETİ YAYINLARI : 6, İZMİR, 1952
"Felix Sartiaux'nun Fransızca olarak yazılmış raporunun bir suretini - ki bu rapor bastırılmadığı için mahdut nüshalarını elde etmek zordur - Foça'nın eski Belediye reisi Bay Tahir Müstecaplıoğlu cemiyetimize verdi. Bu rapor arkadaşımız Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) tarafından tercüme edildi. Foça’ya ait manzara resimlerini de yeni Belediye Reisi Bay Hüseyin Limnili'den temin ettik. Kendilerine teşekkür ederiz."
Ege Turizm Cemiyeti Başkanı
Suad YURDKORU
İzmir : Mart - 1952
|