FOÇA DEYİNCE AKLA… / Seyfi GÜL
Seyfi GÜL

Seyfi GÜL

FOÇA DEYİNCE AKLA…



Öyle içimize iÅŸlemiÅŸ ki bu kent…

Ne zaman yeni bir şey yapılsa bir şeyler eksik bırakılmış gibi geliyor. O kadar zengin ve işlenmesi gerekeni var ki ne yapsalar tamam olmayacak hissi uyanıyor.

İstiyoruz ki daha güzel olsun, daha güzel, daha daha…

Balıkçı heykeli açıldı ya. Hem de balıkçı kasabalarında bir ilk ya. Gönül istiyor ki; karada parke taşlarına yapışıp kalmasın. Bir kaidesi olsun. Dedikodu ağacından ileri denize doğru uzansın.

Denizin üzerine doğru bir kaidesi olsun. Olsun ki güzelim kayığın dibine çöp konteyneri konmasın, gelip motosikletini dayamasın kimse. Köpek öldüreni çekip üstüne uzanmasın birileri. Sprey boyayı kapıp, bordasında yeni yılımızı kutlamasın magandamız. Heykel birazda kendini korusun konduğu yerle. Çektireceğimiz fotoğrafta gözü rahatsız edecek şeyler olmasın

Öyle ki hissettirsin; “Bizim heykeldeki balıkçı, az önce denizden gelmiÅŸ, tekneyi sahildeki mapaya henüz baÄŸlamış, herkeslerden önce Balık Hali’ne balık yetiÅŸtirecekmiÅŸ, aceleyle aÄŸlardaki balıkları ayıklıyormuÅŸ, henüz ölmemiÅŸ yavru balıkları denize geri atıyormuÅŸ, tabii sahilde bekleyen kedilerin nafakasını da onlara doÄŸru sallıyormuÅŸ.”

Balıkçı’nın heykeli, yel deÄŸirmenleri’nin sessiz sedasız bitirilen birincisini görmemizi engelledi. Oysa uzaklardan hele gece ışıklar altında öyle güzel görünüyor ki. Deniz tarafından bir baÅŸka, seyir terası tarafından bir baÅŸka güzel.

Memnun olmayacağız ya, bir şeyler daha isteyeceğiz ya. İsteyelim içimizde kalmasın.

Bitince deÄŸirmenler, oradaki su deposu sırıtacak, dağın eteklerindeki konteynerler sırıtıyor daha da sırıtacak, deÄŸirmenlere çıkan patikalar sırıtacak. Buraya illa bende çıkacağım diyen yaÅŸlılarla, engellilerle yakınları birbirine girecek, yol isteyecek. Bir avuç bulgur getirdim deÄŸirmen öğütsün diyecek birileri. Demez mi… Var mısınız…

Seyir terasından bir baÅŸka güzel dedik ya… Seyir terasında çay içeceÄŸimiz, o keyifle Karaburun’dan Atatürk Adası’na uzun bir ÅŸeridi kendimizden geçerek seyredeceÄŸimiz günler geliyor. Bir giriÅŸimci iÅŸe baÅŸladı bile. Elde incebelli. Dudaklara giderken tavÅŸan kanı, gözbebeklerine sığmayan Karaburun, Kaleburnu, Büyükdeniz, Küçükdeniz, İngiliz Burnu, Fener, İncir, Orak, Siren’ler, Metelik, Hayırsız. DoÄŸa’nın bahÅŸettiÄŸi bir baÅŸka güzellik Hayırsız’ı AtatürkAdası yapan muhteÅŸem siluet. DeÄŸmeyin keyfime. Gün batımlarının vazgeçilmez mekanı olacak teras, yola çıktı. Geliyor. Hele bir ortaya çıkmaya baÅŸlasın. Varsa söylenmesi gereken bir ÅŸeyler ondan da esirgemeyeceÄŸiz.

Kim ne derse desin Foça Horoz’dan, Horoz’undan vazgeçmiyor. Demokrasi Meydanı’ndaki eski köşesinde o çokta bakımlı olmayan haliyle bile aranıyor. Azıcık Foça’yı bilenler, sevenler Horoz diyor da baÅŸka da bir ÅŸey demiyor. Buradan gitti, o bizi bir ÅŸeylerle karalamak, mahkum etmek isteyen ülkeye vardı, milli takım formasının göğsüne amblem olarak kondu diye vallahi kendileri anlatıyorlar. Sadece anlatmıyorlar, söz uçar yazı kalır diye liman giriÅŸine koca bir kitabeyle de yazmışlar. Biz unutsak, onlar unutturmuyorlar. “Horozumu Kaçırdılar, Daldan dala Uçurdular, Suyuna da pilav piÅŸirdiler” deyip geçiÅŸtirilecek gibi deÄŸil. Foça Horoz’unu istiyor.

Kırk yılda bir yazıyoruz böyle şeyler. Hepsini söylemek istiyoruz ya ne mümkün. Okumuş yazmış insanların kentinde, hemen herkesin söyleyecek bir sözü var, dile getirecek bir önerisi var. Bizim ki bir küçük seda gibi, birilerinin dikkatinden kaçmış ta belki gösterir gibi, her gün görerek kanıksadığı şeye, bir başka gözle baktırır diye belki.

Bir deÄŸirmenle baÅŸlayan deÄŸiÅŸime, bir baÅŸka tarihle devam etmeli. Åžehrin göbeÄŸindeki su kemerleri acil elden geçmeli. Bir tarihin yok olup gitmesine izin verilmemeli. Foça’yı azıcık sevenler elbirliÄŸi yapmalı. Her gün eriyip giden, insan eliyle yıkılıp dökülen, geçmek için yol yapılan, bir ucunda kokoreç satılan, taÅŸları kırılıp atılan, oyulan, ip takılan, ipsiz sapsız otağı, kışın dere yatağı, engelleri aşırmış, bu ÅŸehre yüzlerce yıl su taşımış kemerlerle Foça’ya en büyük deÄŸiÅŸimi yaÅŸatmalı. Yol yapmak için kesilen bölüme güzel bir tak, etrafında görünümü bozan ne varsa yıkılacak, üzerindeki arıktan su akıtılacak, yazın o suyun serinliÄŸinde etrafındaki banklarda oturulacak, baÅŸka bir yere taşınmış pazaryerini kentin en güzel meydanı yapacak, gece ışıklarla aydınlatılacak, aracıyla ÅŸehre giren, garajda otobüsten inen, önce o tarafa bakacak. Çarşı sınırları zorluyor. Uzayacak. Herhalde buralara uzayacak.

Hayal etmenin ve istemenin sınırı yok…

Bana kalsa fok heykelinin biraz büyükcesini her yerden görünür ÅŸekilde YeÅŸiltepe’nin doruklarına dikerim. Tepeden arabayla inende, denizden limana girende ilk önce aynı ÅŸeyi görsün diye. Madem Phokaia fokların kenti.

Gün Batımı, Deniz, Balık, Balıkçı, Horoz, Kedi, Deli, Yel deÄŸirmenleri, Su Kemerleri, Duvarıyla Herodot, Tapınağıyla Athena, Hamamıyla Åžeytan, Sunağıyla Kybele, Kaleburnu, İngiliz Burnu, Adalar, Talassa ile Deniz, her ikisiyle KarataÅŸ, tahta iskelelere ÅŸezlong atmış insanlar, gezi tekneleri, sandallar, yazarlar, çizerler, ozanlar, dünyayı hayra boÄŸanlar, zeytini baÅŸka, ÅŸarabı baÅŸka, tarlada binbir çeÅŸit ürünü baÅŸka. Taşı peynir gibi kesilen, Karası baÄŸda asılan, yağı zeytinden süzülen. KöpeÄŸi denizde yüzen, domuzu mahallede gezen, kavunu tarlada, domatesi güneÅŸte yatan. Camisi, mescidi, mezarlığı taa Osmanlı’dan. İonların kurduÄŸu, Cenevizlinin bi daha kurduÄŸu, Perslerin uÄŸradığı, tuz’un ve ÅŸap’ın kenti. Siren’lerin canlar yaktığı, fokların yavrular bıraktığı, kış kıyamette Küçükdeniz’inde pelikanların konakladığı kent. Dahası da var…

Bu kadar albeni, Foça’yı hedefe koymuÅŸ gibi. İstense de, istenmese de yeni hastane, toplu konutlar, duble yollar fikirden eyleme dönüşme aÅŸamasında. Reha Midilli Vakfı İzmir Üniversitelerine gelin bir yüksek okul daha kuralım, her ÅŸeyini biz yapalım diye adeta yalvarıyor. Modern bir anfi tiyatro için yer gösterin diyor. Çocuk parkları yapalım, aÄŸaç dikelim, daÄŸları taÅŸları yeÅŸile boyayalım diyor. Ömer Hoca “kent surları bir ortaya çıksın burası ülke tanıtım afiÅŸlerinin yıldızı olacak” diyor. Birde Athena Tapınağı’nı yükseltirsek yerli yerinde, bakmaya doyulamayacak diyor. Her kesimden insanlar Club Med için haykırıyor. Sadece orası deÄŸil. Ulaşım ve altyapı rahatladığında, bu güzelliÄŸe, bir büyük yatırımcı mutlak el atacak ve daha büyük turizm yatırımları gelecek gibi görünüyor. SİT’inde, koruma alanlarının da özüne zarar vermeden Foça büyümenin geliÅŸmenin güzelleÅŸmenin yollarını zorluyor.

Onlar kentlerini, bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimde kurdular

Bizler o gökyüzünün altında, o en güzel iklimde yaşamanın tadındayız.

Foça deyince akla…

Bir güzel yaşam geliyor farkındayız.


Seyfi GÜL




4 Ocak 2012 Çarşamba / 3266 okunma



"Seyfi GÜL" bütün yazıları için tıklayın...