Yağmur ve Yapma Çiçek Ustaları
36 yıl öncesine ait bir ‘ilk’ hikaye kitabı tutuyorum elimde. İlkler nasıl da değerlidir, hikayenin henüz öyküleşmediği yıllara uzanan, sapsarı eskimişliğiyle kitap gibi duran bir kitap. Gözlerimi kapayıp kokusunu içime çekiyorum; yıllanmış rutubetli kese kağıdı ve yanmış şeker kokuyor, biraz da sanki tütsü! Mutfağımla kitaplığım hep iç içe olmuştur o yüzden herhalde!
Sevgili Ayşe Kilimci’nin 1976 yılının Mayıs ayında Bilgi Yayınevi’nce ilk basımı yapılmış “Yapma Çiçek Ustaları” kitabı bir süredir başucumdaydı. Kitaplığımın daima tozlu olan rafları arasından bulup çıkardığım günden bu yana, her defasında kitaptan sırasıyla tek bir hikayeyi okuyup bırakmıştım.
Dışarıda yağmur yağıyor. Damlalar cama sertçe vurdukça bir yanım kıvrılıp uyumak istiyor. Gözüme ilişen Yapma Çiçek Ustaları'nı karıştırıyorum; 18 hikayeden ikincisiydi adını kitaba da veren, okumuştum oysa ama bir kez daha durdum önünde “yağmur” sözcüğüne takılınca!
“Yağmur bütün hafta boyunca yağdı. Çatılar kızardı, ağaçların yeşili parladı, yollar, taşlar, ot böcek yıkandı, ışıdı her yer. Yağmurların ardından güneş çıktı, yunup arınmış doğayı daha bir güzelledi. Asfalt yolun üstündeki deliklerden bile yeşertiler sürdü. Ebemkuşağı açık, duru ilkbahar göğünü bir baştan öte başa dolandı, ortalığı şenlendirdi. Çocuklar su birikintilerinde kağıttan kayıklarını yüzdürdüler. Varsıl kadınlar boğucu sıcakların ardından gelen bu serinliği doyasıya yaşadılar. Balkonlarına ipil ipil ev giysileriyle kurulup, dikişlerinin el işlerini yaptılar, serin serin…”
Tam da bu satırlarla geçtim tezgâhımın başına! Biraz çizip kesmenin ve el işi yapmanın kimseye zararı olmaz! Baktım hava dumanlı, benim deyimimle; tıstırık bir hava hakim güne ve galiba bütün bir haftaya da… Yağmur koca bir günü ıslak tuttu, severim böylesi grilikleri; insanı okumaya, yazmaya, derinleşmeye davet eder. Derinlere dalarsam yüzeye çıkmanın güçleşeceğini hissettiğimden, karşı dalda pinekleyen alacakargalar gibi günün akışına bıraktım olacakları…
Bugünkü şişe giysileri gibi, bazen bir ses bir koku hiç akla gelmeyen çağrışımlar yapıyor. Neyse ki; onlar da, yapma çiçekler de çok gerekli!
|