 
                
                
                Tayfun ÖZKAYA
  		
		  BAYRAMİÇ 2. TOHUM TAKAS VE YEREL ÜRÜN ŞENLİĞİNDEN
		  
		  
				    
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
Tayfun Özkaya / 23.4.2012
Geçen Cuma Çanakkale’nin ÅŸirin ilçesi Bayramiç’e doÄŸru gitmek üzere Ezine’de dolmuÅŸ bekliyorduk. Bayramiç ovasında bir köyde oturan bir kadınla sohbete baÅŸladık. Köyünde hemen hemen bütün erkeklerin kanserden öldüğünü ve kendisinin de aynı ÅŸekilde yalnız kaldığını söyledi. Ova kesimindeki köylüler ÅŸirket tohumlu, kimyasal ilaçlı ve gübreli endüstriyel tarımın pençesinde idiler. Üstelik tarım ilaçları atarken dikkat de etmiyorlardı. Bayramiç’te saÄŸlıkçı bir arkadaşımız ilçe yöneticilerinden birinin “bugün köylülerin nesi var? Hepsinin rengini yeÅŸil gördüm” diye sorduÄŸunu söyledi. O gün hepsi yeÅŸil bir renk bırakan bir tarım ilacı atmışlardı. Koruyucu elbise, maske ve sonrasında yıkanma falan yoktu.
Geçen hafta 1. Tarım SaÄŸlığı ve GüvenliÄŸi Sempozyumu için Åžanlıurfa’da idik. Halk saÄŸlıkçı bilim insanları insektisit dediÄŸimiz böcek öldürücü ilaçlara “canlıkıran” (biosit) demekte idiler. Minumum kalıntı limitleri (Minumum Residue Limits, kısaca MRL) denilen ÅŸey aslında büyük bir aldatmaca idi. En iyi önlemleri de alsanız, en düşük dozda da kullansanız, bu maddeler besin zinciri içinde birike birike insanların yiyeceklerine öldürücü dozlarda geliyordu. Buna biyo birikim deniliyor. İşte yerel tohumlar bunlara karşı çok iyi bir çözüm idi ve biz de bu nedenle 21 Nisanda ikincisi yapılacak olan ÅŸenlik için Bayramiç’e gidiyorduk. (Program ve ayrıntılar için bakınız: www.bayramic.bel.tr)
Bayramiç Belediye başkanı İsmail Sakin Tuncer, yardımcısı Ergun Tüzgen ve Bayramiç Yeniköy Kaz Dağları Ekolojik Yaşam ve Tohum Derneği Başkanı Mustafa Ülgen başta olmak üzere kutlanacak çok kişi var. Aralarında Tarım Ekonomisi Derneğimiz de olmak üzere Tohum İzi Derneği, Buğday Derneği, Slow Food Türkiye, Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi, Bayramiç Süt Üreticileri Birliği, Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, Bayramiç Ziraat Odası, Kazdağı Doğa ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Ocaklı Beldesi Derneği, Ekolojik Yaşam Derneği, Bayramiç Kırmızı Et üreticileri Birliği ve Agrida gibi kuruluşlar etkinliğe değişen ölçülerde katkı verdi.
Cumartesi günü yerel tohumlar temalı trans Kazdağı yürüyüşü için bir grup katılımcı Küçükkuyu’dan baÅŸlayarak Bayramiç’e ulaÅŸtı. Etkinlikte öğleden önce parelel iki çalıştay yapıldı. Birincisi “tohum ve tohumculuk” ikincisi de “katılımcı sertifikasyon sistemi” baÅŸlıklarını taşıyordu. İlk çalıştayda tohumculuk kanunu ile yerel tohumların satışının yasaklandığı, bunun uluslararası ve ulusal tohum ÅŸirketleri adına yürütülmüş bir kökten tekelcilik olduÄŸu belirtildi. Serbest ticaret aÄŸzını kullanan çevrelerin aslında ciddi bir zulüm yaptıkları ve yerel tohumları, sadece ÅŸirket tohumlarını geliÅŸtirmek için kullanılacak bir gen kaynağı olarak kısıtlı bir çerçevede tutmak istedikleri belirtildi. Yeni kurulan gen merkezlerine raÄŸmen bu politikanın yerel tohumların yok olmasını önlemediÄŸi dile getirildi. Bir katılımcı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yerel tohumların ticarete açılması için çalışmalar yaptığını söyleyerek var olan durumu açıklamış oldu.
Tohumculuk Kanununun kabulü sırasında TBMM’de yoÄŸun lobi çalışmalarının yapıldığını gözleyen katılımcılar anılarını anlattılar. Yerel tohumları savunmak için kararlı gözüken bir milletvekili daha sonra “bize daha güzel ÅŸeyler anlatıyorlar” demiÅŸti. Katılımcılar büyük ölçekli endüstriyel tarımın köylüleri göçe zorlayarak kentlerde sefalete ittiÄŸini, bu üretimin tarım ilaçlarına (canlıkıran) mecbur kaldığını belirtiler. Halbuki köylü tarımında yerel tohumlarla, evde yapılmış ilaçlarla baÅŸarılı olunabileceÄŸi açıktı. Tarım ilaçlarını üreten ÅŸirketlerin bazılarının beÅŸeri ilaçlar da ürettikleri, insanların yaÄŸlarında biriken tarım ilaçlarının kaçınılmaz olarak kansere ve baÅŸka hastalıklara yol açtığı, bazı obezlere zayıfladıklarında yaÄŸlarında birikmiÅŸ tarım ilaçları vücutlarına geçtiÄŸi için zayıflamayı durdurmaları bile önerildiÄŸi söylendi. BaÅŸak Egesel “yerel tohum üretenlerin bilgi eksiklikleri nedeniyle yerel tohumların saflığını koruyamadıkları, hatta tohum ÅŸenliklerinin bile buna katkıda bulunduÄŸunu” ileri sürdü. Yerel tohumların karışmadan üretilebilmesi için gerekli bilgileri içeren, Tohum İzi DerneÄŸi ve Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu tarafından düzenlenmiÅŸ bir eÄŸitim çalışmasının notlarının derlenme aÅŸamasında olduÄŸu haberi katılımcılara verildi. Füsun ErtuÄŸ ise “biyoçeÅŸitliliÄŸin kökeninin karışmalardan kaynaklandığı, o yüzden bundan çok korkulmaması gerektiÄŸini” ileri sürdü. “Avrupa Kokopelli Yerel Tohum KuruluÅŸu sadece üç çeÅŸit yerel domates çeÅŸidi üretebiliyor. Bizde ise çok daha fazla var” dedi.
Her iki çalıştayın sonuçlarını bir araya getirmek için yapılan oturumda organik tarımın gittiÄŸi yol itibariyle kullandığı sertifikasyon sisteminin çiftçiyi ve tüketiciyi sömürdüğü ve güvenilirliÄŸinin de düşük olduÄŸu dile getirildi. GüneÅŸin Aydemir “belirli nitelikte ürün arayan ve üretenleri bir araya getiren katılımcı sertifikasyon sistemlerinin çok farklı” olduÄŸunu, “Brezilya, ABD gibi ülkelerde örnekleri” olduÄŸunu belirtti. “Ülkemizde BoÄŸaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Havran ve Bayramiç’te de bu sistemin uygulanmaya baÅŸlandığını” söyledi.
Öğleden sonra tohum takası gerçekleÅŸtirildi. Epeyce yerel tohum el deÄŸiÅŸtirdi. Öğleden sonra yapılmış panele özellikle köylü kadınların katılımı dikkat çekici idi. Yerel domatesler üzerinde doktora çalışması gerçekleÅŸtirmiÅŸ olan Seçkin Kaya “yerel çeÅŸitlerin hastalıklara çok dirençli olduÄŸunu, araÅŸtırma amacıyla yerel domateslere fusarium hastalığını (mantari bir hastalık) bulaÅŸtırmak için çok uÄŸraÅŸtıklarını, çok zorlandıklarını” söyledi. “Ayrıca yerel domatesler o kadar hızlı büyüyordu ki yabancı otlar geliÅŸemiyordu.” Kaya “yerel domateslerin antioksidan deÄŸerlerinin çok yüksek olduÄŸunu, (örnek olarak C vitamini) bunların kanseri önlediÄŸini” belirtti. Åžirket çeÅŸitlerindeki besin azlığına karşı çok yenmesinin çözüm olamayacağı, bazı antioksidanların bu ÅŸekilde yeterli alımının mümkün olmayacağı gibi, canlı kıranların (tarım ilaçlarının) da bol miktarda alınmak zorunda kalacağını belirttim. Seçkin Kaya “eÄŸer toprağı iyi beslersek, yerel çeÅŸitlerle de yaklaşık olarak aynı verimlere ulaÅŸabileceÄŸimizi” açıkladı. Ben konuÅŸmamda hem tohum, hem tarım ilacı (canlı kıran) hem de beÅŸeri ilaç üreten epeyce büyük ÅŸirket olduÄŸunu, bunların üç kaynaktan da para kazandığını, insanların tarım ilaçları ile hasta olduklarında da beÅŸeri ilaç satarak kazanmaya devam ettiklerini söyledim. DoÄŸa ve insan dostu tarım ve pazarlama sistemleri geliÅŸtirmek ve yerleÅŸtirmek için yapılan mücadelenin çok boyutlu ve uzun olacağını ekledim. Panelde konuÅŸan Prof. Dr. Türker SavaÅŸ daha çok üretmek açlığa çözüm olmadı. Açların sayısı arttı” dedi.
Fikir sahibi Damaklar lideri Defne Koryürek “her cebimizden çıkan kuruÅŸ çok uzaklardan gelen ürünlere gidiyorsa, bunu taşımak için petrole verilen para, bana Irak’ta savaÅŸ olarak geri dönüyor” dedi. BoÄŸatepe Çevre ve YaÅŸam DerneÄŸi lideri İlhan Koçulu ise “üretici ve tüketicileri ayrıştırıyorlar, çocuklar ekmeÄŸin aÄŸaçta yetiÅŸtiÄŸini zannediyorlar. Kendi gıdamızı üretmeliyiz. Ambalajsız ürün kötü diyorlar. Bizim sütten ölen adam görmedim. Sütte bakteri çoksa çökelek oluyor.” dedi. Koçulu Kars’ta projelerindeki yerel tohumları eken çiftçilerin daha çok kazandığını, ÅŸirket tohumlarının rüşvetçi olduÄŸunu, her sene yeni tohum, tarım ilacı ve kimyasal gübre istediÄŸini söyleyerek; “ilk yıllar üreticilerin yerel tohumları 100 metrekare ektiklerini” belirtti. Kavılca gibi yerel buÄŸday çeÅŸitlerinin daha lezzetli ve besleyici olduÄŸunu, proje köylerinde sebze üretimini arttırdıklarını ve artık kanser baÅŸta, hastalıklarda ciddi azalmaların olduÄŸunu söyledi. Projenin 27 köyü kapsadığını, 10 yerel tarla bitkisi çeÅŸidi, 27 yerel sebze çeÅŸidi kullandıklarını, ortak makine parkı oluÅŸturduklarını söyleyen Koçulu “köylülerin daha kazançlı ve mutlu olduÄŸunu” belirtti. Panelin kolaylaÅŸtırıcısı Özlem Güneri “Bursa’da hibrit tohum ekenlerin kredi borçlusu olduklarını ve topraklarını kaybettiklerini” söyledi.
Yeniköy permakültür grubunun kurucularından Mustafa Ülgen “8 yıl önce bu bölgede çalışmalara baÅŸladıklarını, saz çavdarı denilen bir yerel çeÅŸidi bularak kaybolmaktan kurtararak, çoÄŸalttıklarını; sarı buÄŸday ve kavlıca baÅŸta yerel buÄŸday çeÅŸitlerini yaygınlaÅŸtırdıklarını, özgür otlayan koyunların sütünden ÅŸirden ve deniz tuzu ile peynir yaptıklarını söyleyerek, “Kaz DaÄŸlarının gerçek altını bu ekmek ve peynirdir, daÄŸlarımızı ‘altın bulacağız’ diye delik deÅŸik edenlere karşı olduklarını” söyledi.
Yerel tohuma dayalı, doÄŸa ve insan dostu tarım %99’un çıkarınadır. Aslında geri kalan %1’de dünyanın batmasını istemiyorsa bu harekete katılmalıdır, ama ne ülkemizde ne de dünyadaki %1’de böyle bir akıl göremiyoruz. GöreceÄŸimiz de yok. Hatta tersine doÄŸaya ve insana saldırılarını daha da ÅŸiddetlendiriyorlar.
Selam ve saygılarımla.
 
      
     
	  
       
Tayfun ÖZKAYA
       
        
		
	  			 
 
 
				 
				 
				 
				
   
		 	 
     
	
	 
	
	
	
	 
	   
 
				 
				 
				  
 
	    
	  		  
 
	      	    
 
"Tayfun ÖZKAYA" bütün yazıları için tıklayın...
 
 
            
 
			
        Tayfun Özkaya / 23.4.2012
Geçen Cuma Çanakkale’nin ÅŸirin ilçesi Bayramiç’e doÄŸru gitmek üzere Ezine’de dolmuÅŸ bekliyorduk. Bayramiç ovasında bir köyde oturan bir kadınla sohbete baÅŸladık. Köyünde hemen hemen bütün erkeklerin kanserden öldüğünü ve kendisinin de aynı ÅŸekilde yalnız kaldığını söyledi. Ova kesimindeki köylüler ÅŸirket tohumlu, kimyasal ilaçlı ve gübreli endüstriyel tarımın pençesinde idiler. Üstelik tarım ilaçları atarken dikkat de etmiyorlardı. Bayramiç’te saÄŸlıkçı bir arkadaşımız ilçe yöneticilerinden birinin “bugün köylülerin nesi var? Hepsinin rengini yeÅŸil gördüm” diye sorduÄŸunu söyledi. O gün hepsi yeÅŸil bir renk bırakan bir tarım ilacı atmışlardı. Koruyucu elbise, maske ve sonrasında yıkanma falan yoktu.
Geçen hafta 1. Tarım SaÄŸlığı ve GüvenliÄŸi Sempozyumu için Åžanlıurfa’da idik. Halk saÄŸlıkçı bilim insanları insektisit dediÄŸimiz böcek öldürücü ilaçlara “canlıkıran” (biosit) demekte idiler. Minumum kalıntı limitleri (Minumum Residue Limits, kısaca MRL) denilen ÅŸey aslında büyük bir aldatmaca idi. En iyi önlemleri de alsanız, en düşük dozda da kullansanız, bu maddeler besin zinciri içinde birike birike insanların yiyeceklerine öldürücü dozlarda geliyordu. Buna biyo birikim deniliyor. İşte yerel tohumlar bunlara karşı çok iyi bir çözüm idi ve biz de bu nedenle 21 Nisanda ikincisi yapılacak olan ÅŸenlik için Bayramiç’e gidiyorduk. (Program ve ayrıntılar için bakınız: www.bayramic.bel.tr)
Bayramiç Belediye başkanı İsmail Sakin Tuncer, yardımcısı Ergun Tüzgen ve Bayramiç Yeniköy Kaz Dağları Ekolojik Yaşam ve Tohum Derneği Başkanı Mustafa Ülgen başta olmak üzere kutlanacak çok kişi var. Aralarında Tarım Ekonomisi Derneğimiz de olmak üzere Tohum İzi Derneği, Buğday Derneği, Slow Food Türkiye, Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi, Bayramiç Süt Üreticileri Birliği, Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, Bayramiç Ziraat Odası, Kazdağı Doğa ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Ocaklı Beldesi Derneği, Ekolojik Yaşam Derneği, Bayramiç Kırmızı Et üreticileri Birliği ve Agrida gibi kuruluşlar etkinliğe değişen ölçülerde katkı verdi.
Cumartesi günü yerel tohumlar temalı trans Kazdağı yürüyüşü için bir grup katılımcı Küçükkuyu’dan baÅŸlayarak Bayramiç’e ulaÅŸtı. Etkinlikte öğleden önce parelel iki çalıştay yapıldı. Birincisi “tohum ve tohumculuk” ikincisi de “katılımcı sertifikasyon sistemi” baÅŸlıklarını taşıyordu. İlk çalıştayda tohumculuk kanunu ile yerel tohumların satışının yasaklandığı, bunun uluslararası ve ulusal tohum ÅŸirketleri adına yürütülmüş bir kökten tekelcilik olduÄŸu belirtildi. Serbest ticaret aÄŸzını kullanan çevrelerin aslında ciddi bir zulüm yaptıkları ve yerel tohumları, sadece ÅŸirket tohumlarını geliÅŸtirmek için kullanılacak bir gen kaynağı olarak kısıtlı bir çerçevede tutmak istedikleri belirtildi. Yeni kurulan gen merkezlerine raÄŸmen bu politikanın yerel tohumların yok olmasını önlemediÄŸi dile getirildi. Bir katılımcı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yerel tohumların ticarete açılması için çalışmalar yaptığını söyleyerek var olan durumu açıklamış oldu.
Tohumculuk Kanununun kabulü sırasında TBMM’de yoÄŸun lobi çalışmalarının yapıldığını gözleyen katılımcılar anılarını anlattılar. Yerel tohumları savunmak için kararlı gözüken bir milletvekili daha sonra “bize daha güzel ÅŸeyler anlatıyorlar” demiÅŸti. Katılımcılar büyük ölçekli endüstriyel tarımın köylüleri göçe zorlayarak kentlerde sefalete ittiÄŸini, bu üretimin tarım ilaçlarına (canlıkıran) mecbur kaldığını belirtiler. Halbuki köylü tarımında yerel tohumlarla, evde yapılmış ilaçlarla baÅŸarılı olunabileceÄŸi açıktı. Tarım ilaçlarını üreten ÅŸirketlerin bazılarının beÅŸeri ilaçlar da ürettikleri, insanların yaÄŸlarında biriken tarım ilaçlarının kaçınılmaz olarak kansere ve baÅŸka hastalıklara yol açtığı, bazı obezlere zayıfladıklarında yaÄŸlarında birikmiÅŸ tarım ilaçları vücutlarına geçtiÄŸi için zayıflamayı durdurmaları bile önerildiÄŸi söylendi. BaÅŸak Egesel “yerel tohum üretenlerin bilgi eksiklikleri nedeniyle yerel tohumların saflığını koruyamadıkları, hatta tohum ÅŸenliklerinin bile buna katkıda bulunduÄŸunu” ileri sürdü. Yerel tohumların karışmadan üretilebilmesi için gerekli bilgileri içeren, Tohum İzi DerneÄŸi ve Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu tarafından düzenlenmiÅŸ bir eÄŸitim çalışmasının notlarının derlenme aÅŸamasında olduÄŸu haberi katılımcılara verildi. Füsun ErtuÄŸ ise “biyoçeÅŸitliliÄŸin kökeninin karışmalardan kaynaklandığı, o yüzden bundan çok korkulmaması gerektiÄŸini” ileri sürdü. “Avrupa Kokopelli Yerel Tohum KuruluÅŸu sadece üç çeÅŸit yerel domates çeÅŸidi üretebiliyor. Bizde ise çok daha fazla var” dedi.
Her iki çalıştayın sonuçlarını bir araya getirmek için yapılan oturumda organik tarımın gittiÄŸi yol itibariyle kullandığı sertifikasyon sisteminin çiftçiyi ve tüketiciyi sömürdüğü ve güvenilirliÄŸinin de düşük olduÄŸu dile getirildi. GüneÅŸin Aydemir “belirli nitelikte ürün arayan ve üretenleri bir araya getiren katılımcı sertifikasyon sistemlerinin çok farklı” olduÄŸunu, “Brezilya, ABD gibi ülkelerde örnekleri” olduÄŸunu belirtti. “Ülkemizde BoÄŸaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Havran ve Bayramiç’te de bu sistemin uygulanmaya baÅŸlandığını” söyledi.
Öğleden sonra tohum takası gerçekleÅŸtirildi. Epeyce yerel tohum el deÄŸiÅŸtirdi. Öğleden sonra yapılmış panele özellikle köylü kadınların katılımı dikkat çekici idi. Yerel domatesler üzerinde doktora çalışması gerçekleÅŸtirmiÅŸ olan Seçkin Kaya “yerel çeÅŸitlerin hastalıklara çok dirençli olduÄŸunu, araÅŸtırma amacıyla yerel domateslere fusarium hastalığını (mantari bir hastalık) bulaÅŸtırmak için çok uÄŸraÅŸtıklarını, çok zorlandıklarını” söyledi. “Ayrıca yerel domatesler o kadar hızlı büyüyordu ki yabancı otlar geliÅŸemiyordu.” Kaya “yerel domateslerin antioksidan deÄŸerlerinin çok yüksek olduÄŸunu, (örnek olarak C vitamini) bunların kanseri önlediÄŸini” belirtti. Åžirket çeÅŸitlerindeki besin azlığına karşı çok yenmesinin çözüm olamayacağı, bazı antioksidanların bu ÅŸekilde yeterli alımının mümkün olmayacağı gibi, canlı kıranların (tarım ilaçlarının) da bol miktarda alınmak zorunda kalacağını belirttim. Seçkin Kaya “eÄŸer toprağı iyi beslersek, yerel çeÅŸitlerle de yaklaşık olarak aynı verimlere ulaÅŸabileceÄŸimizi” açıkladı. Ben konuÅŸmamda hem tohum, hem tarım ilacı (canlı kıran) hem de beÅŸeri ilaç üreten epeyce büyük ÅŸirket olduÄŸunu, bunların üç kaynaktan da para kazandığını, insanların tarım ilaçları ile hasta olduklarında da beÅŸeri ilaç satarak kazanmaya devam ettiklerini söyledim. DoÄŸa ve insan dostu tarım ve pazarlama sistemleri geliÅŸtirmek ve yerleÅŸtirmek için yapılan mücadelenin çok boyutlu ve uzun olacağını ekledim. Panelde konuÅŸan Prof. Dr. Türker SavaÅŸ daha çok üretmek açlığa çözüm olmadı. Açların sayısı arttı” dedi.
Fikir sahibi Damaklar lideri Defne Koryürek “her cebimizden çıkan kuruÅŸ çok uzaklardan gelen ürünlere gidiyorsa, bunu taşımak için petrole verilen para, bana Irak’ta savaÅŸ olarak geri dönüyor” dedi. BoÄŸatepe Çevre ve YaÅŸam DerneÄŸi lideri İlhan Koçulu ise “üretici ve tüketicileri ayrıştırıyorlar, çocuklar ekmeÄŸin aÄŸaçta yetiÅŸtiÄŸini zannediyorlar. Kendi gıdamızı üretmeliyiz. Ambalajsız ürün kötü diyorlar. Bizim sütten ölen adam görmedim. Sütte bakteri çoksa çökelek oluyor.” dedi. Koçulu Kars’ta projelerindeki yerel tohumları eken çiftçilerin daha çok kazandığını, ÅŸirket tohumlarının rüşvetçi olduÄŸunu, her sene yeni tohum, tarım ilacı ve kimyasal gübre istediÄŸini söyleyerek; “ilk yıllar üreticilerin yerel tohumları 100 metrekare ektiklerini” belirtti. Kavılca gibi yerel buÄŸday çeÅŸitlerinin daha lezzetli ve besleyici olduÄŸunu, proje köylerinde sebze üretimini arttırdıklarını ve artık kanser baÅŸta, hastalıklarda ciddi azalmaların olduÄŸunu söyledi. Projenin 27 köyü kapsadığını, 10 yerel tarla bitkisi çeÅŸidi, 27 yerel sebze çeÅŸidi kullandıklarını, ortak makine parkı oluÅŸturduklarını söyleyen Koçulu “köylülerin daha kazançlı ve mutlu olduÄŸunu” belirtti. Panelin kolaylaÅŸtırıcısı Özlem Güneri “Bursa’da hibrit tohum ekenlerin kredi borçlusu olduklarını ve topraklarını kaybettiklerini” söyledi.
Yeniköy permakültür grubunun kurucularından Mustafa Ülgen “8 yıl önce bu bölgede çalışmalara baÅŸladıklarını, saz çavdarı denilen bir yerel çeÅŸidi bularak kaybolmaktan kurtararak, çoÄŸalttıklarını; sarı buÄŸday ve kavlıca baÅŸta yerel buÄŸday çeÅŸitlerini yaygınlaÅŸtırdıklarını, özgür otlayan koyunların sütünden ÅŸirden ve deniz tuzu ile peynir yaptıklarını söyleyerek, “Kaz DaÄŸlarının gerçek altını bu ekmek ve peynirdir, daÄŸlarımızı ‘altın bulacağız’ diye delik deÅŸik edenlere karşı olduklarını” söyledi.
Yerel tohuma dayalı, doÄŸa ve insan dostu tarım %99’un çıkarınadır. Aslında geri kalan %1’de dünyanın batmasını istemiyorsa bu harekete katılmalıdır, ama ne ülkemizde ne de dünyadaki %1’de böyle bir akıl göremiyoruz. GöreceÄŸimiz de yok. Hatta tersine doÄŸaya ve insana saldırılarını daha da ÅŸiddetlendiriyorlar.
Selam ve saygılarımla.
Tayfun ÖZKAYA
"Tayfun ÖZKAYA" bütün yazıları için tıklayın...
