ISSN 1308-8483
Molivos, balık ve uzo… <br>Şirince, gözleme ve ayran… <br>Paralı ve parasız otopark… / Işık Teoman
Işık Teoman    
  Yayın Tarihi: 15.4.2016    


Molivos, balık ve uzo…
Şirince, gözleme ve ayran…
Paralı ve parasız otopark…




Binlerce zeytin ağacı ile ünlü Ege Denizi’nin üçüncü büyük adası Midilli’ye iki kez gittim. İlk gittiğimde iki gün, son tatilimde ise dört gün kaldım. Adanın dört bir yanını gezdim, girip çıkmadığım, dalıp yüzmediğim koy kalmadı. Yeşillikler arasından sıyrılıp giden patika yollardan ulaşılan köylere kadar gezdim durdum adayı… Her yerleşim bölgesi birbirinden güzel kendine has güzellikler taşıyor. Bayılıyorum çatıları kırmızı kiremit ile kaplanmış küçük bahçeli evlere… Hepsi ama hepsini barındırıyor Midilli adası diğer bilinen adıyla Lesvos… Gitmek kolay dönmek zor. Çok seviyorum bu adayı…

Nereden çıktı şimdi Midilli diyenler olduğunu duyar gibiyim. Şuradan çıktı Midilli Adası… Adaya gittiğimde sokaklarını doya doya gezdiğim bir bölge var ki tadına doyum olmuyor. 500 yıllık bir köy Molivos, evleriyle, sokaklarıyla öylece korumuşlar günümüze kadar gelebilmiş. Muhteşem kalesiyle, asırlık sarmaşıklarıyla, asırlık ağaçlarıyla, asırlık evleriyle, balık lokantasına dönüştürülmüş fabrikalarıyla Molivos… Molivos’da yaşamak isterim günlerce, haftalarca ve hatta yıllarca… Olur mu olur, neden olmasın ki…



Geçen yıl Ağustos ayında Ayşe ile birlikte Ayvalık’ta bir gece konakladıktan sonra sabah feribot ile Midilli’ye yol almaya başladığımızda gözümün önünde canlandı Molivos… Sokaklarında bıkmadan usanmadan yürürüm yürürüm… Canlı tarih, fotoğraf çekebileceğiniz o kadar çok görsel malzeme var ki anlatamam. Neyse feribot iskeleye yanaştığında kısa sürede pasaport kontrollerinden geçtik ve limandan çıkış yaptık. Araç kiraladığımız firmanın çalışanı bizi karşıladı. Birlikte firmaya gittik, işlemlerimizi yaptık sözleşmeyi imzaladık otomobilin anahtarlarını aldık ve dört gün boyunca kalacağımız Petra’ya ulaşmak için yola koyulduk.

İlk defa başımıza geldi çifte rezervasyon yaşadık. Ki ben bu işi düzenli olarak www. booking.com sitesinden yapıyorum ve şimdiye kadar hiçbir sıkıntı yaşamamıştım. Aynı köyde başka bir pansiyon ayarlandı hem de denizin dibinde, bulunduğumuz bina neredeyse kumsalı öpecek kadar yakın duruyor. Otele yerleştikten sonra çevrede kısa bir tur yaptık ve Ayşe’ye 1. gün bugün Molivos’u gezeceğimizi söyledim. Aracımızla yaklaşık birkaç kilometre uzaklıktaki bu tarihi köye ulaştığımızda otopark yeri nasıl bulacağımı düşünüyordum. Köye giriş yaptığımızda otopark levhalarını takip ederek zeytinliklerin içinde yüzlerce aracın park ettiği bir alana ulaştık. Otopark girişinde kolunda kırmızı bantlı park görevlisi yazan elaman ararken ardımdan gelen araçların teker teker gidip park ettiğini görünce parkın ücretsiz olduğunu anladım.



Midilli adasının en çok konaklama yapılan en çok gezilen ve görülen popüler köyleri arasında yer alan Molivos’a her gün binlerce insanın geldiğini öğrendik. Araç sayısı ise yüzlerle ifade ediliyormuş. Hemen bizim ülkemizi düşündüm. Böyle turistik bir bölgede her gün en az beş yüz araç park edecek… 10 TL’den günlük hasılat beş bin lira… Ama adamlar böyle bir yerden gelir elde etmeyi akıllarına bile getirmemişler. Gelen turistlerin sıkıntı çekmeden araçlarını park etmelerini sağlamışlar. Bizim ülkemizde artık bu otopark işi öyle ahlaksız bir boyuta geldi ki, günlük otoparklar saatli çalışmaya başladı. Doymadılar, doyamadılar. 0-6 saat şu kadar… 6-12 saat bu kadar….

Yahu! Adamlar en çok turistin geldiği gezdiği, yiyip içtiği ve konakladığı turistik bir köyde insanların sıkıntı çekmeden huzurlu ve güvenli bir şekilde araçlarını bırakacağı alanlar yaratmışlar. Gece yarısını geçiyordu Molivos’tan ayrıldığımızda ve gelen her araca yer vardı zeytin ağaçlarının altındaki bu şirin otoparkta… Gezdik dolaştık, balık yedik uzo içtik, hediyelik eşyalar aldık ve biliyoruz ki aracımız güvende… Kimse çizmeyecek, kimse bizden zorla para almayacak ve kimsenin gözü bizim aracımızın ve cüzdanımızın üstünde olmayacak. Gelelim ülkemize ve Molivos’un birebir benzeri sayılacak tarihi ve turistik bir köyümüze… Bu köyde sadece deniz yok…



Yaklaşık 20 kilometre giderseniz deniz de var… Kuşadası’na çok yakın… Selçuk ilçesinin koynuna yatmış. İzmir Büyükşehir Belediyesi köye ulaşan her iki yolu da pırıl pırıl asfaltlamış bal dök yala derler ya aynen öyle… Selçuk’un içinden giden bir yol ve Selçuk girişinden gelinen bir köy var Şirince’ye… Epeydir gitmiyordum ve Ayşe ile bir anda aklımıza düştü ve çıkalım dedik. Yollar temiz, çevre yemyeşil, ağaçlar büyümüş çok keyif aldık köye ulaşmaya çalışırken. Köyün girişinde bir levhada araç ile girişin yasak olduğunu yazıyor. Girişte bir otopark 10 TL… Otomobil değilsen aracın cinsine göre 15-20 liraya kadar uzuyor tarife…

Köyün girişinde yolun solunda bir otopark daha paralı… Köyün içine girdikten sonra bir otopark daha paralı… Araçların biri geliyor biri gidiyor. Otoparkları işletenler mutlu para basıyor… Bir Molivos’u düşündüm bir de şu yaşanan araç kapma rezilliğini… On liradan ne çıkar demeyin… Molivos da turizm hedefli bir köy, Şirince de… Şirince’nin belki de üç beş katı aracın giriş çıkış yaptığı Molivos’ta otoparklar ücretsiz turizme katkı… Şirince’de müşteri kapmaca… Bir garip araç trafiği karşılıyor Şirince girişinde insanları… Molivos’ta ise köye girmeden aracınızı yüzlerce araçlık otoparka bırakıyorsunuz…



Bizim turizm anlayışımızda otopark gelirleri oldukça önemli bir yer tutuyor. Kuşadası’nda saatli otopark insanların cüzdanını boşaltıyor adeta… Ama Marmaris’e gidiyorsunuz, yolun sağında ve solunda levhaları okuduğunuzda şaşırıp kalıyorsunuz. Ücretsiz park edebilirsiniz yazıyor. Molivos, Şirince ve Kuşadası ve de Marmaris… Varın anlayın artık turizm anlayışının ilçeden ilçeye, köyden köye değiştiğini… Nereden geldik buralara… Molivos’u gezerken Şirince’yi düşünmüştüm çok benziyorlar diye birbirlerine… Her iki köy asırlık, her iki köy korunmuş, her iki köyün insanları sıcak kanlı… Molivos’ta balık, kalamar, ahtapot ve uzo… Şirince’de gözleme ayran…



Almak istersen çakma Şirince şarabı… Ben Şirince’ye çıkarken, gezerken ve dönerken hiç üzüm bağı görmedim desem yalan olmaz. Bir şarap dükkanında sordum: “Hiç bağınız yok ama her dükkanda çeşit çeşit Şirince şarapları satılıyor” diye… Delikanlı dedi ki: “ Abi buradan göremezsin, şu dağın ardında bilmem nerede ve arkamızdaki dağın ardında bilmem şurada üzüm bağlarımız var” Ben görmedim ya da göremedim. Gören varsa bildirsin, buradan yazalım… Molivos, balık ve uzo… Şirince, gözleme ve ayran… Paralı ve parasız otopark…


















Işık Teoman

isikteoman@gmail.com


2202











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)