Zuhal ÖZÜGÜL
KIZ ÇOCUKLAR GÜNÜ?
11 Ekim, dünyada ilk kez Kız Çocuklar Günü olarak kutlandı(!) Bunu duyunca “bir de bu eksikti” diye düşündüm. Artık kız çocuklarımızı dahi koruyamadığımızın kanıtı bu. Konu “çocuk gelinlerdi.”
18 yaşının altındaki her birey çocuk olarak tanımlandığı halde dünyada 11-18 yaÅŸları arasındaki 39 milyon kız çocuÄŸu evlendiriliyor. Çocuk, çocuk sahibi oluyor. Okuyup yazamıyor, bir meslek öğrenemiyor. Türkiye’de yapılan bir araÅŸtırmaya göre 2011 yılında 11-16 yaÅŸ arası kız çocuk evlilikleri %28 artmış.
Ülkemizde, ‘kadının durumuna’ kafa yoranların uÄŸraÅŸacağı kitlenin yaşı gittikçe küçülüyor, çocuk yaşına ulaşıyor.
Sırayla gidelim ve soralım: genç kızlar ne yapabiliyorlar? Hele eÄŸitim bu duruma getirilince koca beklemekten(!) baÅŸka bir ÅŸansları yok (dünyada, kızların eÄŸitime katılmalarında 108ci sıradayız) Günlerini, onlarla yakından uzaktan ilgisi olmayan dizi kadınlarını izlemekle, reklamlarda gördükleri “beyazlığı” elde etmek için uÄŸraÅŸmakla geçirecekler. Hep ‘mutlu ve keyifli’ olduklarını vurgulayanlara ÅŸaÅŸkın bakacaklar. Evde bir boÄŸaz fazlası olduÄŸu için bir an önce baÅŸka bir kapıya gitmesi gerektiÄŸinin tedirginliÄŸiyle yaÅŸayacaklar. Birlikte yaÅŸayacağı erkeÄŸi de seçemeyeceÄŸini bilmektedir. Hatta ikinci, üçüncü eÅŸ olarak da satılmaya razı olacaktır. DeÄŸil özgürlük karar hakkı bile yok…
Aslında erkeÄŸin de bu hakkı yoktur. Yüksek sesle söylenmesi gereken bir gerçek: genç erkeklerin de halinin ‘berbat’ olduÄŸu.
Çöken ekonomi çalışan kadını eve döndürüyor. İsteÄŸiyle dönmüyor ama artık kadına iÅŸ hayatında yer yok. (Ekonomiye katılma oranımız dünyada 129. sırada) Almanlar Nazi döneminde kadınların durumunu 3K (Küche, Kirche, Kinder) Mutfak, Kilise, Çocuk diye tanımlar. Hitler’i, kadınların çokça desteklemesini 3K’nın olumlu(!) sonuçlarına baÄŸlarlar.
Ülkemizde kadınlar her ÅŸeye raÄŸmen cesur, gözü pek, dirençli. Kocasının zulmüne artık dayanamayıp (yıllar sonra bile) çoluÄŸunu çocuÄŸunu alıp iki ayağı üstünde durmaya uÄŸraşırken, beyni durmuÅŸ, kinci, acımasız bir vahÅŸi adam (koca, baba, kardeÅŸ filan) tarafından öldürülüyor. Silaha, bu kadar kolay sahip olmanın önüne neden geçilmiyor? Tam tersine silah satılsın da…
Haa, ÅŸimdi bir “panik butonu” çıkardılar. Merak ediyorum, tecavüz için sıraya girip bekleyen vahÅŸi erkeklerin önünde, kadın, butona nasıl basacak? Panikli kadınlar dikkat, buton asansör ve bodrumda çalışmıyor. Bodruma inmeyin, asansöre binmeyin!
Sırada, yoksullukla boÄŸuÅŸan kadınlar var. Pazarda yerlerden meyve, sebze toplayan bir iki kadın görünce “ah vah ediyorlar”. Sayıları öyle bir iki deÄŸil, onlarca, yüzlerce… Bunlar, kendilerini kurtarmak için kuma gidiyorlar. “Analar aÄŸlamasın” sloganı da batıyor bana. Sanki emir veriliyor, üstünden sorumluluÄŸu atıyor. “Analarımızı aÄŸlatmayalım” demek zor mu?
BaÅŸta erkeklerin durumunun da periÅŸan olduÄŸunu vurgulamıştım. 20-21 yaÅŸlarında ölüme gönderilen, sınavlarla boÄŸuÅŸan, iÅŸsizlikten ana-baba eline bakan, okulda seçmeli dersi bile seçme hakkı olmayan, aÅŸkı, sevgiyi tatmadan, yaÅŸamın böyle olduÄŸunu sanarak, ‘sürünüyorlar’. Onlar için de kafa yormak gerekiyor.
Ülkede, kadınların bir kısmı, ÅŸimdilik “paçayı kurtarmış” vaziyette. Ötekiler ilgilendirmiyor onları. Ancak sıra her an onlara da gelebilir, geliyor. Birkaç STK var da kadınların sorunlarını duyabiliyoruz derken son zamanlarda pek de seslerinin çıkmadığını fark ettim.
Yönetenlerin kadınlar konusundaki düşünceleri apaçık…
“Kadın erkek eÅŸit deÄŸildir” buyruldu. (135 ülke arasında 124.cü sıradayız) Böylece kadınlar yem olarak yırtıcıların önüne atıldı. Özgürlük onlar için sadece kapanma. Oysa aÄŸzını, kulağını, gözünü de kapatıyor. Duyuyor, görüyor ancak aÄŸzını açamıyor. Nasıl bir özgürlük bu?
Gelelim, ÅŸu aÄŸzı laf yapan kadın - erkek, akademisyen, gazeteci ve gibilerine. Kadının kendi seçimi olduÄŸunu savunarak, kapanmayı özgürlük diye yutturdular. 6-7 yaÅŸlarındaki kız çocuÄŸu da “özgür” olmak için kapanıyor artık deÄŸil mi? Bu aÄŸzı laf yapanlar aslında kadınların evlerine tıkılmalarını adeta desteklediler, eÅŸitsizliÄŸin yolunun açılmasına ön ayak oldular.
Åžimdi, referandumda evet’çilerden olan ünlü yazarımız Adalet AÄŸaoÄŸlu gibi çıkıyorlar “bizi kandırdılar” diye mızırdanıyorlar. O zaman verilen sözlere o kadar inanmışlar ki, bunlar gerçekleÅŸmeyince hayal kırıklığı yaşıyorlar. Aslında bir söz de verilmemiÅŸti… Ünlü ve yaÅŸlı yazar gibi birçoÄŸu “içi boÅŸ lâflara” odaklanıp öteki eylemleri görmediler, sözleri duymadılar. Her türlü özgürlüğün tırpanlandığını anlayamadılar körü körüne inandılar.
YaÅŸlı yazarın sözlerine kızmalı mı gülüp geçmeli mi? Hani “sanatçılar hayal dünyasında yaÅŸar” diye bir söz vardır ya, yoksa ünlü yazarımız o ruh ortamında mıydı ekranlarda Yetmez ama EVET’i savunurken? Ama roman yazmıyordu ki. Ülkenin geleceÄŸi için karar veriyordu. Onlar, kendilerine inananları kandırmış oldular böylece…
Dara gelince ‘kadınlarımız’ diyen ama onları ‘arada sırada kullanmak’ üzere bir kenara atanlar, istedikleri gibi at koÅŸturuyorlar, bir çekinceleri yok artık. Genç kızlar zorla evlendiriliyor, öğrenim ve saÄŸlıklı yaÅŸam hakkı elinden alınıyor. Kadınlar Hayır dediklerinde öldürülüyor.
Ancak kadınlar adına/üzerine konuÅŸanlar yıllardır deÄŸiÅŸmeyen, gittikçe artan bu tehlikeyi görmüyorlar. Hâlâ çıkıp, ciddi ciddi, kendilerinden emin “Türkiye İran olmaz” diyorlar. Kanlı İran devrimi ABD’ye pahalıya mal oldu. Bu kez baÅŸka taktik deniyorlar. BaÅŸlarına bela olmamamız için, kadınları öne sürerek, ılımlı, uyumlu yolu uyguluyorlar. ABD’de çözüm bitmez! Evet, sessizce gerçekleÅŸiyor.
Ben de, ÅŸimdi, aÄŸzı laf yapanlara, aÄŸzımı doldura doldura “kadınları, gençleri, çocukları, ne bileyim tüm ülkeyi, bir de sizler yaktınız” diyorum.
Ve siz, küçük kızlar, sizler de bizim 8 Mart’ımız gibi bir güne sahip oldunuz. Tepe tepe kullanın! Her sene 11 Ekim’de, bir avuç genç kız, kan ter içinde sorunlarınıza dikkat çekmek için çırpınacaksınız. Bir bakacaksınız ki bir arpa boyu ilerlememiÅŸsiniz. (İnÅŸallah yanılırım) O zaman annenize sormalısınız: “kadınlar için ne yaptın, anne?”
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
11 Ekim, dünyada ilk kez Kız Çocuklar Günü olarak kutlandı(!) Bunu duyunca “bir de bu eksikti” diye düşündüm. Artık kız çocuklarımızı dahi koruyamadığımızın kanıtı bu. Konu “çocuk gelinlerdi.”
18 yaşının altındaki her birey çocuk olarak tanımlandığı halde dünyada 11-18 yaÅŸları arasındaki 39 milyon kız çocuÄŸu evlendiriliyor. Çocuk, çocuk sahibi oluyor. Okuyup yazamıyor, bir meslek öğrenemiyor. Türkiye’de yapılan bir araÅŸtırmaya göre 2011 yılında 11-16 yaÅŸ arası kız çocuk evlilikleri %28 artmış.
Ülkemizde, ‘kadının durumuna’ kafa yoranların uÄŸraÅŸacağı kitlenin yaşı gittikçe küçülüyor, çocuk yaşına ulaşıyor.
Sırayla gidelim ve soralım: genç kızlar ne yapabiliyorlar? Hele eÄŸitim bu duruma getirilince koca beklemekten(!) baÅŸka bir ÅŸansları yok (dünyada, kızların eÄŸitime katılmalarında 108ci sıradayız) Günlerini, onlarla yakından uzaktan ilgisi olmayan dizi kadınlarını izlemekle, reklamlarda gördükleri “beyazlığı” elde etmek için uÄŸraÅŸmakla geçirecekler. Hep ‘mutlu ve keyifli’ olduklarını vurgulayanlara ÅŸaÅŸkın bakacaklar. Evde bir boÄŸaz fazlası olduÄŸu için bir an önce baÅŸka bir kapıya gitmesi gerektiÄŸinin tedirginliÄŸiyle yaÅŸayacaklar. Birlikte yaÅŸayacağı erkeÄŸi de seçemeyeceÄŸini bilmektedir. Hatta ikinci, üçüncü eÅŸ olarak da satılmaya razı olacaktır. DeÄŸil özgürlük karar hakkı bile yok…
Aslında erkeÄŸin de bu hakkı yoktur. Yüksek sesle söylenmesi gereken bir gerçek: genç erkeklerin de halinin ‘berbat’ olduÄŸu.
Çöken ekonomi çalışan kadını eve döndürüyor. İsteÄŸiyle dönmüyor ama artık kadına iÅŸ hayatında yer yok. (Ekonomiye katılma oranımız dünyada 129. sırada) Almanlar Nazi döneminde kadınların durumunu 3K (Küche, Kirche, Kinder) Mutfak, Kilise, Çocuk diye tanımlar. Hitler’i, kadınların çokça desteklemesini 3K’nın olumlu(!) sonuçlarına baÄŸlarlar.
Ülkemizde kadınlar her ÅŸeye raÄŸmen cesur, gözü pek, dirençli. Kocasının zulmüne artık dayanamayıp (yıllar sonra bile) çoluÄŸunu çocuÄŸunu alıp iki ayağı üstünde durmaya uÄŸraşırken, beyni durmuÅŸ, kinci, acımasız bir vahÅŸi adam (koca, baba, kardeÅŸ filan) tarafından öldürülüyor. Silaha, bu kadar kolay sahip olmanın önüne neden geçilmiyor? Tam tersine silah satılsın da…
Haa, ÅŸimdi bir “panik butonu” çıkardılar. Merak ediyorum, tecavüz için sıraya girip bekleyen vahÅŸi erkeklerin önünde, kadın, butona nasıl basacak? Panikli kadınlar dikkat, buton asansör ve bodrumda çalışmıyor. Bodruma inmeyin, asansöre binmeyin!
Sırada, yoksullukla boÄŸuÅŸan kadınlar var. Pazarda yerlerden meyve, sebze toplayan bir iki kadın görünce “ah vah ediyorlar”. Sayıları öyle bir iki deÄŸil, onlarca, yüzlerce… Bunlar, kendilerini kurtarmak için kuma gidiyorlar. “Analar aÄŸlamasın” sloganı da batıyor bana. Sanki emir veriliyor, üstünden sorumluluÄŸu atıyor. “Analarımızı aÄŸlatmayalım” demek zor mu?
BaÅŸta erkeklerin durumunun da periÅŸan olduÄŸunu vurgulamıştım. 20-21 yaÅŸlarında ölüme gönderilen, sınavlarla boÄŸuÅŸan, iÅŸsizlikten ana-baba eline bakan, okulda seçmeli dersi bile seçme hakkı olmayan, aÅŸkı, sevgiyi tatmadan, yaÅŸamın böyle olduÄŸunu sanarak, ‘sürünüyorlar’. Onlar için de kafa yormak gerekiyor.
Ülkede, kadınların bir kısmı, ÅŸimdilik “paçayı kurtarmış” vaziyette. Ötekiler ilgilendirmiyor onları. Ancak sıra her an onlara da gelebilir, geliyor. Birkaç STK var da kadınların sorunlarını duyabiliyoruz derken son zamanlarda pek de seslerinin çıkmadığını fark ettim.
Yönetenlerin kadınlar konusundaki düşünceleri apaçık…
“Kadın erkek eÅŸit deÄŸildir” buyruldu. (135 ülke arasında 124.cü sıradayız) Böylece kadınlar yem olarak yırtıcıların önüne atıldı. Özgürlük onlar için sadece kapanma. Oysa aÄŸzını, kulağını, gözünü de kapatıyor. Duyuyor, görüyor ancak aÄŸzını açamıyor. Nasıl bir özgürlük bu?
Gelelim, ÅŸu aÄŸzı laf yapan kadın - erkek, akademisyen, gazeteci ve gibilerine. Kadının kendi seçimi olduÄŸunu savunarak, kapanmayı özgürlük diye yutturdular. 6-7 yaÅŸlarındaki kız çocuÄŸu da “özgür” olmak için kapanıyor artık deÄŸil mi? Bu aÄŸzı laf yapanlar aslında kadınların evlerine tıkılmalarını adeta desteklediler, eÅŸitsizliÄŸin yolunun açılmasına ön ayak oldular.
Åžimdi, referandumda evet’çilerden olan ünlü yazarımız Adalet AÄŸaoÄŸlu gibi çıkıyorlar “bizi kandırdılar” diye mızırdanıyorlar. O zaman verilen sözlere o kadar inanmışlar ki, bunlar gerçekleÅŸmeyince hayal kırıklığı yaşıyorlar. Aslında bir söz de verilmemiÅŸti… Ünlü ve yaÅŸlı yazar gibi birçoÄŸu “içi boÅŸ lâflara” odaklanıp öteki eylemleri görmediler, sözleri duymadılar. Her türlü özgürlüğün tırpanlandığını anlayamadılar körü körüne inandılar.
YaÅŸlı yazarın sözlerine kızmalı mı gülüp geçmeli mi? Hani “sanatçılar hayal dünyasında yaÅŸar” diye bir söz vardır ya, yoksa ünlü yazarımız o ruh ortamında mıydı ekranlarda Yetmez ama EVET’i savunurken? Ama roman yazmıyordu ki. Ülkenin geleceÄŸi için karar veriyordu. Onlar, kendilerine inananları kandırmış oldular böylece…
Dara gelince ‘kadınlarımız’ diyen ama onları ‘arada sırada kullanmak’ üzere bir kenara atanlar, istedikleri gibi at koÅŸturuyorlar, bir çekinceleri yok artık. Genç kızlar zorla evlendiriliyor, öğrenim ve saÄŸlıklı yaÅŸam hakkı elinden alınıyor. Kadınlar Hayır dediklerinde öldürülüyor.
Ancak kadınlar adına/üzerine konuÅŸanlar yıllardır deÄŸiÅŸmeyen, gittikçe artan bu tehlikeyi görmüyorlar. Hâlâ çıkıp, ciddi ciddi, kendilerinden emin “Türkiye İran olmaz” diyorlar. Kanlı İran devrimi ABD’ye pahalıya mal oldu. Bu kez baÅŸka taktik deniyorlar. BaÅŸlarına bela olmamamız için, kadınları öne sürerek, ılımlı, uyumlu yolu uyguluyorlar. ABD’de çözüm bitmez! Evet, sessizce gerçekleÅŸiyor.
Ben de, ÅŸimdi, aÄŸzı laf yapanlara, aÄŸzımı doldura doldura “kadınları, gençleri, çocukları, ne bileyim tüm ülkeyi, bir de sizler yaktınız” diyorum.
Ve siz, küçük kızlar, sizler de bizim 8 Mart’ımız gibi bir güne sahip oldunuz. Tepe tepe kullanın! Her sene 11 Ekim’de, bir avuç genç kız, kan ter içinde sorunlarınıza dikkat çekmek için çırpınacaksınız. Bir bakacaksınız ki bir arpa boyu ilerlememiÅŸsiniz. (İnÅŸallah yanılırım) O zaman annenize sormalısınız: “kadınlar için ne yaptın, anne?”
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
