ISSN 1308-8483
Yeşim Kolyeli Balkan Güzeli Saraybosna... / Senem ÖZKUL
Senem ÖZKUL    
  Yayın Tarihi: 20.10.2009    


Yeşim Kolyeli Balkan Güzeli Saraybosna...


Yaralarına ve acılarına rağmen, tüm endamıyla dimdik duran yeşim kolyeli mağrur bir Balkan güzelidir Saraybosna. Yeşil görmüşsünüzdür görmesine de, Avrupa’nın ortasında böylesine insan eli değmemiş bir yeşile bakmamıştır gözleriniz. İçinden akan ırmakları bir şal gibi boynuna dolayan şehir, uğrunda savaş verilmeye değecek kadar güzelmiş dedirtir insana...

Bu kadar cezbedici sözlerin hakkını verecek gözlemler yapma fırsatı buldum Saraybosna’da. 19 Mayıs tatiline rastlayan gezimiz sırasında Türkiye’den gelen pek çok turist sayesinde kendimi ülkemde gibi hissettim. Ancak bu hissin bir başka nedeni daha vardı: Bosna halkının misafirperverliği. Türkçe selamlamalarıyla, cana yakınlıkları ve Türkiye’ye olan sevgileriyle kendinizi evinizde gibi hissettiriyorlar size. Ziyaret edilen şehirlerden pek çok şey aklınızda kalır ama ya gönlünüzde kalanlar... Türk vatandaşlarına vize uygulamayan ve oldukça uygun fiyatlara gezebileceğiniz Saraybosna’yı bu yazımda anlatmayı oranın güzel insanlarına bir gönül borcu biliyorum...


Vrelo Bosne Milli Parkı

Nasılmış eskiden?: Milijaka nehrinin oluşturduğu vadiye kurulan şehir, 1463’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir. Bu coğrafi yapısından dolayı Osmanlılar kente „Saray ovası“ ismini verdikleri için bugün pek çok dilde şehrin adı „Sarayova“ olarak geçmektedir. Burası Türklerin Avrupa’da kurduğu en büyük kent olarak bilinmektedir. Saraybosna, 1878’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu‘na ve ardından 1918’de Sırbistan yönetimine bağlanmıştır. Birinci Dünya savaşının sonunda kurulan Yugoslavya devletinin başkanı Tito ölüp Sovyetler Birliği parçalanınca, Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna Hersek bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu esnada Bosnalı Sırplar, Bosna Hersek’ten ayrıldıklarını duyurup daha fazla toprak edinebilmek için Bosnalı Müslümanlara karşı etnik temizliğe başlamışlardır. 1992’den 1995’e kadar süren bu kanlı savaş sırasında 20. yüzyılın en vahşi soykırımı yaşanmıştır.


Bosna Sokakları

Nerede kalalım?: Saraybosna‘nın merkezinde pek çok pansiyon bulunmakta. Aileler tarafından işletilmesi, merkezi ve ekonomik oluşundan dolayı, konaklama imkanı ve kahvaltı sunan evler (Bed&Breakfast) daha çok tercih ediliyor. Bu tür yerlerden bir tanesi de bizim kaldığımız Kandilj Pansiyon. Şehrin hemen merkezindeki ünlü Latin Köprüsü’ne yakın Kandilj Pansiyon* temiz ve huzurlu bir aile işletmesi olduğu için tavsiye edilebilinir.


Sebil ve Başçarşı (Güvercin Meydanı)

Nasıl gezelim?: Saraybosna Havalimanı‘ndan şehir merkezine ulaşım, en uygun ticari taksilerle mümkün. Havalimanının merkeze yakın olmasından dolayı (12km) yolculuk ücreti yaklaşık 15-20 KM (Bosna Hersek para birimi) arasında tutuyor. Biraz sonra bahsedeceğim gezilecek yerlerin pek çoğu şehir merkezinde yürüyüş mesafesinde bulunuyor. Nostalji yaşamak ve şehri bir de toplu taşıma aracıyla görmek isteyenler için en güzeli, savaş öncesinde de kullanılan tramvay veya troleybüse binip tur atmaktır. Civar şehirlere, örneğin Mostar’a gitmek için en isabetli seçim ise araba kiralamak olacaktır. Ancak savaş sonrası tam anlamıyla onarılmamış ve dağlık bir ülke olmasından dolayı oldukça virajlı yollarda dikkatli olmak gerekiyor.

Nereleri gezelim?:


Başçarşı

* Başçarşı (Bascarsija): Osmanlı mimarisine en Sadik köşe, bu ünlü çarşıdır. Yapımına 1462’de başlanan Başçarşı ancak 16.yy’ın sonunda tamamlanabilmiştir. Buradaki Güvercin Meydanı‘nda bulunan sebil (Sebilj) Çek mimar Alexander Vitek tarafından inşa edilmiştir. Bugün Saraybosna’nın sembolü olarak bilinen sebil, eskiden İstanbul’dan Venedik’e yol alan tüccarların atlarına su içirebilmesi için yapılmış.

Sebil ve Başçarşı (Güvercin Meydanı)

* Brusa Bezistan: 1551’de Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Rüstem Paşa tarafından kurulan Brusa Bezistan, zamanında ipek ve küçük ev eşyalarının satıldığı bir pazar olarak kullanılmış. Aynı zamanda tüccarlar için kervansaray görevi yapmış olan tarihi binanın içinde, günümüzde ise pek çok hediyelik eşya dükkanı bulunmaktadır.


Gazi Hüvrev Begova Camii ve Saat Kulesi

* Gazi Hüsrev Begova Camii: Saraybosna’nın en önemli ibadethanelerinden biri olarak görülen camii, 1531’de şehre daha pek çok eserler armağan etmiş Bosna sancak beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.


Latin Köprüsü

* Latin Köprüsü (Latinska Cuprija): Okul zamanında tarih kitaplarında okuduğumuz şu olayı hatırlayanlarınız olacaktır elbet: “I. Dünya Savaşı, bir Sırp milliyetçisinin Avusturya-Macaristan kralı Ferdinand ve eşi Sofia’yı 28 Haziran 1914’te öldürmesiyle başlamıştır.” 16. Yüzyıldan kalma olan bu köprünün ünü, bu tarihi suikasta tanıklık etmesinden kaynaklanır.


Alifakovaç’tan Saraybosna’ya Bakış

* Alifakovac: Saraybosna’nın en eski ve bakımlı Müslüman mezarlığıdır. Zamanında şehri ziyarete gelip vefat eden misafirler de bu mezarlığa defnedildiği için ikinci ismi Musafir’dir. Burayı görünür kılan birinci neden ünlü lider Aliya Izzetbegovic’in anıt mezarının bulunmasıdır. İkinci neden ise, mezarlığın bulunduğu tepenin üst tarafında şehre panaromik bakış yapıp harika fotoğraflar çekeceğiniz bir zirve bulunmasıdır.


Gradska Trznica


Markale

* Markale ve Gradska Trznica: Saraybosna‘da en tanınmış halk pazarı Markale’dir. Her gün taze sebze, meyve ve çiçek satılan bu güzel pazar ne yazık ki savaşın en kanlı günlerinden olan bir katliama tanıklık etmiştir. Pazar yerinin arka duvarındaki anıt, 5 Şubat 1994 tarihindeki bu katliamda hayatını kaybeden 67 ve yaralanan 200 Bosnalının anısına ithaf edilmiştir. Markale’nin hemen karşısında giriş kapısı bulunan Gradska Trznica, yörenin geleneksel et ve süt ürünlerinin satıldığı kapalı çarşıdır.

Umut Tüneli girişindeki Müze

* Umut Tüneli: Saraybosna Havalimanı’ndaki pistin hemen altına 28 Mart-30 Temmuz 1992 tarihleri arasında gizlice kazılan 800 metre uzunluğundaki tünel, modern tarihin en uzunu sayılan dört yıllık kuşatma (1992-1996) boyunca şehrin dış dünyayla tek bağlantısı olmuş. Savaş boyunca her türlü gıda ve su ihtiyacı 1,5-2 metre yüksekliğindeki bu tünelden, metal el arabalarıyla Saraybosna‘ya taşınmış. Bu taşıma işlemi iyi hava koşullarında 45 dakika civarında sürüyormuş. Bugün sadece 20 metresi ziyarete açık olan tünelin giriş noktası olan müstakil ev de müze haline getirilmiş. Bu evi, tünelin gizlice kazılabilmesi için tahsis eden Kolar ailesinin en yaşlı üyesi olan nine hala orada yaşamakta ve tarihe tanıklık etmiş ulu bir çınar gibi ziyaretçilere eşlik etmektedir. Savaşın en acı ve bir o kadar da umut dolu yönüne ışık tutan bu müzeye ulaşımın çok zor olması gözlerden kaçmıyor. Toplu taşıma araçlarının gitmediği müzeyi, yol işaretleri olmadığı için kendi aracınızla da bulmanız hayli zaman alacaktır. Şehre uzak olmadığı için en iyi seçenek taksi ile gitmektir.


Vrelo Bosne Milli Parkı

* Vrelo Bosne: Çınar ağaçları, tahta köprüler ve şelalelerle kaplı bu milli park, geziniz sırasında tabiatla iç içe kalarak yorgunluk molası vermek için ideal bir mekandır. Parkın 3 km uzunluğundaki 3 farklı yürüyüş parkuru Romalılar zamanından termal sularıyla ünlü olan Ilıca’ya (Ilizdja) varır. Faytonla da gezilebilen parkın içinde yeme ve içme molası için tesisler de mevcuttur.


Savaşın Çirkin Yüzü

* Eski Belediye Binası (Vijecnica): Saraybosna’nın sembollerinden olan bu bina 1896’da yapılmış ve İkinci Dünya Savaşı‘nın sonuna kadar şehir yöneticilerinin merkezi olarak kullanılmış. Savaştan sonra milli kütüphane olarak kullanılmaya başlanan bina 1992’deki bombardımanlar sırasında ağır hasar almıştır ve içindeki değerli kitapların yüzde doksanına yakını yok edilmiştir. Binanın savaştan kalan yaraları, hala devam etmekte olan restorasyonla iyileştirilmeye çalışılıyor.


Svrzo Evi, Salon

* Svrzo Evi (Svrzo Kuca): 18. Yüzyılda inşa edilen Osmanlı konağı türünün en güzel örneklerinden biridir. Odalarında zamanın Osmanlı yaşam tarzını en iyi şekilde temsil edilen ev günümüze kadar korunmuştur.


Mostar Köprüsü

* Mostar: Saraybosna’ya kadar gelmişken iki buçuk saat seyahat mesafesindeki Mostar şehrini ziyaret etmeden dönmeyin. Şehrin ismini aldığı Mostar köprüsü, 1565’te mimar Hayrettin tarafından Neretva nehri üstüne inşa edilmiştir. Adını Bosnakça’da köprü bekçisi anlamına gelen mostari’den alan Mostar‘da, köprünün tarihini anlatan bir fotoğraf galerisi ve Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu bulunmaktadır.


Bosna Sokakları

* Sokaklar ve evler: Her şehirde gününün belirli bölümünü, sokakları bir hedef koymaksızın arşınlamaya ayırmak gerekir. Bunu lütfen Saraybosna‘da biraz daha uzun yapabilmek için kendinize zaman ayırın. Osmanlı devletini, komünizmi ve sonrasında acı dolu bir savaşı bağrında hissetmiş bir şehir, gülümseyen yüzüyle içine çekecek sizi. Savaş sırasında şarapnel parçaları ve kurşun izleriyle elek haline gelmiş evlerin duvarlarındaki oyuklardan fışkıran çiçekleri göreceksiniz. Kafanızı kaldırıp dağlara çevirdiğinizde, henüz az önce kar yağmışçasına yamaçlarda koyun koyuna yatan binlerce 92-95 tarihli beyaz mezara karşın kardeşçe yükselen camii ve kiliselere inanamayacaksınız. Bir çan sesi bir de ezan duyacaksınız; sinagogların önünden geçeceksiniz. Bu özelliğinden dolayı Saraybosna’ya Avrupa’nın Kudüs’ü ünvanı takıldığını duyacaksınız insanlardan. Bu kadar çeşitliliği arasında sizi oralıymış gibi hissettirecek başka bir ayrıntı ise Osmanlıca’dan kalma sokak isimleri olacak (örneğin Alipasina (Ali Paşa), Mehmeda (Mehmet Ağa), Kovacı).


Kilise, Camii ve Osmanl Mezar Taşları

Gecenin karanlığı çöktüğünde insanların akın ettiği Ferhadija caddesi İstiklal caddesini aratmayacak renkliliğe bürünüyor. Lüks mağazalar ve birbirinden güzel eğlence merkezleri geç saatlere kadar açık. İnsanların bakımı ve modern giyimi gözleri dolduruyor.


Cevabdzinice

Neyi nerede yiyelim?: Bosna’nın ünlü Cevabdzinice’sinden mutlaka tatmalısınız. İnegöl köfteye çok benzeyen bu yemek, pide ve bol soğanla servis yapılıyor. Özen gösterenler için ince bir ayrıntı: Bosna’da yemeklerde domuz eti kullanılmıyor; bu nedenle gönül rahatlığı ile et yemek mümkün. Genellikle, Cevabdzinice’nin yanına yoğurt diye isimlendirilen ayran ile kefir arası bir içecek ısmarlanıyor. Bunu yiyebileceğiniz en güzel mekanlardan biri Başçarşı içindeki Zeljo ve Galatasaraylı eski futbolcu Tarik Hodzic’in yeridir.


Bosna Sahan ve Yoğurt

Bosna’nın diğer bir lezzet durağı ise börekçileridir (Buregdzinice). Zevkler ve renkler tartışma dışı bırakılmakla beraber, ünlü Boşnak böreklerinin en sevilen türü patatesli olanıdır. Taş fırınlarda yapılan bu börekleri yemek için Başçarşı’daki sebilin hemen yakınındaki Bosna Börekçisi’ni tavsiye edebilirim.

Boşnak Böreği

Bosna’nın mutfağı Osmanlı’ninkine çok benzediği için sunulan yemeklerin pek çoğu tanıdık geliyor. Örnek verecek olursak: Burek, Kadun butici, Bamija, Sis Kebap ve Pastrmka. En ünlülerinden biri Bosna Sahan denilen ve gerçekten bakır sahanda ikram edilen dolma çeşitleridir. Diğer geleneksel yemekleri tatmak için şehir içindeki Pod Lipom, Aeroplan ve şehre kuşbakışı manzarası olan Park Princeva’yı deneyebilirsiniz.

Restoran Zdrava Voda’da Cevirme Keyfi

Eğer Mostar’a gidecek olursanız kesinlikle önünden geçip gitmemeniz gereken bir başka yer ise Restoran Zdrava Voda**. Saraybosna’ya akan yemyeşil, sağlıklı dağ sularının toplandığı cennetten bir köşeyi andıran restoranda kuzu çevirme yapılıyor. Mostar’a yapılan yolculukta verilecek bir yemek ve fotoğraf molası için daha ideal bir mekan düşünemiyorum.


Restoran Zdrava Voda’da Manzara

Yemeğinizin damaklarda bıraktığı tadı Başçarşı’daki Morici Han’da içeceğiniz bir fincan kahve ile taçlandırabilirsiniz. Eskiden kervansaray olarak kullanılan bu bina şimdilerde halıcılara ve ortasında huzur dolu bir çay bahçesine ev sahipliği yapıyor. Burada kahvelerimizi yudumlarken çok ilginç ve bir o kadar da komik bir ayrıntıyı öğreniyoruz. Türk kahvesini çok seven ve aynı isimle satan Bosnalılar günün hangi saatinde ikram edildiğine göre birer isim takmışlar kahve seremonilerine: Sabah içilen kahve razgalica, öğleden sonra genellikle dostlarla içilen kahve razgovorusa, eve gelen misafirlerin gitme vaktinin geldiğini nazikçe ima eden kahveye ise sikterusa deniliyor.

Çantada kalanlar: Hoş anılarınızın dışında, Bosna’dan çantanıza koyup sevdiklerinize götürebileceğiniz en anlamlı hediye, Başçarşı’da satılan kahve takımları veya gümüş ve bakır işlemeli el yapımı süs eşyaları olabilir. Ancak benim gibi damak tadına düşkünseniz, taş fırında yapılan nefis böreklerden de hediyelik paket yaptırabilirsiniz. Özellikle patatesli olanı „Yediğin içtiğin senin olsun; bize gördüklerini anlat“ diyenlere sözünü geri aldıracak cinsten.


Mostar Köprüsü

Akılda Kalanlar: Önemli ölçüde Türk misafir ağırlayan şehirde, aynı zamanda pek çok Türk öğrenci de yaşıyor. Buradaki üniversitelerde İngilizce eğitim alan öğrenciler sayesinde şehirde bol bol Türkçe duymak mümkün oluyor. Gezi sırasında sokakların Bosna ve Türk bayraklarıyla donandığı dikkatimi çekti. O akşam Eurovision Şarkı Yarışması’nın final gecesiydi ve Bosnalıların kalbi her iki ülke için de atıyordu. Şehrin merkezindeki büyük alışveriş merkezinin önündeki meydana kurulan dev ekranda Türkiye belirince, ortalık yerinden inledi sanki.


Tarihini Unutma... Mostar Köprüsü

Gönülde Kalanlar: Osmanlı kültürüne bağlılıkları nedeniyle Türk oldukları için türlü şiddete maruz kalmış bu insanların, tüm olumsuzluklara karşın bu kültüre candan bağlı kalmaları insanı mahcup ediyor. Bizim yapamadığımız değerlerin devamı ve tanıtılması için tarihine inatla sahip çıkan bu şehir, Osmanlı geleneklerinin pek çoğunu sürdürüyor. Son yorgunluk kahvemi yudumluyorum çınarların altında. Bir parça lokumla servis yapılan ve bende kırk yıl hatırı kalacak acı kahve. Bosna, son yudumuma yaklaşırken, fincanın dibinde yaldızla kazınmış ay yıldızla veda ediyor bana...


*Kandilj Pansiyon: www.kandilj.com
** Restora Zdrava Voda: Jablanica Mevkii +387 36 753 151


Mostar



Meryem Ana Kilisesi



Markale 5 Şubat 1994 Katliamında Ölenlerin Anısına Anıt



Savaşın Yaraları



Svrzo Evi, Haremlik



En Çok Tahrip Edilen Yüksek Binalar



Duvardaki Kurşun İzleri



Senem ÖZKUL



5713











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)