Yoksula yardım etmek mi, yoksulluğu ortadan kaldırmak mı?
Yoksulluk kader olmamalıdır.
Yeryuvarlağımız cansız ve canlı varlıkların bir bütünü halindedir. Dünyamızı ayrıcalıklı kılan da özellikle canlılardır. Tüm canlı varlıklar (mikroskobik büyüklükten, en iri boyutlu varlıklara kadar) yeryüzünde bir denge yaratmışlar ve bu sayede binlerce yıldır dünyamızda yaşamın devamını mümkün kılmışlardır. Ancak günümüzde dünyamız tehlike işaretlerini vermekten bıkmış ve belki de son çırpınışlarını yapmaktadır.
Canlı varlıklar besin zinciri ile yaşamlarını sürdürmek zorundadırlar. İnsanoğlu ise bu besin zincirini kırmak suretiyle tüm doğanın dengesini bozmuş bulunmaktadır. Aşırı hırsını engellemeye gücü yetmemiştir insanoğlunun. Doğada, yaşam, doğum ve ölüm dengesi üzerine kurulmuştur. İnsanoğlu yaşam süresini uzatmış, ölümleri oldukça geciktirmeyi başarmıştır. Gene tıptaki gelişmeler çocuk ölümlerini en alt düzeye indirgemiş; o da yetmezmiş gibi tüp bebek gibi yöntemlerle çocuk sayısının artmasını sağlamıştır. Doğanın dengesine müdahale eden insanoğlu en büyük hatasını yapmıştır. Dünyada her dakika 235, her gün 334.000 insan doğmaktadır. Buna karşılık dakikada 93, günde 134.000 insan ölmektedir. Buna göre doğumlar ölümlerin iki mislidir. Doğumların %74'ü az gelişmiş ülkelerde meydana gelmektedir. Tüm dünyada insan sayısının çoğalması, kaynakların hakkaniyetle paylaşılmaması sonucu, insanların büyük bir kısmı açlık, sefalet, hastalıklar içerisinde acı çekmektedir.
İnsanoğlunun zihinsel bir değişime ihtiyacı vardır. Sahip olma duygusunun köreltilmesi gerekmektedir. Kendimize objektif bir bakış açısı ile bakarsak eğer, ne demek istediğim anlaşılır sanırım. Örneklersek eğer; ihtiyacımızdan çok fazlasını elimizde tutmak çabası içerisindeyizdir. Ambarımızı doldururuz da doldururuz (ambar kelimesini sadece yiyecek açısından almayınız). Tabii ki yeryüzünde her şey sınırlı ölçüdedir. Biz ambarımızı doldururken, büyük bir çoğunluk bomboş bir ambarla karşı karşıya kalmaktadır. O zaman ambarları tıka basa dolu olanlar bu durumdan belli etmeseler de bir rahatsızlık hissederler. Kendi vicdanlarını rahatlatmak adına, bir fikir üretirler. Kılıf ta hazırdır: Yoksullara yardım! Yoksullara yardım edince sistemin aynı şekilde devam edeceği fikri yatar zihinlerinin bir köşesinde. Zaten bir düşünürün dediği gibi “bize vermenin görüntüsü öğretilmiştir, aslı değil“. Yoksula yardım edilmesi fikir yerine, yoksulluğun ortadan kaldırılması fikri insanoğlunun en başta aklına gelmesi gereken bir husus olmalıydı. Ama eğer bu husus ana fikir olursa, ambarları tıka basa dolu olanların gücü yok olacaktır. Bu nedenle tüm siyası kurumlar ve dinler hep yoksula yardımı savunmuşlardır.
İnsanoğlu acımasızlığını burada da gösterir. Şöyle ki; gücü elinde bulunduran sınırlı sayıdaki insan, diğer insanlara hizmet adı altında, yardım adı altında bir işlev üstlenmiş durumdadırlar. Aslında tüm hükümetler, tüm dinsel kurumlar insanlara hizmet adına vardırlar görüşünü savunurlar. Yoksula yardım edeceğine, yoksulluğu ortadan kaldırmak daha önemli değil midir? İnsanlar açlığa, sefalete mahkum edilmemiş olsa bu kurumların gücü bir anda yok olur. Bu nedenle tüm dünyada bu kurumlar açıkça ifade etmeseler de nüfusun artmasını istemektedirler. Eğer nüfus artmaz ise, insan sayısı çoğalmaz ise, hakça paylaşım söz konusu olursa, açlık, sefalet ortadan kalkacaktır. Bu durumda gerek hükümetler, gerekse dini kurumlar var olma nedenleri de ortadan kalkacaktır.
Şimdi hemen beş parmağın beşi de birbirine eşit değildir diye itiraz edilecektir. Olanaklar kısıtlı insan sayısı fazla ise gayet tabidir ki yoksulluk asla ortadan kalkmayacaktır. Akla sahip olmakla övünen insanoğlu bu konu ortaya atılınca, hemen aklını kullanma fikrinden çark etmektedir ne yazık ki. Dünyamızın besleyebileceği insan sayısının bir sınırı olması gerek. Bugünkü gibi milyonlarca insanın yarı aç, yarı tok, sefalet içinde yaşaması, insanlık bakımından acınacak bir durumdur ve bir insanlık ayıbıdır. Bu tarz bir yaşam kesinlikle kabul edilmemelidir.
Bu nedenle nüfus artışı ne pahasına olursa olsun durdurulmalıdır. Dünya nüfusu bugünkünün dörtte birine inmelidir. Üretim için teknoloji ve bilim sayesinde insan gücüne duyulan ihtiyaç en az seviyeye inmiştir. Robot teknolojisi, otomasyon artık başlıca güçtür. Üretim fazlalaşınca, nüfus ta az olunca, yoksulluk diye bir olgu ortaya çıkmayacaktır. Nicelik sorunu halledilince, nitelik sorunu da kendiliğinden halledilecektir. Eğitim tüm insanlara ulaşabilecek, kültür seviyesi inanılmaz derecede artacaktır. Bir atasözümüzü burada değiştirerek de olsa belirtmeden geçemeyeceğim: Nerede çokluk, orada iyilik. Masanın hem önünde hem de arkasında oturarak bu konuyu düşünmekte yarar var sanırım.
syalcin50@yahoo.com
|