 
                
                
                Oğuz ÖZÜGÜL
  		
		  PLATON VE DOĞA-FİLOZOFLARI
		  
		  
				    
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
Felsefi düşünce geleneÄŸinde, Platon ile Aristoteles’in yolunu açanların, baÅŸta Thales olmak üzere, genellikle doÄŸa-filozofları [Aristoteles’in tanımıyla “Fizikçiler”] olduÄŸu kabul edilir. Hegel, Thales’ten Aristoteles’e kadarki filozofları Grek felsefesinin üç evresinden biri sayar ve Aristoteles’in felsefesinde “ÅŸimdiye kadarkilerin birliÄŸi”ni görür.
Platon ve Aristoteles ise kendilerini ve felsefelerini tamamen farklı ÅŸekilde deÄŸerlendirirler. Her ikisi de, eski doÄŸa felsefesinin muhalifleri olduÄŸunu ve onu aÅŸtığını söyler. Aristoteles “Metafizik”in birinci kitabında, doÄŸa-filozoflarının önermelerini ayrıntılarıyla eleÅŸtirir; Platon da “Yasalar” adlı eserinde doÄŸa-filozoflarıyla açık seçik ve eleÅŸtirel bir ÅŸekilde hesaplaşır. “Yasalar”ın, tanrıların varoluÅŸuyla ilgili 10. Kitabında Platon, doÄŸa-filozoflarının yalnız felsefenin muhalifi deÄŸil, üstelik iyi bir devletteki yasaların da düşmanı olduÄŸunu öne sürer. Platon, doÄŸa felsefesini çürütürken ilk-öğe [arche] kavramı üzerinde yoÄŸunlaşır. Ona göre ilk-öğe kavramı, doÄŸayı araÅŸtırmakla meÅŸgul olanların saçma düşüncelerinin kaynağıdır. Platon, doÄŸa-filozoflarını ÅŸu sözlerle suçlar: “Onlar ateÅŸi, suyu, toprağı ve havayı her ÅŸeyin ilk-öğesi sayıyor ve buna da doÄŸa adını veriyorlar, bunlardan meydana gelen ruhu da sonraya koyuyorlar. ” (1) O, insan dünyasını doÄŸal dünyadan üstün görür, çünkü insan dünyasında akıl [ratio] ya da “ruh” hükmeder: “Ancak kanı, ihtimam, akıl, sanat ve yasa, katıdan ve yumuÅŸaktan, ağırdan ve hafiften daha önce olmalı; ve böylece büyük ve ilk eserler ve de ilkler arasında olan eylemler sanata ait olacaktır; ama doÄŸadan olanların ve doÄŸanın … daha sonra var olmaları ve baÅŸlangıçlarının sanattan ve akıldan ileri gelmeleri gerekir.”(2)
Platon, doÄŸa-filozoflarının aksine, doÄŸanın ve bütün doÄŸal maddelerin “cansız” maddeler olduÄŸunu, deÄŸiÅŸmelerini [“hareketlerini”] dışarıdan almak zorunda kaldığını varsayıyor. Sonra ÅŸu sonuca varıyor: Bu cansız maddelerin dışında ve onlardan önce harekete geçirici bir nedenin mevcut olması, bunun, neden olarak daha eski olması, ama maddi olmaması gerekir; “bu neden bütün deÄŸiÅŸmelerin en eskisi ve en güçlüsüdür, ” ve o bu nedene “ruh” der; ruh, uzunluktan, geniÅŸlikten ve kalınlıktan, yani her cisimden daha önce meydana gelmiÅŸtir. Platon, bu “kanıtlarıyla” doÄŸa-filozoflarının ilk-öğe kavramını içeriÄŸinden yoksun bırakır ve ataerkil egemenlik düşüncelerini [“ilke”] benimser: “Demek ki ruh gökte, yeryüzünde ve denizde kendi hareketleri aracılığıyla her ÅŸeyi sevk ve idare eder…”(3)
Platon, kendinden sonraki Aristoteles gibi, ilk-öğe kavramını doÄŸa felsefesinin merkezi teoremi olarak ele alır, oysa bu kavram kendi felsefesinde hemen hemen hiçbir rol oynamaz. Aristoteles gibi Platon da teknolojik nedenler-düşüncesini benimser: “Ayrıca meydana gelen her ÅŸey zorunlu olarak bir nedenden dolayı meydana gelmelidir.” (4) Ve: “Öte yandan meydana gelmiÅŸ olanın zorunlu olarak bir nedenden dolayı ileri geldiÄŸini öne sürdük.”(5) Ancak bu düşüncede, her nedenin, cansız maddeye biçim veren, hedef olarak kendi planını [“ruh” ya da “tin”] izleyen kiÅŸisel bir faili vardır.
Doğa felsefesindeki ilk-öğe düşüncesinden teknolojik nedenler-düşüncesine geçen bu paradigma değişikliği, meta üretiminde büyük bir ilerleme kaydeden Grek toplumunun gelişmesine bağlıdır.
Platon’un tanrı ve ruh paradigması doÄŸa-filozoflarının ateistçe teorileri karşısında bir geriye gidiÅŸ gibi görünebilir, ancak Platon ile Aristoteles’in tanrısı, doÄŸaya kendi tasarımlarına göre biçim vermeyi giderek öğrenen zanaatçıların felsefi soyutlamasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.
Oğuz ÖZÜGÜL
1. YASALAR, Platon, çev. C. Åžentuna – S. Babür, S.373, 891 c, Kabalcı Yay. İst. 1994.
2. A.g.e., S. 375, 892 b.
3. A.g.e., S. 382, 897 a.
4. TİMAİOS, Platon, çev. Erol Güney – Lütfi Ay, S. 24, 28 a, Sosyal Yay. İst. 2001.
5. A.g.e., S. 24, 28 c.
 
      
     
	  
       
Oğuz ÖZÜGÜL
       
oguzozugul@hotmail.com
        
		
	  			 Felsefi düşünce geleneÄŸinde, Platon ile Aristoteles’in yolunu açanların, baÅŸta Thales olmak üzere, genellikle doÄŸa-filozofları [Aristoteles’in tanımıyla “Fizikçiler”] olduÄŸu kabul edilir. Hegel, Thales’ten Aristoteles’e kadarki filozofları Grek felsefesinin üç evresinden biri sayar ve Aristoteles’in felsefesinde “ÅŸimdiye kadarkilerin birliÄŸi”ni görür.
Platon ve Aristoteles ise kendilerini ve felsefelerini tamamen farklı ÅŸekilde deÄŸerlendirirler. Her ikisi de, eski doÄŸa felsefesinin muhalifleri olduÄŸunu ve onu aÅŸtığını söyler. Aristoteles “Metafizik”in birinci kitabında, doÄŸa-filozoflarının önermelerini ayrıntılarıyla eleÅŸtirir; Platon da “Yasalar” adlı eserinde doÄŸa-filozoflarıyla açık seçik ve eleÅŸtirel bir ÅŸekilde hesaplaşır. “Yasalar”ın, tanrıların varoluÅŸuyla ilgili 10. Kitabında Platon, doÄŸa-filozoflarının yalnız felsefenin muhalifi deÄŸil, üstelik iyi bir devletteki yasaların da düşmanı olduÄŸunu öne sürer. Platon, doÄŸa felsefesini çürütürken ilk-öğe [arche] kavramı üzerinde yoÄŸunlaşır. Ona göre ilk-öğe kavramı, doÄŸayı araÅŸtırmakla meÅŸgul olanların saçma düşüncelerinin kaynağıdır. Platon, doÄŸa-filozoflarını ÅŸu sözlerle suçlar: “Onlar ateÅŸi, suyu, toprağı ve havayı her ÅŸeyin ilk-öğesi sayıyor ve buna da doÄŸa adını veriyorlar, bunlardan meydana gelen ruhu da sonraya koyuyorlar. ” (1) O, insan dünyasını doÄŸal dünyadan üstün görür, çünkü insan dünyasında akıl [ratio] ya da “ruh” hükmeder: “Ancak kanı, ihtimam, akıl, sanat ve yasa, katıdan ve yumuÅŸaktan, ağırdan ve hafiften daha önce olmalı; ve böylece büyük ve ilk eserler ve de ilkler arasında olan eylemler sanata ait olacaktır; ama doÄŸadan olanların ve doÄŸanın … daha sonra var olmaları ve baÅŸlangıçlarının sanattan ve akıldan ileri gelmeleri gerekir.”(2)
Platon, doÄŸa-filozoflarının aksine, doÄŸanın ve bütün doÄŸal maddelerin “cansız” maddeler olduÄŸunu, deÄŸiÅŸmelerini [“hareketlerini”] dışarıdan almak zorunda kaldığını varsayıyor. Sonra ÅŸu sonuca varıyor: Bu cansız maddelerin dışında ve onlardan önce harekete geçirici bir nedenin mevcut olması, bunun, neden olarak daha eski olması, ama maddi olmaması gerekir; “bu neden bütün deÄŸiÅŸmelerin en eskisi ve en güçlüsüdür, ” ve o bu nedene “ruh” der; ruh, uzunluktan, geniÅŸlikten ve kalınlıktan, yani her cisimden daha önce meydana gelmiÅŸtir. Platon, bu “kanıtlarıyla” doÄŸa-filozoflarının ilk-öğe kavramını içeriÄŸinden yoksun bırakır ve ataerkil egemenlik düşüncelerini [“ilke”] benimser: “Demek ki ruh gökte, yeryüzünde ve denizde kendi hareketleri aracılığıyla her ÅŸeyi sevk ve idare eder…”(3)
Platon, kendinden sonraki Aristoteles gibi, ilk-öğe kavramını doÄŸa felsefesinin merkezi teoremi olarak ele alır, oysa bu kavram kendi felsefesinde hemen hemen hiçbir rol oynamaz. Aristoteles gibi Platon da teknolojik nedenler-düşüncesini benimser: “Ayrıca meydana gelen her ÅŸey zorunlu olarak bir nedenden dolayı meydana gelmelidir.” (4) Ve: “Öte yandan meydana gelmiÅŸ olanın zorunlu olarak bir nedenden dolayı ileri geldiÄŸini öne sürdük.”(5) Ancak bu düşüncede, her nedenin, cansız maddeye biçim veren, hedef olarak kendi planını [“ruh” ya da “tin”] izleyen kiÅŸisel bir faili vardır.
Doğa felsefesindeki ilk-öğe düşüncesinden teknolojik nedenler-düşüncesine geçen bu paradigma değişikliği, meta üretiminde büyük bir ilerleme kaydeden Grek toplumunun gelişmesine bağlıdır.
Platon’un tanrı ve ruh paradigması doÄŸa-filozoflarının ateistçe teorileri karşısında bir geriye gidiÅŸ gibi görünebilir, ancak Platon ile Aristoteles’in tanrısı, doÄŸaya kendi tasarımlarına göre biçim vermeyi giderek öğrenen zanaatçıların felsefi soyutlamasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.
Oğuz ÖZÜGÜL
1. YASALAR, Platon, çev. C. Åžentuna – S. Babür, S.373, 891 c, Kabalcı Yay. İst. 1994.
2. A.g.e., S. 375, 892 b.
3. A.g.e., S. 382, 897 a.
4. TİMAİOS, Platon, çev. Erol Güney – Lütfi Ay, S. 24, 28 a, Sosyal Yay. İst. 2001.
5. A.g.e., S. 24, 28 c.
Oğuz ÖZÜGÜL
oguzozugul@hotmail.com
"Oğuz ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
