
Cevat YILDIRIM
AİGAİ’DEN SELÂM
Eylülün sonu, günlerden Cumartesi. Yolumuz Yund Dağı’na düştü.
AliaÄŸa ÇiftliÄŸi’nden bir mali danışman, henüz dönmüştü pazardan. Onun düldüle atlayıp, Zeytinli Parktan yola çıktık. Rehberimiz götürecekti bizi daha önce geçtiÄŸi yollardan. Haberler verdi seyahat süresince yanındaki yolculara, Åžabadan’dan, Kayaalanı’ndan, Myrina’dan, TemaÅŸalık’tan….(*)
Çaltılıdere Köyü civarında elde edilen kırma taşlardan döşenmiş asfalt yoldan, direksiyon sallayıp kısa zamanda ulaştırdı bizi Yenişakran beldesine.
AÅŸağışakran levhasına kavuÅŸmadan Hasbi Efendi Sokağı içinden doÄŸuya saptık. Geçtik yörede “Dallas” adı verilen acayip görüntülü vadideki yoldan. Az sonra yeni AliaÄŸa Cezaevi’ni gördüğümüzde ürktük, korku verici binalardan Åžu anda yol pek saÄŸlıklı düzenlenmemiÅŸ olduÄŸundan bir hayli de toz yuttuk.
Definecilerin buraları avuçlarının içi gibi bildiklerinden eminim. Bizim ise çevreyi tanıma merakından dağ yollarına düştüğümüzü duysalar küçük dillerini yutarlardı belki şaşkınlıktan.

Aigai kazı çalışmaları,
Göleti geçip dönemeci de aÅŸtıktan sonra, sol altta betondan dar bir köprü çıktı karşımıza. Kılavuzumuz direksiyonu sallarken dedi ki; “ -iÅŸte Demirel Köprüsü... “
Tepeciklere tırmanırken bodur çalılıklar, ahlâtlar, melengiçler geride kalırken dev sütunlar göründü doÄŸal kayalardan. Bizim Gıdacı, hemen asıldı kameraya. Danışman açıkladı. İşte eski Kapukaya Köyünün kapısı. Pergamon’a giden kervanların yolu geçerdi buradan.
Kapıkaya Köyü’ne varınca eski evlerin duvarlarını gördük ki kara taÅŸtan. Bizi köyde doÄŸallıkla ve taze çayla karşıladı üç beÅŸ adam. Vural Hoca masamızda bulunanları içtenlikle fotoÄŸrafladı. Kızıyla birlikte bahçıvan baba da mutluydu verdikleri, o güzel pozdan.
YiÄŸit Vural, yollarda ilginç görünümlere takılınca, hemen makinesine bunları dolduruvermez mi? . Karaahmetli ile Köseler Köyü arasını çabuk geçtik. Köseler’e girmeden ben de kamerayı açtım, minareyle birlikte köy görünümünü zapt ettim uzaktan. Güneye döndük. Az gitmiÅŸtik ki, köyün bu yönünde okul biçimli binalar göründü. Bizim rehber burası kazı evi, Ersin Hoca’nın yeri dedi. Sayın DoÄŸer’i sorarken, kuÄŸu renkli bir araba bize doÄŸru gelmekteydi yönü Manisa’dan. Hoca ile hoÅŸ beÅŸten sonra oturduk avludaki masa etrafındaki banklara. Üç seyyahı hoÅŸlukla karşıladı Aigai’nin arkeologu. Dershaneyi, çalışma odasını ve depoyu gezdik. Depo ile yemek odası arasında asılmış kampana, keçi çanından olması sizi hayrete düşürmesin zira kızların giysilerinde keçi simgesi var. Çünkü buranın bir adı da “Keçiler Yurdu”dur. Parşömenin hammaddesini Attaloslular, nereden temin ederlerdi bilir misiniz? “ -İşte buradan.”
Okulun mobilyası çamdan. Çevredeki taÅŸlar volkandan, söz açtı hoca bize tam bir saat eski Bergama’dan ve MeÅŸeler halkından, hem de Titnaios’dan. (Güzelhisar çayı )

Agorada iki yaÄŸlı müşteri ve kurnaz esnaf – Duvar örgüsüne dikkat,
Bir süre sonra restoratör kız bize rehber oldu, adı Beyhan. Selim’le birlikte keklik gibi sektiler kayalıklardan ve de taÅŸ döşenmiÅŸ yoldan. Kaleye tırmandılar. Eh, bize nal toplamak kaldı arkalarından. Ahh! Etsek de yürüdük çaresiz Aigai kalesinin tepesine kadar. Ervin, isimli genç arkeolog bizi geçirdi “Tiberius Kapısı’ndan”. MeÅŸelerin altında, solda, yakın zamanda parlatılmış masada nevalemizi serdik, ne çıktıysa Selim’in torbasından. Atıştırdık çabuk çabuk lokmaları. Karşımızdaki sarnıçtan çekilen çamurdan arıyordu öğrenciler bronz talantonları.(**) Biz onları görüntüledikten sonra hareketlendik daha yukarı. Ersin Hoca burada ilk çağın Aioloslarının emeÄŸini andırır bir gayretle yeni bir Aigai kenti kurmuÅŸ adeta andezit taşından.
Ervin Kazı BaÅŸkanı’nın güvendiÄŸi genç arkeolog, önümüze düştü. Yürüdük peÅŸinden. BaÅŸladı anlatmaya önce” bouleterion”dan (kent meclisi). İndik derhal güney doÄŸudaki merdiven basamaklarından. Önümüzde muhteÅŸem bir taÅŸ duvar yapılmış, aralarda hiç baÄŸlantı malzemesi kullanılmadan. Açtık objektifleri, aldık görüntüleri. Hep saÄŸlam kalmış agoradan. Saydık oniki dükkân yan yana dizilmiÅŸ tamamen kesme taÅŸtan.

Bulevterion (Kent meclisi),
Sütun tamburları önünden, çalılardan, deliceler önünden yürüyerek geldik hamam önüne. Bizim Yusuf Ali dayı olsaydı “-Hani bunun suyu nerede?” derken haberi olmazdı eÅŸeklerle ta dereden tulumla taşınan sudan. Selim yine de hamamın içine daldı neden bilmem.
Jimnazyum, stadyum yıkıntılarını geride bırakıp geldik tiyatro binasından kayan koltuk parçalarının önüne. Şimdi bir kertenkele akıp giderken taşların arasından, kim bilir iki bin iki yüz yıl önce kimler oturdu buralarda kent azasından. Taş merdivenleri tırmanıp daha yukarılara ulaştık. Serinledik şimdi hafif esen poyrazdan.
Ersin Hoca ve kazı ekibi son düzlükte tekrar sundular bize taze demlenmiÅŸ keçi kanı benzeri çaydan. KonuÅŸuldu, kazılardan, keçilerin kılından, denizin dalgasından. AÅŸağıdaki düzlükte son görüntüler alındı kamera kutusuna gezginler ve Angelina Jolie’ye benzetilen Restoratör Kızdan.
Tarihi, mitolojiyi, eski eserleri yakın çevreyi, yörük yaÅŸantısını merak edenlere çok merhabalar var Ersin Hoca’dan. Selam AliaÄŸa’ya, selam Foça’ya ta Gündağı’ndan, O, kutlu insandan.
(BaÅŸka bir gün de söz ederiz Örselli’nin halısından )

Batı vadisi ve Köseler Köyüne geliş yolu, -"Aman evlâdım sakın atlama, şimdi seni kurtaracağım,"
Not: .1. Bu Aiolis antik kentine her mevsim gidilebilir. Merak edenlere duyurulur.
2. (*) İsmi geçen yerler Aliağa çevresindeki yöre adlarıdır.
(**) Antik çağda Greklerin kullandığı para,
Cevat YILDIRIM
"Cevat YILDIRIM" bütün yazıları için tıklayın...
Eylülün sonu, günlerden Cumartesi. Yolumuz Yund Dağı’na düştü.
AliaÄŸa ÇiftliÄŸi’nden bir mali danışman, henüz dönmüştü pazardan. Onun düldüle atlayıp, Zeytinli Parktan yola çıktık. Rehberimiz götürecekti bizi daha önce geçtiÄŸi yollardan. Haberler verdi seyahat süresince yanındaki yolculara, Åžabadan’dan, Kayaalanı’ndan, Myrina’dan, TemaÅŸalık’tan….(*)
Çaltılıdere Köyü civarında elde edilen kırma taşlardan döşenmiş asfalt yoldan, direksiyon sallayıp kısa zamanda ulaştırdı bizi Yenişakran beldesine.
AÅŸağışakran levhasına kavuÅŸmadan Hasbi Efendi Sokağı içinden doÄŸuya saptık. Geçtik yörede “Dallas” adı verilen acayip görüntülü vadideki yoldan. Az sonra yeni AliaÄŸa Cezaevi’ni gördüğümüzde ürktük, korku verici binalardan Åžu anda yol pek saÄŸlıklı düzenlenmemiÅŸ olduÄŸundan bir hayli de toz yuttuk.
Definecilerin buraları avuçlarının içi gibi bildiklerinden eminim. Bizim ise çevreyi tanıma merakından dağ yollarına düştüğümüzü duysalar küçük dillerini yutarlardı belki şaşkınlıktan.

Aigai kazı çalışmaları,
Göleti geçip dönemeci de aÅŸtıktan sonra, sol altta betondan dar bir köprü çıktı karşımıza. Kılavuzumuz direksiyonu sallarken dedi ki; “ -iÅŸte Demirel Köprüsü... “
Tepeciklere tırmanırken bodur çalılıklar, ahlâtlar, melengiçler geride kalırken dev sütunlar göründü doÄŸal kayalardan. Bizim Gıdacı, hemen asıldı kameraya. Danışman açıkladı. İşte eski Kapukaya Köyünün kapısı. Pergamon’a giden kervanların yolu geçerdi buradan.
Kapıkaya Köyü’ne varınca eski evlerin duvarlarını gördük ki kara taÅŸtan. Bizi köyde doÄŸallıkla ve taze çayla karşıladı üç beÅŸ adam. Vural Hoca masamızda bulunanları içtenlikle fotoÄŸrafladı. Kızıyla birlikte bahçıvan baba da mutluydu verdikleri, o güzel pozdan.
YiÄŸit Vural, yollarda ilginç görünümlere takılınca, hemen makinesine bunları dolduruvermez mi? . Karaahmetli ile Köseler Köyü arasını çabuk geçtik. Köseler’e girmeden ben de kamerayı açtım, minareyle birlikte köy görünümünü zapt ettim uzaktan. Güneye döndük. Az gitmiÅŸtik ki, köyün bu yönünde okul biçimli binalar göründü. Bizim rehber burası kazı evi, Ersin Hoca’nın yeri dedi. Sayın DoÄŸer’i sorarken, kuÄŸu renkli bir araba bize doÄŸru gelmekteydi yönü Manisa’dan. Hoca ile hoÅŸ beÅŸten sonra oturduk avludaki masa etrafındaki banklara. Üç seyyahı hoÅŸlukla karşıladı Aigai’nin arkeologu. Dershaneyi, çalışma odasını ve depoyu gezdik. Depo ile yemek odası arasında asılmış kampana, keçi çanından olması sizi hayrete düşürmesin zira kızların giysilerinde keçi simgesi var. Çünkü buranın bir adı da “Keçiler Yurdu”dur. Parşömenin hammaddesini Attaloslular, nereden temin ederlerdi bilir misiniz? “ -İşte buradan.”
Okulun mobilyası çamdan. Çevredeki taÅŸlar volkandan, söz açtı hoca bize tam bir saat eski Bergama’dan ve MeÅŸeler halkından, hem de Titnaios’dan. (Güzelhisar çayı )

Agorada iki yaÄŸlı müşteri ve kurnaz esnaf – Duvar örgüsüne dikkat,
Bir süre sonra restoratör kız bize rehber oldu, adı Beyhan. Selim’le birlikte keklik gibi sektiler kayalıklardan ve de taÅŸ döşenmiÅŸ yoldan. Kaleye tırmandılar. Eh, bize nal toplamak kaldı arkalarından. Ahh! Etsek de yürüdük çaresiz Aigai kalesinin tepesine kadar. Ervin, isimli genç arkeolog bizi geçirdi “Tiberius Kapısı’ndan”. MeÅŸelerin altında, solda, yakın zamanda parlatılmış masada nevalemizi serdik, ne çıktıysa Selim’in torbasından. Atıştırdık çabuk çabuk lokmaları. Karşımızdaki sarnıçtan çekilen çamurdan arıyordu öğrenciler bronz talantonları.(**) Biz onları görüntüledikten sonra hareketlendik daha yukarı. Ersin Hoca burada ilk çağın Aioloslarının emeÄŸini andırır bir gayretle yeni bir Aigai kenti kurmuÅŸ adeta andezit taşından.
Ervin Kazı BaÅŸkanı’nın güvendiÄŸi genç arkeolog, önümüze düştü. Yürüdük peÅŸinden. BaÅŸladı anlatmaya önce” bouleterion”dan (kent meclisi). İndik derhal güney doÄŸudaki merdiven basamaklarından. Önümüzde muhteÅŸem bir taÅŸ duvar yapılmış, aralarda hiç baÄŸlantı malzemesi kullanılmadan. Açtık objektifleri, aldık görüntüleri. Hep saÄŸlam kalmış agoradan. Saydık oniki dükkân yan yana dizilmiÅŸ tamamen kesme taÅŸtan.

Bulevterion (Kent meclisi),
Sütun tamburları önünden, çalılardan, deliceler önünden yürüyerek geldik hamam önüne. Bizim Yusuf Ali dayı olsaydı “-Hani bunun suyu nerede?” derken haberi olmazdı eÅŸeklerle ta dereden tulumla taşınan sudan. Selim yine de hamamın içine daldı neden bilmem.
Jimnazyum, stadyum yıkıntılarını geride bırakıp geldik tiyatro binasından kayan koltuk parçalarının önüne. Şimdi bir kertenkele akıp giderken taşların arasından, kim bilir iki bin iki yüz yıl önce kimler oturdu buralarda kent azasından. Taş merdivenleri tırmanıp daha yukarılara ulaştık. Serinledik şimdi hafif esen poyrazdan.
Ersin Hoca ve kazı ekibi son düzlükte tekrar sundular bize taze demlenmiÅŸ keçi kanı benzeri çaydan. KonuÅŸuldu, kazılardan, keçilerin kılından, denizin dalgasından. AÅŸağıdaki düzlükte son görüntüler alındı kamera kutusuna gezginler ve Angelina Jolie’ye benzetilen Restoratör Kızdan.
Tarihi, mitolojiyi, eski eserleri yakın çevreyi, yörük yaÅŸantısını merak edenlere çok merhabalar var Ersin Hoca’dan. Selam AliaÄŸa’ya, selam Foça’ya ta Gündağı’ndan, O, kutlu insandan.
(BaÅŸka bir gün de söz ederiz Örselli’nin halısından )

Batı vadisi ve Köseler Köyüne geliş yolu, -"Aman evlâdım sakın atlama, şimdi seni kurtaracağım,"
Not: .1. Bu Aiolis antik kentine her mevsim gidilebilir. Merak edenlere duyurulur.
2. (*) İsmi geçen yerler Aliağa çevresindeki yöre adlarıdır.
(**) Antik çağda Greklerin kullandığı para,
Cevat YILDIRIM
"Cevat YILDIRIM" bütün yazıları için tıklayın...