ISSN 1308-8483
CUENCA / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER    
  Yayın Tarihi: 5.9.2013    


CUENCA


Cuenca Ekvador'un en önemli şehirlerinden biri. Çok sayıdaki kiliseleri, kolonyal döneme ait binaları, müzeleri ile haklı bir üne sahip. Paket taşlı dar sokakları, adım başı kitapçı ve çiçekçi dükkanları ile sevilesi bir şehir. Bir de buna etkileyici doğasını eklersek kentle ilgili söylenecek fazla şey kalmaz. Burayı emeklilik yeri olarak seçmiş Amerikalıları da anlamak kolaylaşır.

Kentin ortasından iki tane nehir geçiyor. Bu nehirlerin etrafında büyük yeşil alanlar yaratılmış. Yürüyüş yolu oluşturulmuş, spor aletleri konmuş. Belli ki buradaki yönetim iyi çalışıyor. Burası bir üçüncü dünya ülkesi ama kentlerin temizliği, büyük yeşil alanlar, ızgara yöntemiyle gerçekleştirilmiş şehirleşme bazen bana bir üçüncü dünya ülkesinde olduğumu unutturuyor. Bir de her yerdeki duvar resimleri... Cuenca tüm bu söz ettiğim özelliklere sahip.



Bu yeşil alanların yanısıra duvar resimler de çok hoş. En çok sevdiklerimden biri...



İsteklerimiz aynı. Seçimlerimizi yaşadığımız yer belirliyor.

Yine çok sevdiğim bir başkası..



Belki bu yerli kültüründen bahsetmek gerekiyor. Biraz okudum, biraz dinledim, biraz gördüm. Tüm bunların içinden süzdüklerimi paylaşacağım.

Asya'daki göçerlerin Bering Boğazı’nı geçerek Amerika kıtasına ulaştığı ifade ediliyor. Asya'dan göç edenlerle Amerika yerlileri arasındaki benzerlikler alınan DNA örnekleri ile kanıtlanmış. Çağlar boyu insanlar Kuzey Amerika'dan güneye doğru inmişler. İlk insanın Amerika'ya ne zaman göç ettiği bilinmemekle beraber ilk uygarlık günümüzden on üç bin yıl öncesine dayanıyormuş. Çeşitli önemli uygarlıklar kurmuşlar. Avcılıkta, tarımda, taş işçiliğinde, seramikte ve astronomi konusunda çok gelişkinlermiş. Ne zamana kadar? Cristopher Columbus kıtaya ayak basana kadar... Bize öğretilen ise Amerika'nın Cristopher Columbus tarafından keşfedildiği idi.

Columbus ya da Avrupalıların kıtayı istila etmeden önceki dönem "Colombus öncesi dönem" olarak tanımlanıyor. "Pre Colombian Art"da oradaki yerli insanların 16. yüzyılın başına kadar ürettikleri seramik, takı, duvar ve kumaş üzerine yapılmış çalışmaları kapsıyor. Belki daha fazlasını... Ben bu çalışmaları kapsayan bir müzeye gittim. Oldukça etkileyici idi... Özellikle seramikler... Burada müzeler genellikle avlusu olan eski binaların içinde... Belli ki avlusu olan evlerde yaşamak buranın kültüründe de var. Aslında insanların ihtiyaçları ortak. Dünyanın öbür ucunda kimi ortaklıkları görmek beni hala şaşırtıyor. Aslında artık şaşırmamalıyım! Birkaç aile biraraya gelerek yaşamak, ortak mutfak, ucuz bir yaşam biçimi. Bu Ekvador'da da Türkiye'de de böyle... Şimdi bu Müze'den çok sevdiğim bir parçanın fotoğrafı..



Cuenca, kiliseleri ile göz alıyor. Çok sayıda meydan ve meydanların olmazsa olmazı kiliseler...



New Cathedral olarak adlandırılan bu katedral çok büyük. İlk fotoğrafta görülen katedralle aynı.1800’li yılların sonunda kırmızı tuğladan yapılmış bina, mavi beyaz kubbeleri ile bu kente çok yakışıyor. Bu kilisenin dışında başka büyük kiliseler de var. Onlardan da birkaç fotoğraf...





Plaza de Flores, Çiçek Meydanı.. Genellikle yerli kadınların çiçek sattığı bir meydan.. Çiçeklerin çoğunluğu güldü. Ben de gül sevmem. Orkidelerin parklarda yetiştiği bu ülkede gül öyle sıradan ki.. Bu çiçek pazarında değil ama Cuenca'da çok etkileyici çiçekler gördüm. Şimdi o çiçeklerden birkaç tanesi..







Ekvador'da yirminin üzerinde milli park varmış. Bu parkların giriş ücreti Sosyalist Başkan Rafael Corea tarafından kaldırılmış. Bu parklardan biri Cuenca yakınlarındaki Cajas Park. Oldukça büyük bir park. Sadece oraya özgü bitkiler barındırıyormuş. Çok çeşitli kuşlar varmış ama biz göremedik. Sabah çok erken ya da akşam altıdan sonra gözleme imkanı varmış. Burada kuş gözetleme turları çok yaygın. Görebilmek için çok sabırlı olunması gerektiği belirtildi. Ben de ne o sabır ne de oraya erken gidecek istek olmadığından kuşları görme şansım olmadı. Cuenca deniz seviyesinden 2500 metre yükseklikte. Cajas Park'ın dörtbin metreye ulaşan yerleri vardı. Çok soğuk ve rüzgarlıydı. Bu yükseklikte bitki örtüsü yerini dağ çiçeklerine bıraktı. Çıplak dağlar, göller görülmeye değerdi. Doğa yeşil giydiğinde ne kadar etkileyici ise çıplakken de o kadar etkileyici... İşte birkaç fotoğraf da Cajas Park'tan..









Cuenca başta olmak ülkede yer alan bazı küçük kasabalar adeta yaşlı Amerikalılar tarafından istila edilmiş. Öncelikle yaşamın ucuz olması, doğanın kışkırtıcılığı ve de iklimin soğuk olmaması burayı yaşamak için seçenlerin başlıca nedenleri. Bir başka gerekçe de sağlık hizmetinin kaliteli ve oldukça ucuz olmasıymış. Çok sayıda hastane gördüm. Türkiye'dekiler gibi modern mimari anlayışıyla yapılmış.

Kaldığım yerde karşılaştığım bir Amerikalı kadının buraya taşınma konusundaki coşkusuna birebir tanık oldum.

Bizler için ucuz mu? Bunu söylemek çok kolay değil. Kimi zaman çok ucuz. Örneğin kalacak yerler ve ulaşım. Çok ucuza "hal" benzeri yerlerde kadınlar yemek pişiriyor ve satıyor. Oralarda 2 Amerikan Doları’na karın doyurmak mümkün. Maalesef benim damak tadıma uygun değil. Kafeterya fiyatlarının Türkiye'dekinden ucuz olduğunu söylemek zor. Zaman zaman pahalı olduğu bile söylenebilir.

Biraz daha şehirden bahsetmek gerekirse... Cuenca büyük bir şehir değil. Şehrin merkezi eski şehir. Dar sokaklar bu sokakların etrafına dizilmiş çok sayıda dükkan. Kimisi hediyelik eşya kimisi de Antika satıyor. Aslında her isteğe cevap verecek çok sayıda dükkan yanyana dizilmiş. Dini malzeme satan dükkanların azımsanmayacak kadar çok olduğunu söyleyebilirim. Bu bana toplum için din önemli bir gösterge gibi geldi. Zira Cumartesi, Pazar hemen hemen her yer kapalıydı. Aslında biraz da doğal afetlere açık bir ülke olmasından da kaynaklanabilir.

İnançları güçlü olmasına rağmen sosyalist bir cumhurbaşkanını destekliyorlar. En azından ben Cumhurbaşkanının ateist olduğunu düşündüm. Hem sosyalist hem inançlı olmak bana imkansız gibi gelirdi. Ama Taksim olayları sırasında buna da tanık olduk. Hem inançlı hem sosyalist! Belki Cumhurbaşkanı Corea da bizdekilerin Hıristiyan versiyonudur. Kim bilir?

Şehir ile ilgili söyleyeceğim en olumsuz şey otobüslerin egzozlarından çıkan duman. Dar sokaklarda zehir saçıyorlar. Ama elli kuruş olduğunu söylersem "olur o kadar" diyebilirsiniz. Şimdi şehirden birkaç fotoğraf..









Cuenca ile söylenecek çok şey var ama... Ben çevre kasabalara yaptığım küçük gezi ile ilgili birkaç not ve fotoğrafla yazıyı tamamlamak istiyorum.

İlk ziyaret ettiğim kasaba Cuenca'dan 35 kilometre uzaklıktaki Gualaceo... Yemyeşil etrafı dağlarla çevrili fakirliği her halinden belli olan küçük bir kasaba... Otobüste karşılaştığım bir kadına yol sordum. Ben kırık İspanyolcamla bir şeyler anlatmaya çalışırken kadın yeni açılan AVM'ye gitmemi önerdi. Anlaşılan AVM'den kurtuluş yok. Neyse...

İki tane büyük meyva sebze satılan yemek pişirilen pazarı var. Onları ziyaret ettim. Burası kadınlarının güzelliği ile ünlüymüş. Gerçekten birkaç tane güzel kadın gördüm. Yerli kıyafetlerinin içinde çok alımlıydılar. Bu nasıl bir şıklık! Siyah büzgülü etek, fötr şapka, şapkanın altından uzanan tek örgü siyah saç, bu tek örgünün ucu renkli oraya ait bir kuşakla bağlanmış. Üzerlerinde bir şal ve şal renkli bir broşla birbirine tutturulmuş. Üzerlerindeki kirli ve tüylenmiş olsa bile bana göre çok şıklardı. Ben ancak pazarda satış yapan kadınların fotoğraflarını çekebildim. Şimdi onlardan birkaç foto...







Kadınlar otobüste, yolda yürürken sepet örüyorlardı. Sepetler gerçekten hoş.. Alınası ama ya taşıması...



Diğer ziyaret ettiğim kasaba Chordeleg... Altın ve gümüş tasarımları ile ünlüymüş. Tasarımları gördüğümde arkama bakmadan kaçmak istedim. Ama yine yemyeşil bir kasaba idi. Bu yazıyı da bitirme zamanı geldi. VİLCABAMBA 5.Ağustos.2013 Türkiye için utanç günü...


Güzin TÜMER



3338










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)