ISSN 1308-8483
Günce. Devam... (6-Mayıs) / Tülin DURSUN
Tülin DURSUN    
  Yayın Tarihi: 19.5.2006    


Günce. Devam... (6-Mayıs)

............Aslında belki de yaşamla savaşım yeni başlıyordu.Küçük kızım, bir gün bana ilk erkek arkadaşının elini nasıl tuttuğunu,o an nasıl heyecanlandığını anlatırken; "İşte Şimdi deneyimleri kullanma zamanıdır" dedim. Çocuğumun en güzel duygu ve heyecanını benimle paylaşmasından duyduğum mutluluk kelimelerle anlatılamazdı.

Onları büyütürken sergilediğim rol, bir zamanlar onlara ne kadar tutucu,ilkel ve katı geldiyse de, büyüdüklerinde her hangi bir anda çamaşırlarımın arasına, çalışma odama veya çantama koydukları, mizah ve sevgi dolu içten gelerek kaleme aldıkları mektup ve kartlar beni şımartmaktan öte anneliğimin mükemmelliğini tattırdı.

Çocuklarım ne kadar uçuk,kaçık bir anne olduğumu söylediklerine, aslında onların benimle ne kadar gurur duyduklarını hissettim. Öyle ya; kimin annesi gece yarısı kalkar, çocuklarıyla su savaşına girerdi? Kimin annesi buzdolabının üstüne saklanarak çocuklarıyla saklambaç oynardı? Kimin annesi milli formayı giyip, yalnız başına maçlara giderdi? Kimin annesi elinde sebzelerle çocukları tarafından havuza atılmayı göze alırdı? Onlarla beraber çıkan en yeni yabancı toplulukları onlar adına, onları nanlamak için izler ve konser biletleri için sıraya girerdi?
Çaktırmıyordum ama ben içimdeki çocuğu uyandırıyordum.

Duygularım;
Beni dikkatle dinleyin! Daha sizden çektiklerim bitmedi. Siz bana terör karşısında isyanı öğrettiniz.Siz bana depremlerde binlerce kişinin bir anda yok oluşuyla yaşama boş vermişliği öğrettiniz. Siz bana bazı siyasetçilerin katıldığımız yemekler ve geziler sırasında maskelerinden sıyrılıp, gerçek yüzlerini gösterdiniz. Nefreti duydum. Siz
bana insanların acımasızlığını, iki yüzlülüğünü, para karşısında yerlere kadar eğilip, iğrenç durumlara düştüğünü, bazı insanların güzelliğini, sabrını, dostluğunu tattırdınız.

İsyan, üzülmek, kızgınlık, öfke, beceriksizlik, güçsüzlük, durgunluk, isteksizlik, küskünlük, bitkinlik, perişanlık, yılgınlık, şaşkınlık, yorgunluk, düşmanlık, acizlik, bezginlik, güvensizlik
Sizler benim zavallı olumsuz duygularım!
Ya siz olumlu duygularım? Sizlerden de az mı çektim?
Yaratıcı, cesur, uyumlu, korkusuz, keyifli, sevinçli, şen ve coşkulu, huzurlu, kıvançlı, mutlu, becerikli, akıllı, dinamik, güçlü, kararlı ve dirençli duygularım.
Unutmayın! Sizi hep ben yönettim. Ben sizin kraliçenizim. Bana ister kendini beğenmiş deyin, ister megalomaniklikle suçlayın. Umurumda değilsiniz. Ben sizler karşısında böyle güçlü ve tutarlı olmasaydım, başarılı olamazdım. Sizlere kapılsaydım, kim bilir nerelere sürüklenecektim?
Sevgli beynim,sevgili yüreğim;sizin kutsal birlikteliğinizden oluşan şansımla övünüyor,sizlerle gurur duyuyorum.
Sevgili duygularım;sizi yönetmeme izin verdiğiniz için teşekkürler.
İnsanca duygularımı yaşatan,beni ilahi duygularla besleyen ve beni bu dünyaya insan olarak getiren YÜCE''ye tavafımın her şaftında teşekkürler olsun.

Nasıl bebek beğendin mi?
Sana daha başka öğütler de vereceğim ama,önce şu fetüs devrini bir tamamla bakalım.
Ne o bebek? Sen de mi duygularını esir almak istiyorsun?
Bak bebeğim bu o kadar kolay değil.Dedim ya bebek bununla
ilgili seninle bir kaç ay sonra konuşuruz.
Asıl önemli olan şimdi sana duyduğum tarifsiz duygular.O
duyguların başında sevgi var.
SENİ SEVİYORUM BEBEK....


ANNELER GÜNÜ


BEN ANNEMİ ÖZLEDİM

Özlenen, beklenen bebek!
Yine çürük tekneyim bugün. Zaman zaman her kadının kendini güçsüz, yorgun hissettiği anlar var ya? İşte onlardan bir gün gibi. Ne kendime acıyorum, ne de kendimi acındırıyorum. Ama içim kapkara bugün. Neyse ki sen geleceksin. Kocaman dalgalarla kavgam ne zaman başladı anımsayamıyorum. Belki beş yaşında,belki de annemi, adına kara toprağa vermek dedikleri,benim ise bereket ve huzur olarak gördüğüm son yolculuğa uğurladığım gün....

Olmuyor can bebek,anasız olmuyor. Bence anneye özlem, ana rahminden ayrıldığın anda başlıyor. Kolay değil; dokuz ay şu kadar gün, sıcacık bir yerde, başka bir bedende, hiçbir dış etken veya travmaya maruz kalmadan korunman, beslenmen, sevgiyle ve de özlemle büyütülmen çok güzel.
Dünyayı selamladığın an, geriye dönüp bakmamak gerekiyormuş meğer. İkiyüz seksen günde annene bağımlı oluyorsun. Bu öyle bir bağımlılık ki ne ilaca,ne yemeğe ne de aşka benziyor. Bu dokunuşla, sevgiyle, korunmayla ve gülen bir çift gözle ilgili...
Elli yaşımı çoktan devirdim bebeğim. Üç çocuğum ve yolda olan torunum, yani sen varsın. Ve bebeğim ben hep annemi istiyorum.
İçimdeki çocuk,uzak bir yerlerde,yalnız başıma yazarken annemle buluşmamı düşlüyor. Ona nasıl sarılırdım biliyorum.Evet bunu ancak ben bilirim. Onsuz geçen zamanımı bir çırpıda anlatır, beni erken yaşta bıraktığı içinsitem ederdim.Ayrıca; "Bak anne bunlar benim çocuklarım, bu da gelecek torunun. Ben senin gibi olmayacağım,çocuklarımı annesizliğe terk etmeyeceğim. Yılmayacağım. "Derdim
Ben annemi çok özledim bebeğim.Ben onu hiç üzmedim, sende anneni üzme e mi?
Güzel, sağlıklı, sevgi dolu ailenle hep mutlu ol sen bebek...

Arkadaş anneannen



DÜNYANIN BÜTÜN ANNELERİNE DÜNYANIN EN GÜZEL ÇİÇEKLERİNDEN TARLALARCA, OVALARCA ORMANLARCA ARMAĞANIM OLSUN........

************************
14 MAYIS 2002


BEYAZ GELİNLİK SEVGİYLE NAKIŞLANDI

Can Bebek!

Bugün anneanneciğinin sınavı vardı.Belli bir tasarlama yapmadan, ayağa kalkarak arkadaşlarımıza önce kendimizi tanıtacağız,iki dakika içinde yaşamımızda bizi etkileyen bir olay hakkında konuşacaktık.

Evet bebeğim ben de konuştum.Anlatayım mı?Dinle öyleyse...

Şimdi anlatacağım anım; O''Henry''den alınma bir öykü değildir. Bir Türk filmi ise hiç değil.

Eşim ve ben 1973 yılında Almanya''da evlenmek için Türk Konsolosluğu'na başvurduk.25 Mayısa gün verdiler. Fakat maddi olanaklarımız o kadar azdı ki,ne yapacağımızıbilmiyorduk. Bana gelinlik, eşime de en azından damatlık olarak kullanacağı bir giysi gerekliydi.

Arkadaşlarımın aracılıyla bir Alman arkadaştan gelinlik bulduk. Otuz altı beden giyen ben, kırk dört beden gelinliği giyip nikâh masasına oturacaktım. Gelinliği veren hiç bir değişikliğin yapılmasını istemiyordu. Becerikli bir arkadaşım hemen gelinliği teyelleyerek bana uyarladı.

Buna rağmen gelinlik sanki üzerimde ağlıyordu. "Çıkar beni,ben sana ait değilim" diyordu. Olsun!Gelinliğin beyaz rengi bana yeterdi. Daha nikaha on gün vardı. Hemen kendime ikinci bir iş buldum. Akşamları bir büronun çöplerini döküyor, tuvaletlerini temizliyordum. Nikaha üç gün kala beğendiğim takım elbiseyi,papyonu ve ayakkabıyı eşime aldım. O gün ona sürpriz yapacak, kaygılarını yok edecektim.

Nikah günü sabah erkenden bir kafede buluştuk. Elleri sargılıydı. O ellerle masanın altından koca bir paket çıkardı, bana verdi.

Paketi açtım. İçinden düşlerimdeki gibi bir gelinlik çıkmıştı. Okul saatleri dışında inşaatlerde çalışmış, elleri yaralanana kadar sevgisini gelinliğime işlemişti.

Dedim ya bebeğim;herkesin olduğu gibi benim yaşamımdan da bir kaç roman çıkar...
Se de dünyaya daha gözlerini açtığın andan itibaren ne romanlar yazacaksın kim bilir?

Ben senin sevgiyle yazılmış yaşam romanının belki bir kaç satırını okuyabileceğim, amageride anneannenden kalanları senin çok iyi değerlendireceğini biliyorum.

HEP SEVGİYLE YAŞA BEBEK!......


Tülin DURSUN



1624










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)