“Anne Bul Beni”
1976 – 1983 seneleri arası… Dünyanın ‘güdümlü’ memleketlerinde ‘büyük adamların’ küçük oyunlar oynadıkları, o küçük oyunların dev gibi acılar yaşattığı, karanlık, pis seneler.
Aynı yıllarda acılara denek edilmiş memleketlerden bize fersah fersah uzak olanı, Arjantin… Turistik yönüyle gezginlerimizin ilgisini çeken o kadim Güney Amerika topraklarında kurulu bir ülke… O ülkenin başkenti Buenos Aires’in ünlü meydanı Plaza del Mayo… 25 Mayıs 1810’da bir ulusun bağımsızlığının ilanına tanık olmuş bir meydan. “Mayıs Meydanı”… Öyle bir meydan ki, seneler sonra, 1976’da, cunta rejimince vatandaşlarının on binlercesinin eritileceğinin ilanına da tanıklık etmiş.
Sekiz yıllık bir ‘darbe’ iklimi. ‘Ulusal Uzlaşma Süreci’ adı takılan, hapse atılanlar dışında otuz bin insanın yok edildiği bir ‘Kirli Savaş’ dönemi. Otuz bin… 30,000! Yan yana getirip de sayamayacağınız kadar çok insan. Ve bu sayının başında eklenen “en az” lafını da unutmamak gerek…
Kirli olmayan savaş var mıdır ki? Bağımsızlık adına verilen savaşlarda dahi ellerin hiç kirlenmediğini söylemek mümkün değil. Ancak bireylerin ‘toplumsal sözleşme’ ile çeşitli yetkilerini devrettikleri devletin silahlarını, artık ‘vatandaş’ adı almış bireylere doğrultmasından daha kirli bir iş de olamaz herhalde siyasi tarihte.
Tüm savaşlarda önce çocuklar örselenir, sonra kadınlar. Aslında savaş erkekler arasındadır; ama kaçınılmazdır kuvvetçe daha zayıf görünenin daha çok yaralanması. Çocuklar babalarını kaybeder, kadınlar kocalarını ve çocuklarını. Aşkla bağlandığı erkekten türlü acılarla dünyaya getirdiği çocuklarını ‘kaybeden’ anneler, herhalde dünya liderlerinin gözünü en çok korkutan varlıklar olsa gerek şu yer yüzünde.
İşte o annelerden on dört tanesi, bundan otuz beş sene önce, 30 Nisan 1977’de cuntanın ‘kaybettiği’ çocuklarını aramak üzere Plaza del Mayo’da toplandılar, Arjantin’de… İçlerinden Azucena Villaflor de De Vincenti, altı ay önce ‘kaybolan’ oğlu ve hamile gelinini arıyordu. Diğer kadınlar da çocuklarını ya da torunlarını… Cuntanın daha ilk yılında karşı koydu o anneler. Başlarında beyaz eşarplarıyla, ‘kayıp’ çocuklarının hesabını sordular.
30 Nisan 1977’deki bu ilk protesto Cumartesi gününe denk geliyordu. Sonrasındaki yürüyüşler her Perşembe, meydan etrafında gerçekleşti. Çok geçmeden, Azucena Villaflor da oğlu ve gelini gibi ortadan kayboldu. 8 Aralık 1978’de “uzlaşma kampı”na götürüldüğü kaydedilmiştir. Ancak 2005 senesinde Villaflor’un parçalanmış, çıplak cesedinden parçalar bulundu. Pek çok kişiye uygulandığı söylenen işkenceler ardından, uçaktan, çırılçıplak atıverilmek…
İnsanlar yok edildi. Kamplarda, ‘Ulusal Uzlaşı Kampları’nda işkenceden geçirildiler, yok edildiler. Kamplardaki hamile kadınların çocukları ellerinden alındı. Kim bilir nerelerde o çocuklar şimdi? Ama tüm o kayıpların anneleri direndi! Seslerini duyurdular dünyaya. Cunta, 1983’te sahneden çekildiğinde de vazgeçmediler hesap sormaktan. Birlik olan sesleri, yeni hükümetler üzerinde etkili oldu. 2006 yılında, artık muhattaplarının hükümet olmadığı kararına varıp ‘son yürüyüş’lerini gerçekleştirdiler.
Plaza del Mayo’nun o cesur anneleri, 1995 senesinde Türkiye annelerine de örnek oldu. 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Lisesi önünde bir Cumartesi günü toplanan az sayıda insan, göz altında kaybedilen çocuklarını, eşlerini, sevdiklerini ‘aradılar’. Onlar da şiddet gördüler, yaftalandılar, ama direndiler. Sivil itaatsizlikti bu ve ‘anne’ çığlığıydı. Hatta bir keresinde, iki Plaza del Mayo annesi, ta Arjantin’den kalkıp onlara destek olmaya geldi.
Çünkü hepsi ‘kayıplarını arayan anneler’di.
Çünkü onlar her gece “anne bul beni”* diyen çocuklarının fısıltılarıyla uyandılar uykularından.
Otuz beşinci yıl dönümlerinde, 1 Mayıs’ın arefesinde, Plaza del Mayo Anneleri’nin direniş çığlığının yankısını duyuyorum hâlâ. Ve biliyorum, onlar da hâlâ arıyorlar ‘kaybedilmiş’ çocuklarını…
Yaşanmasın tekrarı, hiçbir coğrafyada.
Ne anneler hak eder ‘kaybetmeyi’ ne babalar…
* Bandista grubunun 'Paşa'nın Başucu Şarkıları' adlı albümündeki, 'Benim Annem Cumartesi' adlı şarkıda geçen 'Anne bul beni' sözü yazının başlığına ilham kaynağı olmuştur. Bu şarkıyı ilk kez, bir 'Ankara' dizisi olan Behzat Ç.'de duymuştum. Bandista ile de öyle tanıştım. Cumartesi Anneleri'ni ve kayıp çocukları konu alan o tokat gibi bölümüyle Behzat Ç. ekibine teşekkür ediyorum.
bal@karafakiden.com
www.karafakiden.com
|