ISSN 1308-8483
Büyük şehirden kaçtılar – Taşköy’ü yarattılar / Seyfi GÜL
Seyfi GÜL    
  Yayın Tarihi: 28.9.2012    


Büyük şehirden kaçtılar – Taşköy’ü yarattılar


Aslında pek çok kişinin imreneceği bir hayatları vardı. Bilgi Üniversitesi’nde öğretim üyesiydiler. Dünyanın değişik yerlerinden gelmiş öğrencilere İngilizce eğitimi veriyorlardı. 10 yılı aşkın bir süre yüzlerce gence iş ve hayat yolunda çok şeyler kazandırmışlardı.

Hakan Barçın(47) ve eşi Selda Barçın(43) kendi çocuklarının sağlıklı ve huzurlu büyüyecekleri bir diyar düşlediler.

1999 yılında ani bir kararla her şeyi bırakıp Ege’de bir yerlere kaçma isteği duydular. Kaçtılar. Doğasıyla, deniziyle, havasıyla, insanıyla “tam aradığımız yer” dedikleri Foça’ya geldiler. Yerleştiler.

Sonra burada ne yapabilirizi düşünmeye koyuldular. Foça deyince akla zeytin ve üzüm geliyordu. Burada bir şey yapacaklarsa bu ikisi üzerine olmalıydı.

Her ne kadar zor durumda olmasalar da bu işleri düşündükleri ölçekte yapacakları maddi rahatlığa sahip değillerdi. Üniversite yıllarında geleceğe yönelik hayalleri birlikte kurdukları arkadaşları Halil Yalta ve Bilgi Aydınbelge’yle birlikte düşündüklerini gerçeğe dönüştürme yoluna çıktılar.

Akademik kariyerin verdiği her şeyi ince eleyip sık dokuma alışkanlığıyla işe sarıldılar. Bu işin kalitesini olduğu kadar, maliyetini de yükseltiyordu. Dümende hep Hakan Barçın vardı.

Madem ki organik ürünlere dayalı bir yaşama inanıyorlardı, üretecekleri ve insanlara sunacakları da böyle olmalıydı. Öyle bir sistem kurmalıydılar ki doğanın kendilerine bahşettiklerinden hiçbir şey israf edilmemeliydi.

Şirketlerinin adını bile Organik Limited Şirketi koymuşlardı.



Bölgenin unutulmaya yüz tutmuş öz ürünlerini yeniden yetiştirme idealiyle 2001 yılında önce organik üretim yaptıkları şaraplık üzüm bağlarını hayata geçirdiler. Bu bağlardan yetişen üzümleri kendi yöntemleri ama Melen Şarapçılık’ın tesislerinde ürettikleri Foça ve Phokaia markalarıyla şarap piyasasına sundular. Üretimi sadece kendi bağlarının üzümlerinden yaptıkları için kısıtlı olarak arz edilen şaraplar pazarlama faaliyetlerine gerek kalmadan kendi reklamlarını yaptı ve kısa sürede tükendi. Talebe rağmen aynı anlayış ve kaliteden vazgeçmeden sonraki yıllar üretime devam ettiler.

İki yıl sonra 2003’te bölgenin diğer büyük değeri zeytin’e el attılar. Kendi ağaçlarının yanı sıra kiraladıkları ve sahipleriyle birlikte üretim yaptıkları alanlardan elde ettikleri zeytini doğal değerlerine en az zararı verecek yöntemlerle sıktırdılar, asit değerleri marka değerlerinin üzerlerinde olanları elden çıkardılar, kendi limitleri dahilinde olanları Phokaia markasıyla şişelediler. Sonuç ve beğeni yine mükemmeldi.

Evet üzüm, zeytin, şarap ve zeytinyağı elde edilmişti. Ama onları başka mekanlarda işlemek, alıcıya sunmak, hayalleri eksik bırakıyordu.

İzmir Kalkınma Ajansı(İZKA)’na projelerini sundular. Büyükşehirden buralara gelişlerinin asıl amacı olan çocukların; trafikten uzakta, sağlıklı ve yeşil bir çevrede koşacakları, oradaki hayvanları sevecekleri, zeytin ağaçlarında çiçekten meyveye, yeşilden siyaha dönüşüm mucizesini gün be gün canlı izleyecekleri bir mekan tasarladılar. İtalya’nın bağcılık, şarapçılık çiftliklerindeki yapıları andıran bir mimariyle, şaraphanesi, yağhanesi, restoranı, kahvaltı bahçesi ve muhtarlık levhası astıkları yönetim binalarından oluşan bir köy yarattılar. Adını Taşköy koydular. İZKA bu projeye yüzde elli hibe desteğiyle onay verdi. İzmir’in Foça İlçesine bağlı Ilıpınar Köyü 2011 yılında işte bu Taşköy’ün açılışına sahne oldu.

Taşköy’ün bahçesinde koşan, zıplayan, tavus kuşlarını, güvercinleri, Gine domuzlarını(Sincap türü bir hayvan), tavşanları, tavukları, horozları, keklikleri sevip okşayan çocuklar vardı artık.



Artık üzüm Taşköy’de tamamen Hakan Barçın ve arkadaşlarının kontrolü altında sıkılıyor. Yüzyıllar öncesindeki gibi doğal ortamında sıkılan üzümler projeyle kurulan dev krom tanklarda dinlendirilip, Aroması için İtalya’dan getirilmiş değişik tiplerdeki özel meşe fıçılarda depolanıyor. Zemin altında oluşturulmuş ısı kontrollü mahzende yıllandırılmaya bırakılıyor.

Zeytinyağı ise daha önce insan ve hayvan gücüyle çevrilen ve şimdi kendi dizaynları olan; altta bir, bunun üzerinde paralel dönen iki orijinal değirmen taşından oluşan sistemle, kendi deyimleriyle iki fazlı ve Taş baskı yöntemleriyle “susuz” ve “soğuk” sıkımla elde ediliyor. Edremit, Foça, Domat ve Memecik zeytinlerinin yanı sıra, kimsenin yüzüne bakmadığı Delice’ler ehil ellerde yemelik zeytin ve içilecek nefasette zeytinyağlarına dönüşüyor.

Konvansiyonel tarıma alternatif, insana ve çevreye dost organik üretim sistemleriyle elde edilen tüm ürünler artık Taşköy markasıyla sağlıklı yaşam platformunda yerini alıyor. Tek markaya geçiş sürecinde daha önceki markalarda bir süre daha ama bu kez Taşköy Foça ve Taşköy Phokaia olarak devem edecek.

Taşköy’ün sadece üretmek ve satmak işlevi yok. Çevre il ve ilçelerden okulların öğrencilerine tesislerin yanı sıra insan ideallerini gerçekleştirmenin görünür hale gelmiş hayat dersi olarak anlatılması, aldığım şarap ve zeytinyağı nasıl ve nerede yapılmış diye soranların gezdirildiği bir mekan, zeytin, zeytinyağı, şarap ve zeytinden yapılmış ağaç ürünlerinin satış yeri, tamamı burada üretilmiş veya çevreden temin edilmiş ürünlerle kahvaltı yapılan bir bahçe, akşam olduğunda saç kavurması, ızgara etleri, bıldırcınıyla muhteşem bir restoran, sade bir hayvanat bahçesi, çocukların rahatça koşup oynayacakları oyun parkı fonksiyonları da var.



Geniş bahçenin bir köşesinde zeytin ahşap atölyesi oluşturulmuş. Burada dekoratif ağaç işleriyle ünlü Bartın’ın Karadeniz kıyısında kuzeyin Bodrum’u diye anılan Amasra ilçesinden getirilmiş Mehmet Altay usta zeytin dallarından harikalar yaratıyor. Budanmış ağaçların yakılıp yok olmasını önlemek için Mehmet Usta; marifetli elleriyle tornasında işlediği uzun süre dinlendirilip kurumuş zeytin dallarından ekmek tahtaları, bardaklar, leylekler, fok heykelleri, kalemler, küçük fıçıcıklar, çatal bıçaklar, bastonlar, kağnılar ve daha birçok şey üretiyor. Zeytin ağacından başka hiçbir şeyin kullanılmadığı dekoratif eşyanın boyası için de sadece zeytinyağı kullanılıyor.

Akşam restoranda ızgara etler porselenler yerine, zeytin ağacından Mehmet ustanın yaptığı bu düz tahtalar üzerinde servis ediliyor. Ete de zeytinin kokusu sinsin isteniyor.



Tüm bu güzelliklerin ortasında Taşköy’ün bir numaralı mimarı Hakan Barçın yorgun ama mutlu olduklarını söylüyor. Barçın maddi, manevi zor zamanlar geçirdiklerini, ama azimle engelleri yıktıklarını anlatıyor.

Hakan Barçın; “Biz kendi ideallerimizi gerçekleştirmenin yanı sıra, bağcılık çalışmalarımızın Foça’yı eskiden olduğu gibi bir şarap merkezi haline getireceğini düşünüyoruz. Zeytin ağacıysa doğanın hediyesidir bize. Kullanılmayan kısmı yoktur. Meyvesi, yağından sonra, yağından geri kalanını yakıt, yaprağını ilaç, odununu muhteşem objeler üretmekte kullanırız. Üzüm ve Zeytin’i Foça’nın en kıymetlileri olarak yeniden ortaya çıkardık. Foça’daki Zeytinhome mağazamız, Ilıpınar Taşköy’deki satış yerimiz, internet üzerinden satışlarımız ve kısıtlı üretime rağmen ihracat faaliyetlerimiz üretim miktarımızdaki artışa paralel memnuniyet verici bir grafikle yükselmeye devam ediyor. Başlangıçta bize deli gözüyle bakanlar, üniversitedeki görevlerimizi terk edip buraya gelmemizi şaşkınlıkla karşılayanlar artık biz ne yapabiliriz diye soruyorlar. Temiz ürün ve temiz ticaret ilkesiyle bu yola baş koyduk. Taşköy’de mutluyuz.” diyor.




Seyfi GÜL



3765










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)