Kıssadan hisse...
1997'de girdiğim üniversite sınavında, çevre baskısıyla yazmak zorunda kaldığım iki farklı seçeneğin dışında, 16 seçimimi öğretmenlik mesleği için kullandım. Bu meslek benim için asla ikinci bir seçim veya can simidi olmadı... Bugün geri dönmem ve bir karar vermem gerekseydi, yine mesleğimi gururla seçerdim...
1998 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğretmenlik mesleği için eğitimimi alırken, diğer yabancı dil bölümleri ve meslek gruplarıyla aramızda hemen hep aynı türden tatsız konuşmalar olurdu. O zamanlar telaffuzu pek fiyakalı olan bölümlerde okuyan arkadaşlarımız, öğretmenlik mesleği için fakültenin yollarını aşındıran bizlere biraz havadan bakmayı nedense adet haline getirmişlerdi. Biz bu durum hakkında hep aramızda konuşur ama yolumuza devam ederdik.
Son sene geldi dayandı... Mezuniyet için gün sayan ve tezimizi yetiştirmek için kütüphaneler arası mekik dokuyan bizlerden daha telaşlı, daha korkulu günler geçirenler vardı fakülte binasında.
Geçim derdine düşmüş, hayatın gerçekleriyle yüzleşmiş, bölümümüzdeki hocalardan pedagojik formasyon almaya çalışan, hatta sınıf açmıyorlar diye isyan eden "fiyakalı bölüm" okuyan arkadaşlarımız. Mühendisler mi ararsınız, dil bilimciler mi, veteriner mi daha neler...
Daha birkaç sene öncesine dek, arkadaş gurupları içerisinde: "Ben, ölsem öğretmen olamam, iyyy Allah korusun!" diyenler, bizim öğretmenlerimizden aldıkları dersleri başarıyla verebilmek için onların notlarını, huylarını, sularını ve hatta burçlarını bizden öğrenme çabasındaydılar.
Bunda sadece onların mı hatası var? Elbette hayır.
Öğretmenlik mesleğine gönül vermiş, başından beri bu mesleği okumuş meslektaşlarımızı yıllarca atamayan bir devlet; kapının önünden geçen sütçüye bile öğretmen olma hakkı sağlayıp, gelecek nesilleri iki aylık "mesleki" eğitim alanlara teslim eden bir zihniyet, öğretmen olunamayacağını- öğretmen doğulacağını unutan bir cehalet belgesi yönetim...
Evet, öğretmen olunmaz; öğretmen doğulur...
Evde biriyle başa çıkamadığımız çocuklarımızın otuzu hatta kimi yerde ellisiyle başa çıkmaya ve onlara eğitim vermeye çalışan bir öğretmen, sabrı, çocuk sevgisini, siniriyle başa çıkmayı, en zor günün ardından yine azimle ertesi sabah sınıfa girmeyi ancak o mesleği sevmekle, seve seve seçmekle başarır.
Bu mesleğin zorluklarının boyutu konusunda en çarpıcı örneklerden biri de İngiltere'deki Teach First adlı projedir. Geleceğin liderleri, yöneticileri olarak yetiştirilmek istenen farklı dallardan yeni mezunlar, motive ve idare etmesi en zor seviyelerden olan orta okullarda sınıf yönetimi (classroom management), zaman yönetimi (time management) ve kriz yönetimi (crisis management) hakkında ilk zorlu sınavlarını veriyorlar. Doğru ya, büyük çaplı bir firmayı ve hatta örneğin politikacı olarak toplulukları yönetecek olan bireylerin, öncelikle en küçük toplumsal kurum olan ailenin yönetimini ve sonra da gelecek toplumların minik bir temsilini üstlenen okul sınıflarının yönetimini tecrübe etmiş ve başarmış olması gerekir.
Diğer bir örnek ise benim yoğun şekilde iki senedir çalışmalarını sürdürdüğüm doktora projemdir. Alman öğretmen adaylarıyla yaptığım geniş kapsamlı anket ve röportaj çalışmalarının ilk sonuçları gösteriyor ki, bu meslek ne yazık ki hala ikinci bir kurtuluş çaresi olarak görünüyor. Birinci meslek seçiminde başarısız olanlar, mesleki düşlerini gerçekleştiremeyip işsiz kalmak istemeyenler, hem ev hanımı hem de iş güç sahibi olmak isteyip de yarım gün çalışırım mantığında olanlar... Ancak, yapılan araştırmalar yine onu gösteriyor ki yanlış düşüncelerle ve boş hayallerle bu mesleği seçen kimseler, mesleğe giriş aşamasında en çok "practice shock" dediğimiz sıkıntıları ve sonrasında burn-out’u yaşıyor. Pek çoğu burn-out seviyesine gelmeden mesleği bırakmak zorunda kalıyor. Çalışma devam ettiği için daha ayrıntılı ve sağlıklı bilgi vermem olanaksız; ancak gelecek nesillerin emanet edildiği bireylerin seçilme, elenme ve meslek için donanımlı hale getirme şartlarının tekrar mercek altına alınmasında pek çok bilim adamı ve kadını uluslararası platformda hemfikir.
Her şeye rağmen, bence en zor mesleklerden biri olan, bugünlerin doktorlarını, eczacılarını, mühendislerini, öğretmenlerini yetiştiren öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum...
Gününüz, günümüz kutlu olsun...
|