ISSN 1308-8483
Haber Atlamak / Banu Bingör
Banu Bingör    
  Yayın Tarihi: 4.7.2012    


Haber Atlamak


Enformasyon çağı kavramını sıklıkla kullanıp, bir de onu 'bilgi çağı' diye yorumluyoruz. Oysa ki kavram hepi topu 'haberdar olmak' işine yol veriyor. Ötesi şaibeli. Haydi peki kavramın irdelenmesi kenarda dursun şöyle. Haberdar olma işinde bile geri ve geç kaldığımı fark etmek bazen canımı sıkıyor.

Televizyondan sağlanacak haberler uzun süredir gündemim dışında. Siyasi ya da ideolojik bir tercih değil benimkisi; televizyonun yayın akışı geç vakitte başlıyor artık evde. Mesele bu. Gazete deseniz, hanidir uzağında durduğum, ara ara Perşembe günleri satın aldığım bir basın organı halinde. Gazetelerin internet sitelerinin var oluşu neden olmadı bu gazete satın almama halime. Kişisel tercih diyelim. Bir gün sosyolojik olarak karşılaştırmalı gazete haberleri incelemeye karar verirsem, döner baştan okurum. Ancak şu sıra ne zırvaya ihtiyacım var ne de köşelerdeki tekrarları okumaya.

Konumuz bu değil aslında. Konumuz ne? Atladığım bir haber.

Sözüm ona interneti severek kullanıyorum. Ancak bu kullanmada alıştığım ve sık okuduğum siteler dışına çıkmamanın yarattığı boşluğun farkında değilmişim. Bugün peş peşe denk geldiğim ‘eski’ haberler ve bazı siteler sayesinde ayırdına vardım bu boşluğun.

Önümüzdeki Ağustos ayının sonlarında, yakın dostlarımızın damadının ailesi Fransa’dan İstanbul’a gelecek. On beş günlük bir tatil süresi belirlemişler. Gezip görmek istedikleri yerleri de listelemişler. Bu listeye dayanarak onlara bir gezi programı oluşturma fikri doğdu aramızda.

Nereler hangi gün gezilmeli? Hangi güzergâh izlenmeli? Nerelerde yemek molası verilebilir? Ulaşım nasıl sağlanır? Müze karttan faydalanma şansları nedir? Ve daha pek çok soru arasında gidip gelirken bugün www.muze.gov.tr’yi yeniden keşfettim. Uzun zamandır Kültür Bakanlığı’nın bu sitesine girmemiştim. Kültür Bakanlığı’na bağlı müzelerin ve Müze Kart’ın tanıtıldığı, özet bilgilerin, giriş ücretlerinin ve haritaların yer aldığı, sade ve işlevsel bir site kurmuşlar. Keyifle dolandım sayfalarında.

Derken gözüm haber ve duyurular kısmına takıldı. İlk dikkatimi çeken haber “Üç Satırlık Kitabe” başlığı taşıyordu. Çanakkale’nin Biga ilçesindeki Parion Antik Kenti kazılarında üç satırlık bir kitabe bulunmuş. Kitabenin dili Frigce! Frig dilinde yazılmış bu yazıtın Marmara bölgesinde keşfedilmesi, Frigya’nın sınırlarının İç Anadolu’yu taştığına ilişkin ipucu niteliğinde. Belki yakında Frig tarihinin yeniden yazılması gerekecek. Ne memleket ama?! Ne topraklar?! Ara, araştır, yaz, soruştur, bitmiyor derya…

Bu haberin hemen ardından okuduğum haberse beni çok heyecanlandırdı. Türkiye’de bir müzenin “Avrupa’da Yılın Müzesi 2012”ye aday gösterildiğini öğrendim! Kırşehir’de bir müze! Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi! Meğer bu müze, geçtiğimiz yıl “En İyi Yeşil Müze” ödülünü almış. 2012’de ise EMYA’ya (European Museum of the Year Award) aday gösterilmiş.

Önce hemen müzeyi araştırdım. İnternet sağolsun, epey bilgilendirdi beni. Ankara’ya 120 km uzaklıktaki bir köyde kurulu bu müze Japon hükümetinin karşılıksız hibesiyle 2010'da yapılmış. Bunun dışında, bir de Japonya sınırları dışındaki en büyük botanik bahçeyi/Japon Bahçesi'ni de yine bu alana kurmuşlar. Müze, kazı alanından sadece 1.5 km uzaklıktaymış. Kazı çalışmalarını da Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü ile birlikte yürütüyormuşuz. M.Ö. 4000’den kalma kalıntılar yirmi katmanlı bir tepede gömülüymüş. Binlerce yıldır bozulmadan korunan bu tepenin şekli, müze binası mimarisine de ilham vermiş. Bilgileri edindiğim sitedeki ( www.arkitera.com) fotoğraflara bakılırsa gidilip, görülesi bir yer!

Sonra EMYA’nın sitesine girdim. Yarışma hangi aşamada, öğreneceğim güya. Aşama falan kalmamış ki! Ödül(ler) 19 Mayıs’ta verilmiş ve hatta 2013 için adaylık başvuruları bile kapanmış.

Benim gibi bihaber olan okuyucuya sesleniyorum; hemen heyecanlanmayınız. Maalesef bu seneki ödülü Kalehöyük Arkeoloji Müzesi alamamış. Kazanan müze Madinat Al-Zahra, Kordoba, İspanya. 10. yy Endülüs’ünün başkenti olan al-Zahra’nın kalıntılarının sergilendiği bu müzenin dışında, İspanya’nın iki müzesi daha ödüle aday gösterilmiş. Türkiye’den ise sadece Kalehöyük…

Kötü müdür? Müzelerimizdeki eserlerin depolarda çürüdüğü, teşhirden eser çalındığı dönemlere göre bir tane olsun müzemizin Avrupa’nın En İyi Müzesi ödülüne aday gösterilmesi elbette keyifli bir gelişme. Öte yandan ekonomik krizle baş etmekte güçlük çeken ve hem Avrupa’nın hem de bizim dilimize düşen garibim Yunanistan’ın üç müzesi birden bu ödüle aday gösterilmiş. Yunanistan’ın kültür varlıklarına yönelik politikasını bilmem, okumadım, incelemedim. Ancak sit alanlarının derecelerini aşama aşama düşüren bizlerin, Japonya hibesiyle yaşam bulmuş müzesinin aday gösterilmesinde alınacak çok ders var.

Hoş bu duruma da Eurovision karşısında geliştirdiğimiz yeni bakış açısıyla bakabiliriz. Neticede her yıl verilecek olan bir ‘prestij’ ödülü. Ancak yeryüzünde ‘prestij’ hiç de azımsanacak bir varlık değil, bana sorulsa…

2013 ödüllerine içlerinde yine Türkiye’nin de bulunduğu 20 ülkeden 40 müze başvuruda bulunmuş. Kimlerin aday gösterileceği yakında açıklanacakmış. Demek ki takip edeceğiz. İşimiz ne? Bu sefer haber atlamak yok!


Banu Bingör

bal@karafakiden.com
www.karafakiden.com

2357










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)