Seyfi GÜL
ŞAKA GİBİ
18 Mart 2012.
Birkaç gönüllünün bir yıl kadar önce baÅŸlattığı bir giriÅŸim, Uluslar arası bir hareketin parçası oldu. Üstelik bu hareketin yetkilileri bizzat Foça’ya gelerek ne olup bittiÄŸini yerinde gördüler.
Pazarı gezdiler. Gerenköy fasulyesinden yapılmış kuru fasulye ile pilav yediler. Halis Foça yoğurdunu kaşıkladılar yanında.
Sonra Kokoloz’a geçtiler. BaÅŸkanın İstanbul’daki Foça Balık restoranlarının sahibiyle tavla oynadığı tahta masanın bir yanında çaylarını yudumladılar. SorduÄŸumuz sorulara samimi yanıtlar verdiler. Hem de nasıl. Ben İtalyan konuklara Türkçe sordum. Onlara Fransızca olarak aktarıldı. Cevaplar çokça Fransızca, birazda İngilizce olarak geri döndü.
Bu işe emek verenler, bir yılda yaptıklarını anlattılar. Kendilerini anlattılar fotoğraflarla, görüntülerle.
Kokolozdan sonra Volkan Sucukçu’nun bağındaydık. Top dağı ile Hilmi dağı arasında bir vadide. 3000 yıllık geçmiÅŸi olan Foça Karası üzümlerinin hayat bulduÄŸu yerde.
Burnumuzun dibinde bilmediÄŸimiz neler varmış meÄŸer. “Bakarsan baÄŸ olur, bakmazsan daÄŸ olur”un resmini yapmak isteyenlerin gidip görmesi gereken yer burası. Bayram Deresinden ip gibi gelen billur görünümlü suyun kıyıcığında yamaçlara traverten gibi dizimli asmalar. Ve o eseri bilgisiyle, sevgisiyle, emeÄŸini harmanlayarak ve tam anlamıyla diÅŸiyle tırnağıyla çalışarak vücuda getiren Volkan Sucukçu. Yıllarını denizciliÄŸe verdikten sonra topraÄŸa sarılmış. Foçanın Karası’ndan, Sultaniyesinden ÅŸaraplar üretmiÅŸ. Avrupa’nın birçok ülkesinden yılın büyük bölümünde davetler alan. Oralara gidip buraları anlatan Volkan Sucukçu. Küçük ama pek kullanışlı kulübesinin önüne yaptığı çardakta ağırladı konukları. Sonra sazı bir eline aldı ki. Öyle akıcı bir İngilizce ile Foça’yı, Foçalıları, dünyanın o burnu kaf dağında Fransızlarının; ilkçaÄŸlardaki yapısıyla inÅŸa edilen ve o ilkel koÅŸullarla deniz yolculuÄŸu yaparak Foçalıların kurduÄŸu Marsilya’ya ulaÅŸan Kybele’yi memleketlerindeki kindar Ermenilere nasıl yaktırdıklarını anlattı. Üzümü, ÅŸarabı anlattı. Evde yapılan ekmeÄŸi, peyniri, kurulan zeytini ikram etti. Åžarapları; ÅŸarap tadım uzmanı Piero Sardo’yu mest etti.
AkÅŸam oldu. Sardo ile Rumiz İtalya’ya dönmeden müjdeyi verdiler. Foça “Yerel Pazarı” zaten “Yeryüzü Pazarı” olmuÅŸ. Biz gönlü Foça’yla yananlar haberleri uçurduk. Ertesi gün gazeteler manÅŸetler attı. Ulusal kanallar haberlerinde geçtiler. Canlı yayınlara baÄŸlanıldı, Foça’nın köylüsünün, küçük üreticisinin, radikanın, kuzu kulağının, mantarının, keçi peynirinin, zeytinyağının, zeytininin, sabununun, ÅŸarabının görüntüleri eÅŸliÄŸinde “Yeryüzü Pazarı” anlatıldı.
Ertesi hafta 25 Mart’ta ÅŸenlik devam etti. Duyan gelenler güzel ÅŸeyler gördüler. Büyük BaÅŸkan KocaoÄŸlu pazardaydı. ÇiÄŸli Belediye BaÅŸkanı Metin Solak Lavantalı Kurabiye tezgahının başında alışveriÅŸ yapıyordu. Gazeteler televizyonlar yine Foça’dan Pazar’dan bahsediyorlardı.
Sonraki haftaya bir televizyon kanalı özel görüntüler, röportajlar istedi. Hazırlık yaptık. Pazara gittik. Foça Zeytindalı lideri Gül Girişmen tesadüf kent dışındaydı. Pazar son iki hafta kurulduğu yerde değildi.
1 Nisan’dı. Nisan’ın biri. Kasten yapılmıştı sanki. Yeryüzü, postanenin arkasına gönderilmiÅŸti. Tezgahlar, çekilme zahmetinde bulunulmamış bir sürü arabanın arasında kurulmuÅŸtu. Adam gibi bir kare düzgün görüntü alınacak bir köşe yoktu. Bunu acaba can düşmanlarımız mı yapmıştı. İstanbul’dan geldiÄŸini söyleyen bir aile ÅŸaÅŸkın bakıyordu. Çarpılmıştı.
Foça “Yeryüzü Pazarı” iki hafta üst üste tavan yapmış, 1 Nisan’da dibe vurmuÅŸtu. Bu payeyi almak için harcanan emek sıfırlanmıştı. Üstelik bir hafta önce BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanımız hediye kabul etmemiÅŸ, ama Foça otlarıyla evde yapılmış böreklerden yemiÅŸti. “Her türlü desteÄŸi vereceÄŸim”demiÅŸti.
İyi ki Piero ile Michelle bu hafta burada değildi. Bu bir 1 Nisan şakasıdır desek te inanmazlardı. Onlar bir sürü zahmeti bir kalemde sıfırladığmızı görmeye dayanamazlardı.
Foça’nın Küçük Yerel Pazarı ÅŸimdiden büyük iÅŸler yaptı. Onu silip süpürmek deÄŸil, elinden tutup büyütmek gerek.
Hadi bu hafta mazeretimiz 1 Nisan olsun. Åžaka olsun. Ve de son olsun.
Önümüzdeki haftadan itibaren meraklıları, aralarında Lezzet Ustalarıyla gelecekler. Fotoğraf makinaları, kameralar çalışacak.
Mümin Aga’nın bahçesinden getirdikleriyle dopdolu tezgahının sağındaki solundaki arabaların organik olduÄŸunu, en fazla 40 kilometre uzaktan geldiÄŸini, satıcısının aynı zamanda üreticisi olduÄŸunu, arabanın serada deÄŸil, mevsiminde hayvan gübresiyle takviye edilmiÅŸ Foça toprağında üretildiÄŸini kimselere izah edemeyiz.
Pazar’ın da “Yeryüzü””Gökyüzü” filan gibi bir ÅŸeyi kalmaz bu görünümüyle…
Yol yakınken hatadan dönelim. Gerçek bir Yeryüzü Pazarı görmeye gelenlere Foça’ya yakışanı gösterelim.
Her hafta önemli birileri gelecekmiş gibi özenli olmalı Pazar yeri. Puanlı örtüleriyle tezgahlar dizi dizi.
Tanıtsın derken “Yeryüzü”ne rezil etmesin bizi…
1 Nisan’daki halimi?
Unut gitsin.
Åžaka gibi…
Seyfi GÜL
"Seyfi GÜL" bütün yazıları için tıklayın...
18 Mart 2012.
Birkaç gönüllünün bir yıl kadar önce baÅŸlattığı bir giriÅŸim, Uluslar arası bir hareketin parçası oldu. Üstelik bu hareketin yetkilileri bizzat Foça’ya gelerek ne olup bittiÄŸini yerinde gördüler.
Pazarı gezdiler. Gerenköy fasulyesinden yapılmış kuru fasulye ile pilav yediler. Halis Foça yoğurdunu kaşıkladılar yanında.
Sonra Kokoloz’a geçtiler. BaÅŸkanın İstanbul’daki Foça Balık restoranlarının sahibiyle tavla oynadığı tahta masanın bir yanında çaylarını yudumladılar. SorduÄŸumuz sorulara samimi yanıtlar verdiler. Hem de nasıl. Ben İtalyan konuklara Türkçe sordum. Onlara Fransızca olarak aktarıldı. Cevaplar çokça Fransızca, birazda İngilizce olarak geri döndü.
Bu işe emek verenler, bir yılda yaptıklarını anlattılar. Kendilerini anlattılar fotoğraflarla, görüntülerle.
Kokolozdan sonra Volkan Sucukçu’nun bağındaydık. Top dağı ile Hilmi dağı arasında bir vadide. 3000 yıllık geçmiÅŸi olan Foça Karası üzümlerinin hayat bulduÄŸu yerde.
Burnumuzun dibinde bilmediÄŸimiz neler varmış meÄŸer. “Bakarsan baÄŸ olur, bakmazsan daÄŸ olur”un resmini yapmak isteyenlerin gidip görmesi gereken yer burası. Bayram Deresinden ip gibi gelen billur görünümlü suyun kıyıcığında yamaçlara traverten gibi dizimli asmalar. Ve o eseri bilgisiyle, sevgisiyle, emeÄŸini harmanlayarak ve tam anlamıyla diÅŸiyle tırnağıyla çalışarak vücuda getiren Volkan Sucukçu. Yıllarını denizciliÄŸe verdikten sonra topraÄŸa sarılmış. Foçanın Karası’ndan, Sultaniyesinden ÅŸaraplar üretmiÅŸ. Avrupa’nın birçok ülkesinden yılın büyük bölümünde davetler alan. Oralara gidip buraları anlatan Volkan Sucukçu. Küçük ama pek kullanışlı kulübesinin önüne yaptığı çardakta ağırladı konukları. Sonra sazı bir eline aldı ki. Öyle akıcı bir İngilizce ile Foça’yı, Foçalıları, dünyanın o burnu kaf dağında Fransızlarının; ilkçaÄŸlardaki yapısıyla inÅŸa edilen ve o ilkel koÅŸullarla deniz yolculuÄŸu yaparak Foçalıların kurduÄŸu Marsilya’ya ulaÅŸan Kybele’yi memleketlerindeki kindar Ermenilere nasıl yaktırdıklarını anlattı. Üzümü, ÅŸarabı anlattı. Evde yapılan ekmeÄŸi, peyniri, kurulan zeytini ikram etti. Åžarapları; ÅŸarap tadım uzmanı Piero Sardo’yu mest etti.
AkÅŸam oldu. Sardo ile Rumiz İtalya’ya dönmeden müjdeyi verdiler. Foça “Yerel Pazarı” zaten “Yeryüzü Pazarı” olmuÅŸ. Biz gönlü Foça’yla yananlar haberleri uçurduk. Ertesi gün gazeteler manÅŸetler attı. Ulusal kanallar haberlerinde geçtiler. Canlı yayınlara baÄŸlanıldı, Foça’nın köylüsünün, küçük üreticisinin, radikanın, kuzu kulağının, mantarının, keçi peynirinin, zeytinyağının, zeytininin, sabununun, ÅŸarabının görüntüleri eÅŸliÄŸinde “Yeryüzü Pazarı” anlatıldı.
Ertesi hafta 25 Mart’ta ÅŸenlik devam etti. Duyan gelenler güzel ÅŸeyler gördüler. Büyük BaÅŸkan KocaoÄŸlu pazardaydı. ÇiÄŸli Belediye BaÅŸkanı Metin Solak Lavantalı Kurabiye tezgahının başında alışveriÅŸ yapıyordu. Gazeteler televizyonlar yine Foça’dan Pazar’dan bahsediyorlardı.
Sonraki haftaya bir televizyon kanalı özel görüntüler, röportajlar istedi. Hazırlık yaptık. Pazara gittik. Foça Zeytindalı lideri Gül Girişmen tesadüf kent dışındaydı. Pazar son iki hafta kurulduğu yerde değildi.
1 Nisan’dı. Nisan’ın biri. Kasten yapılmıştı sanki. Yeryüzü, postanenin arkasına gönderilmiÅŸti. Tezgahlar, çekilme zahmetinde bulunulmamış bir sürü arabanın arasında kurulmuÅŸtu. Adam gibi bir kare düzgün görüntü alınacak bir köşe yoktu. Bunu acaba can düşmanlarımız mı yapmıştı. İstanbul’dan geldiÄŸini söyleyen bir aile ÅŸaÅŸkın bakıyordu. Çarpılmıştı.
Foça “Yeryüzü Pazarı” iki hafta üst üste tavan yapmış, 1 Nisan’da dibe vurmuÅŸtu. Bu payeyi almak için harcanan emek sıfırlanmıştı. Üstelik bir hafta önce BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanımız hediye kabul etmemiÅŸ, ama Foça otlarıyla evde yapılmış böreklerden yemiÅŸti. “Her türlü desteÄŸi vereceÄŸim”demiÅŸti.
İyi ki Piero ile Michelle bu hafta burada değildi. Bu bir 1 Nisan şakasıdır desek te inanmazlardı. Onlar bir sürü zahmeti bir kalemde sıfırladığmızı görmeye dayanamazlardı.
Foça’nın Küçük Yerel Pazarı ÅŸimdiden büyük iÅŸler yaptı. Onu silip süpürmek deÄŸil, elinden tutup büyütmek gerek.
Hadi bu hafta mazeretimiz 1 Nisan olsun. Åžaka olsun. Ve de son olsun.
Önümüzdeki haftadan itibaren meraklıları, aralarında Lezzet Ustalarıyla gelecekler. Fotoğraf makinaları, kameralar çalışacak.
Mümin Aga’nın bahçesinden getirdikleriyle dopdolu tezgahının sağındaki solundaki arabaların organik olduÄŸunu, en fazla 40 kilometre uzaktan geldiÄŸini, satıcısının aynı zamanda üreticisi olduÄŸunu, arabanın serada deÄŸil, mevsiminde hayvan gübresiyle takviye edilmiÅŸ Foça toprağında üretildiÄŸini kimselere izah edemeyiz.
Pazar’ın da “Yeryüzü””Gökyüzü” filan gibi bir ÅŸeyi kalmaz bu görünümüyle…
Yol yakınken hatadan dönelim. Gerçek bir Yeryüzü Pazarı görmeye gelenlere Foça’ya yakışanı gösterelim.
Her hafta önemli birileri gelecekmiş gibi özenli olmalı Pazar yeri. Puanlı örtüleriyle tezgahlar dizi dizi.
Tanıtsın derken “Yeryüzü”ne rezil etmesin bizi…
1 Nisan’daki halimi?
Unut gitsin.
Åžaka gibi…
Seyfi GÜL
"Seyfi GÜL" bütün yazıları için tıklayın...
