ISSN 1308-8483
Nasıl kilo veriyorum / Aşçı Fok<br>Nurdan ÇAKIR TEZGİN
  Yayın Tarihi: 8.7.2019    


Nasıl kilo veriyorum



Seramik tabaklar: Koncagül Ağaoğlu.


Çok ilginç insanlarım var benim. Kimilerini sadece sosyal medyadan tanıyorum, bazıları zaten eskimeyen dostlarım ki yıllardır görüşemediklerimle de yazışmalarla haberleşiyoruz. O kadar şirinler ki bu satırları bana yazdırdıkları için hepsine içtenlikle sarılıyor ve teşekkür ediyorum…

Son aylarda aldığım mesajlarda çok sık nasıl kilo verdiğimi soruyorlar. Herkes kendi kilosundan muzdarip, dertleşiyoruz kimse kilosunu beğenmiyor. En manken, en fit hatunlar bile ay şu fındık göbeğim, çitlembik kalçam teranesine tutulmuş. İşler vahim. Erkekler o kadar ince elemiyor, sadece “ya nasıl kilo veriyorsun” demekle yetiniyor. Haklı olarak benim devasa kitle indeksimin zamanla eriyor olmasının esrar-ı mucizesini merak ediyorlar. Ve bendeniz zayıflamış değilim sadece aşırı kilolarımın bir kısmını üzerimden attım (24 – 25 kilo kadar) ve azar azar atmaya devam ediyorum çünkü yeni bir mutfak disiplini geliştirdim. Galiba bu gidişle yeni bir gardrop da gerekecek!

Bir zamanlar ben de birilerinin nasıl kilo verip inceldiklerini merak edip soruyordum o yüzden halden anlıyorum. Ki, o kilo verenlerin çoğu mide ameliyatı olan kişilerdi. Neyse çok şükür ben mide ameliyatı olmadım, ayrıca tüp mide ve gastrik by-pass dahil tüm zayıflama ameliyatlarına da sıcak bakmıyorum. Sadece mutfağımı kökten değiştirdim. Ve bunu birden bire de yapmadım peyderpey zamanla…

Çocukluğumdan bu yana hep şişmandım, yaş ilerledikçe sağlık sorunlarım baş gösterdiğinden kilolarla mücadele şart olmuştu. O yüzden yıllardır mutfağımdaki değişiklikler için bir ön hazırlık yapmaktaydım; sağolsun kardeşim Eczacı Orhan Çakır’ın özel ricası ile, bir beslenme bozuklukları ve obezite danışma merkezine de başvurunca düğümlerim birer birer çözülmeye başladı.

Doktorum Mete Ekşioğlu’nun öneri ve yönlendirmelerinin pek çoğu aklıma yattı. Zaten inandığım ve kısmen uyguladığım beslenme doğrularından söz ediyordu o yüzden onun öğütlerini tutmak benim için daha kolay oldu. Unlar diyordu, genetiği değiştirilmemiş kepeği alınmamış undan kendi ekmeğini yapmalısın ve sabahları elinin büyüklüğü kadar yemelisin diyordu. Yumurta diyordu, vejetaryen olduğum için güvenilir yerden temin edilmiş günde 2 – 4 yumurta yiyebilirsin diyordu, bol sebze baklagil diyordu oh yaşasın filan derken sıra meyvelere geldi; yasaklı meyvelerin en sevdiklerim olduğunu fark etmek tabi moralimi çok bozdu. Gün içinde bir kilo mandalina portakal yiyebilen ben, ah zavallı ben…

Tabi, birkaç yiyeceği sınırlayıp değiştirmek değildi aslolan. Düşüncelerdeki yeme disiplini, su içmek, hareket, yemek saatleri, duş saatleri, uyku ve ısı ayarı, şeker ve unlu tüm gıdalardan uzak durmak onların yerine kişinin yaşına, cinsiyetine, yaşam tarzına, geçirmiş olduğu hastalıkların toplamına göre ve de vegan, vejetaryen oluşuna göre değişen bir yığın eşleşmeli kurallar silsilesi var. Önce çok sıkı bir check-up kontrolü gerekiyor sonra oturulup konuşuluyor. Doktorum, her seansta beni ikna eden çok yararlı konuşmalar yaptı. Birçoğu bildiğim ama uygulayamadığım şeylerdi ama yelkenlerimi suya indirip “ben zaten bunları biliyorum, bazılarını denedim olmuyor” demeden canla başla dinledim. İçten ve gönül gözümü de açarak dinledim! Çok şükür bir yıllık bir süre sonunda mutfağım ve ben bu yeni duruma alıştık, benimsedik. Artık bu duygu halimi herkesle paylaşabilirim. Bana yararı olduysa gereksinim duyan herkese olur.

Sağlıklı kilo verebilmek için epeyce bir istek çokça mücadele gerekiyor. Evet, bu yazılanlar yeni bir şey değil; yeni olan düşünce ve istek motivasyonumuzu tetikleyecek bir başka kişinin varlığından güç almak! Doktor, guru, terapist veya arkadaş kimden olursa olsun destek almak şart.

Ne yapıp da kilo verdiğimi soran arkadaşlarımın bazıları blog yazarı ve pasta böreklerle sıkı fıkı ilişkide olan insanlar. Hani derler ya tut kelin perçeminden, neresinden tutsanız elinizde kalır, onca şekerli unlu ve yağlı mamacıkların pişirildiği o canım mutfakların sahipleri nasıl olup da kilo verecekler! Canlarına eziyet. Yapmayın etmeyin sizin mutfaklarınız bol kepçe karbonhidrat dükkânı gibi, nasıl değiştireceksiniz dediysem de dinletemiyorum.

Un kurabiyesi, poğaça, revani, sütlaç, suböreği, pişi, baklava, pasta, şeker hamuru, makarna, pilav, reçel yapmayacak mısınız, canınız isteyince pide yemeyecek misiniz, dondurma, helva, künefe, waffle filan! Patates de dahil hiçbir şey yağda kızarmayacak bunu biliyorsunuz değil mi? Doktorum Ekşioğlu, fırın, haşlama ve buğulamayı öneriyor, kanser riski nedeniyle kömür ızgarasını ve yanmış pişirme şekillerini hiç tavsiye etmiyor. Kavun, karpuz, portakal, üzüm, incir, beyaz dut, şeftali, cennet hurması gibi şekeri yüksek meyveler de yok.

Kilo verip sağlıklı zayıflama ve sağlıklı bir mutfağa sahip olabilmek aile işi bana göre. Evde yaşayan herkesin değişen sağlıklı mutfakla iyi geçinmesi, belirli kurallara uyması ve ateşbazı can-ı gönülden desteklemesi gerekir. Sizi sürekli sabote eden birileriyle yaşamak zor! Kilo verme işi yardımsız olmuyor 40 yıldır denemediğim yöntem kalmadı. Turgay’cığıma nasıl teşekkür etsem az, diyetimize uygun özel unlarla ekmeğimizi mayalayıp pişiriyor, sütçümüzden aldığı süt ile ev yoğurdumuzu mayalıyor, kefiri de her hafta ben mayalıyorum daha ne isteyeyim! Kilo vermeye yönelik sağlıklı bir mutfağa sahip olmak gerçekten ekip işi. Şunu özellikle belirtmek isterim; aile ve yakın çevrenin desteği şart. Sadece “ay yine kilo almışsın, zayıfla” demekle olmuyor!

Düşünsenize evde bir kımıl zararlısı var ve sizi her an sabote ediyor! Buzdolabının kapağını açıyorsunuz karşınızda devasa çikolatalı ve çilekli bir pasta duruyor ne yaparsınız! Ya da fırının içinde bir tepsi ıspanaklı ya da kıymalı börek evi kokusuyla muştuluyor. Hırsızın parayla imtihanı gibi, Allah korusun…

Doktorum, paket içine girmiş yağlı tuzlu, şekerli tüm abur cuburları da en kara listeye koyuyor. Tüm ambalajlı gıdalar yasak. Üzerinde son kullanma tarihi olan tüm o şeyler…

Gözünüzü korkutmak istemem, benim mutfak tenceremin içine düşmeyen yiyecekleri azıcık da olsa yukarıya sıraladım. Burası işin tatsız yanı, zevkli yanını yani serbest olan yiyeceklerden hazırladığım yeni mutfak anlayışıma da sıra gelecek ki, görünce moralimiz çok düzelecek emin olabilirsiniz. Hele bu yaz mevsiminde her türlü sebze meyvenin bolluğunda eski alışkanlıkları değiştirmek epey mümkün denemekte yarar var. Serbest meyveler de var, meyvelerin hepsi de çok şekerli bol kalorili değil elbet. İşte kiraz mevsimi geldi; Dr. Ekşioğlu kiraz, çilek, ekşi karadut, böğürtlen, yabanmersini, erik, kayısı, elma, armut, vişne gibi meyveleri abartmamak koşuluyla yasaklamıyor. Ayrıca yapraklı yapraksız tüm sebzeler serbest daha ne olsun!

Ve yaratıcılıkta sınır yok. Serbest olan yiyeceklerle son derece eğlenceli ve hoş bir mutfak yaratılabiliyor, deniyorum ve çok eğleniyorum. Sizlerle de paylaşmaya devam edeceğim.

Kendimi sınırlamak en son isteyeceğim şey, o yüzden nasıl denk gelirse öyle olsun. Gayet doğal, içten ve eğlenceli olmak koşuluyla arada bir estikçe yazayım işte.

Sağlıkla, keyif, neşe ve coşkuyla…








Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN


www.ascifok.com


1778











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)