ISSN 1308-8483
SİMİ GİDİ SİMİ / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER    
  Yayın Tarihi: 12.10.2014    


SİMİ GİDİ SİMİ






"Simi gidi Simi"... Bu şahane ada bu kadar yakınımızdayken ziyaret etmek için neden geç kaldığımı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa -geç tanışılmış olsa bile- hala "hey gidi günler"deki dokusunu koruyor. "Ne güzel" "hiç bozulmamış nidaları" ile adada eski iki arkadaşımla beraber birkaç gün geçirdim.

Simi, yan yana birkaç koydan oluşmuş coğrafi yapılanması, bir yamaca yerleşmiş pastel renkli evleri, turkuaz renkli denizi, lezzetli ve ucuz deniz ürünleri ile insanı kucaklıyor. Çok uzun zamandan beri yüzmekten böylesine keyif aldığımı hatırlamıyorum. Kendimi denize hapsetmek istedim desem fazla olmaz.



Ben Ada'ya gitmeden önce internette Simi Adası ile ilgili yazılmış yazıları okudum. "Nereye gidilir?" "ne yenir?” gibi soruların yanıtlarını aramak için nette gezindim. Aradığım tüm soruların cevaplarını da buldum. Bu bulduğum yazıların benzerini yazmak istemediğim için "Simi ile ilgili ne yazsam" düşüncesini birkaç gündür kafamda gezdiriyorum. Sonunda biraz insan odaklı biraz gördüğüm birkaç Yunan adası ile ilgili karşılaştırmalı bir yazı yazmaya karar verdim.

Simi, bize daha adaya ayak basmadan sımsıcak görüntüsüyle "hoşgeldin" dedi. Yaz mevsimi süresince kaybettiğim yaşam sevincimin geri gelmeye başladığını hissettim. İyi bir başlangıçtı bu... Hani birkaç gündür susuz kalmış bir çiçeği suladığınızda yavaş yavaş yapraklarını diriltmesi gibi..

Zira gene hevesle gittiğim Sakız Adası'nda ilk söylediğim "ben buraya niye geldim" olmuştu. Ancak adanın içini gezdikten sonra fikrim değişmişti.. Yeri gelmişken Sakız Adası'nın Simi'den daha ucuz olduğunu söylemeliyim.

Daha önceden yerimizi ayırttığımız Liman bölgesindeki Kokona Otele yerleştik. Otelimizin sevimli sahibesi Kokona, evine misafir gelmiş gibi bir eda ile bizi karşıladı.

Ortalama bir Türk kadını gibi gözüken, ellili yaşlarını süren Kokona adeta evrim geçirmiş bir kadın.. 15 yaşında evlenmiş dört ya da beş yetişkin kızı ve torunları var. Çocuklarını büyüttükten sonra iş kadını olmuş, İngilizce öğrenmiş. Kokona bana aynı formasyonda bir Türk kadını "bu kadar yol alabilir miydi?" diye düşündürdü. Bence alamazdı.

Bunun yanıtını kendim aramaya başladığımda aklıma gelenler şunlar...Elbette Kokona'nın hayatı tırmalayan kişiliğini göz ardı etmeden..

Gelenek görenek farklılığı mı? Müslüman bir toplum olarak kadının daha çok baskılanması mı?... Elbette buna birçok gerekçe bulunabilir. Kokona'nın başardıkları hiç azımsanmayacak ölçülerde...



Kokona Oteli öneririm. Zengin kahvaltısının tadına bakmazsanız bunun da bir eksiklik olduğunu hatırlatmak isterim. Yediğim lezzetli ekmeğin tadı hala damağımda..

Adada konuştuğum insanların çoğunluğunun kış mevsimini Rodos'ta geçirdiklerini öğreniyorum. Yaz mevsiminde adaya gelerek hizmet sektörünün farklı alanlarında çalışıyorlarmış. Ada'nın kışlık nüfusu 2000 civarındaymış.

Simi, "Oniki Ada" grubunda yer alıyormuş. Türkiye sahilleri boyunca Oniki Ada en güneydeki Yunan adaları grubuymuş. Bu adalar topluluğu kaynaklara göre Yunanistan'a katılan son topraklar olarak ifade edilmekte. Rodos, ada grubunun merkezi ve en büyüğü imiş. Takım ada grubunun ikinci büyük adası neredeyse Bodrum'dan bir taş atımlık mesafede olan Kos (İstanköy)…

Simi'ye gitmek için Kos zorunlu bir durak. Kos adasına ikinci gidişim. Benim için herhangi bir tatil beldesinden farkı yok. Simi, Santorini ya da Mikonos'ta tam da tanımlayamadığım büyüyü Kos Adası'nda yakaladığımı söylemek zor.

Kos Adası, Romalılar, Osmanlılar, İtalyanlar ve Almanların egemenliğinde kaldıktan sonra 1948'de Yunanistan'a katılmış. Bu kadar çok el değiştirmiş bir adada tüm bu uygarlıklara ait özgü yapılara ve harabelere rastlamak oradaki yaşamın bir parçası.



Yunan adalarının birçoğunu gezmiş bir çift bu adalar içinde en çok Kos'u sevdiklerini söyledi. Ben artık Bodrum ve türevi olan yerlerden hoşlanmadığım için gittiğim yerdeki beklentim tamamen otantik dokuyla buluşmak, yerele dokunmak, oranın insanının gözüyle gittiğim yeri görmek. Elbette hepimizin tatil anlayışları farklı...

Çok sayıda mezenin küçük tabaklarda servis edildiği Rum meyhanesi ya da tabakların kırıldığı Sirtaki oynanan Taverna denilen mekanları çocukluğumdan beri duymuşluğum var. Hatta bendeki bu tanıma uygun birkaç tavernaya Londra'da gittim. Ben Yunan adalarına yaptığım seyahatlerim sırasında bu tanımlara uyan hiçbir mekana rastlamadım. Taverna gördüğüm kadarıyla "Lokanta" anlamında kullanılıyor.

Lokantalardan söz etmişken o coğrafyanın popüler yemeği musakka tarifi vereyim. Bizim bildiğimizden biraz farklı. Aslında biraz börek görünümünde.En altta patates onun üzerinde halka şeklinde kesilmiş kabaklar onun üzerinde de kızarmış patlıcan ve en üstte de beşamel sos var. Kıymalı ve kıymasız seçenekleri bulunmakta. Sevdiğimi söylemeliyim.



Her şeyin oldukça pahalı olduğu Simi Adası'nda deniz ürünleri Türkiye'ye göre çok daha ucuz. Neredeyse bir porsiyon musakka ile bir büyük porsiyon ızgara ahtapot ya da kalamar aynı fiyat.



Şimdi güzel Simi Adası'ndan birkaç fotoğraf daha...











Simi Ada'sı gerçekten çok çorak. Sokak aralarında görülen yeşilliğin dışında yeşillik görmek mümkün değil... Turkuaz renkli iki koyun içine yapılanmış Simi Kasabası'nın bu çoraklığına rağmen karşıdan görüntüsü çok büyüleyici... Liman bölgesi iki koya oturmuş. Merkeze çok yakın mesafelerde yüzmenin bir şenlik haline geldiği koylar da var. San Nicholas koyunda denizin içindeki keskin uçurum ve suyun rengi ilk anda beni ürpertti. Sonrasında o maviliğin içine kendimi hapsettim. Simi adası yüzmeyi sevenler için çok iyi bir seçenek... Merkezden ulaşım çok kolay...

Ada insanı, tavrı ile bize ya da bizim esnafımıza çok benziyor. Lokantaların önünde sizi oraya oturmaya ikna etmeye çalışan, konuşkan, yakışıklı adamlar ya da güzel genç kadınlar var. İşlerini yaptıktan sonra sizinle çok ilgilendiklerini söylemek pek mümkün değil. Bu da suyun iki yakasına ait ortak tavır olsa gerek.

Adaya çok Türk turist geldiği için hemen herkes birkaç kelime Türkçe biliyor. Kimi dükkanlarda Türkçe konuşan insanlar çalışıyor.

Pedi Plajı, Simi Adası'nın ünlü plajlarından biri. Merkezden kalkan otobüslere bir buçuk Euro ödenerek çok kısa sürede ulaşılabiliyor. Pedi plajı merkezin hemen arkasındaki koy. Ada dağlık olduğu için oraya giderken otobüs önce tırmanıyor. Bu tırmanma sırasında adanın yukarıdan görünüşü nefes kesici. Plajdan dönüşte otobüsten tepede indik.

Simi Kasabası'nın aşağı ve yukarı mahallelerini birbirine bağlayan meşhur merdivenlerinden inerek limana ulaştık. Bizim gittiğimiz mevsimde inişi ve çıkışı zor olmayan merdivenlerin sağına soluna yerleşmiş evlere bakıyorduk ki birdenbire evlerden birinden bir amca elinde kurabiye tabağı ile fırladı. Israrla kurabiyeleri bize verdi. Konuşmaya çalıştık ama anlaşamadık. Tavrının ne kadar içten olduğu gözlerinden okunuyordu. Aslında bu davranış biçiminin de suyun iki yakasında ortak olduğunu düşünüyorum.

Ada sokaklarında bazı duvarlara iri bir kaktüs yaprağı, meyveleri ile asılmıştı. Süsleme diye tarif edebileceğim bu yaprağın adaya şans getireceğine inanılıyormuş.



Aslında "Ada"da yaşamak ilk anda insana hoş gelse de çok kolay olmadığını düşünüyorum. İnsanın bir şeye sığınma isteğini böylesi yerlerin tetiklemesi de çok doğal. Daha önce ziyaret ettiğim Yunan adalarında çok sayıda neredeyse tek kişilik küçük kilise vardı. Sokak duvarlarına asılmış kaktüs yaprağı ile kiliselerin işlevinin çok farklı olduğunu düşünmüyorum.

Ben Simi Adası'nı çok sevdim. Yolumu bir kez daha düşürmeyi isterim. Biz Simi'ye Bodrum ve Kos'tan geçerek gittik. Bodrum Kos arası hızlı katamaranlarla yaklaşık yarım saat. Kos Simi arası feribotla yaklaşık bir buçuk saat. Bütün bu rota üzerinde gidiş dönüş olarak ödediğimiz ücret 76 Euro. Kokona otelde ödediğimiz ücret ise üç kişilik oda için 65 Euro. Biz bu seyahati Eylül sonu yaptık. Fiyatlar değerlendirilirken dönemin de dikkate alınmasını öneririm.

Bir Pedi hatırası ile yazımı bitireyim.



11 Ekim 2014 FOÇA


Güzin TÜMER



2636











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)