Zeytinin anayurdu Amerika olabilir mi?
Konumuz zeytinyağı ve zeytin hukuku…
Foça’daki büyük zeytin üreticilerinin hemen hemen tamamının hazır bulunduğu “Zeytin Hukuku’’ konferansındaydım bugün… Konferans, bu yıl ikincisinin yapıldığı “Ege’de Atölye” kapsamında Prof. Virginia Brown Keyder tarafından gerçekleştirildi.
Dünyanın çeşitli yerlerinden bilim insanlarını ve öğrenme meraklılarını buluşturan Ege’de Atölye, “Zeytin diyarında zeytin hukuku konferansı” ile 2012 yılı itibarıyla konu olarak değişen zeytin ve zeytinyağı standartlarına odaklandı.
Prof. Virginia Brown Keyder’in konferansına gelirken kafamda beliren “zeytin hukuku” söylemi tamamen romantizm dolu bir Anadolu duygusallığıydı. Bilindiği üzere antik çağlardan günümüze yararlı ve kutsal saydığımız zeytin ağacının dünyaya yayılma noktası yukarı Mezopotamya yani Anadolu’dur. Zeytin hukukundan söz edilecekse, sandım ki tarihsel geçmiş kurcalanıp, zeytinin coğrafi özelliği çerçevesinde Anadolu’ya ve Akdeniz havzasına ait mitolojik araştırmalar konuşulup, günümüze ışık tutulacak! Antik çağların zeytin hukukuna dair yapılan araştırmalar gün yüzüne çıkacak!
Ne gezer… Konferans bitiminde anladım ki kutsalımız zeytinimiz de çoktan elimizden alınmış! Meğer, Amerika California’da günümüz standardizasyonu için özel bir bölüm açılmış ve bütün zeytinyağı kriterleri yeni baştan değişikliğe uğratılmış. Hem de Amerikanvari duruş ile, bilimselliği öne çıkaran bir nevi moda tarz ile. Prof. Keyder, bu yeni standartların gerekleri ve açılımı konusunda son derece haklı nedenler sundu. En başta tağşiş denilen haksız kazanç ve hileli mal sorununu dile getirdi. Sertifika, standart gibi sıkı kurallara dayalı disiplinler Akdeniz insanını sıkar diye bilindiğinden, kuralları koyan olmayı zeytinin asıl sahiplerine bırakmak uygun görülmüyor zahar!
Amerikalılar ve AB standartları, üretici ve malı kullananı korumaya yönelik oluşturuluyor gibi görünse de hedeflenen bilimselliğin neyi temsil ettiği tartışılabilir! Profösör Keyder bunu çok güzel ifade etti; “eski dünyanın romantizmi yanında yeni dünyanın bilimselliği” diyerek son noktayı koydu gibi geliyor bana. Son nokta derken şunu da ifade etmeliyim; Prof. Keyder, zeytinyağının lüks ve pahalı bir yağ olmasından yana. Herkesin ulaşabileceği ucuz bir yağ olmasını savunmuyor, bu bana çok ilginç geldi!!!
Yeni bir şey daha var; Artık, dünyanın neresine gidilirse gidilsin 1 Temmuzdan itibaren zeytinyağında üç ana noktaya göre tavır belirlenecekmiş.
1- Kimyasal test
2- Duyusal analiz,
3- Tazelik testi.
1 - Temmuz 2012 Zeytinyağı için milad sayılabilir. O tarihe kadar raflara girmiş ürünler dışındaki yeni ürünler bu standartlara uyacakmış bundan böyle…
Amerika’nın zeytini geç keşfetmesi bir şey değiştirmiyor, bilimsel dayanak ile coğrafi işaretlerini belirleyip California Bölgesi zeytinyağları diyerek Akdeniz zeytinlerinin önüne geçmeye hazırlandıkları aşikar. Bilimsel bakışı oturtmanın ötesinde kendi kurallarını da oluşturmuşlar! Bizler de Amerikalı sayın Keyder’i uslu uslu dinledik. Akdenizli kötü yağ çıkaran tağşişli tü kaka üretici olarak kurallarını koyamayan cahil cühela durumuna nasıl sokulurmuşuz öğrendik…
Aynı yerel tohumlarımızda olduğu gibi, yarın birgün Tirilye, Gemlik, Memecik, Domat, Sarı ulak, Tavşan yüreği, Ayvalık gibi coğrafi özelliği güçlü zeytin çeşitlerimizi sertifikaya sokup, fidanlarını yanında bir araba kimyasal ile satmaya kalkarlarsa hiç şaşmamak gerek! Yerel zeytin bahçelerimize dadanan bazı hastalıklar sonucu haydi bizden sağlıklı fidan alın diyebilirler… Bütün bunlar komik bir senaryo gibi görünse de, hiçbir şey olmaz değil.
Bugün Amerika’dan zeytin ve zeytinyağı bilimi öğrenmeye soyununca, asırlık kutsal ağaçlarımızın yüzüne nasıl bakacağımı düşünmeden edemedim. Zeytin üreticisinin işi gerçekten zor, ihracatı unutup bol bulamaç zeytinyağı kullanan bir toplum olmaktan öte yol yok gibi!
|