ISSN 1308-8483
Foça’da bir masal ev; “Aksel Evi" / Aşçı Fok<br>Nurdan ÇAKIR TEZGİN Nurdan ÇAKIR TEZGİN" />
  Yayın Tarihi: 7.12.2012    


Foça’da bir masal ev; “Aksel Evi"


İnsana hayaller kurduran ve o hayallerin gerçekleşmesi için kişiye olağanüstü güçler yükleyen tılsımlı bir yerdir Foça. İnsanoğlunun donanımında hiç açığa çıkmamış o gizil güçler, Foça çukurunda sihirli bir değnekle açığa çıkarlar sanki! Bunu anlayabilmek için “yaşamak gerek” demek durumundayım…

O tılsımlı değneğin ucundan tutup hayallerinin ötesine geçmiş bir Foçasever Aksel Ağan ile söyleştik geçtiğimiz günlerde…

Aksel Ağan, İstanbul´da doğup büyümüş, mesleğiyle bir türlü barışamamış bir mimar. “Hiç inanmazdım birisi çıkıp çocukluğumu ve gençliğimi bırakıp İstanbul’u terk edeceğimi söylese” diyor ve ekliyor “İstanbullu olmak bir ayrıcalıktı benim için, kendimi özel ve şanslı hissederdim öyle bir şehirde yaşadığım için. Mutluydum da... Gün geldi, şehir bütün güzelliklerine rağmen bedelini çok ağır ödetmeye başladı. Hafta sonları yakın bölgelere treking kaçamakları bile bu ağırlığı taşıyamaz oldu. Çalışma hayatının stresi, yaşadığım apartman dairesinin üstüme gelen duvarları, trafikteki eziyet, her şeyden çok git gide daralan sürekli bir yarış halinde herkesi cansız ve ruhsuz birer kukla haline getiren günümüz koşulları, yakınlarım ve hatta kendim de dahil herkesi birbirine yabancılaştıran iletişimsizlik ve daha bunun gibi pek çok olumsuzluk beni o güzelim İstanbul’dan soğuttu.”

Pek çok insanın da ortak sorunu olan bu söyledikleri karşısında Aksel Ağan’a hak vermemek elde mi? İstanbul’dan sonra neden Foça, nasıl ve niçin Foça diye sormamak için güçlükle tutuyorum kendimi. O, kendi kendine konuşur gibi biraz da içselleşerek dönüyor o günlere...

“Kısacası mutsuzdum artık İstanbul’da. Şehirde değildi belki de kabahat! Ben de sanırım bir şeyleri yanlış yapmıştım ve maalesef o şehir hata affetmiyor. Hele bir de yalnızsan yandın. Mümkün değil o kadar yükün altında kalabilmek. Nihayetinde, arayışlarım sonucu o koca şehirde beni mutlu eden bir şey keşfettim. Evime yakın bir Halk Eğitim Merkezi’ne gittim ve resim kursuna başladım. Sevdiğim bir şeyleri yapmayı ne kadar da özlemişim… Oysa, yaşamı devam ettirmek için para kazanmak da gerekiyor, sevdiğim resim uğraşısına yine ara vermek zorunda kaldım, çalışma hayatı bu resim sevdası bile olsa dinlemiyor!”

Ben hemen araya gireyim; Ağan’ın evinin duvarları pek çok sanat objesine evsahipliği yapıyor. “Sizin resimleriniz mi?” diye sorduğumda son derece mütavazi bir şekilde “hep kendi resimlerimi asmak istemedim, başka ressamlarınki çoğu” yanıtı onun ne denli hassas biri olduğu konusunda yeterli ipucu veriyordu.

Ve Foça’ya geliş serüveni…

“Sene 2006… Değerli bir insanla tanıştım ve hayatımda bir dönüm noktası daha oluştu. Foça demek o demek benim için. Çünkü hiç bilmediğim bu kasaba ile beni o tanıştırdı. O’na minnetimi hiçbir şekilde ifade edemem. Çünkü Foça benim can simidim oldu. İstanbul beni artık istemiyordu, kaçacak bir yer arıyordum. Elimde az bir miktar birikimim vardı ve yatırım yapacak bir ev satın almak istiyordum. İstanbul’da o kadarcık para ile gönlümce bir ev almak mümkün değildi. Hala şaşkınım ne oldu, nasıl olduysa o birisi 2008 yılının o kara kışında buz gibi bir Şubat günü sürükledi beni Foça’ya.

Yoldayken kar yağıyordu arkamızda, sonra önümüze geçti. Foça’ya kar getirdik İstanbul’dan. Çanakkale üzerinden gelmiştik sahil yolundan. Pek çok kasaba geçtik buraya gelene kadar. Hepsi de yazın kalabalığından uzak, sessiz sakindi. Bir İstanbullu için bu kadar sessizlik çok fazla!

Gece yolculuğumuzun sabahında vardık Foça’ya. Foça’ya ilk girişteki seyir tepesindeki manzarayı görür görmez vuruldum. İşte hayal bile edemeyeceğim bir cennet. Zaten çok heyecanlıydım. İçimdeki enerji ile yol boyunca hiç susmadan konuştum. Değişik bir deneyimdi benim için. Buraya ev almak için gelmemiştim aslında. Sadece Foça ile tanışmaya (güya) gelmiştim. Pazartesi işe dönmem gerekiyordu, eh işte değişik bir haftasonu olacaktı!

Gerçekten de çok farklı bir haftasonu oldu. Cuma gece yola çıktığımızda pazar gecesi dönmekti niyetimiz. Ama hiç beklemediğim bir şey oldu ve biz çarşamba günü elimde kapı gibi bir ev tapusu ile döndük!

İlk geldiğimiz gün Foça sokaklarını gezdikçe ve her edindiğim izlenimle daha da çok sevdikçe, burada yaşayabilmek heyecanı sardı içimi.

Acaba dedim!

Neden olmasın dedim...

Önce kiralasam bir evcik, baksam yapabiliyor muyum? Emekli maaşımla yaşayıp giderim diye düşünürken pazar günü şansımıza açık bir emlakçıda bulduk kendimizi. Ne oldu, nasıl olduysa kiralık değil de, satılık ev sormuş bulunduk. Bize ilk gösterilen ev burasıydı. Zaten başka bakmadık. Sanki benim için bütün pürüzler birer birer yok oluyordu. Arkamdan itiyordu bir kuvvet, hiç göze alamayacağım şeyler kolaylaşıveriyordu. Elimdeki kısıtlı para burayı almaya yetti. Evimi çok seviyorum ama o ilk gördüğümdeki hali ile ilgisi yok şimdi evimin. Çok kısıtlı şartlar altında pansiyonlarda kalarak, bir yandan İstanbul’da çalışma hayatımı devam ettirerek bir yıl içinde evimin tadilatını tamamladım. Tam olarak bitmemişti taşındığımda. Duvarlar ıslak ıslak ağlıyordu. Çok sağlıklı olmasaydım yeni duvar ve sıvaların rutubeti beni de ağlatabilirdi. Yatağımı duvara dayamamıştım, başım ıslanmasın diye.

Çok zorlu şartlar olmasına rağmen zevk ile her detayı defalarca düşünüp en ergonomik ve en ekonomik seçenekleri uygulayarak nihayet o viraneden bir yuva yarattım - yarattık. Canım arkadaşıma bana kendi hayallerini armağan ettiği için çok teşekkür ediyorum...

2008 ‘in şubatında aldığım canım evime 2009 Şubat’ında taşındım. İstanbul ile bağlarımı kopardım. Şimdi İstanbul’a ziyaret için gidiyorum. Pişman mıyım? Asla. İstanbul artık benim için puslu bir özlem sadece.”


Yola çıkma öykülerini dinlemekten hiç bıkmam, çünkü; her yolculuk öyküsüne bir şekilde kendimi de oturturum! Çantam çoktan hazırdır, ayakkabılarım kapı önünde amadedir her an yola… Yolların sonunda varılan yerlerin “bitti” noktası olmaması için binbir tören çadırı kurarım. O çadırdır iç hesaplaşmaların adresi artık.

Aksel Ağan, kelebek hafifliğindeki tatlı bir coşkuyla dolaştırdı binbir emekle dokuduğu evini. Akıl sepetimde yüzlerce soru, usulca adımlıyorum minicik dört duvarın sihirli değişimini. Önceki halini de bildiğim bir ev bu. Kalın taş duvarların dile gelip “yaşıyorum ben” dediğini duyuyorum…

Evet, yaşayan bir evin duvarlarıydı aklımda kalan… Estetik duruşu ve ruhu, insanda iyi duygular uyandıran bir ev. Biraz da, renk ve çizgi konuşalım diyorum…

"Mesleğim ve çizgilerle anlatmak istediğime gelince...

Mimarlık mesleğinin bana kattığı şeyleri yadsıyamam elbette ama daha önce de dediğim gibi mesleğimin doyumuna ulaştığım söylenemez. İstanbul’da yarıda kalan resim hevesimi Foça’da devam ettiriyorum. Zaten Foça’da yaşamak ancak üretmekle güzel olur diye düşünüyorum. Eğer, resim ve yeni yeni merak sardığım cam mozaik yapıyor olmasaydım sanırım bütün güzelliklerine rağmen sıkılabilirdim buradan.

Çizgilerimle yapmak istediğim şey sanırım yaşadığım herşeyin detaylı bir özeti. Acısıyla tatlısıyla tüm deneyimlerimin, pişmanlıklarımın, özlemlerimin, heyecanlarımın, hasretlerimin, umutlarımın ışıkları gölgeleri onlar. Amacım, bütün cesaretimi toplayabilirsem bir kişisel sergi açabilmek.


Yaşama coşkunuzu öyle güzel saçıyorsunuz ki etrafınıza, dilerim bütün arzularınız gerçekleşir... Foça’nın, insanın yaratı dürtülerini kamçılayan bir yanı vardır, eğer ki geldiğiniz o büyük kentlerde kendinizi mutlu eden bir uğraşınız varsa şanslısınız; yoksa bir süre sonra, küçük kasaba ruhu o kendi dar sokaklarına hapseder sizi. Denize bakan yüzünüz o maviliği görmez olur zamanla. Evet, bir meşguliyetiniz olmalı…

Foça’nın taş evleri, tarih fısıldayan sokakları ve bütün bu yaşanmışlıklara anlam katan insanlarıyla bir bütün. Okumak, spor yapmak, film seyretmek güncelimizin birer parçası; Bunların dışında bir uğraş, bütün bunların dışında bir coşku gerek. Hele ki sanatın sınırsız renkleriyle uğraşmak nasıl da gönendirir ruhu.

Bütün suç ruhlarımızın!

Evet, tam da bu duygularla ilişmiştim “Aksel Evi”nin misafirperver çay masasına. Salt taş bir evin soğuk duvarlarına değildi onca methiye, bir bardak çayın ısıttığı bir taş ev insanla yuva oluyor. Güzel bir insanın hayallerini oturttuğu sımsıcak bir yuva “Aksel Evi”.

Sıcak ve insansı…















Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN


www.ascifok.com


4893










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)