ISSN 1308-8483
BİR KADIN, BİR ERKEK… İLİŞKİ! / Gürbüz SEZGİN
  Yayın Tarihi: 29.6.2007    


BİR KADIN, BİR ERKEK… İLİŞKİ!

      -“Sizi tanımıyorum bile”, diye karşılık verir kadın gözlerine bakmaksızın erkeğin, kaçar gibi bir edayla. Kaçması bir avantaj sağlamıştır her defasında. Ne de olsa bilinen bir şey vardır: ”kaçan kovalanır”. Kolay kadın yaftası da yapışmayacaktır üzerine böylece.

      -“Doğduğunuzda babanızı da tanımıyordunuz. Tanıma ilişki içinde gerçekleşir”. Bu sözler ağzından çıkarken içinden “yine aynı yerden başladık” diye geçirir. Kafasına koymuştur. Kovalamaya niyeti yoktur. Kadının ağırlığının ağırlık olmadığını, ağırlık gösterisinin ilişki içinde yüke dönüşeceğini bilmektedir.

      Kadın bu niyet ve bilgiden habersiz oyununu sürdürür.

      -“Ne alakası var?”

      Alakasını düşünmemiştir bile. Düşünme kaçamağıdır bu klişe söz. Erkek şaşırmaz. Oyunu sürdürmeye kararlıdır.

      -“Alaka açık. Elbette birbirimizi tanımıyoruz benimki işte bu tanıma isteği. Konuşmadan nasıl tanıyacağız ki birbirimizi?”

      Kadın –“Yanlış ilişkiler istemiyorum artık. Uzun bir süre ilişkinin adını bile anmak istemiyorum.”

      “Ceza bana mı kesildi?” demek ister ama yutar bu cümleyi. Söyleseydi bu oyun burada bitebilirdi. Yaşadığı yanlış ilişkilerin sorumluluğunu aldı üzerine yine de.

      -“Haklı olabilirsiniz ama benim onlardan farklı olabileceğimi düşünmediniz mi hiç? Şurada bir kafe var. Oturarak beş dakika konuşsak, hem farklılığı anlatırım size.”

      -“Galiba sizden kurtuluş yok, ama sadece beş dakika. Yapılacak bir yığın işim var daha.”

      Kafeye doğru yürürlerken ne erkek farklılığı nasıl anlatabileceğini biliyor, ne de kadın ondan kurtulmak istiyordu. Üstelik yapacak başka bir işi de yoktu. Susamıştı sadece.

      Kafede garson hemen gelir masaya, erkek çay söyler ve kadına ne içeceğini sorar.

      Kadın –“Soğuk neler var?”

      Garson bütün soğuk içecekleri sayar, kadın düşünür ve kola ısmarlar. Ne içeceğini bilmektedir oysa. Bu düşünme seremonisini neden yaptığına hep şaşırır. Hemen söze girer:

      -“Erkekler güven vermiyor bana. Ne istediklerini söylemezler. Aşk oyunlarıyla gecelik ilişkidir istedikleri aslında.”

      -“Kötü insanlar “ben kötüyüm” diyerek yanaşmazlar insana. İyiler de doğru olarak “ben kötüyüm” demez. Dolayısıyla insanın iyi ya da kötü olduğunu anlamak, ortaya çıkarmak yine insanın kendisine düşer. Sözlerle yetinirseniz dilin kemiği yoktur. Çıkarlarınızla hareket ederseniz kimin çıkar sağladığı sonra öğrenilir.”

      -“Çıkarcı olduğumu kimse söyleyemez. Ama söyledikleriniz hoşuma gitti. Peki, nasıl tanıyacağız karşımızdakinin niyetini?”

      - “Determinizm yöntemiyle.”

      - “Determinizm mi!”

      - “Evet, belirlenimcilik yani. Belirli koşullar belirli sonuçları doğurur felsefesi. Bir insanın kültürel çevresi onun kültürünü de açığa vurur. Hangi kültürlerin hangi davranış biçimlerini gösterdiği de bellidir.”

      - “Siz nereden öğrendiniz bunları? “

      - “Sokaktan ve kitaplardan. Maalesef insanlar artık sokaklara inmiyor, ev-iş arasında mekik dokuyor. Okudukları da yaşam felsefesi yerine duygularını körükleyici kitaplar.”

      -“Haklısınız. Çok bilgili ve deneyimli olduğunuz belli. Sizi sevdim ama insan olarak. İyi bir dost olabilirsiniz. İleride ne olacağı belli olmaz. İlişki sözcüğünü zamana bırakalım.”

      - “Evet beş dakika doldu. Yine görüşürüz umarım.”

      - “Görüşürüz tabi, neden olmasın, dost olarak” der kadın, hesabı hiç sormaksızın kalkar ve uzaklaşır.

      Erkek hesabı öder, bir daha kadınla görüşmek istemediğini iyi bilmektedir. Ve yine bildiğine kızar içten içe. Yine de “iyi ki biliyorum” der kendine. Gülümseyerek uzaklaşır.

      Bir ilişki, ilişkisizlik, oyun yine başlamadan biter.


Gürbüz SEZGİN

anteros59@hotmail.com


1966











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)