ISSN 1308-8483
AŞK BANA YAZDI / Elif Y. ÖZEL
Elif Y. ÖZEL    
  Yayın Tarihi: 2.2.2016    


AŞK BANA YAZDI

Aşk buralardan gideli çok oldu…
Ne geceyi demleyen şarapçılar ne de siyaha âşık ay ışığı fark etti gidişini.
Gidiş değildi aslında onun yaptığı, terk edişti…
Ve ben, o terk edişe tanıklık eden tek insandım.
Bu sırrı yüreğimde taşımak hep ağır gelse de bana, sözüm vardı ona.
Bu yüzden kendi kendini imha eden bu tanıklık, geri dönüşümsüz bir atık şimdilerde…
Giderken değil terk ederken tanıklık etmiştim aşka.
Ve terk ederken tanıklık etmiştim onun sırılsıklam bakışlarına.
“Gitme” demiştim usulca.
“Gitmiyorum, terk ediyorum” demişti.
Ve ardından “dinle beni” diyerek başlamıştı anlatmaya.
“Yarım kaldım buralarda. Aşk yarım kalırsa, her şey yarım kalır.
Her şey yarım kaldı benimle birlikte ve en acısı da kimse yarım kaldığının farkında bile değil. Şarkılar da yarım, mektuplar da. Hatta ağzımızdan çıkan cümleler bile yarım. Fazlası olur eksiği olmaz aşkın. Şayet aşkı anlatacaksa bir şarkı, notası eksik olamaz” dedi.
Aniden sözünü keserek, “Ben yarım kalmak istemiyorum ki” dedim.
“Sus ve dinle beni” diyerek devam etti kaldığı yerden anlatmaya.
“Yarım kalmak yakışmaz insana. Ama yarım ya da tam olmak kaçınızın umurunda, kaçınız yarım kaldığının farkında, kaçınız tamamlanmak için uğraşmakta?”
“İyi dinle beni” diyerek devam etti.
“Tam olmak yakışır elbet insana. Tamamlanmak zordur ama eksilmemek daha da zor. Benim içimi boşalttılar, şimdi kendi içlerini boşaltarak devam ediyorlar eğlendikleri bu oyuna ve buna tanıklık etmek içimi acıtıyor. Yine de son bir iyiliğim olsun insanoğluna. Söylediklerimi duymak sana kalmış, sesim sana ulaşsa da yüreğine dokunur mu bilemem. Ben anlatmış olayım yine de.
İnsanoğlu sevgiye kart çıkarttı. Hem de limitlisinden.
Önce dolduruyorlar, sonra keyifli keyifli harcıyorlar sevgiyi. İşlerine gelmeyince de, ya son kullanma tarihi geçmiş oluyor kartın ya da limiti bitmiş…
Sen sakın harcama sevgiyi.
Onlar sevgiye çoktan kırmızı kart yedi. Bırak kırmızı kart yediklerini oyundan çıkartıldıkları vakit anlasınlar.”
Gelelim diğer konuya;
“Eğer bir gün yüreğine birini koymaya karar verirsen, mutlaka gülüşü güzel olan birini seç.
Hüznü perdelese de o gülüş, yine de güzelleştirir insanı.
Peki, sence insan niye kendinden bile saklar hüznünü?
Hemen söyleyeyim sana.
O hep gelmeyeni beklemiştir aslında ve bundandır hiçbir yere gidemeyişi.
Beklediği için kalması da bundandır. Hatta gülüşünü o bekleyişlere emanet edişi de bundandır.
İşte o gülüşün gerçek sahibi nerede ise git bul onu. Elinden tut ve getir.
Emin ol sevecek seni. Gülüşü güzel adam güzel sever unutma. Çok güzel sever hem de.
Hayat acımasızdır, bunu da unutma.
Yazılı bitti, bırakın kalemleri diyecek kadar acımasız.
Bu yüzden, gireceğin bütün sınavlarda sadece sana sorulanı cevapla.
Yazacakların, kaleminin mürekkebini tüketmeye değsin.
Ve sonra yaslan arkana ve sınav bitene kadar hayata yazmaca oyna, hem de keyfini çıkara çıkara.
Unutma, ne aşktan ne de hayattan ikmale kalmak yakışmaz insana.
Sana anlatmak istediğim diğer konu, “zaman”.
Zamanla bazı taşların yerine oturmak zorunda olduğunu hepimiz biliriz.
Eğer eminsen hangi taşı nereye oturtacağına, hiç bekleme. Vakitlice oturt o taşı ait olduğu yere.
Her şeyi zamandan beklemek en büyük yanılgısı olmuştur insanoğlunun.
Bütün zaferlerin zamana yazılması da bundandır.
Sen başar sana yazılsın.
Hiç düşündün mü, “niçin hüzün bir tek insana yazılır?”
Söyleyeyim.
Çünkü insan, muazzam başarılıdır hüzün konusunda. Bastığı her yerde hüznün izi kalır.
Senin başarı sıralamanda hüzün olmasın.
Bırak onu her kim başarmak istiyorsa başarsın.
Gelelim, çoğu insanın yaptığı halde fark edemediği diğer gerçeğe…
Tren istasyonlarını düşün. Eğer karşılanacak biri yoksa o trende, kimse gelen trenle ilgilenmez. Herkesin gözü uzaklaşan trendedir. Uzun uzun bakar trenin ardından.
Ta ki gözden kayboluncaya kadar…
Niye mi?
Çünkü insan kaybolmak ister. Kaybolanla kaybolması bundandır.
Sen sakın kaybolma. Çünkü kaybolamaz insan. Bu kocaman bir yalandır.
İnsanın kendi kurduğu oyunlarda kendine yaşatabildiği bir evcilik oyunudur adeta.
“Sen git, ben bakmayayım” dır oyunun adı.
Tuhaf değil mi sence, gidene baktığı halde, bakmamaya talip oluşu.
Elbet tuhaf…
Sen git ben kaybolayım diyemez çünkü. Gizlice kayboluşu bundandır.
Söyledim işte, benden bu kadar. Umarım cümlelerim içini ısıtmıştır.
Artık gidiyorum ve giderken;
“Ben gidiyorum sen bakma” demeyeceğim elbet.
Hatta iyi bak gidişime.
Adı terk ediş olsa da gidişimin, sen yine de iyi bak.
“Gelenden umudumuzu kestik, bari gidene destek olalım” der gibi bak hatta.
Belki gittiğim yerde gülüşü güzel kimse yoktur.
O yüzden, gülüşünü bana unutturmayacak gibi bak.
Sen gidişime tanıklık ederken, ben tamamlanışıma tanıklık edeceğim, bunu iyi bilerek bak.
Tam gibi görünen yarımları tamamlar gibi, aşk gibi bak.
Kaybolabilmek için, evciliği bahane etmiş gibi bak gidişime…
Aşk gibi bak.
Sen gibi bak gidişime…


Elif Y. ÖZEL



2178











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)