Mızıkçılık Etmek / Sedat YALÇIN
Sedat YALÇIN

Sedat YALÇIN

Mızıkçılık Etmek



Zenginliği olmayan adamı, adamlığı olmayan zengine yeğ tutarım. Plutarch

İki yüzlüleri sever oldum. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanları görmeye başladım. M Akif


TDK’nun büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre mızıkçılık, çeÅŸitli nedenlerle oyunu bozan, yenilgiyi kabul etmeyen, kolayca darılan kimse, ordubozan, oyunbozan anlamına gelmektedir.

Hepimiz zorunlu olarak çocukluk dönemlerimizi yaÅŸamışızdır. Günümüzde özellikle büyük ÅŸehirlerde çocukların biraraya gelerek oyun oynama gibi bir ÅŸansları yok ne yazık ki. Bilgisayar çağı çocukları tek başına, yalnızlığa mahkum etti. Sokak veya boÅŸ arsalarda oyun oynama artık geçmiÅŸte kaldı. Halbuki dışarıda, açık havada bir grup çocuÄŸun, toplanıp oyun oynaması onların hem bedenen, hem zihnen, hem de psikolojik açıdan geliÅŸmesine çok büyük katkı saÄŸladığı inkâr edilemez. Bu oyunlar oynanırken, çocuklar koÅŸar, zıplar, kan ter içinde kalır, bunun sonucunda fiziksel, beden geliÅŸimi saÄŸlanmış olur. Aynı zamanda, kendi aralarında seçim yapma, paylaÅŸma, liderlik, uyum saÄŸlama, birbirine güvenme veya güvenmeme, oyun kazanma stratejileri / becerileri geliÅŸtirme, arkadaÅŸlık duygusunu yaÅŸama… gibi birçok konuda eÄŸitilmiÅŸ olurlar. Grup oyunları, toplum hayatına uyum saÄŸlamanın bir ön çalışmasıdır adeta. Oyun kuralları, nesilden nesile, yere ve zamana göre az çok deÄŸiÅŸmekle beraber, hemen hemen, bellidir. Oyun sırasında çocukların büyük çoÄŸunluÄŸu bu kurallara uygun davranırlar. Ancak bazı çocuklar bu kuralları kendi lehlerine kullanmak isterler. Tabi ki hemen diÄŸer çocuklar tarafından tepki ile karşılaşırlar. Buna raÄŸmen her oyunda, oyunbozanlık yapan bu çocuklar “mızıkçı” olarak tanımlanırlar. Gerçi, zaman zaman her çocuk arada sırada mızıkçılık yaparsa da, mızıkçılığı alışkanlık haline getiren çocuklar, grup tarafından dışlanırlar. Kimse onu kendi takımına almak istemez. Mızıkçı olan çocuklar o denli mızıkçıdırlar ki, oyun baÅŸlarken saymaca ile ebe seçimi veya takımlar seçiminde mızıklamaya baÅŸlar, tüm oyun sırasında ÅŸu veya bu nedenle oyunu bozmaya çalışır, hemen darılıp küser, oyundan çıkar, iki dakika sonra gene oyuna girmeye çalışır, yenilme durumunda ise,” saymam, saymam, yeni baÅŸtan” diyerek yan çizmeye çalışır. Bu sebeplerden mızıkçı çocuklar, tüm mahalle çocukları tarafından bilinir ve mümkün olduÄŸunca onunla oyun oynamak istemezler. Yazının uzun olacağı endiÅŸesi ile bir çocuk oyununu ve mızıkçılığa ait örnekleri size anlatamamı anlayışla karşılarsınız umarım.

Yetişkinlik dönemlerimizde de mızıkçılık yapmıyor muyuz? Çocukluk dönemlerimizde dışladığımız mızıkçılığı, yetişkinlik dönemlerinde nedense benimseriz. Mızıkçılık çoğunluk tarafından uygulanan bir yaşam tarzı haline gelmiş durumdadır.

YetiÅŸkinlik döneminde mızıkçılık sıfatının yerini; iÅŸ bilen, iÅŸini bilen, hırslı, tutuÄŸunu koparan, asla vazgeçmeyen, yenilgiyi kabul edemeyen, ne yapıp edip iÅŸi kotaran, kural mural tınmayan çok cesur, … gibi sıfatlar alır. Bu tür kiÅŸiler için kural tanımamazlık tek kuraldır. Her ÅŸekilde kazanmak tek amaçtır. Özellikle para söz konusu olunca, her türlü yalan, riyâkarlık, yalakalık, yaÄŸcılık, evet efendimcilik, utanmazlık onlar için gayet doÄŸaldır. Asla utanmazlar. Önemli olan kazanmaktır. Nasıl kazanırsan kazan, ama kazan tek seçenekleridir. İş hayatında bu kiÅŸiler (söylediÄŸi sözün arkasında durmayan, üzerine imzasını attığı senet, çek gibi kıymetli kağıtları dahi umursamayan ) sayılamayacak kadar fazladır. Üzüm üzüme baka baka kararır derler. Herkes birbirine baka baka kararmış durumdadır. Çünkü eÄŸer mızıkçılık etmezse, dışlanacak, piyasadan silinecek, yok olacak korkusu hakimdir. Tek enayi ben miyim; ben de bu oyunun bir oyuncusuyum diyerek, aynı davranışları sergileme yolu tercih edilir.

Toplu halde yaÅŸamak ancak dürüst, yasalara uygun, birbirine saygı duyarak devam ettirilebilinir. Kurallara uymak sanki ayıp bir ÅŸeymiÅŸ anlayışı gittikçe yaygınlaÅŸmaktadır ne yazık ki. Yasalar, yönetmelikler, kurallar kağıt üzerinde kalmakta, uygulama alanı bulamamaktadır. Çok basit bir örnek vermek isterim. Ülkemizde bisiklete binenlerin kıyafetlerine bir bakalım. Başında koruyucu kaskı... vs. varsa eÄŸer, biliriz ki o kiÅŸi yabancıdır. Foça’da yaÅŸayanlar için çarpıcı bir örnektir sanırım.

Toplu yaÅŸam bir kültürdür. Saygı toplu yaÅŸamın olmazsa olmazlarındandır. KiÅŸiler önce kendine, sonra çevresindekilere, sonra doÄŸaya saygı duyumsayamıyorsa, siz istediÄŸiniz kadar yasa çıkarın asla uygulayamazsınız. Kültür asla satın alınamaz. Ekonomik olarak büyüyebilirsiniz, paranız olabilir ama asla kültürlü olamazsınız. Asla geliÅŸemezsiniz. İçimizde belli etmezsek bile, her zaman bir eziklik, burukluk duyumsarız. Kendinden baÅŸka kimseyi kââle/ dikkate almayan, sadece kendi kazansın diye mızıkçılık yapan çocuklardan ne farkımız var. Aslında hayatta bir çeÅŸit oyunlar silsilesinden ibaret deÄŸil midir? Hayat oyununda dürüst, karşısındakine saygılı, yasa ve kurallarla uyum içinde, maddiyatın her ÅŸey olmadığının bilincinde, mızıkçılık yapmayacak kadar düşünceli olan, çeÅŸitli nedenlerle oyunu bozan, yenilgiyi kabul etmeyen, kolayca darılan kimse, ordubozan, oyunbozan insanlardan olmamamız dileklerimle. Mevki, mâkâm, para, pul sahibi olunabilir ama “adam” olunamayacağına dair, kıssadan hisse alınacak güzel hikayelerimiz hepimizce bilinmektedir. Yukarıdaki veciz cümlede de söylendiÄŸi gibi, kısaca “adam” gibi yaÅŸantı ümidiyle.


Sedat YALÇIN

syalcin50@yahoo.com



19 Temmuz 2012 PerÅŸembe / 2640 okunma



"Sedat YALÇIN" bütün yazıları için tıklayın...