ISSN 1308-8483
Foça’nın Güzel Kalpli Centilmen İnsanı Süleyman Ege ile Nostaljiye Yürüyüş <br> Foça’da 1940 – 1984 arası her şey… / Sebahattin Karaca
  Yayın Tarihi: 10.1.2018    


Foça’nın Güzel Kalpli Centilmen İnsanı Süleyman Ege ile Nostaljiye Yürüyüş
Foça’da 1940 – 1984 arası her şey…




İlk defa 1975 yılında Foça Belediyesi’nde gördüğüm ve tanıştığım Süleyman Ege’nin, (Belediye Eski Başkanı) o gün bende bıraktığı intiba ne ise, bugün de aynı. Yıllar Süleyman Ege’de hiçbir şey değiştiremedi. O, hep aynı kaldı. Süleyman Ege, her zaman bakımlı, iyi giyimli, tıraşlı, kibar, dürüst, modern ve aynı zamanda dindar bir Foçalıdır. Yüksek sorumluluk anlayışı içinde yaşamını çalışarak geçiren Süleyman Ege, Foça’nın en “centilmen” insanları arasında da hak ettiği yeri almayı başarmıştır.

Bu bağlamda Foça halkının saygısını kazanmış, ilçemiz duayenlerinden biri olan Süleyman Ege ile yapmış olduğum söyleşiyi, büyük bir keyifle kaleme aldım. Aldım çünkü; kendisini dinlerken, ilçemiz Foça’da yaşanılan çok ilginç konulara değinmesi ile beni geçmişe aldı götürdü. Anlatılanların Foça’nın bir dönemine ışık tutması sebebiyle muhakkak kaleme alınıp yayınlanarak, gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini düşündüm. Bu nedenle, sorulara verilen samimi cevapları noktasına, virgülüne dokunmadan aktarmak istedim.

Süleyman bey, başta mübadiller olmak üzere, Foça’nın tüm yerlileri sizi yakından tanırlar. Foça’ya sonradan yerleşenler ile gençlerimizin, sizin anlatacaklarınız üzerinden, Foça’nın son 60 -70 yıllık yaşamından öğreneceği çok şey olduğunu düşünüyorum ve bu bağlamda ilk sorumu soruyorum.

Mübadele yıllarında anne ve babanız ne zaman nereden ve hangi koşullarda Foça’ya geldi?


Ben, Foça’da doğduğum için mübadele ve Foça’ya gelip, yerleşme durumlarını babam, annem ve yakınlarımdan öğrendiğim şekliyle anlatabilirim.

Babam Mustafa oğlu Ahmet Hamdi, annem Süleyman kızı Hatice Kübra; Yunanistan’ın Limni adasında yaşarlarken, savaş sonrası Yunan hükümeti ile hükümetimiz arasında yapılan anlaşma üzerine, mübadeleye tabi tutularak Yunanistan’ın Limni adasından “Kırzada” isimli gemi ile 24 Mayıs 1924 tarihinde Foça’ya getirilmişler.

Kırzade isimli gemi o kadar eskiymiş ki, boş olarak gittiği dönüş yolunda batmış.

Annem ile babam o tarihte evli olmadıkları için ailelerin yanında Foça’ya geldiler. Limni’den gelirken ancak şahsi eşyalarını getirebildiler, bunun dışında her şeyleri orada kalmış.

Annem ile babamı ailelerle birlikte geçici olarak, Foça’daki Rum Okulu’na yerleştirdiler. Orada bir müddet kaldıktan sonra, babamın ailesine Fevzipaşa mahallesinde, iki katlı bir taş ev verildi. Şimdi orası işyeri olarak kullanılmaktadır. Annemin ailesine İsmetpaşa Mahallesi’nde 173 sokakta 21 numaralı iki katlı taş ev verildi. Şimdi üstler daire, alt katlar işyeri olarak kullanılıyor.

Ayrıca Limni’de bırakılan arazilere karşılık, Foça Atatürk Mahallesi’nde 8 dönüm, Bağarası Köyü’nde 13 dönüm tarla verildi. Bu tarlalarda tütün ve buğday ziraatı yapılıyordu.

Babam ve annem ailelerinin Limni’de bıraktıkları malların tam karşılığını Foça’da alamasalar da, hürriyete kavuşup, canlarını kurtardıklarına dua etmişlerdir. Midilli, Kavala, Arnavutluk‘tan mübadilen veya mübadele dışı kaçak yollardan Foça’ya gelenler, Limnililerin Foça’ya yerleşmesinde yardımcı olmuşlardır.

Ne zaman doğdunuz?

Babam Ahmet Hamdi Ege 1934 tarihinde, annem Hatice Kübra ile evlendiler. Bu evlilikten 1935 tarihinde ben doğmuşum, benden sonra 1939’da kız kardeşim Hasibe Nurşen dünyaya geldi.

O zamanlarda Foça’da çocukluk nasıl bir şeydi, biraz bahseder misiniz?

Çocukluk yıllarına gelince, okul öncesi mahalle arkadaşlarımla, o günkü alışılmış oyunlardan, köşe kapmaca, abarca, körebe, kaydırak, saklambaç, çelik çomak ve top oynardık. Lastik topumuz yoktu, terzi Tayyar Nuray’a bezden top diktirip onunla maç yapardık. O tarihlerde ne satılan lastik top, ne de onu alacak para vardı. Ayrıca, ilkokullar yaz tatiline girdiğinde, o günkü alışkanlık ve uygulamaya göre, babalarımız bizleri sanat öğrenelim diye, sanatkarların yanına çırak olarak verirlerdi. Beni önce berber Mahmut Uçkun’un yanına verdiler. Orada iki yaz çalıştım. O işe intibak edemedim. Bir sonraki yaz tatilinde terzi Asaf Vural’ın yanına çırak olarak gittim. İlkokulu bitirinceye kadar orada çalıştım. Terziliği epeyce öğrendim. Asaf Vural’ın Foça’dan ayrılması sonucu ben de işten çıktım. Zaten ilkokulu da bitirmiştim.

Ortaokulu okumam için Ankara’da subay olan amcam Hasan Ege beni yanına aldı. Cebeci Ortaokulu’na yazıldım. Birinci ve ikinci sınıfı orada okuduktan sonra, amcamın çocuğu olunca, yengem artık bana bakamayacağını söyledi. Bunun üzerine okulu bırakıp Foça’ya döndüm. Babamın mali durumu müsait olmadığı için beni Menemen veya Karşıyaka’daki okullara gönderemedi. Böylece tahsilim yarım kaldı.

Ne zaman ve kiminle evlendiniz? Kaç çocuğunuz oldu?

Foça Halk Kütüphanesi’nde yönetici olarak görev yapan Mehmet Çoklu kızı Sabiha Çoklu ile 1970 yılında evlendim. 1971 tarihinde Selda, 1972 tarihinde Seray isimli iki kızım dünyaya geldi. Büyük kızım, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü’nü bitirip, halen Murat Germen İlköğretim Okulu’nda beden öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Küçük kızım ise, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirmiştir. Foça Adliyesi’nde Zabıt Katibi olarak çalışmaktadır.

O dönem Foça’da hüküm süren yaşamdan biraz bahseder misiniz?

Foça’da o tarihlerde Rumlarla birlikte yaşamış Türk ailelerden bazıları ticaret işleri ile uğraşıyorlardı. Bunlardan, Cemil Midilli, Esat Kaan, Süleyman Köklü, Hasan Basri, Mehmet, Tevfik, Cahit Hüseyin Coşkun kardeşler, ekmek fırını, bakkal dükkanı ve kahvehane işletiyordu. İsmail Yirmibeşoğlu kahvehane ve fotoğrafçılık işi yapıyordu. Laz Hasan Usta lokanta işletiyordu.

Daha sonraları, Limnililer de işyeri açmaya başladı. Bunlardan bazıları: “Hüseyin Sevi ekmek fırını, Mehmet Belek, Hasan Utku, Haydar Harik, Ali Püryan, Halim Argun ayakkabıcılık Haydar Akcura, Ahmet Çamlıbel tenekecilik yapıyorlardı.”

Babam Ahmet Hamdi ise o tarihlerde denizcilik ve nakliye işlerini yapıyordu. Büyük bir yelkenli teknesi vardı, Foça’dan aldığı kavun, karpuz, üzüm, armut ve sebzeleri, Çanakkale’ye kadar gider, limanlarda satardı. Dönerken, Foça’da ihtiyaç duyulan mangal kömürü getirirdi.

Ayrıca, Foça Küçükdeniz çarşısında Ramazan Merul (Tayfur ve Rüştü’nün babası) ile ortak olarak bakkaliye ve manav işletiyordu.

Daha sonra denizcilikten vazgeçip, Belediye Park ve Gazinosu’nu Bahtiyar Özgirgin ile ortak çalıştırmışlardır. Foça’da Atatürk Mahallesi, Talatbey Mahallesi ve Fevzipaşa mahallesi olarak üç mahalle vardı. Bugün yine üç mahalle var, yalnızca Talatbey mahallesinin ismi İsmetpaşa Mahallesi olarak değiştirildi. İki semte ayrılmıştı, Küçükdeniz ve Büyükdeniz olarak, işyerleri genelde Küçükdeniz ve Büyükdeniz çarşılarında bulunuyordu. Hükümet Konağı, Adliye, Belediye ve diğer resmi dairelerin tümü Büyükdeniz Atatürk mahallesinde bulunduğundan, Atatürk mahallesinin çarşısı da daha hareketliydi..

Büyükdeniz, Küçükdeniz çarşılarındaki yollar Arnavut kaldırımı taşla döşeli, şehrin diğer yolları ise stabilize toprak yol şeklinde idi. Küçükdeniz sahilinden giden yol şimdi ki J. Komando Okulu önüne kadardı. Büyükdeniz sahilinden giden yol ise, şimdiki Carrefoursa işyerinin bulunduğu noktada bitiyordu. Kaleiçi’nin bulunduğu yarımadayı saran yol, Küçükdeniz bölümünde Liman Restaurant önünde biterdi. Büyükdeniz’de ise durum farklı değildi. Yol, eski PTT binasının (şimdi Liman Başkanlığı) önünde bitiyor, deniz ise Kale duvarlarına kadar dayanıyordu. Yaya olarak bile geçebilmek mümkün değildi..

Yenifoça nahiyesine, karadan at ile denizden ise kayıkla gidilebiliyordu. Foça – İzmir arasındaki yol, tek arabanın geçebileceği şekilde dar ve stabilize idi.

Binaların durumu ise, çok kötüydü. Yunanlılar kaçarken büyük bölümü kale içinde olmak üzere, birçok binayı yakıp, yıkmış kullanılmayacak hale getirmişlerdi.

Durumu kötü olan binaları, Limni’den gelenler tamir ettirerek kullanmışlardır.

Foça’da o tarihte Fatih ve Kayalar Camii ile Süleyman Ağa Mescidi bulunuyordu. Bunlardan yalnızca Fatih Camii ibadete açıktı.

Biri şimdiki muhtarların bulunduğu yerde, diğeri kale içinde olmak üzere iki adet kilise vardı. Bunlar Rumların gitmesinden sonra kullanılmamışlardır.

İsmetpaşa mahallesinde bir tane ilkokul vardı. O da bir dönem Öğretmenevi olarak da kullanılmış şu anda ise restore edilmekte olan, taş binadaydı. İlkokuldan sonra tahsiline devam etmek isteyenler Menemen ve İzmir’deki ortaokula giderlerdi.

Okuma imkanım olmayınca ben de terzi Süleyman Kibar’ın yanında terziliğe başladım. Terziliği tam öğrenince Halis Aksoy ile kendi başımıza ortak terzi dükkanı açıp işlettik.

Sokak aydınlatması, sokak başlarına belediye tarafından asılan büyük cam içinde gaz lambası ile yapılıyordu. Gece karanlık olduğundan bu fenerleri gece bekçileri yakar, sabah saatlerinde de söndürürlerdi.

Daha sonraki yıllarda Foçalı Nevin Sanlı isimli bey, bir jenarötör kurup resmi dairelere ve evlerin bazılarına elektrik vermiştir.

Foça’nın içme suyu, Mersindere, Künkdere, Bayramdere ve Sütdede menbalarından künk borular içinde, cazibeli (kendi akışı) ile şehir içindeki beş çeşmeye veriliyordu. Kullanma suyunu herkes bahçesindeki ve sokaklarda bulunan kuyulardan sağlıyordu.

Foça – İzmir arasındaki ulaşım, Sadi ve Tahsin Benel ile Esat Kaan‘a ait iki minibüs ile yapılırdı. Sabah giderler, akşam dönerlerdi. Yolcu az olduğunda, bazen Menemen, bazen Karşıyaka’ya kadar gidip yolcuları oralarda bırakırlardı.

1960 yılında yapılan askeri darbenin Foça’ya olan etkileri nelerdi?

Foça’da o tarihlerde 4500 civarında nüfus yaşardı. dört adet tuz deposu vardı. Vardiyalı olarak 500 kişi çalışıyordu. 1960 yıllarında sıkıyönetim koşullarının uygulanması sonucu, İzmir Çamaltı Tuzlası’ndan, tuz santrifüj ve yükleme kanallarıyla doğrudan gemilere yüklenmeye başlayınca, tuz depoları atıl kaldı ve kapandı. İşsiz kalanların önemli bir bölümü iş aramak için başka yerlere giderken, bir bölümü ise köylerde ziraat işinde çalışmak üzere Foça’dan ayrılınca nüfus 2200’e kadar düştü.

Sıkıyönetim gereği, yabancı uyrukluların da Foça’ya girişi yasaklandı. O derece ki, bu durumdan haberi olmadan gelen bir yabancı uyruklu, Foça girişinde durdurulup gözleri bağlanarak, garnizona getirilip, ifadesi alındıktan sonra, Foça sınırından dışarı çıkarılıyordu.

Foça’daki akrabasına misafir olarak gelenlerin, Foça girişinde yanına muhafız olarak bir asker veriliyordu. Misafir gideceği yere kadar asker nezaretinde gidiyor, akrabası geleni kabul ederse, asker geleni orda bırakıp görevine dönüyordu.

İş, meslek, uğraş ve çalışma hayatınızdan bize aktarmak istediğiniz neler vardır?

Yukarıda açıkladığım sebeplerden dolayı, Foça ekonomisi bozulmuştu. Halkın yarısı göç etmişti. Herkes bir arayış içindeydi. Bu yaşam koşullarında halk zeytincilik ve balıkçılıkla geçimini sağlamaya çalışıyordu. Ancak bu kolay olmuyor, bazıları ailelerini geçindirmekte çok zorlanıyordu. Foça, ekonomisi günden güne daha çok bozuluyordu.

O tarihlerde Bahtiyar Özgirgin ile ortak Belediye Park Gazinosu’nu işleten babam 1953 yılında vefat edince, ben terzilikten ayrılıp, Bahtiyar Özgirgin ile beraber Park Gazinoyu işletmeye başladım.

Çok geçmeden askerlik sıram geldi. 1955 yılı Kasım’ında askere alındım. Hava askeri olarak Kütahya Hava Eğitim Alayı’na gittim. Orada eğitimimi bitirip, Telsiz Operatör Kursu görmek üzere İzmir – Gaziemir Kurslar Komutanlığı’na gönderildim. 4,5 aylık kursu başarı ile bitirdiğim için onbaşı olarak Adana İncirlik Hava Atış Bombardıman Okulu Muhabere Bölüğü’ne gönderildim. İncirlik’te önce uçuş kulesinde, daha sonra bölük yazıhanesi idari işlerinde görev yaptım. 03.05.1957 tarihinde yapılan imtihan sonucu çavuş oldum. Çok iyi askerlik süresi geçirdim.

21.11.1957 tarihinde terhis oldum. Memleketim Foça’ya döndüm. Bir müddet dinledikten sonra, 1958 yılında Belediye Başkanı Kemal Gür döneminde Belediye Zabıta memuru olarak göreve başladım.

O tarihte Belediye Binası, Belediye Parkı içinde Eski Rum Okulu olan taş binaydı. Belediyede 1 başkan, 1 muhasip, 1 zabıta memuru (benimle zabıta memuru iki olmuştu) 1 kasap, 1 park - bahçe işçisi, 2 temizlik işçisi, 1 elektrik makinisti ve yağcısı, 2 şoför, 2 şoför muavini vardı. Tüm belediye işleri bu kadar personelle yürütülüyordu.

Muhasibimiz devamlı hasta olduğu için, ben zabıta memurluğu yanında muhasip yardımcılığı, yazı işleri ve evlendirme memurluğu, elektrik sayacı tespitinden tahakkukuna kadar tüm bu işleri yürütüyordum. 1968 yılında muhasibimiz Bayram Oğuz vefat edince, asaleten muhasip ve yazı işleri amiri oldum.

Belediye imkanları o kadar az ve kısıtlıydı ki memur ve işçi maaşlarını ödemede çok zorluk çekiyorduk. Çalışan iki belediye otobüsü vardı, bunların geliri ile maaşlar ödendiğinde, benzin ve lastik almakta zorlanıyorduk.

Kemal Gür, 1958 yılında vefat edince yerine Mustafa Konuk Belediye Başkanı olarak seçildi. Mustafa Konuk görevde iken 27 Mayıs 1960 tarihinde Askeri ihtilal olunca görevden alındı. Kaymakam ve Belediye Başkanlığı görevi, Foça Askerlik Şubesi Başkanı sonradan albay olan, Yarbay Mehmet Salman’a verildi. Mehmet Salman Belediye Başkanı olarak belediye personeline çok iyi davrandı. Kimseyi işten çıkarmadı. Bana da çok geniş yetkiler verdi. Kendisinden sonra kaymakamlardan, Esat Ölçer, Şerafettin Kaya, Hüsnü Tüzün, M.Necati Umurca ile çok uyumlu çalıştım.

1963 yılında yapılan yerel seçimler sonucu, Selçuk Dirim Belediye Başkanlığı’na seçilmiştir. Selçuk Dirim, 1963 ila 1967 yılları arasında görev yapmış, 1967 yılında vefat etmiştir.

Ardından yapılan seçim sonucu, bu defa belediye başkanlığına Mustafa Konuk seçildi. 1967 ila 1970 yılları arası görev yapmış ve 1970 yılında vefat etmiştir.

Yapılan yerel seçimlerde 1970 yılında belediye başkanlığına, Hasan Onay seçilmiş ve 1970 ila 1973 yılları arasında görev yapmıştır.

1973 yılında yapılan yerel seçimler sonucu belediye başkanlığına, Reha Midilli seçilmiştir. Reha Midilli 12 Eylül 1980 ihtilalinde görevden alınmıştır.

Biliyorum ki 1980 ihtilalinde belediye başkanlığı koltuğuna oturdunuz. Bu dönemin zorluklarını ve başkanlık döneminizde yaptıklarınız veya yapamadıklarınızdan biraz bahseder misiniz?

13 Eylül 1980 tarihinde, belediye başkanlığı görevi, Foça Kaymakamı N.Asım HACIMUSTAFAOĞLU ve Garnizon Komutanı General Kemal SEHER‘in teklifi sonucu, İzmir Valisi Nazım ÇENGELCİ’nin onayı ve ataması ile belediye başkanlığı görevi bana verilmiştir. Bu görevi 18 Mart 1984 tarihine kadar yürüttüm.

Görev sürem içinde yaptığım işler sırasıyla şöyledir.

1- Foça’nın Büyükdeniz semtinde deniz kenarında, Foça’ya yakışır büyük bir Cumhuriyet Alanı ve resmi elbiseli (üniformalı) ATATÜRK heykeli yaptırılmıştır. Atatürk mahallesindeki Akarca deresi duvarları ıslah edilerek üzerine halen muhtelif işyerleri olarak kullanılan 18 işyeri 1 umumi wc ve depo yaptırılmış, Garaj ıslah edilmiştir.

2- Foça İsmetpaşa Mahallesi 3. Mersinaki mahallesindeki 58000 m2’lik bataklık alan doldurularak, Turizm Bakanlığı’ndan sağlanan proje ve 750.000.00 TL’si ile gazino, wc, soyunma kabinleri, idare binaları, elektrik - su tesisatı yaptırılarak, halk plajı haline getirilip halkın hizmetine sunulmuştur. Şimdi bu alana yap – işlet devret modeli ile FOKAİ Otel isimli büyük bir otel tesisi yaptırılmıştır .

3- Şimdi zemin katı hatıra eşya satılan işyeri ile üst katı Foça Tarihi Müzesi olarak kullanılan iki katlı bina yaptırılmıştır.

4- Palmiye Gazinosu’nun ikinci katı 25 yataklı otel haline getirilmiştir.

5- Köprübaşı Meydanı düzenlemeye tabi tutularak bugün Turizm Müdürlüğü olarak kullanılan bina halkın oturup dinlenmesi için banklı sistemde oturma yerleri ile üzerine Foça’nın simgesi fok balığı olan bir umumi çeşme yaptırılmıştır.

6- Belediye binasının önündeki deniz görünüşünü kapatan, kafeterya yıktırılıp, meydan genişlettirilerek, yeniden düzenletilmiş, şimdiki palmiye ağacının bulunduğu yere, halkın oturup dinlenmesi için oturma köşesi yaptırılmıştır.

7- Belediye meydanı ile köprübaşı meydanı arasındaki caddenin genişletilebilmesi için yola tecavüzlü bahçeli büyük bina yıktırılarak, cadde bugünkü durumuna getirilmiştir.

8- Atıklar ve derelerin getirdiği teressübatlarla dolup kirlenmiş Büyükdeniz ve Küçükdeniz limanları, limanlar 3. Bölge Müdürlüğü’nden sağlanan ekskavatör ve manavlalarla tamamen temizlettirilerek, denizimizin her yerinden yüzülebilir hale getirilmiştir.

9- Yeşillik ve ağaç dikimine önem verilerek, şehrin uygun olan her yerine çam ve çeşitli ağaç fidanları diktirilmiştir.

10- Halkımızın televizyonlarını daha iyi seyredebilmesi için TRT Genel Müdürlüğü’nden alınan yardımla yeni mezarlık yolundaki tepeye Televizyon Aktarma İstasyonu kurulmuştur.

11- Konut sıkıntısını gidermek için, İmar İskan Bakanlığı’ndan 25 adet prefabrik konut satın alıp Foça’ya getirilmiş, fakat görev sürem sona erdiği için benden sonra gelen Başkan Serdar Mersin bu konutları monte ettirerek, ihtiyaç sahiplerinin kullanımına vermiştir.

12- Şehrin imarında büyük etkisi olacak yeni imar planı 1981 yılında, o günkü Bakan (İmar – İskan Bakanı ) Sayın Ahmet Samsunlu‘nun yardımı sonucu bitirilip İller Bankası tarafından Foça Belediyesi’ne gönderilmiştir. Uygulamaya konulan yeni imar planı ile Foça’da büyük imar hamlesi olmuştur. Şehre su veren dağdaki içme suyu menbaları temizlettirilip tamir ettirilerek suyun debisi arttırılmış, çeşme depoları yenilenerek Foça halkı bol ve temiz içme suyuna kavuşmuştur.

13- Yetersiz durumda bulunan tazyikli suyumuzun arttırılması için, Gerenköy’de her biri 50 Lt/s’lik iki adet sondaj kuyusu İller Bankası 3. Bölge Müdürlüğü’ne açtırılıp mevcut şebekeye bağlattırılarak 25 Lt/s olan suyun debisi 65 Lt/s yükseltilmiştir.

14- Hibe suretiyle Turizm Bakanlığı’ndan iki adet itfaiye aracı, Çevre Bakanlığı’ndan bir adet çöp traktörü alınarak hizmete sokulmuştur.

15- Cenazeler omuzda mezarlığa taşınırken, belediyede bulunan bir pikap, cenaze aracı haline getirilmiş, Foçalılar cenazelerini omuzda taşımaktan kurtarılmıştır.

Çok kısıtlı bir bütçe ile 7 memur 14 işçi ile belirtilen hizmetler yürütülmüştür. Bu hizmetlerin yürütülmesinde (yapılmasında) Foça Jandarma Komando Okulu, Deniz Amfibi Alay Komutanlığı, Foça Açık Cezaevi, İzmir ve Manisa Köy Hizmetleri’nden gerekli usta, işçi, mühendis, malzeme, araç gereç sağlanmıştır.

Ayrıca Kaymakamımız Sayın K.Hacımustafaoğlu, bana her zaman, her konuda destek ve yardımcı olmuştur.

Hizmet sürem içerisinde yapmayı düşünüp yapamadığım konular arasında Foça’da ev pansiyonculuğunu geliştirip, yatak kapasitesini arttırmak, balıkçılık, ziraat işleri, Foça – Yenifoça arasındaki koyların turizme açılması, Foça’nın dış dünyaya daha fazla tanıtılması, konuların bütçe imkansızlığı ve o günün şartları içinde yapamadığım ve bugünde yapılmasını en çok istediğim ihtiyaçlardır.

Ömrünü Foça’da geçirmiş ve Foça’ya adamış birisi olarak, aynı zaman da siyasetin içinde de uzun yıllar bulundunuz. Yaşadıklarınızı, edindiğiniz tecrübeleri ve varsa tavsiyelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

1984 yılında yapılan yerel seçimler sonucu, emekliliğimi isteyip görevden ayrıldım.

Görevim sonunda, İzmir Valisi Sayın Hüseyin Öğütçen ile ANAP İçişleri Bakanı Sayın Ali Tanrıyar tarafından Takdirname Teşekkür ve Başarı Belgeleri ile onurlandırıldım.

Başkanlıktan ayrıldıktan sonra 1984 / Mayıs ayında Emlak – İnşaat Bürosu işyerimi açtım. Halen bu işe devam etmekteyim.

Siyasetteki durumum ise 1953 yılında çocuk yaşta siyasete başladım.

1953 yılında Foça Genç Demokratlar Teşkilatı’nı kurdum. 1955 yılında askere gidinceye kadar başkanlığını yürüttüm.

Askerden gelince, belediye memuriyetine girince siyasete ara verdim.

Belediye görevimden emekli olunca, Foça’da Doğruyol Partisi’nin Foça ilçe teşkilatını kurdum. 17 yıl başkanlığını yaptım. Artık Demokrat Parti’nin üyesi olarak siyasi hayatımı devam ettirmekteyim.

İnsanın partilerde çalışıp bu yolla ülkeye hemşerilerine hizmet vermesi, çok kutsal, zevkli ve insana haz veren olgudur.

Ancak siyaset çok ta nankör bir iştir. Siyaset yapanlar ne kadar çok ve iyi hizmet ederse etsin, bazı kesimler bunu yeterli görmeyip her zaman haklı haksız – yerli yersiz tenkit ederler.

Bu duruma siyaset yapanlar alışkın olduğu için kızmayıp, tenkitlerden faydalanıp daha iyi hizmet vermeye çalışmaktadırlar.

Varsa eğer, unutamadığınız birkaç anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Unutamadığım iki anımı sizinle paylaşmak isterim. Bunlardan ilki;

27 Mayıs 1960 Askeri İhtilali sonucu memuriyetten atılmayı beklerken geniş yetkiler vererek görevime devam ettirildim.

12 Eylül 1980 Askeri İhtilali sonucu, Belediye Başkanının görevden alınmasıyla birlikte benim de görevimden alınacağımı beklerken, Foça Belediye Başkanlığı’nın bana verilmesi, benim için büyük sürpriz olmuştur.

Süleyman bey, bir yandan hayatınızı anlatırken, diğer yandan Foça’nın 1940 yılından, 1984 yılına kadar olan tarihine önemli ölçüde ışık tuttunuz. Benimle yaptığınız bu güzel söyleşi ve Foça tarihinin bir dönemine ait yaptığınız değerli açıklamalarınız için çok teşekkür ederim.
















Sebahattin Karaca

sebahattinkaraca35@hotmail.com
www.sebahattinkaraca.com

3116











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)