Ruhları Dirilten Yenilikler
Her yeni buluş yeniden yoğurmuştur insan soyunu
Tarımı öğrenince yerleşmeyi de keşfetmiş olduk. Ev bark yapmayı, yol açmayı, ulaşımı, taşınmayı ve taşımayı da…
Atları ve tekerleği icat edince dur durak bilmeden gezinmek, coğrafyamızı genişletmek aşkına tutulduk; dağları, nehirleri aşıp fellik fellik dört bir yanımızı.
Hele de makine icat edilince ve yelkenlerin yerini alınca gemilerde geçim derdi ile merak harmanlanıp yanıp tutuşunca doyumsuz egomuz ne yapacağımızı, nereleri aşıp, hangi illerde konaklayacağımızı bilemez olduk.
Suların mazlum gülleri gemileri kullanmaya başlayınca kocaman okyanusların dalgalarına ve uzak kavramına meydan okumaya başladık. Uçaklar geldi ardından ve darmadağın etti baba ocağını, boş koydu ana kucağını. Ufuklar ufuklara eklenince var olan yetişemez oldu, teknolojinin sınırlarını zorlamaya başladı gereksemeler.
Önceleri mektupla, telgrafla, sonraları telefonla yangın yüreklerin özlemlerine su serpmekle yetindik. İlçe Askerlik Şubesi ile PTT aynı binada idi. Merdiven başlarında ve altlarında, giriş kapısında okuma yazma bilmeyenlerin mektuplarını asker- sivil gençler Salı günleri harıl harıl mektup yazarlardı. Sonradan her evden birkaç okuryazar çıkınca onların pabuçları da dama atıldı.
Bir yanda hasretle anılan memleket, diğer yanda ekmek kapısı ve dar günlerin sığınağı gurbet; iki uç arasında gurbetçi ile yakınları.
Köyün, köylünün sıcak temasına hasret milyonlarca yürek özlem ateşiyle attı durdu yıllarca. Giden unutuldu, kalan bulunmadı dönüşlerde. Kimse kimseyi tanımaz oldu kuşaklar değiştikçe.
Köyden ayrıldıktan sonra 5–10 yıllık sürede, köye gidişlerimde yolda gördüğüm ineklerin bile benzetmeyle kimin ineği olduğunu tanıyordum. Şimdi çocukları, torunları bile benzetemiyorum.
Bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırdı ruhları dirilten o çağcıl yenilik.
Bugüne kadar aileleri, yakın akrabaları, köylüyü, komşuyu, hısım akrabayı darmadağın eden uzaklıkları yok eden olağanüstü bu yenilik yerini aldı evlerimizde. Dağılan bireyleri yeniden derleyici toplayıcı, yakınlaştırıcı oldu. Hem de eskisinden daha iç içe soktu duvarları da kaldırırcasına.
Bilgisayar ve İnternet.
Masalardan beyinlerimize ve hayallerimize akan Alâeddin’in sihirli lambası büyülü büyüsüz hepimizin yaşamlarımıza girdi. Dileklerimizi yerine getiriyor bire bir. Öyle uzun uzun ovmak da gerekmiyor, tuşların üzerine dokununca hafifçe önümüze seriliyor dünya.
Bu sihirli lamba aydınlandığında cin çıkmasını da beklemiyoruz. Konu komşuyu, dünyanın dört bir yanını, velhasıl her şeyi, her olanı biteni, unutulanı, yitirileni, özlenileni ile bir tık öteye taşıdı herkesi. Hem de anında, capcanlı ve nerdeyse nefesini de hissederek ulaşıyoruz yakınlarımıza.
Dağılan aileler yeniden birleşiyor, unuttuğumuz köylülerimizle, izini yitirdiğimiz saçları ağarmış okul arkadaşlarımızı ve iki dünya bir araya gelse karşılaşamayacağımız binlerce hemşerilerimizle.
Dileğimiz herkesin evine alabileceği düzeye gelsin, olmayanlara da olanlar kapılarını açsınlar. Yeniden güzel komşuluk ilişkilerine ve nice güzelliklere vesile olsun.
Bir zamanlar bir “eeeyyy” ötedekiler atom parçacıkları misali uzak diyarlara savrulup dağılmanın sızısıyla kavruluyorduk. Şimdi bir “tık” ötede olmanın tadını çıkaralım.
Saygıyla ve sevgiyle….
|