Yaşlılık sanrıları / "Bi'şeyim yok benim!"
Yaşlılık üzerine kurulan düşler pek çok gereksiz fantezi içerir!
Yaşlılık hallerine ön hazırlık olsun diye etrafındaki yaşlıları yakın markaja alan bazı insanlar, yaşlılar ile aralarında sessiz ittifak kurarlar. İçlerinde bir yerde yaşlılık mevhumuna ilişkin özel bir sayfa hep açık durur. Kayıt edilecek ne çok yeni davranış biçimi vardır, bu gibi durumlarda sıradan haller bile kayıt altına alınca yeni keşiftir ya!
Belki bu yüzden yaşlıca insanlar hep gözlemimdedir. Bugün dostlarla oturduğumuz kafede, kalabalık bir grup yaşlı hanım dikkatimi çekti. Arkadaşlarla yaş ortalamalarını tahmin etmek üzere konuşuyorduk ki, içlerinden en genç ve şık görünümlü olanı kalkıp yanımıza geldi ve dillendiremediğimiz sorularımıza, sanki tahmin etmiş gibi yüksek sesle yanıtlar verdi!
Pat diye; “merak ettiğinizin farkındayım, yaş ortalamamız 80” dedi şaşırdık, çünkü; ben de 78 – 80 civarı tahmininde bulunmuştum!
Narlıdere Dinlenme Evi’nden geldiklerini söyleyen Zehra hanım, yaşadıkları dinlenme evini yerlere göklere sığmayan bir beğeni ile yüceltti. Öyle coşkuyla anlatıyordu ki, sanırsınız beş yıldızlı bir otelde sonsuz bir tatildeler! Öyledir aslında, bu tür yerler sonsuzluğa yolculuğun son durakları değil midir?
Yaşadıkları dinlenme evinin kültür ve gezi başkanı olduğunu ifade eden Zehra Hanım, yıllarca Foça’da oturduğunu ve arada sırada evini dolaşmaya geldiğini söylerken etrafında tanıdığı pek çok eski ahbabına sevgi dolu gülücükler atıyordu. Hanım arkadaşlarını göstererek “onlar dönecekler az sonra Narlıdere’ye, ben buradaki evimde birkaç gün kalacağım” derken yaşama olan bağlılığını adeta haykırıyordu. Masadaki arkadaşlarımızla maşallah çekip gıptayla izledik Zehra Hanımı…
Az sonra, sürgülü kapılı bir minibüs yolu kapatacak şekilde çarşının orta yerinde durdu ve gördüğümüz bütün yaşlı hanımlar yavaş hareketlerle birer birer arabaya bindiler… Zehra Hanım, arkadaşlarını yolcu etmenin telaşıyla gözümüzün önünde öyle bir tökezledi ki, “ah nazar değdirdik kadına” der demez kaldırıma boylu boyunca uzandı!
Hepimiz fırladık yerimizden. Kan revan içinde kalan yaşlı kadın; “yok bir şey, yok bi’şey beyaz saçlı gence takılacaktım ben senden gencim diye” mırıldanırken, adeta bir mantra gibi tekrarlayıp duruyor aynı sözcükleri! O da şokta, biz de. Düşmenin verdiği panikle, pek çok iniş çıkışı aynı anda yaşayan yaşlı kadının o yalnızlığı içime öylesine dokundu ki…
Bir eliyle alnını tutuyor, her yanına bulaşan kanını silmeye çalışıyor ve nedense bir an önce oradan kaçıp gitme isteğiyle zorla oturttuğumuz saldalyeden kalkmaya yelteniyor! Bu nasıl bir içgüdü?
“Yok bir şeyim giderim ben, kusuruma bakmayın, ay sizlere de zahmetler verdim, yok bi’şeyim” diye mırıldanarak, etrafını velveleye vermenin kaygısını taşıyan 80 yaşındaki hanımın çocuksu çaresizliği karşısında, bütün her şey bir anlığına durdu.
Yaşlılık üzerine düşler kurmak da neyin nesi? İşte her şey ortada; düş ve gerçek…
Dakikalar önce objektifime gülüşerek poz verdiler , gidişlerini; anaokulu çocuklarını sevecenlikle birer birer servis arabasına bindiren öğretmenler gibi izledik …
Yaşam, yaşlılık.
Hepsi an içinde…
|