ISSN 1308-8483
Karataşını Arayan Foça / Nurdan ÇAKIR TEZGİN
  Yayın Tarihi: 1.11.2006    


Karataşını Arayan Foça


2004'ün Eylül'ünden

M.S. 2004 Üzüm yapraklarının sararma zamanı...
Gün dönümleri öncesi Güz’e, güzelleme mevsimi)

Bugünlerde, Phokaia (Eski Foça) ülkesinde bir telaştır ki sormayın. Bütün sunaklara asılan duyuruların içeriği aynen şöyle: ”Rastgele 4.Uluslararası Balıkçı ve Deniz Belgeselleri Festivali” buna ilaveten, Satraplık çığırtkanları gün boyu anons yapmaktalar boruların içinden “festivale sayın Phokaia’lılar ve misafirlerimiz davetlidir” diye...

1- 5 Eylül tarihleri arasındaki festivalin hemen ardından, 9 – 11 Eylül tarihleri arasındaki kurtuluş günü etkinlikleri boy gösterecek... Bir koşuşturmacadır gidiyor günlerdir, konsüller, halk meclislerinin üyeleri, köylüler ve uzak illerden gelen misafirler Phokaia kıyılarında büyük bir şenlik havası içindeler. Halk ve belediye meclisi üyeleri, dört koldan yardımlaşma içinde yürütüyorlar şenlik organizasyonunu.

***

Phokaia’da yaşam bütün tanrıların kutsamaları ile başlıyor her yeni güne. Gal Horozu ibiğini titretince tan yerinde, bütün tavukların uykusu bitiyor kümeslerinde. Az sonra gıdaklama sesleri duyulacak ve Phokaialı güzel kızlar kahvaltılık yumurta toplayacaklar folluklardan henüz saçlarını örmeden sabah entarileri içinde...

Tapınaklarda hummalı bir hareket gözlenecek sabah ayazında, toplanmadan Phokaialılar dua için, sunakların önü ve mozaik yollar yıkanmalı. Helenler çok dikkatli bakışlarla adımlarken tapınak merdivenini, beyaz dantelalarını kirletmesinler kutsal mabedte...

***

Balık hali agorası, her sabah en taze ve en bulunmaz balıkların mezatıyla başlıyor uzun bir güne. Çevre gönüllüleri, denizi ve kıyı şeridini temiz tutabilmek için canla başla uğraşıyorlar, tüm gençler seferber olmuş Yerel Gündem 21 ile. Sualtı Araştırmaları Derneği ve Su Ürünleri Kooperatifinin kaygısı fazla, fokların ve yunusların festivale katılımını merak ediyorlar! İnsan kardeşlerine güvenmek isteyen bu canlıları ürkütmemek ve barışı korumak biraz güç gibi... Kaş yaparken göz çıkarmamayı öğrenmeye çalışan bir güzellik uzmanı gibi bütün sivil toplum örgütleri!

Phokaia’nın genç Satrapı, görevine yeni başlamış olmanın heyecan ve coşkusuyla emirler veriyor sağa sola. Her şey mükemmel olmalı, gelen misafirler iyi ağırlanmalı. Kybele Tapınağı ve adak havuzu iyice temizlenmeli, nişler içindeki denizci fenerleri parlatılmalı dikkatlice, Küçük Deniz’in kutsal üçgeni pırıl pırıl olmalı günün her saati...

Feri keskin bakışlar fırlatan, balık gözlü kasabanın delisi suurunu üflüyor adak sunağının hemen yanında. Rivayete göre Dionysos (şarap tanrısı) görünecekmiş bugünlerde, onu tanımak isteyenler elindeki körpe asma çubuğuna dikkat etmeliymişler!

Halk tedirgin bu duyuruya, öyle ya; Dionysos’u tanımak o kadar kolay değil ki! Bakalım, genç ve yakışıklı mı, yoksa saçı sakalı kırarmış yaşlı haliyle mi görünecek şarap kokulu evlerin saçak altlarında? Kim bilir, hangi bilinmeyen yörenin asma çubuğunu getirecek yanında, kime nasip olacak o değerli dal parçası?
Belki de altın bir şarap kadehine akıtacak bildiği her ne varsa şarap hülasasının sırlarına dair!

Phokaia’da ev şarapları tadılıyor bugünlerde, küçük kervansarayların, asma çardaklı evlerin önünde. Deniz fenerindeki fenerci iyi bilirmiş “Foça Karası” suyunun meşe fıçıdaki mayalanmış halini o tarihlerde... Tersane Koyu, geceleri bir başka uyur yorgun Ege’nin koynunda usulca ve bunu bilenlerdendir fenercisi asırlar boyu yorgunca.

Henüz bağbozumuna zaman var, asma yaprakları sararmaya yeni başladı, suyu sıkılacak üzümlerin hasadı eli kulağında. Kırmızı şarap için biraz erkenci davranmak gerek der eski bağcılar. Tadına bakacaklarımız bir önceki yılların rekolteleriymiş.

***

Birinci Mersinaki koyunda dolaşan genç Fransız, amatör kamerasına takılan görüntüye inanamıyor: Apollon ve kardeşi Artemis, Mersinaki’nin safran sarısı incirlerinden koparıp defne yapraklarına sarıyorlar ballarını akıtarak. Aralarında konuşuyorlar, “biraz da adaçayı toplayıp dövelim karataşın gövdesinde üç vakit” belli ki ilaç yapacaklar babaları yüce Zeus için! Genç Fransız telaşlanıyor ve heyecan içinde yalınayak koşturuyor Phokaia (Eski Foça) meydanına...

-Eyyy Phokaia’nın saygın halkı, çabuk gelin bu tarafa karataşı bulacağız nihayet...

Kutsal karataş tanrıların elinde, gelin konuşalım tanrılarla, bize geri versinler kutsal taşımızı.

EY TANRILAR

Yolumuz var yolcumuz var,
Hastamız var, derdimiz var.
Ustamız, çömezimiz var.

Yaprağı sararan asmamız var,
Suyu sıkılacak üzümümüz var

Verin karataşımızı geri.

Kameramız, filmimiz var
Destanımız, öykümüz var
Yazarımız, şairimiz var
Siren kayalarımız var

Fokumuz var balığımız var,
Erken uyanan horozumuz var.

Griffonlu paramız da var!

Eyy tanrılar,
Verin karataşımızı geri...


(Eylül 2004 – Foça)


Kaynaklar:
- Klasik Yunan Mitolojisi, Şefik Can, İnkilap ve Aka Kitapevleri, 1970
- Ege ve Yunan Tarihi, Ord.Prof.Dr. Arif Müfid Mansel, TTK, 1971



Nurdan ÇAKIR TEZGİN



3048











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)