ISSN 1308-8483
KIZ ÇOCUKLAR GÜNÜ? / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 9.11.2012    


KIZ ÇOCUKLAR GÜNÜ?

11 Ekim, dünyada ilk kez Kız Çocuklar Günü olarak kutlandı(!) Bunu duyunca “bir de bu eksikti” diye düşündüm. Artık kız çocuklarımızı dahi koruyamadığımızın kanıtı bu. Konu “çocuk gelinlerdi.”

18 yaşının altındaki her birey çocuk olarak tanımlandığı halde dünyada 11-18 yaşları arasındaki 39 milyon kız çocuğu evlendiriliyor. Çocuk, çocuk sahibi oluyor. Okuyup yazamıyor, bir meslek öğrenemiyor. Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre 2011 yılında 11-16 yaş arası kız çocuk evlilikleri %28 artmış.
Ülkemizde, ‘kadının durumuna’ kafa yoranların uğraşacağı kitlenin yaşı gittikçe küçülüyor, çocuk yaşına ulaşıyor.

Sırayla gidelim ve soralım: genç kızlar ne yapabiliyorlar? Hele eğitim bu duruma getirilince koca beklemekten(!) başka bir şansları yok (dünyada, kızların eğitime katılmalarında 108ci sıradayız) Günlerini, onlarla yakından uzaktan ilgisi olmayan dizi kadınlarını izlemekle, reklamlarda gördükleri “beyazlığı” elde etmek için uğraşmakla geçirecekler. Hep ‘mutlu ve keyifli’ olduklarını vurgulayanlara şaşkın bakacaklar. Evde bir boğaz fazlası olduğu için bir an önce başka bir kapıya gitmesi gerektiğinin tedirginliğiyle yaşayacaklar. Birlikte yaşayacağı erkeği de seçemeyeceğini bilmektedir. Hatta ikinci, üçüncü eş olarak da satılmaya razı olacaktır. Değil özgürlük karar hakkı bile yok…

Aslında erkeğin de bu hakkı yoktur. Yüksek sesle söylenmesi gereken bir gerçek: genç erkeklerin de halinin ‘berbat’ olduğu.

Çöken ekonomi çalışan kadını eve döndürüyor. İsteğiyle dönmüyor ama artık kadına iş hayatında yer yok. (Ekonomiye katılma oranımız dünyada 129. sırada) Almanlar Nazi döneminde kadınların durumunu 3K (Küche, Kirche, Kinder) Mutfak, Kilise, Çocuk diye tanımlar. Hitler’i, kadınların çokça desteklemesini 3K’nın olumlu(!) sonuçlarına bağlarlar.

Ülkemizde kadınlar her şeye rağmen cesur, gözü pek, dirençli. Kocasının zulmüne artık dayanamayıp (yıllar sonra bile) çoluğunu çocuğunu alıp iki ayağı üstünde durmaya uğraşırken, beyni durmuş, kinci, acımasız bir vahşi adam (koca, baba, kardeş filan) tarafından öldürülüyor. Silaha, bu kadar kolay sahip olmanın önüne neden geçilmiyor? Tam tersine silah satılsın da…

Haa, şimdi bir “panik butonu” çıkardılar. Merak ediyorum, tecavüz için sıraya girip bekleyen vahşi erkeklerin önünde, kadın, butona nasıl basacak? Panikli kadınlar dikkat, buton asansör ve bodrumda çalışmıyor. Bodruma inmeyin, asansöre binmeyin!

Sırada, yoksullukla boğuşan kadınlar var. Pazarda yerlerden meyve, sebze toplayan bir iki kadın görünce “ah vah ediyorlar”. Sayıları öyle bir iki değil, onlarca, yüzlerce… Bunlar, kendilerini kurtarmak için kuma gidiyorlar. “Analar ağlamasın” sloganı da batıyor bana. Sanki emir veriliyor, üstünden sorumluluğu atıyor. “Analarımızı ağlatmayalım” demek zor mu?

Başta erkeklerin durumunun da perişan olduğunu vurgulamıştım. 20-21 yaşlarında ölüme gönderilen, sınavlarla boğuşan, işsizlikten ana-baba eline bakan, okulda seçmeli dersi bile seçme hakkı olmayan, aşkı, sevgiyi tatmadan, yaşamın böyle olduğunu sanarak, ‘sürünüyorlar’. Onlar için de kafa yormak gerekiyor.

Ülkede, kadınların bir kısmı, şimdilik “paçayı kurtarmış” vaziyette. Ötekiler ilgilendirmiyor onları. Ancak sıra her an onlara da gelebilir, geliyor. Birkaç STK var da kadınların sorunlarını duyabiliyoruz derken son zamanlarda pek de seslerinin çıkmadığını fark ettim.

Yönetenlerin kadınlar konusundaki düşünceleri apaçık…

“Kadın erkek eşit değildir” buyruldu. (135 ülke arasında 124.cü sıradayız) Böylece kadınlar yem olarak yırtıcıların önüne atıldı. Özgürlük onlar için sadece kapanma. Oysa ağzını, kulağını, gözünü de kapatıyor. Duyuyor, görüyor ancak ağzını açamıyor. Nasıl bir özgürlük bu?

Gelelim, şu ağzı laf yapan kadın - erkek, akademisyen, gazeteci ve gibilerine. Kadının kendi seçimi olduğunu savunarak, kapanmayı özgürlük diye yutturdular. 6-7 yaşlarındaki kız çocuğu da “özgür” olmak için kapanıyor artık değil mi? Bu ağzı laf yapanlar aslında kadınların evlerine tıkılmalarını adeta desteklediler, eşitsizliğin yolunun açılmasına ön ayak oldular.

Şimdi, referandumda evet’çilerden olan ünlü yazarımız Adalet Ağaoğlu gibi çıkıyorlar “bizi kandırdılar” diye mızırdanıyorlar. O zaman verilen sözlere o kadar inanmışlar ki, bunlar gerçekleşmeyince hayal kırıklığı yaşıyorlar. Aslında bir söz de verilmemişti… Ünlü ve yaşlı yazar gibi birçoğu “içi boş lâflara” odaklanıp öteki eylemleri görmediler, sözleri duymadılar. Her türlü özgürlüğün tırpanlandığını anlayamadılar körü körüne inandılar.

Yaşlı yazarın sözlerine kızmalı mı gülüp geçmeli mi? Hani “sanatçılar hayal dünyasında yaşar” diye bir söz vardır ya, yoksa ünlü yazarımız o ruh ortamında mıydı ekranlarda Yetmez ama EVET’i savunurken? Ama roman yazmıyordu ki. Ülkenin geleceği için karar veriyordu. Onlar, kendilerine inananları kandırmış oldular böylece…

Dara gelince ‘kadınlarımız’ diyen ama onları ‘arada sırada kullanmak’ üzere bir kenara atanlar, istedikleri gibi at koşturuyorlar, bir çekinceleri yok artık. Genç kızlar zorla evlendiriliyor, öğrenim ve sağlıklı yaşam hakkı elinden alınıyor. Kadınlar Hayır dediklerinde öldürülüyor.

Ancak kadınlar adına/üzerine konuşanlar yıllardır değişmeyen, gittikçe artan bu tehlikeyi görmüyorlar. Hâlâ çıkıp, ciddi ciddi, kendilerinden emin “Türkiye İran olmaz” diyorlar. Kanlı İran devrimi ABD’ye pahalıya mal oldu. Bu kez başka taktik deniyorlar. Başlarına bela olmamamız için, kadınları öne sürerek, ılımlı, uyumlu yolu uyguluyorlar. ABD’de çözüm bitmez! Evet, sessizce gerçekleşiyor.

Ben de, şimdi, ağzı laf yapanlara, ağzımı doldura doldura “kadınları, gençleri, çocukları, ne bileyim tüm ülkeyi, bir de sizler yaktınız” diyorum.

Ve siz, küçük kızlar, sizler de bizim 8 Mart’ımız gibi bir güne sahip oldunuz. Tepe tepe kullanın! Her sene 11 Ekim’de, bir avuç genç kız, kan ter içinde sorunlarınıza dikkat çekmek için çırpınacaksınız. Bir bakacaksınız ki bir arpa boyu ilerlememişsiniz. (İnşallah yanılırım) O zaman annenize sormalısınız: “kadınlar için ne yaptın, anne?


Zuhal ÖZÜGÜL



2201










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)