Bir Yarışmanın Hemen Ardından / Ahmet ÖNEL
Ahmet ÖNEL

Ahmet ÖNEL

Bir Yarışmanın Hemen Ardından



Foça’da güzel bir geleneÄŸi baÅŸlatanlardan biri olmanın keyfi ve mutluluÄŸuyla yazıyorum bu notları. “Foça Deniz Öyküleri” yarışmasından söz ediyorum elbette.

Bu yıl ikincisini gerçekleÅŸtirdiÄŸimiz bu etkinliÄŸin, öncelikle Foça’ya fazlasıyla yakıştığını söylemek isterim. Zengin tarihi ve kültürel kimliÄŸiyle Foça , insanlık mirasının saklı tutulduÄŸu belli baÅŸlı köşelerden biri öncelikle. Bu anlamlı yapıya günümüzde de bir taÅŸ eklemek kaçınılmaz olmalıydı. Edebiyatla ilgili bir geleneÄŸi baÅŸlatmak ise kendiliÄŸinden gelen bir seçim. Yazın alanının nazlı kızı öykü ise Foça’ya en yakışır yazınsal tür belki de. GeçtiÄŸimiz yıl birincisini baÅŸarıyla gerçekleÅŸtirdiÄŸimiz bu yarışmanın arkasını getirmek , sonrası için de umutlandırıyor biz Foçalıları.

Biraz da beklentilerden söz edelim öyleyse. Üç tarafı denizlerle çevrili güzel yurdumuzun “deniz yazını” konusundaki yoksunluÄŸu ve yoksulluÄŸu, harekete geçmek için baÅŸlı başına bir gerekçe kanımca. Yaman Koray, Cevat Åžakir (Halikarnas Balıkçısı), Zeyyat SelimoÄŸlu, Foça’da dostluÄŸunu paylaÅŸtığımız sevgili Tarık Dursun K., koca bir alanın karşılayıcıları olma konusunda yeterli bir liste mi sizce de? Sonuç olarak, ilk beklentilerimizden bir tanesi , özellikle genç yazarlarımızı denizle buluÅŸturmak, kalemlerini dalgaların sesiyle, meltemin musikisiyle iliÅŸkilendirmek. Yazın dünyasına kapı aralamak hiç kolay bir uÄŸraÅŸ deÄŸil; iÅŸin içinde olan biri olarak özellikle belirtiyorum bunu. Yarışmalardan bir beklenti de bu nedenle sözünü ettiÄŸim genç kalemleri yüreklendirmekle ilgili. Sonunda Foça’daki bu çabanın amacına ulaÅŸtığını görmek, diÄŸer edebiyatçı dostlarım gibi beni de fazlasıyla mutlu ediyor, dahası gönendiriyor.

Gönderilen öykülerle ilgili olarak da bir iki notum var mutlaka. Edebiyatın, öncelikle öykünün fazlasıyla kendine has bir yazınsal tür olduÄŸu hiç akıldan çıkarılmamalı. Gelen metinlerdeki dil ve yazım bozuklukları, açık Türkçe hataları, öykünün her ÅŸeyden önce bir “dil işçiliÄŸi” gerektirdiÄŸini yazı sahiplerine unutturuyor her nedense. Çala kalem, dahası bir iç disiplinden yoksun çalışmaların, yazar adaylarının, “nasıl anlattıklarından” çok “ne anlattıklarına” yoÄŸunlaÅŸmakla yetindiklerinin de bir göstergesi. Oysa dile özen, Türkçe’ye hakimiyet öykünün de ötesinde, her tür yazınsal üründe dikkate alınması gereken ilk ölçüt belki de.

Öykünün üvey evladı olarak tanımlayabileceÄŸimiz “deniz”, ne yazık ki baÅŸlığı deniz olan bir yarışmada bile üveyliÄŸini sürdürüyor her nedense! Kıyıda gezinen yazar arkadaÅŸlar kalemlerini denizle bir türlü buluÅŸturamıyorlar. Kalemin su korkusu diye adlandırılabilir mi bu? YoÄŸun yaÅŸanan bir aÅŸk, denize açılıp geri gelmeyen balıkçılar, ölüm korkusu, kıyıda geçirilen çocukluk anıları... sanatın ÅŸu en bildik tehlikesi olan “ilk akla gelenin yazılması” sıkıntısını bir türlü aÅŸamıyor. Gönderilen metinlerin satır aralarından sızan bir baÅŸka gerçek , yazmak için okumanın , üstelik yoÄŸun bir okumanın” ihmaliyle ilgili.

Yazarları heveslendirmek için çağrı üstüne çağrı çıkarıp ardından gönderilen metinleri karalamak nasıl oluyor diye söylendiğinizi de duyar gibiyim bu arada. Ne ki, yarışmaların bir güzelliği de burada saklı işte. Sonuçta, öyle ya da böyle eleğin üstünde kalan metinler elbette oluyor. Bu yıl, özellikle birincilik, üçüncülük ve mansiyon alan arkadaşlarımızın genç kalemler arasından çıkmış olması, beklentilerimizin doğrulanmasıyla ilgili olarak bizi hayli rahatlatıyor.

Bu yıl, Foça Deniz Öyküleri Yarışması’nda birinciliÄŸi “Helesa” adlı öyküsüyle Ezgi Ulusoy kazandı. Ezgi’yle ödül töreninde tanıştık; yirmi iki yaşında pırıl pırıl bir genç arkadaşımız. Yazıya tutkusunu akademik yaÅŸamıyla buluÅŸturmayı seçmiÅŸ. Bu ödülün onu yazma konusunda yüreklendireceÄŸi o denli açık ki. Bu noktada, söz konusu öyküyle ilgili olarak jüri üyesi arkadaşım Mehmet Atilla’nın yarışma raporundan bir iki satır aktarmak istiyorum.”Güzel bir denizcilik geleneÄŸinden yola çıkışı, ancak yalnızca geleneÄŸi günümüz ortamına taşımakla yetinmeyip söylencenin kendisine de dönerek, anlatıyı denizle iliÅŸkilendirmesi baÅŸarılı. Öte yandan dili temiz, anlatımı güzel; kurgusu ve biçimi iÅŸlevsel..”

“Samatya’nın Lacivert Denizi” adlı öyküsüyle Şükran Topal farklı bir yaÅŸanmışlığı, bambaÅŸka bir tadı yerleÅŸtirmiÅŸ metnine. “Ölüm Bu Gün Hasta” adlı çalışmasıyla Hande Baba, son derece yalın ve temiz bir anlatı tutturmuÅŸ. İnal İnal’a mansiyon kazandıran “İshak, Deniz ve Biz”, sıcak anlatımı, iÅŸlek diliyle benim “favori” öykülerimden bir tanesiydi. AyÅŸe Başçı “Ege’nin Koynunda AÅŸk” ve Halit Payza “Denizde“ adlı çalışmalarının ödüllendirilmesiyle belki de yeni çalışmalara doÄŸru yelken açacaklar.

Evet, Foça Deniz Öyküleri Yarışması’nın ikincisi de beklentileri boÅŸa çıkarmadı. Umarım sözünü ettiÄŸim öyküleri en kısa zamanda -tıpkı geçen yıl yaptığımız gibi- kitap olarak görme ÅŸansımız olacaktır. Ardından, bizler de bu güzel geleneÄŸi sürdürmek için yeni bir çaÄŸrıyla yeni yazar adaylarına ulaÅŸmaya çalışacağız.

Foça’ya yakışır daha nice güzel, daha nice anlamlı çalışmalarda birlikte olmak dileÄŸiyle..


Ahmet ÖNEL

www.ahmetonel.com



13 Ekim 2008 Pazartesi / 2485 okunma



"Ahmet ÖNEL" bütün yazıları için tıklayın...