ISSN 1308-8483
Profesörlerin bilgilendirme amaçlı Gerenköy toplantısından selam olsun / Nurdan ÇAKIR TEZGİN
İzmir İli Çiftçi Örgütleri Platformu ÇİFTÇİ-PLAT'ın kat... ">
  Yayın Tarihi: 24.1.2010    


Profesörlerin bilgilendirme amaçlı Gerenköy toplantısından selam olsun




Bu akşam, fırtına yağmur çamur derken Foça - Gerenköy'deki "Tohumdan Satışa Tarım" konulu toplantıdaydık.

İzmir İli Çiftçi Örgütleri Platformu ÇİFTÇİ-PLAT'ın katkılarıyla Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı (Çiftçi-Plat Sözcüsü) ve Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın (Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi) aydınlatıcı bilgiler sunduğu kahve toplantısı oldukça yüksek katılımla gerçekleşti. Bu tür toplantıların beni ilgilendiren en önemli yanı; koskoca profesörlerin kürsülerinden kalkıp köylere gelip, halka bilgiyi birinci elden verme gayretleri. Bu çaba bana göre öyle kutsal ki...

Köylü artık, pamuk yerine niçin mısır ekmek zorunda bırakıldığını, bir gram salkım domates tohumunun altından bile pahalı oluşunu, Monsanto'nun fiyatı sürekli artan tohumlarını ve ot öldürücülerinin işe yaramadığını biliyor. Ege köylüsü artık GDO'yu öğrenmiş. Bu çok umut verici bir durum.

Sağolsunlar Mustafa Kaymakçı ve Tayfun Özkaya Hocalarımız bu bölgenin büyük şansıdırlar. Belirli zamanlarda düzenlenen köy kahvesi toplantıları vasıtasıyla çiftçiye bilgi vermektedirler. Akşam vakti yağmur, fırtına, kış, çamur demeden Ege'nin tenha bir köyüne gelmişler, bıkıp usanmadan Gdo, hibrit tohum, ilaçlama, hayvancılık bilgileri vermekteler.

Tayfun Özkaya'nın, usul usul sükunetle izah ettiği yerel tohumlarımızın akıbeti ve son çırpınış olarak yapılabilecekler hakkında verdiği değerli bilgiler, sadece çiftçiyi değil bu topraklarda yaşayan bütün insanlığı ilgilendirmektedir.

Bir an kendimi, Köy Enstitüsünde yüce amaçlar için ders veren idealist öğretmenlerin hevesli bir öğrencisi gibi gördüm. Benim gibi pek çok insan vardı orada. Umutların tükenmediği fırtınanın yağmur ve soğuğun hüküm sürdüğü bir Ege kasabasından herkese moral olsun diye yazıyorum bu satırları...


Bu toplantıda benim anladığım konuların bir kısmı şöyle;

Hükümetlerin izledikleri politikalarla süt fiyatlarının bir inip bir çıktığı dönemlerle sür-git devam eden senaryolara değindi Mustafa Hoca konuşmasında.

Süt fiyatları biraz artınca hadi bakalım dışarıdan çok uluslu şirketlerce ithal süt tozu getirtiliyormuş.

Tabi, bu aysbergin görünmeyen bir başka yüzünden de söz edildi. Amerika ve Avrupa'da yüksek (!) teknolojiyle üretilen et ve süt tozları, ihtiyaç fazlası ve fiyat koruma adına buzlar altındaki et dağları, süt tozu stoklarıyla bekletiliyormuş! Eh kime satılacak bunca stok? Kendi kendine yetebilen az gelişmiş ülkelere...

Türkiye'nin kendi kendine yetme meziyetini kaybedeli çok olsa da, bu çok uluslu şirketlerin gözünü diktiği bir ülke. Sana hayvanını yok pahasına kestiriyor, kestiremezse hastalık bahanesiyle telef itlaf ettiriyor ve seni kendinden canlı hayvan ve süt tozu almaya mahkum ediyor...

Piyasa ucuz süt tozuna doyunca da süt üreticisi karnında buzağılı ineğini kesime veriyormuş,

Bu defa kesilen inekler bir süre sonra et fiyatlarını yükseltip damızlık piyasasını yok ediyor ya da çok azaltıyormuş!

Ehh tabi taze süt üretimi de azalmış oluyormuş bu aşamada.

Bakılıyor ki taze süt pek az ve fiyatlar yükseliyor!!!!

Yine devam...

Köylü, çiftçi süt fiyatlarının arttığını görünce yine damızlık süt ineğine yöneliyor, ithal inek yolu gözlüyor gümrüklerden borçlanarak.

Köylü bir taraftan ithal ineklerin parasını ödemeye uğraşırken, sütten para kazanacağım diye umarken hadi bakalım yine süt fiyatları tepe taklak!

Yine süt tozu ithali ve süt üreticisi hayvancılık yapan çiftçi perişan.

Yine en başa dönüş, hayvanlar kesime, süt fiyatları tepeye, süt tozuyla ortalık toz duman, yine hayvan kıtlığı derken bu kısır döngüden sürekli birileri çok paralar kazanıyor ama kesinlikle çiftçi köylü fakirleşiyor. Borçlanıp fakirleşiyor yalnızlaşıyor köylü, çünkü hükümetler küçük yetiştiriciyi korumak yerine 500-1000 büyük baş hayvanla başlayan, sanayi tip hayvancılık yapan şirketleri koruyormuş! Ben bunları anladım bu akşamki toplantıdan. Bir şey daha öğrendim; Anadolu'ya "verimli hilal" deniyormuş siz hiç duymuş muydunuz?

Mustafa hoca şöyle bir soru yöneltti çiftçilere; Sizce Avrupa Birliği Avrupa'da küçük çiftçiyi mi (birkaç hayvanı olan köylüyü mü) koruyor yoksa büyük çiftlikleri mi?

Elbette küçük çiftçiyi koruyor teşvik veriyor, zaten küçük üretici de aynı zamanda kendi malını pazarlayan ve kendi fiyatını belirleyen kişi. Bizde küçük çiftçi bir varlık gösterebiliyor mu, hükümetten destek prim alabiliyor mu? Avrupa Birliği bu alanda da bize çifte standart uyguluyor, büyük çiftçiye pirim verip küçük üreticiyi yok saymak konusunda bir politikayı destekliyor.

Pek çok sorunun cevap bulduğu "Tohumdan Satışa Tarım" konulu Gerenköy Kahve toplantısından izlenimlerim kısaca böyleydi. Üniversiteler ve hocalarımız halkla bütünleşen projeler ürettiği zaman o kadar mutlu oluyorum ki...

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı ve Prof. Dr. Tayfun Özkaya gibi değerli hocalara sahip olduğu için Ege köylüsü şanslı, darısı diğer yörelerimizin başına diyorum.

Umutla kalın

Nurdan ÇAKIR TEZGİN



3206











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)