ISSN 1308-8483
AÇLIK OYUNLARI- THE HUNGER GAMES / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 15.4.2012    


AÇLIK OYUNLARI- THE HUNGER GAMES


PANEM, Kuzey Amerika’da meydana gelen doğa felaketinden sonra ayakta kalan bir ülke.

13 bölge ve bir kapitol’den (başkent) oluşuyor. Kapitol’de yaşayanlarla bölgelerdekiler arasında derin bir ekonomik uçurum var. Bölgeler yoksulluk çekerken kapitol’dekiler zengin, garip giyim ve makyajları olan insanlar.

Yılda bir kez “Panem’in haracı” adı altında bir ölüm oyunu(!) düzenleniyor. 12 bölgeden kura çekilerek 12-18 yaşında birer kız ve erkek bu oyuna seçiliyor. 13. Bölge, daha önce ayaklandığı için kanlı bastırılmış ve haritadan silinmiş.

Seçilenler trenlerle kapitole götürülüyor. Bir hafta boyunca savaşmayı, taktikleri ve stratejiyi öğreniyorlar. Sponsor kazanmak için yüksek not almak için uğraşıyorlar. Çünkü oyun sırasında sponsorlar yiyecek, ilaç yardımı yapabiliyor. Gün geldiğinde meydanda, silahlarla ilk savaşı yapıyorlar. Birçoğu, daha orada ölüyor.

Kahramanlarımız Katniss (Jennifer Lawrence) ve Peeta (Josh Hutcherson) ormana kaçıyor. Hayatta kalma süresini uzatmayı düşünüyorlar. Bu ölüm kalım savaşını tüm halk televizyondan izliyor. Yapımcılar istedikleri zaman gerilimi arttırmak için teknolojiden yararlanıyor. Yarışmacıların karşısına yırtıcı hayvanlar, silahlar çıkarıyorlar. Her top atışı bir yarışmacının öldüğünü bildiriyor. Küçük Rue’nin (Amandla Stenber) ölmesi üzerine bölgesinde bir ayaklanma oluyor. Ancak bu da bastırılıyor.

Filmin yönetmeni Gary Ross, gençlerin son zamanlarda sevdiği yazar Susanne Collins’in üçlemesinin, ikincisini çekmeyeceğini açıkladı. Ancak adı Ateşi Yakalamak olan film için hazırlıklar başlamış bile.

Her filmden bir mesaj çıkarma takıntısı olan ben, burada gençlere bir mesaj yakaladım. “Size her dikte edileni kabul etmeyin, soru sorun. Kurallar değişmez değildir. Siz değiştirebilirsiniz. Doğayı korumak yaşamınızı uzatır” gibi…



MÜKEMMEL DUYULAR – PERFECT SENSE

Son zamanlarda, doğal afetlerin, savaşların, uzaylıların, zombilerin olduğu filmlerde dünyanın batışını gördük. Yönetmen David MacKenzie bu filmde duyuların teker teker kaybolmasının dünyadaki bir felakete yol açacağını gösteriyor. Neden olmasın?

İngiltere’de bir salgın yayılmakta. Doktor Susan (Eva Green) koku duyusunu kaybetmiş bir kişide bu hastalığın nedenini araştırıyor. Herkes şaşkın. Analizler yapılıyor, kafalar çatlatılıyor. Bir çare bulunamıyor.

Bir ağlama kriziyle başlayan süreç koku duyusunun kaybolmasıyla sona eriyor. Michael (Ewan McGregor) bir gurme restoranın şef aşçısı. Susanı tanıdıktan sonra aşka inanmaya başlıyor. Onun kollarında bütün gece ağlayan Susan’dan sonra Michael da koku duyusunu kaybediyor. Kısa süre sonra gelen panik kriziyle, tat duyusu kayboluyor. Restoran çalışanları hemen duruma göre yaratıcılıklarını geliştirip, tadı yoksa görüntüsü var, düşüncesiyle yemeklere mükemmel bir görüntü veriyorlar.

Salgın, tüm Avrupa’yı sarmıştır. Çare yok, tedavi bulunamamıştır.

Saldırgan bir krizle işitme, duyusu kaybolur. Ancak yönetmen (David MacKenzie) insanların dayanıklılığına ve uyum sağlama yeteneklerine vurgu yapar. Her şeye rağmen restoran dolar. Müşteriler işaretle konuşarak anlaşır ve neşeli saatler geçirir.

Kahramanlarımızın aşkı da inişli çıkışlı bir yoldadır. Sokaklarda birbirlerine şiddet ve vahşetle saldıranlar artık körlük sürecine girmişlerdir.

İncir çekirdeğini doldurmayan nedenlerden dolayı ayrılan kahramanlarımız gelen felaketi anlar. Birbirini bulmaya uğraşırlar. Dokunma duyusu daha kaybolmamıştır. Sahne yavaş yavaş kararırken birbirlerine sımsıkı sarıldıklarını izleriz.

Körlük filmini hatırlayacaksınız. Bu körlük geçici, ancak “vahşi” bir süreçti insanlar için. Bir grup insanı bir kadın aydınlığa çıkarmıştı. Bu yüzden sevmiştim filmi.

Bu film ise bana hiç umut vermedi nedense. Belki çiftimizin kemiklerini birbirine sarılmış bir halde bulacaklar yeryüzünün yeni sahipleri. Dünyanın tamamen kaybolmasını kabul edemiyorum.


Zuhal ÖZÜGÜL



3366










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)