Aşkı ve otları öğrenmek!
“Ben aşkı kitaplardan öğrendim” diyen bir akademisyen arkadaşım vardı, aşkın öğrenilebilirliği konusunda ilginç saptamalarda bulunurdu! Aşkı, deneysel bahçelerde yetişen bakımlı bitkiler gibi besleyip büyütmenin gerekliliği üzerine tartışırdık onunla.
Aşk, en çetrefilli konu ne kitaplara sığar ne de tek bir yaşama. Gerçekten kitaplardan öğrenilebilir mi aşk? Tartışılır! Yenilebilen yabani otları kitaplardan öğrenenleri düşünürken geldi aklıma bu. Otları ve aşkı kitaplardan öğrenmek! Bu ikisi; elleye koklaya, ısıra tüküre, karın ağrısı ve diyafram sıkıntıları bakımından pek benzeşse de, bana göre ot ile et kadardır benzerlikleri. Bu çağrışımı göz ardı etmek istemediğimi fark ettiğimden, kitaplara yüklenmenin bir yolunu bulmalıyım dedim!
Otların şaha kalktığı mevsimi yaşıyoruz, doğa doludizgin atakta. Büyük kentlerin gürültü ve kirliliğinden uzaklaşıp kırsalın göbeğine ilerledikçe, rengârenk bir orkestranın peşine takılıyoruz. Sadece kulak vermek ve o senfoninin akışına uyumlanmak yeterli. Tıpkı aşk gibi! Beklentisiz bir teslimiyetle döngünün bir parçası olmak… “Ot” deyip tek bir ses ile kestirip attığımız canlı bitki güruhu üzerine yazılıp anlatılanlar öyle çeşitli ki, bizler o çeşitliliğin çok küçük bir parçasını bile yaşamlarımız içine almıyoruz. Pek çok insan yenilebilir otların kurutulmuş ya da tazeyken paketlenmiş halini kullanıyor. Etiketini okuyup satın alarak, doğadaki bitki şeklini tanımaya gerek duymadan!
Günümüz koşullarının bize sundukları ile yetinip, giderek doğadan uzaklaşan biz şehirli insanlar, varlığımızın birer parçası yenilebilir otları nereden ve kimlerden öğreneceğiz? Kitaplardan öğrendiğimiz yabani otları tanıyıp toplamamız ve soframıza koyabilmemiz mümkün mü? Bu sorunun yanıtını ben bilmiyorum bilemem de, zira; ot kültürüyle aile bağı oluşturmuş bir geçmişten geliyorum, onları kitaplardan öğrenmedim. Otlar ve sebzeler çocuk yaşımdan bu yana temel eğitimimin görsel, dokunsal ve de doyumsal parçasıydı. Et yemediğim için, et dışındaki yenilebilir şeylerle ilişkim aşkvari oldu hep! O yüzden kitaplardan öğrenilen otlar hakkında konuşmaya yetkin görmüyorum kendimi. Latince ve endüstriyel bilgiler mutlaka çok önemli fakat ilgi alanımda değiller! El yordamı ile nesiller boyu süregelen kadim bilgileri daha fazla önemsediğimden olsa gerek… Geleneksel ot çeşitliliğinin kitaplara girerek geleceğe miras olarak aktarılmasını canı gönülden destekliyorum. Hepimiz, zengin ot kültürüyle donanmış ailelerde yetişme şansına sahip değiliz.
Kitaplar olmalı, hem de her daim. Otlar ve aşklar da…
www.ascifok.com
|