Huzur arayanların buluştuğu adres: Karabiga
Bir yanında deniz, ilerde ormanlar ve tarihi kalıntılar, altın renginde kumları kıyıda balıkçı tekneleri, parke taşlı geniş meydanı, cepheleri teneke kaplı eski evleri, dev çınar ağaçları ve salaş kahvehaneleriyle huzur arayanların buluştuğu sessiz bir kasaba Karabiga
Çanakkale ve Balıkesir civarında dolaşmayı pek seviyoruz. Kaz Dağları, Ayazma, Mıhlıçay, Ayvalık, Cunda Adası, Assos ve diğer güzellikler. Ama epeydir aklımızda, daha da yukarılara uzanmak vardı. Yaz mevsiminin geçmesini bekliyorduk. Sessiz, sakin ve huzurlu bir yaşamın sürdüğünü duyduğumuz Karabiga’ya sonbaharda gidip, çadır kurup bir hafta sonu geçirmeye karar verdik.
Rotamız Balya
Akhisar yolunda sarı sarı uzun kocaman Kırkağaç kavunlarının sergilendiği tezgahları geride bırakarak Balıkesir’den Balya istikametine yöneldik. Hava gri renge dönüştü. Bulutlar iyice doldu ama yağıp yağmamak arasında gidip geliyordu. Güneş artık yüzünü iyice sakladı. Yolumuz çok uzun, çadırları yağmur altında kuracağız, durum öyle gösteriyor. İvrindi sapağına geldiğimizde Gökçeyazı’yı biraz geçtikten sonra Balya’ya çevirdik rotamızı. Buradan yaklaşık 19 kilometre sonra Balya’ya ulaştık.
Balya
Sırılsıklam olmadan
Balya-Çan ve Biga bu güzergah doğanın cömert davrandığı ve her türlü rengini insanlara sunduğu bir bölge. Yol kenarlarında dev çınar ağaçları, yeşilden, kırmızıya, kahverengiye ve sarıya dönen yapraklar rüzgarla savruluyor sağa sola… Bu güzellikler arasında Yenice’yi geride bıraktık. Kömür ocaklarıyla kaplı Çan ve oradan Biga. Burada karnımızı Tekirdağ köftesiyle doyurduk. Ve yola koyulduk, yağmur damlaları cama hızla atıştırmaya başladı. İyice sırılsıklam olmadan kamp alanına ulaşmayı düşlüyoruz.
Kilittaşı ile kaplanmış meydanı bozulmadan korunmuş
Karabiga bol rüzgar alıyor
Biga’da alışverişimizi de yaptık. Lapseki yolundan Karabiga levhasını görünce sağa dönüp devam ediyoruz az bir yolumuz kaldı. Pirinç tarlalarıyla çevrilmiş dar bir asfalt yolda ilerledik, hava iyice karardı, yağmur kendini hissettirmeye başladı. Nihayet Karabiga’ya ulaştık. Çanakkale boğazının çıkışında kurulan Karabiga bol rüzgar alıyor. Dört bin nüfuslu bir balıkçı kasabası. Kasabanın kıyısında Karabiga kaleleri MÖ. Yedinci yüzyılın ilk yarısında kurulmuş ve bölge SİT alanı ilan edilmiş.
Havanın ani olarak kararması ve yağmurun ardından çadırlarımızı sahile kurmak zorunda kaldık
Plaja çadır kurduk
Bu arada hızlı bir şekilde çadırlarımızı kurmak için alan arıyoruz. Ormanlık bir bölge bulmak mümkün değil, karanlık iyice yerleşti. Yağmur artık sağanak yağıyor. Sahilde bir restoranın önündeki plaj alanı uygun görünüyor. Yağmur altında Aykut, Engin ve ben birbirimize yardım edip, rüzgara karşı direnerek çadırlarımızı kurduk. Restoran sahibi de lambayı yakıp bize yardımcı oldu. Çadır işi tamamlanınca sıra mangal yakmaya geldi. Zor da olsa odunları tutuşturduk ve kömürler köz haline geldi. Bu arada yağmur ve rüzgar hızını iyice artırdı.
Karabiga'da teneke kaplı evlerden çok az kalmış. Onlar da koruma altında tutuluyor
Bagaj kapağının altında
Kısa sürede Engin Yavuz’un Skoda Favorit’inin havaya kaldırılmış bagaj kapağının altında mükellef bir akşam sofrası hazırladık. Mis gibi kızarmış incik, salata, tulum peyniri, helva ve Burgaz rakısı. Yemeğin ardından odun ateşinde çaylarımızı da yudumladık ve çadırlarımıza çekildik. Gece poyraz şiddetini iyice artırdı, çadırlarımızı yerinden sökmek için epey uğraş verdi. Bu koşullarda altında sabahı zor ettik. Salaş bir kahvede kahvaltımızı ettikten sonra, limanı, kaleyi ve sokak aralarını dolaştık. 24 kulesi ve iki limanı olduğu belirtilen Pegai kalesinden geriye kalıntılar kalmış. Onlar da SİT alanı içine alınmış.
24 kulesi ve iki limanı bulunan Pegai Kalesi'nden geriye bu kalıntılar kalmış
Zeytinyağlı baklava
Öğrendik ki, bu bölgede yaşayanlar yıllarca evlerinin duvarlarını yaparken kaleden malzeme alıp götürmüşler. Salaş kahvede veda çaylarını içtikten sonra Lapseki-Çanakkale üzerinden İzmir’e dönüşe geçtik. Çanakkale’de savaşlarda kullanılan mühimmatın sergilendiği asker müzesini gezdik, birkaç parça anı eşya satın aldık. Ve bu bölgeye yaptığımız her gezinin ardından olduğu gibi, Ayvalık Çarşısı’na uğrayıp zeytinyağlı baklava yemeyi ihmal etmedik.
Balya yolu üzerinde tarlasında ürettiği meyve ve sebzeyi gelip geçenlere satmaya çalışan Nuriye Teyze'den biz de birkaç kavun satın aldık
Bu bölgede doğa çok cömert. Piknik yapılabilecek çok güzel köşeler var. İşte bunlardan biri Aykut Fırat ile keyfini çıkardık
Dönüşte Çanakkale askeri müzeyi gezdik. Nusrat Mayın gemisi Çanakkale Savaşlarında önemli görevleri yerine getirmiş
Yağmur hızını artırınca arabanın bagaj kapağını kaldırarak altında nefis bir ziyafet çektik
Yol üzerinde dikilen çınar ağaçları arasından yol almak bir hayli keyifli
isikteoman@gmail.com