ISSN 1308-8483
TANIMLAYAMADIĞIM ŞEHİR / Prof.Dr.Serkan ODAMAN
  Yayın Tarihi: 6.8.2009    


TANIMLAYAMADIĞIM ŞEHİR

Çok şehir gördüm. Yurt içinde ya da yurt dışında. Şehirlerde nereyi gezmeyi severim biliyor musunuz? Pazarlarını. Kendini ele verir şehir pazarcıların ve alışveriş yapanların arasında. Bir yanda benim ülkemin köy pazarları, halden gelmeyen meyvelerin sebzelerin satıldığı, o köylülerin kendine has şiveleri ve hoşgörüleriyle, gönül zenginlikleriyle emeklerini sundukları köy pazarları, bir yanda Luxembourg’daki, davete gider edasıyla yürünen, çok şık giysilerin giyildiği, bana rahatsız edici derecede “temiz” gelen pazar yeri.

Bir de kokusu vardır şehirlerin. Bir yanda Strasbourg’daki beni yiyip bitiren, nedense herkesin hissetmediği ancak benim şehri terk etmeme kadar gidecek süreci başlatan tarif edilmez koku, diğer yanda bu defa olumlu anlamda, tanımlayamadığım Foça kokusu. Bu kadar basit değil elbette. Evimden çıkıp belediyeye doğru yürürken tam Miço’nun önüne geldiğimde şöyle bir duruyorum. Meydanın kalabalığına doğru ilerlerken tam o noktada bir esinti geliyor. Ardından o esintinin etkisiyle bir koku, deniz kokusu, tekne kokusu, balık kokusu, tümü karışıyor birbirine. Buna bir de rakı kokusu karışıyor, ne demişti Feride Çiçekoğlu “Suyun Öte Yanı”nda? Şu anda yanlış hatırlamıyorsam: “Garson akşam yemeği hazırlığında, ahtapot salatası, adabeyi buğulama ve mutlaka rakıdır buralarda….”. Celep’te rakı, Foça’da rakı ve yetmiyormuş gibi Miço’nun önündeki teknelerde rakı. Bunlara bir de bu rakı kokusu karışınca, o koordinattan ayrılmak imkansız gibi oluyor.

İnsanları vardır şehirlerin. Paris’teki 72 milletten insan bir karakter verir şehre. İstanbul keza öyledir her büyük şehir gibi. Bunlar kocaman şehirler, biz yavaş şehri arıyoruz. Foça’nın yavaş insanlarını. Zaman durmuş gibi bazen Foça’da. Eğer akşam bir çay içmek için yine meydana gelmesem ve orada ışın kılıçlarını almış, bisiklete binen çocukların telaşını ve hareketini görmesem, “tamam“ diyeceğim, “şu oturan insanların siniri alınmış, bu kadar mı memnun bakılır”. Peki Foça’nın bu imbat insanları, bu yumuşak huylu insanlar, neden yanıbaşımızdaki bir başka güzel ülkenin insanlarıyla daha yakın olamazlar? Midilli’den komşularımız gelirken ve biz onları zevkle ağırlarken, neden bizler bir bilet kadar yakın değiliz onlara? Dün itibariyle İzmir-Atina uçak seferleri başladı, çok şükür ki bu derece yakın olan bir memleketle İstanbul üzerinden iletişime geçmek zorunda kalmayacağız, onlar gelecekler elbette, peki biz gidebilecek miyiz? Yine vizeler, yine paralar, yine sıkıntılar. Bu nasıl iş? Yeşil pasaportu bile kabul etmeyen komşu.

İlk yazıyı yazmak zordur. Her şey içinizdedir, dolusunuzdur ve hepsini özenle anlatmak istersiniz. Bunu yaparken de kaptırır gidersiniz. Focafoca.com benim uzun süredir takip ettiğim bir güzel alandı. Şimdi sevgili Nurdan Çakır TEZGİN’in çağrısıyla arada sırada sizlerle bu içimdekileri paylaşacağım. Keyifle ve bir Kıyı Egeli havasıyla. MERHABA…


Prof.Dr.Serkan ODAMAN



1851











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)