GÜZELLİKLER VE İÇİMİ ACITANLAR!..
Benim gibi 70’e merdiven dayamış; yaşamı mücadele ve çalışma ile geçmiş; unu eleyip eleğini asmış insanların bundan böyle yaşamdan ne beklentisi olabilir?..
-Sağlıklı ve huzurlu bir yaşlılık,
-Çocuklarının ve torunlarının iş güç sahibi olmaları, ülkemize ve insanlığa yararlı işler yapmaları ve mutlu bir yaşam sürdürmeleri…
“Daha ne isteyeceksiniz ki…” diyenler çıkabilir, haklılar da.
Ama bizim gibi yurdunu ve ulusunu gönülden sevenler ve aynı zamanda içinde yaşadığı toplumun da barış, huzur, mutluluk ve esenliğini isteyenler için bunlar yeterli değildir. Bizim bencilliğimiz ancak özel yaşamlarımız, özel tercihlerimiz, inançlarımız ile sınırlıdır.
Ne yapalım; bizim kuşağın çok büyük bir bölümü böyle yetişti. Ulusça başı dik, bağımsız ve özgür yaşamak idealimiz; kardeşçe yaşayıp üretmek ve hakça paylaşmak beklentimizdi.
Bundan daha güzel ne olabilir ki…
x x x
-Her yöresi ayrı bir cennet olan, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle dünyayı kendine hayran bırakan güzel yurdumun insanının yüzünün bir türlü gülmemesi içimi acıtıyor…
-En küçük bir olay karşısında bile saldırganlaşan; kendisi gibi düşünmeyene düşman olan; toplu yaşamanın olmazsa olmaz kurallarını hiçe sayan; kişisel çıkarlarını her şeyin üstünde tutan; ama altından kalkamayacağı bir felaketle karşılaştığında ise: “
İmdaaat!..Yok mu bana yardım edecek?!..” diye yeri göğü inleten yurdumun insanın bu tavrı içimi acıtıyor…
-Hemen her alanda “
Geliyorum!!!..” diyen kazaları “
Ne yapalım; her koyun kendi bacağından asılır!...” ya da “
Bana Dokunmayan Yılan Bin Yaşasın!..” diyerek büyük bir sorumsuzluk ve vurdum duymazlıkla seyirci kalan yurdumun insanı içimi acıtıyor…
-Bu ülkede, çalışmayı onur ve erdem bilmeyen; en küçük bir sıkıntıda “
Tornistan!!!..” eden; ona buna el avuç açmaktan da utanmayanların varlığı içimi acıtıyor…
-“
Borç Yiğidin Kamçısıdır!!!.. ” diyerek kredi kartlarına yüklenen; bugünü değil geleceğini de ipotek altına alarak kendisiyle beraber hepimizin başına onulmaz belalar açtığının farkında bile olmayan yurdumun insanı, içimi acıtıyor. Yurdumun insanı böyle de, ülkemin yöneticileri farklı mı? Son yıllarda giderek artan iç ve dış borçları kim ve ne zaman ödeyecek, bilen var mı?!!!..
-Çevremde o kadar çok sağlıklı, çalışma yaşında boş gezen yurdumun insanı var ki; bunların işsiz güçsüz kalması içimi acıtırken; ülkemizi yönetenlerin “
bakabileceğiniz kadar çocuk yapın!.. ” demeleri gerekirken “
Bir aileye üç çocuk azdır, beş çocuk yapın!.. ” demeleri, hüzün verici değil mi?..
-Hazreti Muhammed’in “
Bir günlük adil davranış, 60 yıllık ibadetten üstündür!.. ”, Eflatun’nun “
Devletin adaleti, bireylerin mutluluğudur…”, Voltaire’nin “
Adalet hizmeti insanların en yüce görevidir…”, Paskal’ın “
Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir…” ve Hazreti Ömer’in “
Adalet mülkün temelidir…” sözleri tarihe silinmez harflerle yazılmasına rağmen güzel yurdumda çok uzun süren yargılamalar, çok uzun süren tutuklamalar ve bunlara bağlı olarak zamanında tecelli etmeyen adalet içimi acıtıyor…
-Beypazarlı Havai’nin “
Kindar olan, olmaz dindar!. .” sözleri her gün,her an kulaklarımızda çınlaması gerekirken yurdumuz insanına kindar kuşaklar yetiştirilmesini önerenler içimi acıtıyor…
-Biz ulus olarak bu topraklarda bin yıldan fazla yaşamaktayız. Yaşadığımız yer tam bir “
köprü”dür. Köprü üzerinde yaşamak zordur, meşakkatlidir, tehlikelidir. Buna rağmen buralarda tam 1041 yıldır birlikte ve başı dik yaşamaktayız. Ama bugünlerde buradan gelip geçenlerle, komşularımızla büyük sıkıntılarımız, sorunlarımız var. Bunlara ulusal çıkarlarımız doğrultusunda en akılcı, en kalıcı çözümler bulmak zorundayız. Tarihte “
Yavuz-Midili Olayı”nda, “
Kore Olayı”nda olduğu gibi bir oldu-bittiye getirilebileceğimiz endişesi içimi acıtıyor. Çünkü; ne acı ki, ülkemizde olduğu gibi dünyada da yalan, iftira, tuzak giderek yaygınlaşıyor.
-Eğitimin hemen her kademesinde çalışmış; geçmişte de bu alandaki çözülemeyen sorunları bire bir yaşamış bir eğitimci olarak;
uzmanların görüş ve düşünceleri alınmadan eğitim yaşamının dilim dilim kesilmesi ve siyasilerin bu kutsal alandan ellerini çekmemesi içimi acıtıyor…
-Büyük
ATATÜRK, kısacık yaşamı (57 yıl) boyunca bağımsız, özgür, her alanda kendine yeten, egemen bir ulus; bağnazlıktan, hurafeden arınmış bir
TÜRKİYE için mücadele etmiştir. Emperyal güçlerin tarihte olduğu gibi O’nu yok etmek istemeleri ve günümüzde de yok saymalarını anlamak mümkünde, varlığını O’na borçlu olan yurdumun insanının bugünkü sorunları, olumsuzlukları 74 yıl önce aramızdan ayrılan
Mustafa Kemal’e yüklemek ve O’nu değersizleştirmek insafsızlığına ne demeli?.
Yurttaşlarımızın 1920’lerin, 1930’ların olağanüstü koşullarında başarılanları bu kadar çabuk unutmaları, vefasızlıkları, nankörlükleri içimi acıtıyor.
Bu acı ve ıstırap verici tutum, olay ve yaptırımlara sizin de ekleyebilecekleriniz olabilir.
Ben; umutsuz, karamsar bir insan değilim ve hiç olmadım. Belki inanmayacaksınız ama, tüm bu olup bitene rağmen, bu güzel ülkeyi çok seviyor, bütün bu olumsuzlukların aşılacağına inanıyor, burada yaşamaktan onur ve kıvanç duyuyorum…
İçim yanıp kavrulsa da…
recboz48@gmail.com