“HANIMLARIN DİKKATİNE” - SERAY ŞAHİNER
(Kitabın adını görünce erkekler okumamazlık etmesin lütfen. Onlar yine başrolde!!)
“Hanımların dikkatine; overlok makinesi, ayağınıza geldi. Halı, kilim, yolluk, paspas kenarına, halıfleks kenarına overlok çekilir. Beş dakikada yapılır, hemen teslim edilir.”
Bu anonsu duymayan var mıdır içimizde? Tatlı bir kadın sesi minibüsten seslenir. Hatta ben, daha bugün duydum. Bir an için düşündüm.Acaba overlok’a gereksinimim var mı?
Seray Şahiner’in öykülerinde sık duyuyoruz bu anonsu. Aynı semtte (İstanbul-Samatya) yaşayan beş kadının ortak noktaları cep telefonu, reklamlar, Türk filmleri ve “Aşk acısı çekmeleri.”
Reyhan Hanımı, hayranı olduğu Türkan Şoray’a, tanıdıkları da benzetirdi. Çok beğendiği ‘Cüneyt’i’ arıyordu, bekliyordu. O da çok bekletmedi geldi. “…Oğlan efendi kız hanım denkleminden takılıverdi nişanları”… İki çocuk büyütmüş birlikte yaşlanmışlardı. Ne oluyordu son günlerde “Cüneyt’e?” Kocasını fena halde kıskanıyordu. Daha genç, güzel bir kadın mı vardı acaba?
Mehmet’i beklerken ev işi yapmaktan yorulan Sibel kendiyle acımasız hesaplaşmasını da sürdürüyor bir yandan. ‘Yedek olmak’ sürekli tetikte olmayı gerektirir. Telefonun şarjı her an doludur, ‘ya görürsem’ diye her gün banyo yapılır. Arkadaşlarla yapılan organizasyonlara ‘bir aksilik’ çıkmazsa gelirim denilir. “Aksilik!” denilen şeyin olması için mütemadiyen Allah’a yakarılır”… diyerek söyleniyor, bir taraftan da ya gelirse diye saçını fönlüyor, makyajını belki kaçıncı kez tazeliyordu.
Ayşe “esas kadın” konumundaydı. Mehmet, etrafında o kadar güzel ve genç kadınlar varken onu seçmişti. Bu yüzden Ayşe gururlanmıştı. O’na güveni tamdı. Ta ki çağın buluşu cep telefonu gibi internet de içine bir kurt düşürene kadar.
Sibel, Nergis ve Elif üniversite yıllarında, birlikte, aynı evde oturmuşlardı.
Nergis fotoğrafçılık mesleğini seçmişti. Özgüveni yüksek bir kızdı. “…sık sık, boynuna asılı fotoğraf makinesi, haki yeşil pantolonu, çok cepli “gazeteci” yeleği, önden güneşlikli şapkası ve tozlu botlarıyla arazide hayal eder kendini”. Onu, bir kuaförde beklerken, okumaya çalıştığı bir ilaç prospektüsüyle boğuşurken tanıyoruz. Bunlar, “gebeliğe karşı koruma dışında…” diye devam eden anlaması zor terimlerdir. Sevgilisi doktor Cihan’a sormaya cesaret mi edemez, gururuna mı yediremez?
Ben okur, kitabı bırakıp bir nefes alma zamanım geldi. Doldum doldum, bu kadınların yakınmalarından. Yaşamlarında erkeklerden! başka düşünecek bir “sorunun” yok mu? diye sormalıyım. Biliyorum, aşıklar başka bir şey düşünecek halde değildir. Devam edeyim belki akıllarına ‘öteki kadınlar’ da gelir?
Başka bir dertli de Elif, kaçmayı yeğlemiş, Londra’ya atmış kapağı. Tutunamamış orada. Hava alanında uçağını beklerken bulduk onu. Aklına gelen her düşünceyle gözlerinden yaşlar boşalıyor. Bir babanın, çocuğuyla şefkatle ilgilenmesi, gözyaşlarını tutamamasına neden oluyor. Babasının annesine, annesinin ona davranışlarını hüzünle hatırlıyor.
Ben okur, 218 sayfalık kitabın 149 sayfasına geldim bu kadınların hâlâ ülkelerinde olup bitenlerden haberleri yok. Değil bir eleştiri, bir söz bile çıkmıyor ağızlarından. Yok, ben toplum eleştirisi, gerçeklerin ortaya dökülmesini isterim. Şaka şaka. Bu kadınları öyle sevdim ki, içimden, kalkıp onlara “değmez, kendinizi paralamayın, zamanla unutacaksınız. Acele etmeyin gerçekten sevdiğiniz ‘Cüneyt’ler’ çıkacak karşınıza” demek geldi. Bana nasıl ters ters bakacaklarını, ‘sen ne anlarsın’ der gibi kafa sallayacaklarını biliyorum. Sustum.
“Kızlar” evlerinde buluştular. Elif yuvaya döndü, Sibel telefon beklerken ağlamaktan ve ev işi yapmaktan halsiz düştü, Nergis neşesini bozmadı. Kıyasıya bir tartışma başladı. Birbirini eleştiriyor, öğüt veriyor, pişman oluyorlar. Bilgece, tarihe geçecek lâflar ediyorlar. “…okumuş etmiş kızlarız, akıllıyız, hazırcevabız, güzeliz, nereden buluyoruz böyle itleri ya?...”
Ben okur hemen bastırıyorum : ‘ha şunu bileydin’.
Bu şok açıklamayı kim yaptı, galiba Sibel diye düşünürken, biri, “kızım, aşk bakar mı bilgiye zekâya?” diyor. Doğru söyledi kız. “Haklısın kızım, yüzde yüz haklısın” diye yelkenleri indiriyorum.
En sonunda kızlar ‘yola’ geliyor. “Vallahi adamları hayatımızdan çıkarınca yediğimizin içtiğimizin tadı geldi.”
“Ohh, çok şükür hanfendi. Kafan çalıştı!”
İçlerinden en mızmızı Sibel en kararlıları çıktı. Toparladı telefonları, bundan sonraki yaşam programlarını yazdılar. Üçü de huzurluydu.
Ah, çağımızın buluşu cep telefonu, mesaj sinyalinin sırası mı? Bakalım kızlar ne yapacak?
Bu kitabı kimler okumalı derseniz önce, yaşı, konumu, mesleği ne olursa olsun tüm kadınlar okumalı derim. Genç kızlara yol gösterici, orta yaşlılara iyi kötü deneyimleri hatırlatıcı, orta yaş üzerleri için, gençleri anlamalarını sağlayan hoş bir kitap. Erkekler için de aydınlatıcı, eğitici, kıs kıs gülecekleri, sevgililerini hatırlayacakları bir kitap olacaktır.
Bu arada O erkekleri az kaldı unutuyordum. Onlar da okumalılar ki sevgililerine karşı nasıl acımasız, egoist, değer bilmez olduklarını görsünler.
2012 de “Hanımların Dikkatine” Yunus Nadi Öykü ödülüne lâyık görülmüş. Yerinde bir seçim.
“Yolun başındayım” diyen yazarın 2007’de “Gelin Başı” isimli bir öykü kitabı da çıkmış.
Sokağımdan geçen overlokçunun sesini her duyuşumda Sibel’i, Reyhan’ı, Elif’i, Nergis’i, Ayşe’yi, Mehmet’i, Cihan’ı, Sait’i hatırlayacağım.
|