ISSN 1308-8483
Rol ve Paylaşım / Erol ÇINAR
Erol ÇINAR    
  Yayın Tarihi: 23.10.2008    


Rol ve Paylaşım

Yağmur bütün gece yağdı. Kiremitler savrulan yağmur damlaları altında sırılsıklam. Rüzgar pervazlardan, oluklardan içerlere doğru savruluyor. Sokaklar bomboş. Bir araba etrafına su sıçratarak caddede yol alıyor.

Soluk almak için pencereyi açtım. Yağmur kokusunu içime çektim. Şimdi kente hakim bir yerde, pencerenin kenarında durmuş, kentin ışıklarına bakıyorum. Bastıran gecenin içinde titrek ışıklar belli belirsiz yansıyor göz bebeklerime. Mekanlar dizi dizi, sıra sıra. Gecenin yapay ışıkları ile hiçbir mekan küçük, hiçbir kuytu da zifiri kalmaz zaten. Karanlık geceye bulaşır bilirim bunu, bilir susarım. Karşımda gördüğüm çarpık bir kentin manzarası. İstanbul, bu haliyle bile insana güzel geliyor.

Sabaha daha çok var. Ama öyle hemen ansızın değil. Yavaş yavaş iner aydınlık güne. Önce apartmanların damlarındaki bacaları, antenleri, çatıları açığa çıkarır, sonra da günü aydınlatır. Sonu gelmez bir döngüdür bu. İnsanların bunalımı kendini açıkça hissettirirken, kent her zaman olduğu gibi geceleri sessiz, hiçbir şey yokmuş gibi davranır.

Parmaklarımla çaydanlığın kulpunu yakaladım. Biraz önce dem koyduğum çayın üstüne sıcak suyu boca ettim. Şekersiz ve demli bir çay. Oturduğum koltuktan duvardaki resimlere, fotoğraflara baktım. Loş ışık altında karanlık odayı izledim. En iyisi televizyon izlemek. Eski bir Türk filmine rastlıyorum, kanalların birinde. Siyah beyaz bir film bu. İsmi “Kırık Plak”. Başrolde Zeki Müren ve Belgin Doruk var. Konusu kendisini şöhret yapan, kirli işlerine alet eden patroniçe Nermin kıskançlık sonucu Zeki Müren’in ses tellerini tahrip eder ve sonrasında da kocası tarafından öldürülür. Cinayet, Zeki Müren’in üstüne kalınca kaçar ve bir kaza sonucunda öldüğü sanılır. Oysa Zeki Müren Anadolu’nun uzak bir yerinde kahır içinde sefil bir yaşam sürmektedir. Tesadüfen ameliyat olur sesi yerine gelir, polisle de işbirliği yapar gerçek katil Asım'ı yakalatır, Leyla'sına kavuşur. Filmde böylece mutlu sonla biter. Zeki Müren filmde bol bol şarkı söylüyor.

Vakit geçmek bilmiyor, bir başka kanala gözüm ilişiyor. Tartışma programı var. Konusu; Toplum ve Cinsellik üzerine. Aklıma biraz önce izlediğim filmin başrol oyuncusu geliyor; Zeki Müren. Tarih boyunca hemen hemen her toplumda insanlar, içlerinden bazılarını, belli niteliklerinden dolayı, daha üstün ve ulaşılmaz görme eğilimi içinde olmuşlardır. Zeki Müren’de gerek sesi, gerekse yaşam tarzıyla kısa sürede toplum tarafından benimsenmiş ve topluma mal olmuştur. Bugün bile ölümünden onca yıl geçmesine rağmen toplumun hatırladığı bir sanatçı karakteri olarak belleklerde yer almaktadır. Bu Zeki Müren’in billur gibi duru sese sahip olmasının yanında, hiç kuşkusuz yeteneğine, sahnedeki duruş, oyunculuk kabiliyeti ve fotojenik bir görünüme sahip olmasına bağlıdır. Gerçektende Zeki Müren şahsi yaşantısını, sanatının önüne geçirmesini başarabilmiş birisidir.

Zeki Müren’in ilk popüler olduğu yıllarda bir şarkıcının açıkça eşcinsel imalar taşıyan giyinişi, davranışları, sürdürdüğü yaşam tarzıyla kamusal alanda görünür olması İstanbul insanını gerçekten çok şaşırtmıştı. Gazinolarda, radyo dergilerinde, magazin basınında ilk kez böyle bir kimlikle yüz yüze geliniyordu. İnsan bedenini kültürel olarak görünür kılan, bedene anlam, cinsiyet kazandıran bir araç olarak insan yaşamındaki yerini alan giysi kavramını sanatçı çok iyi kullanmıştı. Sahnede izlediğimiz Müren, anatomik olarak erkekti. Ancak cinsel kimlik açısından kadının kodlarını kullanmaktaydı. Belki de giydiği elbiselerin bedenini vurgulamasının yanında, ruhunu da yansıtıyordu. Vücuda yapışan, hatları belli eden, yüksek ökçeli, rengarenk giysilerdir bunlar. Sanatçı, geleneksel giysi kalıbını 1950’lerin sonuna doğru simli ceket ve papyonlarla, sonrası kadınsı kesimlerle, Tavus kuşu gibi modellerle değiştirmiştir. Giyim kuşam kodlarını ve beden dilini kullanarak Türk toplumuna taşıdığı yenilikleri, Türk toplumundan aldığı destekle taçlandırıyordu. O Türk toplumu için yalnızca bir şarkıcı değil, tabuları yıkan ve yeni bir erkek modeli ortaya koyan birisidir. Şarkıcılığın yanında Zeki Müren film çevirmeye de başlamıştı. Rol aldığı filmler için özel müzik besteliyor, alışılmadık ama göz alıcı bir imaj inşa ediyordu. İnsanımız, bu imajın eşcinsel imalar taşıyan işaretlerini görmemezlikten gelmeyi yeğledi. Toplum onu sorgulamadan kabul etmişti. Hem de ona özel isimler takarak, onurlandırarak. Özel yaşamda insanların sevdiği kişilere lakaplarıyla ya da yakıştırdıkları isimlerle seslenmeleri onlara yakın olma duygusu verdiği bilinen bir gerçektir. Toplumda sanatından dolayı “Sanat Güneşi”, Bodrum’a olan yakın ilgisi nedeniyle de “Paşa” diyerek, Zeki Müren’i aileden biri yapmıştır. Tek fark, Türk toplumu diğer sanatçılara sahiplenmelerini ismiyle yaparken, Zeki Müren’e saygı gösterip, onu ismi ile çağırmamış, sanatçıya onur payesi vererek yapmıştır.

Seksenli yılların katı sansür anlayışına rağmen TRT ekranına rujlu, ojeli çıkan bu sanatçının o dönemin baskıcı ve yasakçı zihniyetinin içinde kendine nasıl yer bulduğu kafamı hep kurcalamıştır. Yine seksen darbesinin en ateşli zamanında eşcinsel müzisyenleri neredeyse toplumdan aforoz eden zihniyetin, yine devlet kanalında bu sanatçıya yalnızca sanatı yüzünden mi göz yummuştu?. Televizyondaki yılbaşı programının, zaman gece yarısını geçtiğinde yerini alan Zeki Müren’i herkes seyretmeye koşuyordu. Diğer yandan da Toplum sahnedeki Zeki Müren’i alkışlarken, sokaktaki travestiye falçata atılıyor, cinayet haberleri gazetelerdeki yerini alıyordu. Bu iki durum arasındaki karşıtlık Zeki Müren'in değil, toplumun gerçeğiydi belki de. Zeki Müren, geçmişten beri yaşadığımız o karmaşık ahlaki yapının toplumsal ölçekteki son durağıydı.

Zeki Müren’in kişisel tarihi aynı zamanda popüler kültürümüzün de tarihidir. Düşünür Alexander Walker’ın dediği gibi yıldız ve toplum arasında yoğun bir etkileşim vardır. Yıldız, toplumun gereksinimlerinin, dürtülerinin ve düşüncelerinin doğrudan ya da dolaylı yansıtıcısı olarak ortaya çıkmakta, bir çeşit ayna niteliği taşımaktadır. Bir başka düşünür Richard Durgnat ise Yıldız içinde bulunduğu toplumdaki etkinliklerin ve o toplumun kendi imgesinin yansımasıdır, der ve savını bir adım daha ileterek bir ulusun toplumsal tarihinin ancak o toplumun yıldızları ile yazılabileceğini savunur.

"Ben şiirlerde, şarkılarda, hayallerde yaşıyorum..işte benim Zeki Müren diyen" diyen sanatçı ile ilgili sorguladıklarım. Toplum mu iki yüzlüydü yoksa Zeki Müren mi?. Birazdan gün ağaracak. İnsanlar günün koşuşturmalarında kaybolacak, toplum çelişkileriyle yaşamını devam ettirecek.


Erol ÇINAR

erol.cinar@doruk.net.tr


1693










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)