Sıtmam Papaza
Baharın renkli yüzü göründüğünde ki, bu genellikle 23 Nisan'lara denk düşerdi, akşam olup işinden dönen babamın elinde bana özel küçücük bir kesekağıdı olurdu.
Babamın, her bahar elime tutuşturduğu kesekağıdının içinden ne çıkacağını bilirdim; çağla badem ve hemen ardından yeşil can eriği.
Nisan başında çağla badem, Mayıs başında can eriği. Ev halkından sadece bana özel, babamla aramda bir ritüeldi bu kesekağıdı alışverişi. Diğerlerine canım isterse birer tane tattırımdım çağla yada eriğimden.
Babaanneme can eriğimi uzattığımda, önce "istemem safradır o" der sonra da yüzünü ekşiterek yeşil erikten küçük bir ısırık alıp diğer eliyle kıçını çimdikler "Eski ağıza yeni taam, ha ha haaayy sıtmam papaza, sıtmam papaza" teranesi tuttururdu. Bizim ailenin kadınlarının, ilk tadına baktıkları turfanda meyve ve sebzeler için söyledikleri bir nakarattır bu.
Bu nakaratı söylemenin de bir raconu vardı elbet, Cam önüne veya balkona çıkılıp dağlara taşlara ulu ağaçlara bakarak sağ el; meyveyi ağıza götürüp ısırdığı anda, sol el de sol popoyu çimdikliyor olacak ve bir taraftan da "Eski ağıza yeni taam sıtmam papaza, ha ha haaayy, sıtmam papaza, sıtmam papaza" sözcükleri zikredilecek. Ayrıca bu nakarata eşlik edercesine bedenler hafiften sallanıp titretilecek, sözcükler üç kez ardı ardına tekrarlanacak...
Bu adetin, yaşlı başlı koskoca kadınlarca ne şekilde uygulandığını ve nasıl bir görüntü sergilediklerini düşünebiliyor musunuz? Bazıları, bu nakarata ilaveler de yapıp, "yeni senede yenilerini de yemek nasip olur inşallah" diyerek olayı yaşamın o ince çizgisinde buluşturuverirlerdi. Rahmetli babaannem ne çok severdi yaşamı, ne çok dua ederdi biraz daha yaşamak için seksenli yaşlarında, nazara da inanırdı ve kendine has nazar duaları okur dağlara, taşlara, yeşil ağaçlara doğru bakarak kötü enerjileri evimizden ve bedenimizden uzaklaştırırdı.
Hristiyan ve Müslüman ahaliler de kendilerince farklı yorumlamışlardır bu turfanda seramonisini, bir rivayete göre; Hıristiyanlarla komşuluk ilişkisi içinde yaşayan Müslümanlar, kendilerinden birine sıtma dileyemeyeceği için öteki dinin büyük lideri (elebaşısı) papaza sıtma dilemekte bir mahzur görmezlermiş! O yüzden, mevsimin ilk turfandasıyla tazeleneceklerini uman Müslümanlar, hastalıklarını da duygusal olarak kendilerinden olmayana doğru defederlermiş!
Gayrimüslümlerde de benzerlik gösteren bu halk itikatlarının kökenlerine inildiğinde, ilkel toplumların çok tanrılı dinlerinin doğa olaylarına kadar gitmek mümkündür. Turfanda mevsim meyveleri tadılırken olası bir zehirlenme yada allerji türü keyifsizliklerde, hastalığı kendilerinden daha güçlü ve Tanrıya yakın gördükleri papaz efendiye yollamakta bir sakınca görmemeleri, Hristiyan cemaati arasında da varolan "sıtmam papaza" ritüelinin çıkış noktası olsa gerek.
Şamanizmde doğadaki ilk yeşil sürgünlerin gücü yadsınamaz, bu sürgünler şifa da verir zarar da, azı karar çoğu zarar düsturu yeşil eriği fazla yiyip karın ağrısı, mide bulantısıyla safralar çıkaran çocuklarda kendini gösterir ki; mazallah küçükken kilolarca eriği acımsı çekirdeğiyle yiyip yuttuğum halde hiç başıma gelmedi!
Unuttum..!
Bir keresinde, oniki yaşlarımda filanken erik bahçesine yaptığımız pikniğimizin ertesi günü, kaşıntıdan bütün vücudum kabarmıştı ve şişen ayaklarıma sığmayan ayakkabılarımı giyemediğim için babamın kucağında götürülmüştüm doktora!
|