ISSN 1308-8483
Organik ve Ekolojik Kent Pazarları / Aşçı Fok<br>Nurdan ÇAKIR TEZGİN
  Yayın Tarihi: 11.8.2009    


Organik ve Ekolojik Kent Pazarları


Birçokları için pazarlar keyifli sosyalleşme alanlarıdır, taze sebze meyveleri satın alacağımızın heyecanı ve önyargısıyla başlarız alışverişimize. Eskiden taze, hesaplı ve aradığımız meyve sebzeyi bulmak yetiyordu kent pazarlarında. Şimdi artık yetmiyor, yetmemeli diyor aklı başında bazı insanlar! Bir süredir büyük kentlerde "organik ve ekolojik semt pazarı" adı altında alışık olmadığımız türden pazarlar kurulur oldu. Eminim televizyon kanallarından ve gazetelerden kulağınıza çalınıyordur.

Nedir bu ekolojik-organik sebze meyve dedikleri?

Organik olunca GDO'lu tohumdan üretilmiş olmuyor mu, sağlığa faydaları diğerlerinden farklı mı? Gübresi mi doğal? Peki doğal hayvan gübresini nereden buluyorlar? Ağır metallerle kirlenmemiş doğal havayı, hayvan yemini, arseniksiz yeraltı suyunu nereden buluyorlar? Organik tarımı büyük ölçekli tarım ticareti olarak sürdürülebilir boyutlarda yapabilmek gerçekten mümkün mü?

Bir sürü soru beliriyor kafamızda doğal olarak...

Hangisi doğru? Hangisi yanlış? Kim nasıl belirliyor bu kuralları? Öyle çok cevaplanması gereken soru var ki... Sıklıkla köşeme taşıdığım ve önemsediğim bir alan olan yiyecek içecek sağlığı, farkındaysanız diğer konuların önüne çıkalı çok oldu yazılarımda.

Bu organik ve ekolojik ürün pazarı denilen pazarlar konusunda neler biliyoruz, neleri öğrenmeliyiz, biz yaşadığımız çevre olarak bu konunun neresindeyiz gibi soruları sıkça konuşmalıyız gibi geliyor bana.

Mesela; "Bir ürünün 'ekolojik-organik' olarak satılabilmesi için uluslararası geçerliliği olan bir sertifikasının olması gerekir" diyor uzman görüşü. Uzman, uzmanlar kimler? Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın öngörüp yetkilendirdiği kişi, kurum ve kuruluşlar.

Türkiye'de kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarını Tarım ve Köyişleri Bakanlığı onaylar ve uygun bulduğu kuruluşlara kontrol yetkisi verir diyor yasa koyucu... Durum böyle olunca, organik-ekolojik ürün pazarlarının mevcudiyeti, yasada belirtilen koşulları yerine getirerek yetki belgesi almış kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının iki dudağı arasında mı olacak, diye de bir soru takılıyor akıllara!

Yani köylü amcam, teyzem, kendi bahçesinde kendi olanaklarıyla sebze meyve yetiştiren yöre insanım sepetini pazarda satmak için doldurduğu meyve sebzeye sertifika mı alması gerekecek? Bunlar aşılması güç sorular. Sertifikalı ürün ile gerçekten üzüm yiyebilecek miyiz yoksa maksat bağcıyı pazarlarımızdan uzak mı tutmak?

Elbette şöyle bir açıklama olabilir; Sertifikan yoksa normal semt pazarında sat malını, bu ekolojik pazar denilen kayıtlı, damgalı, pazara giremezsin! Haydi bakalım, daha ne günler göreceğiz? Dağda bayırda hiçbir gübre yüzü görmeden yetişen inciri, mürdüm eriğini, dutu, kestane, zeytin ve cevizi organikliği konusunda inandır bakalım sertifika memurlarına! Ne zor iş.

Öte yandan yol kenarlarında, fabrika arazilerinin yanı başında, büyük şehirlerin neredeyse ortasında ürün yetiştiren sertifikalı yetiştirici, daha doğal olduğunu kağıt ve kayıtla garantilediği için köylünün ekmek kapısı sepet içi ticareti karşısında egemen olacaktır.

Avrupa Birliği böyle istiyor diye kökten geleneksel birçok edinimimiz bir daha onarılamayacak şekilde hasar görmeye başladı. Kentli nüfusu besleyebilmek için köylüyü el üstünde tutup, onun önünü açacak yasalarla desteklemek yerine, sertifikalı ürünler adı altında küçük ve doğal üreticiyi dışlıyor olmayalım!

Bu arada küçük üretici köylüyü eğitmek belki çok daha kolay. Şeker gübresi denilen kimyevi gübreyi tarlasına avuç avuç serpen ticaretçi köylüyü de alıştığı bu kolaylıktan vaz geçirme işini de gözardı etmeyelim tabi. Köylü var köylücük var, sap var saman var, bütün bunları ayırt edip eğitmek yönlendirmek diye de bir şey var!

İnsanlığın, organik adı altında damgalanıp fişlenen ürünlerden ziyade, doğal tarıma, doğal tohuma ve geleneksel köylü pazarlarına ihtiyacı var. Yöresel ve geleneksel olan değerlerini önce kaybedip sonra gün yüzüne çıkaracağım diye uğraşan Avrupalıdan hiç mi bir şey öğrenmiyoruz? Çok yazık.


Aşçı Fok
Nurdan ÇAKIR TEZGİN


www.ascifok.com


2758











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)