ISSN 1308-8483
BROTHERS ( KARDEŞLER) / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 28.2.2010    


BROTHERS ( KARDEŞLER)


ABD 2009
Yönetmen : Jim Sheridan
Senaryo : David Benioff, Anders Thomas Jensen, Susanne Bier
Oyuncular :
Jake Gyllenhaal (Tommy)
Natalie Portmann (Grace)
Toby Maguire (Sam)
Sam Shepard (Baba)

Yüzbaşı Sam kısa bir izinden sonra Afganistan’daki görevine dönmek üzeredir. Tüm aile üzüntü içindedir. Kızları bunu anlayamaz. “Bu benim işim” diyerek teselli eder babaları.

Sam çocukluk aşkı Grace ile evlenmiş iki kızıyla küçük bir kasabada yaşamaktadır. Kardeşi hapishaneden çıkar. Babaları Vietnam savaşına katılmış bir askerdir. Oğulları arasında Sam’ı asker olduğu için kendine yakın bulur. Tommy’i suçluluğundan dolayı aşağılamaktadır. Anne ise baba ve oğul arasında aracılık yapmaya çalışır. Grace ise bir çocuk yuvasında eğitmen olarak çalışmaktadır.

Ana hatlarıyla orta halli bir Amerikan ailesidir Cahill’ler. Aslında, halkın bu kesimi ülkenin en büyük yükünü çeker. Alkolizm, işsizlik, yalnızlık, suç işleme oranı oldukça yüksektir. Birçoğu kurtuluşu savaşa gitmekte bulur.

Sam’ın gidişi ve Tommy’nin gelişi üzerine hazırlanan yemekte anne: “Bu yemek bizim için çok önemli. Bir evladımıza hoş geldin derken diğerine güle güle diyoruz”

Ailelerde savaş sanki babadan oğula geçen bir miras haline gelmiş. Neredeyse kanıksamışlar. Hoş geldin, güle güle diyerek bilinçsiz olsa da destekliyorlar.

Afganistan’daki ilk operasyonda Sam’ın helikopteri düşer. O ve bir çavuş sağ fakat esir olarak Taliban’ın eline geçer. Taliban bir işkence makinesidir. Sam çavuşa sürekli hiç açık vermemesini, hele ailesinden söz etmemesini tekrarlar. İşkenceler bir çocuk tarafından filme alınır. Taliban ABD’ye mesajı çavuşun ağzından söyletir. “Bana burada ülkemin halkı adına savaşmak için bulunduğum söylendi. Şimdi anlıyorum. Afganistan kendi halkına ait. Burada olmamızın kimseye yararı yok.”

Sorunlardan kurtuluşu savaşa gitmekte bulan Amerikan gençleri bunun farkındalar mı acaba?

Sam’ın ölüm haberinden sonra Tommy, Grace ve kızlara yardımcı olarak üzüntülerini hafifletmeğe çalışır. Birlikte eğlenceli saatler geçirirler. Bu arada Tommy de babası ile yakınlaşmaktadır.

Afganistan’da Amerikan askerleri Taliban’ı sıkıştırdıkça esirlerin de sonu gelir. Taliban vahşetini gene gösterir. Çavuşu Sam öldürecektir. Silahı O çocuk verir. Sam “öldür yoksa sen öleceksin” düşüncesiyle öldürücü darbeyi indirir.

“Sizlere dönmek için yaptım” der Sam, Grace’e bir konuşmada. Bu vahşet savaşın ta kendisidir aslında. Bunca film, tartışma, belgesel yapılıyor. Sakat dönenler, travma yaşayanlar. Ya da uçakla dönen tabutlar. Sorunlu, hastalıklı, sakat bir ülke ABD.

Sam kurtulur, eve döner. Ancak çok değişmiştir. Duyguları yok olmuştur. Kimseyle anlaşamaz. Çok sevdiği kızlarıyla bile. Kardeşi ve karısının ilişkisi olduğu düşüncesini kafasına takmıştır. Davranışları sertleşmiş, vurup kırmaya başlamıştır. Bir intihar denemesinden sonra tutuklanır. Grace, onun vicdan azabı çektiğini, başından geçen bir olayın onu kemirdiğini anlamıştır. Sam çavuşu öldürdüğünü itiraf eder. “savaşın sonunu ölüler görür derler, ben gördüm. Asıl soru bir daha hayata dönüp dönemeyeceğim” der.

Amerikan filmlerinde aile, din, kardeşlik, arkadaşlık bağları sürekli vurgulanır. Aile çok kutsaldır. Özel günlerde birlikte olabilmek için kilometrelerce yol katederler. Biraz İtalyan aile yaşamına özentidir. Yemekten önceki şükran duası, pazarları kiliselerin dolması, semt rahiplerinin yere göğe konulmaması günümüzdeki ABD’ye hiç uymuyor. Kadınların, erkeklerin çok samimi arkadaşlıkları delice eğlenip kafa çekmeleri de kaymak tabakaya nasip olan bir durum. Bana hepsi abartılı gelir. Filmlerdeki beyin yıkama yöntemi diye düşünüyorum.

Yurtta barış, dünyada barış.


Zuhal ÖZÜGÜL



2397











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)