Bodrum, Turgutreis Pazarı'nda
Bodrum’un Turgutreis Beldesi için, Ege Bölgesi’nin en ünlü ve en büyük pazarına ev sahipliği yapıyor deniyor! Gerçek mi? Sanmıyorum, çok daha büyüklerini gördüğüm için bunun gerçek olduğuna inanmak istemiyorum. Ama; ünü konusunda bir şey diyemem çünkü geçtiğimiz ay gördüklerim karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim!
Hani çocukluğumuzdaki devler için bir dudağı yerde bir dudağı gökte derlerdi ya, işte o misâl Turgutreis Pazarı’nın ne başlangıcı belli ne sonu. Hadi tamam, başlangıcı merkezdeki çarşı içinden başlıyor da, sonu kaç kilometrede bitiyor kestiremedim! Bir de yeme içme pazarından çıkıp, giysi ve çul çaput pazarına gitmek için koskoca bir ana cadde geçiliyor.
Bölümlere ayrılmış koskoca pazar, Yunan adalarından tutun da Bodrum merkezden ve diğer beldelerinden minübüsler dolusu insan akın ediyor her Cumartesi. Evet, her Cumartesi Turgutreis’in pazarı. Yazları iğne atılsa yere düşmez, ama sonbaharı da hiç tenha değil. Geçen ay alışveriş yaparak bolca gezme fırsatım oldu. Üst baş pılı pırtıdan ziyade, tahmin edersiniz yeme içme bölümüydü benim yoğunlaştığım alan.
Turgurreis’de, sanki oraya Bodrum Mandalinası almaya gitmişim gibi bir duyguya kapıldım! Pazardaki baştan çıkaran kokulu küçük yeşil şeyleri görünce, ah tabi sadece pazarda mı, bütün her yerde… Yollar bahçeler hep o acı yeşil meyveciklerle doluydu. O günlerde henüz sararmamışlardı tabi. Koyu yeşil minik mandalinalara tırnak batırınca, narenciye kokusunun fermente edilmiş hali gibi bir rahiya yayılıyor burundan genize doğru, işte o kokuyla pek çok yeni keşifler muştulandı ruhuma bilesiniz! Bazıları hüsranla sonuçlansa da ilginç tatlar peşimi bırakacak gibi değil. Takipçilerime şimdiden duyurayım. “Takipçim” deniyor artık! Eskiden “okuyucum” denirdi. Zamane interneti no’olacak!
Misket limonu (lime-laym) ile poncirus (Japon portakalı - uçan ejder) ve satsuma çiftleşmesi sonucu ortaya karışık sunum bir mandalina çeşidi çıkmış. Bodrum mandalinasının bir takımı bu çiftleşme sonucuymuş! İlginç! Bodrum mandalinası ile kokteyl limonunun erkenci yeşil halini karıştırmamak gerek bu ayrıntıyı da belirtmiş olayım. Acımsı olan keskin kokulu sert ve o minik gövdesinde milyon adet çekirdek barındırma yetisine sahip bu yeşil toplardan birkaç kilo satın almayı ihmal etmedim tabi. Eve dönünce icadlar yapacağım! Yaptım da…
Anlatacağım lakin o başka bir yazının konusu olsun. Bu kadar narenciye muhabbeti yetsin.
Gelelim Turgutreis Pazarı’na…
Yaz ve kış her Cumartesi günü kuruluyor. Pazar esnafı, son derece saygılı ve modern. Absürd turistlere ve abartılı giyim tarzına alışmışlar, gezerken en küçük bir rahatsızlık duymuyorsunuz. Israrcı değiller aksine yardımseverler, sorularınıza başları ne kadar kalabalık da olsa uygun ve makûl cevaplar veriyorlar. Bu benim önemsediğim bir ayrıntı.
Turgutreis Pazarı’nda şu meşhur ıspanaklı – otlu ekmeklerden tutun da, öğütülmüş buğday kepeğinden ekşi maya ekmekciklere, kurutulmuş sebze ve meyvelere, top top irice kurutulmuş peksimetlere, son turfan kabak çiçeği dolmalarına ve asma yaprağı sarmalarından erişte ve kızılcık tarhanasına, susamlı fırınlanmış yemişlere, kaynatılmış turunç ekşisinden, reçel ve marmelatlarına kadar ev yapımı her şey vardı…
Doğal tohumların da önemsenip özellikle belirtildiği çoğu tezgâhta kırmızı fasulye, kuru bezelye, Bodrum baklası (kombilya - gembilya), kuru börülce, nohut, zeytinyağında taze kudret narı, kekik suyu, Frenk inciri (mısır inciri), meyveleri üzerinde taze Mersin dalları ve son turfan yetişmeyi sürdüren sayısız yaz meyve sebzesinin tarla dökümü kış meyveleriyle birolup rengârenk pazar yerini şenlendiriyorlar…
Kestane, ceviz ve narlardan, elma ve armut, ayvalardan, döngel (muşmula), ahlat ve cennet hurmalarından söz etmiyorum, onlar Allahın emri sanki…
Bodrum Pazarları’nın vazgeçilmez bir reçelcisi var. Aynur Hanım. Geleneksel ev reçellerini iki kızıyla birlikte iş kolu haline getirmişler ve bütün Bodrum’a ve dışarıdan gelenlere satmaktalar. Aklınıza gelen bütün meyvelerden reçel yapıyor Aynur Hanım. En başta Bodrum mandalinası ve greyfurt reçeli olmak üzere, ayva, çilek, vişne, ceviz, şeftali, bergamot, mürdüm, portakal diye uzayıp giden çeşit bolluğu.
Pek çok ürün satıcısıyla muhabbet etme fırsatım oldu, Dolma tenceresinin kapağını teleşeyle açıp yarımşar kiloluk paketler hazırlamaya girişen Sevtap hanımın ekşisi ayarında asma yaprağı sarmaları ve baharatlı kabakçiçeği dolmalarının tadı hala damağımda. Her pazar o dev sarma - dolma tenceresini pişirip getirir, sonra da erkenden satıp gidermiş evine Sevtap Hanım.
Otlu kol böreği ve ıspanaklı buğday kepekli pide ekmeği yapıp satan Ümmühan Hanım da öğle saatlerine kadar bitirirmiş yapıp getirdiği ürünlerini. Daha fazla pişirseniz diyorum, cevap hemen hazır; “kendi yapabildiğim kadarını getiriyorum, bir günde 25 – 30 taneden fazla ekmek pişiremiyorum ki!” Eh haklı tabi. Ümmühan Hanım’ın hem kol böreğinden hem ıspanaklı pide ekmeğinden satın aldım, işte sırf bu yüzden ondan söz etme gereği duydum. Az ve öz taze ve lezzetli yapıp sattığınız için bereketli kazançlarınız olsun tüm Ümmühan Hanımlar…
Benim pazar muhabbetlerim bitmez, Allah bitirmesin. Bir başka pazarda buluşmak dileğiyle sağlık afiyette kalın…
www.ascifok.com
|