ISSN 1308-8483
FOÇA' DA GÜN BATIMLARINA DOYAMAYANLARA..... / Hülya ÖZDOĞAN ÇAPA
  Yayın Tarihi: 15.7.2009    


FOÇA' DA GÜN BATIMLARINA DOYAMAYANLARA.....


Neden Foça ?......... Sorusunun yanıtını sordunuz mu kendinize ?

Bu soruya verilecek yanıt; yerliler için başka, yazlıkçılar için başka, diğer seçenekleri çizerek, “ömrüm boyunca böyle bir yerde yaşamak istedim” diyenler için başka olsa da, ortak payda FOÇA'NIN FARKLILIĞI olabilir mi? Bizi, hepimizi buraya toplayan bu farklılığı farketmemiz olabilir mi ?

Üç yanı denizlerle çevrili, “bir kısrak başı gibi Akdeniz'e uzanan” bu canım memlekette, bu çok özel coğrafyada “deniz-kum-güneş”le tanımlanan daha nice yerler var. Ne yaptık, nasıl ettikse “turizm” adına her şeyi bozup, katlettik. Sahillerimizi “tatil cenneti” yaparken, kendi cehennemimizi yarattık. Yılda en fazla üç ay oturmak için kaşaneler yaptık. Tarım ve orman arazilerimizi kurban ettik bu yolda. Hadi yumalım gözlerimizi; Antalya, Alanya, Fethiye, Marmaris, Bodrum, Kuşadası, Çeşme...... ilk gittiğinizde nasıldı, şimdi nasıl? Bu kötü değişim sizi rahatsız etti değil mi? Beni de...

Şaşırdım kaldım, akıl sır erdiremedim. Hepsinin kent merkezlerinde, binlerce tabelanın ne dediğini anlayamadan “Alice Harikalar Diyarında” sandım kendimi. Ayarı kaçmış, son perdeden yayın yapan ama asla “müzik” olmayan gürültülerden ürktüm. Adına “fastfood” dedikleri, “ye ve sıvış” konseptli, neresinden baksan zararlı, yiyecek, yiyecek, yine yiyecek diye müşteri avına çıkmış bir zihniyet korkuttu beni. Kumsalları asfaltlayıp, model model otolarımıza peşkeş çekilmesi çileden çıkardı beni. Eminim sizi de.

Siz de korkuyor musunuz, “ya bir gün Foça 'da....” diye bir şey geçiyor mu aklınızın kıyıcığından? Kim bilir benim korkularıma ekleyecek neler neler var sizlerde de.

Benim bir hayalim var. Madem her şey “hayal etmekle başlıyor”, edelim mi? Çok uzun zamandır düşünüyorum bunu. FOÇA'YI BİR YAVAŞ ŞEHİR YAPABİLİR MİYİZ?

Ne mi “yavaş şehir”; Uluslararası söylemle “SLOW CİTİES”. Eğer hala sıkılmadıysanız devam edin okumaya, ................................yaşasın ediyorsunuz, ne mutlu, geleceğe dair ortak umutlarımız ve kaygılarımız var. Belki hayallerimizi de paylaşabiliriz :)

YAVAŞ ŞEHİR hareketine geçen yıl katıldım. Bu hareket İtalya'da başlamış, 1999'da Toskana'nın Chianti kenti ilk “yavaş şehir” olmuş. İtalya 'da 42 yavaş şehir var. İngiltere, İspanya, Portekiz, Avusturya, Polonya, Norveç'te birçok yavaş şehir var. Nüfusu 50.000'den az olan kentlerin kabul edildiği bir hareket :)

Bu hareket, küçük kentlerin geleneksel yapılarını korumaları gerektiğine inanıyor. Diğer tatil beldeleri birbirinin aynısı ama yavaş şehirler yerel özelliklerini yansıttıkları için farklılar. Yavaş şehirler, insanların hala mevsimlerin yavaş seyrini farkedebileceği, hakiki ürünlerin tadına varabildiği, kendine özgü gelenekleri olan yerler. :) Yaşayan veya ziyarete gelen insanları önemsemek, çevreyi korumak, yerel ürünleri öne çıkarmak, şehrin özgünlüğünü desteklemek. Yerel mağaza ve yerel ürün daha iyidir. Bu nedenle el işleri ya da özel yiyecekler satan küçük aile işletmeleri desteklenmeli. Yerel estetik korunmalı, parlak reklam ışıkları olmamalı. Yeşil alan ve yaya bölgeleri arttırılmalı. Gürültü kirliliği ve trafik kesilmeli. Süpermarket ve fastfood anlayışı gereksiz. İnsanlar yerel ürünleri tüketmeli. Slow City hareketi fastfood karşıtı, Slow Food hareketiyle ilişkilidir. Trafik ve gürültü kabusunu yok etmek için araçlar şehir merkezinin dışına çıkarılmalı :)

Yavaş yaşamak; yavaşça, acele etmeden yaşamaktır. Bugünün ve geleceğin sağladığı imkanlar sayesinde geçmişin mirasından ve bilgi birikiminden faydalanmaktır. Daha az çılgın, daha yavaş, daha insani, daha çevreci.... Yavaş şehir demek; her şeyi durdurup zamanı geri almak değil. Modern ile geleneksel arasında, kaliteli yaşamı destekleyen bir denge oluşturmak. Hareketin ev sahibi İtalyanlara göre; yeme içme alışkanlıkları bir toplumun asıl kimliğini yansıtıyor. Bu yüzden bir toplumun yemek kültürünü değiştirmekle her şeyinin değiştirilebileceğine inanılıyor. Yeme-içme sadece damak tadını etkilemekle kalmıyor, konukseverliği, karşılıklı sohbet alışkanlığını, çeşitli gelenek ve görenekleri zincirleme olarak etkiliyor.

Bu bir hayal değil, Avrupa'da, şimdilerde Asya'da hızla yayılıyor. Türkiye'de ilk Seferihisar belediye başkanı Sayın Tunç Soyer, Slow City olabilmek için başvurdu. Eğer bu harekete sıcak bakıyorsanız, gelin tartışalım, konuşalım, yerel yönetime ulaşalım. Alternatif bir turizm ve yaşam anlayışını Foça'da yaratabiliriz. Farklılıklarını öne çıkarmak Foça'yı çok özgün noktalara taşıyabilir.

Yavaş şehirlerin uluslararası logosu “salyangoz”. Bizim kediler kıskanırlar mı dersiniz :))


Hülya ÖZDOĞAN ÇAPA



2639











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)