ISSN 1308-8483
Aşkın rengi kırmızı mı gerçekten? / Nurdan ÇAKIR TEZGİN
  Yayın Tarihi: 12.2.2008    


Aşkın rengi kırmızı mı gerçekten?


Bilindiği gibi Noel Baba'nın üniforması kırmızı kaşe kumaştandır, yılbaşını kutlayanların donları da kırmızıdır ya, yeni yıla poposunda kırmızı donla girmeyi adetten sayanlar epey çoğunlukta olduğuna göre kırmızı don yılbaşı donudur diyoruz.

Peki o zaman aşkın donu ne ola?

Aşkın donu biraz mahrem bir ayrıntı sanki, şekerleme ve çikolata kutuları gibi Sevgililer Günü'ne has sakınımsız kırmızılardan söz etmek varken! Kırmızılı kılık kıyafet ve aksesuar vitrinleri, söylemeye gerek yok, iç çamaşırı ve ayakkabı çanta reyonları Şubat'ın ilk haftasından itibaren tümden kırmızının hakimiyetinde.

Aşkın rengi kırmızı olmak zorunda mı?

Beyaz yada pembe, mor yada siyah olamaz mı? Hiç sanmıyorum, yaşam pembedir birçoğuna, hem de toz pembe! Evet, evet bence aşk pembedir! Aşkın meyvesi de pembe suratlı, pembe dudaklı, pembe dilli bir insan yavrusu değil mi?

İlla da saflığın timsalidir beyaz. Kocakarıların buruşuk derilerine taktıkları beyaz incileri nasıl tanımlayacağız? Oysa inci, genç kızların kuğu boyunlarını da süsler en masum duruşuyla! “O eskidenmiş” der gibisiniz yaşlı kocakarılar genç kızlardan daha saf, daha temiz demek istiyorsanız haklı olabilirsiniz. Bazı nine-dedeler nasıl da bebek bebek adımlıyorlar giderayak bu safiyane dünyayı!

Tutkulu aşkların rengine kırmızı demek, Marguis de Sade akımının kara kuşağını yok saymak olur ki; Sade'ın düş oyuncakları şeytâni siyahtır. Sade'ın tutkulu Sado aşklarına fazla ilişmeden, Valentine aşklarının yürek bahçelerinde dolaşmalı elimizde bir dal kırmızı karanfil ile. Aşk-meşk ilişkilerini fazla kurcalamaya gelmez, sevgilinin keyfi misin aşkını kırk kilit içine gömer, dikenli saksıda sular, tomurcuk gülle örseler...

Yaşamla çok yakın ve fazla ilintili bir renk kırmızı. Yaşam sıvısının, vahşetin, şehvetin, nöbet şekerinin (lohusa-kızamık şekeri) rengi hep kırmızı. Nedense kadın cinsiyetiyle de iç içe! Eski asilzadelerin bolca ceviz kırdıkları zamanlarda, memnu aşklarıyla histeri krizine giren genç hanımları sakinleştirmek lokman hekimin uzmanlık alanına girermiş ki; işte bu aşamada hekimin kudreti sır olmaktan çıkıverirmiş. Histeri nöbetindeki hatunun dili ve dudakları nöbet şekeriyle iyice kızarmadan, ak gerdanı pâre pâre perçemleşmeden krizden çıkması mümkün olmazmış!

Rivayet olunur ki; Lokman Hekim, histeri krizindeki hanım hastasının yatağına daha ilişmeden çıkarırmış çantasındaki kırmızı nöbet şekerlerini. Hastasının dilinin üzerine zorla koyduğu nöbet şekerinin damak okşayan zencefilli tadı, acılı aşk reçetelerinin baş ilacı olsa gerek ki, en hırçın hatunu bile rehavete salarmış!

Ne diyorduk? Kırmızı.

"Benim adım kırmızı"yla Orhan Pamuk'un kulaklarını kızartmadan geçecektim ki "Kırmızı başlıklı kız." izin vermedi. O kızcağızı ormana gönderen masum (!) düşünce ürünü "büyüklere masallar"ı henüz bebeyken okuyan kızların, ak ve kara arasındaki hiçbir rengi göremeden bodozlama kart kırmızıya geçişleri, küflü aynalarında sönük birer öyküdür...

Lohusa şerbetinin rengidir kırmızı...

Al basması kime basarmış biliyor musunuz? Henüz erişmemiş ergen kızlarla, menopoza giren olgun hatunlara, haa bir de lohusalara. Yani aşkı yaşayıp meyvesini eline pardon kucağına alan yeni anne olmuş kadınlara al basarmış. Lohusalara al basmasın diye saçlarına takarlarmış kırmızı kurdeleyi.

Nişanlanınca parmağa, evlenirken bekaret kemeri gibi bele, doğurunca başa takılıyor, ölünce de ayağa takılmıyordur umarım! İnsanın aklına türlü şeyler geliyor, es kaza kadının evliliği boşanmakla sonuçlandı, dul kadın kurdeleyi neresine takacak? Hem de kırmızı!

Tövbe, tövbe...

Kırmızı kurdele açılışlarda kullanılır daha çok, ya bir mağazanın serginin açılışında, ya düğünlerde takılarda, nişan yüzüğünün, söz-nişan bohçasının kapatılan katındadır. Beşibiryerdeye, Cumhuriyet Altını'na ilişmiş olup, nazar boncuğuna kırmızı kurdele takılır. Bazı inanışlarda, kısmetler düğümlenip işin içinden çıkılmaz hal almasın diye kurdeleye düğüm atılmaz.

Bazılarına da kapkara bir düğümdür aşk, kadınların çul çarşafı gibi kara, zift karası, kömür karası, Süper Nova'ların kara deliğindeki dipsiz boşluklardır aşk... Kara; Renk bile değildir oysa, beyazın zıddı, ak'ın kendini varsılladığı aynadır en fazla. Kırmızı diye bellemişiz ya aşkı; koca bir yalan, çok renkliliği dururken kırmızı kadar keskin bir aşkı kim ister?

Aşkı aşk yapan; belirsizliği ve geçirgenliği olmasın?

Nurdan Çakır TEZGİN


Nurdan ÇAKIR TEZGİN



3697











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)